17 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MAASTRICHT VE KOPENHAG

Cahit UYANIK 

Avrupa Birliğine (AB) tam üyelik sürecinde kokoreç tezgahlarının sokaklardan kaybolacağını duymak doğrusu içimi çok rahatlattı. Ama çıkan yazıları dikkatle okududuğumda gördüm ki, kokoreçciler sıhhi nedenlerle yasaklanacakmış. Oysa Türkiye AB tam üyeliğine giden yolda üstüne düşeni yaparsa, kokoreç sadece sakatat satan lokantaların menülerinde yer alan bir yemek olabilecek. Üç kuruşluk nafakasının peşinde olan zavallı kokoreçci esnafı da aç kalmayacak.

Nasıl mı? İlk bakışta komik ve basit gelen bu simgesel örnek AB tam üyeliğiyle Türkiye'nin neye talip olduğunu çok güzel anlatıyor. Acaba Türkiye'de neden her adım başı kokoreçci, simitçi, çakmak tamircisi, hıyarcı, çorap satıcısı, dış fırçası satıcısı, kağıt mendil satıcısı, haşlanmış mısır satıcısı, yağmurlu havalarda şemsiye satıcısı vb. var dersiniz? Bunun sebebi işsizliktir. 

Kitaplarda, tespih tanesi gibi sıraladığım bu işleri icra eden kimselere 'gizli işsiz' denilir. Yani aslında bir işi olmayan ama işi varmış gibi davranan kişiye gizli işsiz denilir. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik adaylığı yolunda Kopenhag Kriterleri kadar Maastricht Kriterlerinin üzerinde durması gerekiyor. Maastricht Kriterleri Türkiye ekonomisinin Avrupalı ekonomilerde nasıl bir ölçütle karşılaştırılacağını tanımlıyor.

Bu kriterler, tüm rakamsal ayrıntılarının ötesinde düşük enflasyon ortamında istikrarlı büyümenin reçetesini önümüze koyuyor. Devletin borçlanma piyasalarını bir elektrikli süpürge gibi emip özel sektöre fon bırakmama yönündeki politikalarının önüne geçmeyi amaçlıyor. Bu ortamda enflasyonun arkasına sığınıp yapılan zamlarla yaşama alışkanlığı bitiyor. Özel sektörün ekonomik verimlilik ve ekonomik karlılık ilkelerine göre hareket etmesi gerekiyor. 

Ekonomik verimlilik ve karlılığı sağlamak için teknolojik yatırımlar kadar emeğin verimliliğinin de artması zorunlu. İşte bu ortamda insanlar 'nitelikli işsiz' haline geliyorlar. Hiçbir zaman kokoreçcilik veya simitçilik yaparak günlük nafakasını çıkarmaya çalışmıyorlar. Uzmanlaştıkları alanda yeni iş bulma imkanı kalmazsa, çeşitli kuruluşlar tarafından farklı bir konuda uzmanlaştırılıyorlar. Herşeye rağmen işsizse, işsizlik sigortası imdada yetişiyor.

Peki Türkiye bunu başarabilir mi veya başaramazsa neler olur? Bu ihtimalin neredeyse sıfıra yaklaştığını söylemek iyimserlik olmaz. Üzerinde durulup tartışılması gereken şey, Türkiye ekonomisinin ne kadar sürede istikrara kavuşup Maastricht Kriterlerini gerçekleştireceğidir. Cevap, Türkiye'deki siyasi istikrarla yakından ilgilidir ki, burada da Kopenhag Kriterleri devreye girmektedir. Türkiye bu iki kriteri birbirine galebe çalmadan tutturmayı başarabilirse, 2010'lu yıllarda tam üyelik koltuğuna kurulabilir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 13 Aralık 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder