27 Aralık 2014 Cumartesi

'GOOGLE'LAMAK VE HORTUMLAMAK



Cahit UYANIK 

Dünyaca ünlü ekonomi dergisi Fortune'da geçtiğimiz günlerde "güç" üzerine yayımlanan bir araştırma ilginç sonuçlar verdi. Güç; değişik ortamlarda, değişik şekillerde tanımlanıp sürdürülebilse bile, en kalıcı güç bir ismin, bir fiil gibi kullanılmasında ortaya çıkıyormuş.   Bunun en son örneği ise 'Google' isimli internet arama motorunun, artık evrenselleştiği kabul edilen İngilizce'de bir fiil gibi kullanılmaya başlamasıymış. Yani İngilizce'de artık 'internette arama yapmak' yerine 'googling' fiili tercih ediliyormuş. Yeni baskı İngilizce sözlüklerde bu kavram kendine yer buluyormuş. Türkçe'de de yakında 'gugullasana bir abi' terimi yerleşirse şaşmamak gerekir.

Bu haberi okuyunca aklımdan "Türkçe'de son zamanlarda böyle tatlı ve hoş bir gelişme yaşadık mı?' diye geldi geçti. Kendimi hayli zorladıktan sonra bula bula 'hortum' cins isminden 'hortumlamak' fiilinin türetilmesi geldi. Bunun yanı sıra lüp'ten lüplemek, söğüş'ten söğüşlemek ve daha birçok negatif kavram da sıralandı. Anlayacağınız elin oğlu bilim, teknoloji, insanlık yarışında interneti icat edip, milyonlarca sayfalık web sitelerini tarayabilen bir arama motorunun özel ismini fiil olarak sözlüklere dahil ederken, biz yolsuzluk ve soyguna ilişkin jargon geliştirebilmişiz. Demek ki son 13-14 yılda dünyanın önder ülkeleri bilgi teknolojisinden girip günlük dilimizden çıkmayı başarmış. Biz ise hortumladım, hortumladın, hortumladı ve hortumladık, hortumladınız, hortumladılar fiil çekimi için 150-200 milyar dolar harcamışız. Acaba bu parayı bilgisayar teknolojisine yatırsaydık, biz de İngilizce sözlüklere Türkçe kökenli sözcükler sokabilir miydik?

2003 yılının 11 Ağustosu itibarıyla da Türkiye hortumdan türetilen hortumlamak fiili ile hesaplaşabilmiş değil. Erzurum'daki muhtarların 'Her köye bir tuvalet' kampanyasından lüpledikleri trilyonları, Trabzon havalisinde bazı komşu ülkelerin ödemeler dengesini iyileştirme çabalarında kullanmaları ahlaksızlık tohumlarının hangi yollarla ortaya saçıldığını gösterdi. Aynı gün Meclisteki koltuklar konusunda açılan yolsuzluk davasında mahkemenin 'ceylan derisi bilirkişisi' bulamaması da balığın (sistemin)  nereden koktuğunun en açık deliliydi.    

Bu yazı yazılmadan 15 gün önce açıklanan Yolsuzluk Raporunda 30'u aşkın komisyonun kurulması ve hemen her milletvekilinin birer zehir hafiye kesilmesinin talep edilmesi de bu mücadelenin ne kadar ciddiye alınacağının unutulan bir ayrıntısıydı. Yolsuzluk hastalığıyla mücadele eden ülkelerin neden süper savcılar (ki çoğu bu ünvanı canı ile ödedi) yarattığının tartışıldığı günleri görmek ve birkaç hafta sonra yeniden buluşabilmek dileği ile neşeli günler...

(Bu yazı, Finansal Forum Gazetesinin 11.08.2003 tarihinde Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder