26 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TÜPRAŞ'TA YANITSIZ KALAN SORULAR

Cahit UYANIK 

Bugün herkes seçim konuşacak biliyorum. Ama birkaç güne kadar ülke seçim gündeminden uzaklaşıp başka şeyler tartışmaya başlayacak. Bunların başında gelen şey ise Tüpraş özelleştirmesi olacak. 

Tüpraş, geçtiğimiz günlerde 2003 yılı bilançosunu açıkladı. Seçim tartışmaları arasında önü arkası fazla irdelenmeyen bu gelişmeye göre Tüpraş, 350 milyon dolar düzeyinde kar etmişti. Oysa aynı Tüpraş, daha birkaç ay önce 1 milyar 302 milyon dolar düzeyinde kar açıklamıştı. 

Doğru, satılan Tüpraş'ın yaklaşık 3'te 2'lik kısmı idi. Daha önce elden çıkartılmış olan hisse senetleri de eklendiğinde ulaşılan değer 2 milyar doları geçiyordu. Ama olsun. Tüpraş'ın elde ettiği kar enflasyondan arındırılmış bir rakam. Enflasyonun baş aşağı gittiği bir ortamda, reel bazda toplam satış değerine oranlandığında yüzde 15'lik, sahiplik kontrolünün devredilmesine esas olan rakama oranlandığında yüzde 25'i geçen bir kar; çok ama çok iyi bir rakamdır. Geçen yıl elde edilen bu kar, 2004 yılında da aynen sağlanabilir. O zaman Tüpraş'ın satış değeri yine ciddi tartışmalara yol açar. 

Bütün bunların yanı sıra Tüpraş'ı satın alan Efremov Grubu, Türkiye'de en yüksek fiyat tarifesini uygulayan bir gazeteye tam sayfa ilan verebilecek bir odak tarafından suçlanıyor. Bu odağa göre Efremov, yakın bir gelecekte Tüpraş'ın içini boşaltacak ve Türkiye'yi ciddi zararlara sokabilecek. Buna Efremov yetkililerinin verdiği cevap ise dedektiflik romanlarını aratmayacak cinsten.., Tüpraş'ı satın alan grubun yetkilileri, gazeteye tam sayfa ilan veren meçhul kişileri kendilerinden para sızdırmaya çalışmakla itham ediyor.

Acaba bu noktada Türkiye Cumhuriyeti devletinin Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı neler yapıyor? Bu iddialar dikkatlice araştırılıyor mu? Türkiye'nin geçmişte yapmaya çalıştığı bazı özelleştirmelere kara para aklayıcıları, uluslararası para emanetçileri ve yasa dışı madde tacirlerinin dadandığını hepimiz biliyoruz. Daha geçen hafta Türkbank özelleştirmesiyle ilgili kimin ne olduğunun bilinmediği ilişkiler ağının mahkeme salonlarında çözülmeye çalışıldığına şahit olmadık mı? 

Türkiye, yıllardır özelleştirme yapmaya çalışıyor ama nafile. Çünkü özelleştirme, devlete gelir sağlama ve rant dağıtma mantığının ötesine geçemiyor. Ekonomide ciddi yapı değişikliğini sağlayacak bir özelleştirme politikasını uygulamak ise kimsenin işine gelmiyor. Bu tuzağa geçmişte her iktidar düştü. Bir zaman kamu bankaları apar topar satıldı. Sonra bu bankalara el konuldu. Kamuya ve ekonomiye maliyeti, satış fiyatlarının 70-80 misline çıktı. 

Bazı özelleştirmeler ise Türkiye'de kritik sektörlerin köküne kibrit suyu ekti. Hayvancılık sektörü, Et-Balık özelleştirmesinden büyük yaralar alarak çıktı. Toplum sağlığı açısından büyük önem taşıyan et üretimindeki yetersizlik ve gıda işletmelerinin içler acısı hali gündemin en civcivli tartışma konusunu oluşturuyor. Enerji alanında yapılan özelleştirmeler de başka tartışma konusu. Devlet bu sorunu da mallara el koyma yoluyla çözmeye çalışıyor. 

Bu örnekler böylece uzatılıp gidebilir. İnsan bütün bunları bilince "Şimdi son kurban Tüpraş mı?" demeden geçemiyor. Büyük bir gizlilik, al gülüm-ver gülüm süreci içinde gelişen Tüpraş özelleştirmesi konusunda son ortaya atılan iddiaların ardından net ve doğru bilgilere ihtiyaç var. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, özelleştirmenin patronu olarak bu konuda topluma karşı sorumlu ilk kademe siyasetçidir. 

Her konuyu alaya alma ve basite indirgime konusunda hayli yetenekli görünen Unakıtan'ın, Kombassan mallarını neden üzerine geçirdiği ve daha sonra neden devrettiği konusundaki açıklamayla birlikte; Tüpraş'taki tartışmalara da netlik kazandırması yerinde olur. Her fırsatta şeffaf ve açık devletten bahseden, kamu sektörünü bu ilkeler üzerinde yapılandıracağını söyleyen hükümet ve Unakıtan'ın ilk uygulamayı Kombassan'la ilişkiler ve Tüpraş konusunda yapması kendileri için fırsat olacaktır.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 29 Mart 2004 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder