18 Aralık 2014 Perşembe

ERDAL İNÖNÜ: SOLUN EN BAŞARILI BİRLEŞME PROJESİNİ YÜRÜTÜP, BİLİM ADAMI OLARAK VEDA ETTİ

TÜRK SİYASETİ ZARAFETİNİ YİTİRDİ

Cahit UYANIK

Halkın, 'İsmet Paşa'nın oğlu' ve 'Solun en başarılı birleşme projesini yürüten adam' olarak tanıdığı Erdal İnönü, dün yaşamını kaybetti. Nüktedan, nazik, konuşmaktan çok dinlemeyi tercih edebilen Erdal İnönü, 81 yıllık yaşamının sadece 12 yılını siyasete ayırdı. Tüm ömrünü siyasete adayanlarla kıyaslandığında, bu kısa süreye önemli ve cesur kararlar, sonuç alabildiği mücadeleler ve hepsinden önemlisi 'siyaseti zamanında bırakabilmenin erdemi'ni sığdırdı. İnönü'nün yaşam çizgisi bilim adamlığı ile başlamıştı, bilim adamı olarak son buldu. Yakalandığı hastalıkla ilgili olarak eşi Sevinç İnönü'ye söylediği "Ölürüm diye düşünüyorsan, bir gün hep öleceğiz işte. Bunun bir nedeni de olacak. Ya kalp olacak, ya lösemi, ya başka bir şey. Bundan daha doğal bir şey var mı? Hangisinden olacak, bakalım göreceğiz" sözleri, en zor anında bile bilim adamı mantığı ve soğukkanlılığını kaybetmediğini gösteriyordu.

1982 yılına kadar Erdal İnönü halk için, Kurtuluş Savaşı'nın unutulmaz komutanı İsmet Paşa'nın iki oğlundan birisiydi. Ankara Üniversitesi Fizik Bölümünü bitirdiği 1947'den bu yana bilim adamlığı ile uğraşıyordu. 35 yılını fizik bilimine vermişti ve uluslararası bir üne sahipti. Fizik o kadar kanına işlemişti ki, siyasete girdikten sonra da Meclis ve Bakanlar Kurulu sıralarında fizik problemi çözmeye çalışması, kalıplara sıkışıp kalmış Türk siyaseti için çok sıradışı gibi geliyordu. 

Askerler engelledi
ama solu topladı 

12 Eylül darbesi, birçok kişi gibi Erdal İnönü'nün de kaderini değiştirdi. Yıl 1982'yi gösterip siyasi hareketlere yeniden izin verildiğinde Türk solu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin izlediği politikalar sebebiyle darmadağınık ve güçsüz bir görünüm sergiliyordu. CHP'nin son genel başkanı Bülent Ecevit siyasi yasaklıydı, CHP kapatılmıştı. Siyasi partilere kuruluş izni verildiğinde Erdal İnönü, Sosyal Demokrasi Partisi'nin (SODEP) başına geçmeye ikna edilebilmişti. Ancak seçime girecek tüm parti kurucularının 5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanması gerekiyordu. Kurucu üyelerini tamamlayamayan parti seçime giremiyordu. Başını Kenan Evren'in çektiği 'paşalar', bir türlü SODEP'e kurucu üye sayısını tamamlatmıyorlardı. SODEP, 6 Kasım 1983 seçimlerine katılamadı. Seçimlerde sol partiye oy vermek isteyenler 'İsmet İnönü'nün özel kalem müdürü' olarak bilinen Necdet Calp'in Halkçı Partisi'ni (HP) tercih etmek zorunda kaldılar. Çünkü askerler HP'yi 'daha az solcu' buluyorlardı.

İnönü, veto yemeye aldırmadı ve sabırla bekledi. 2 yıl sonra SODEP ile HP, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) çatısı altında birleşti. Ecevit ise eşi Rahşan Hanım ile 'demokratik sol' kavramı üzerinde kafa yoruyor ve birleşmeye tamamıyla karşı çıkıyordu. Son çeyrek yüzyılı birleşme tartışmaları ve çabaları ile geçiren solun, en önemli ve başarılı birleşme projesi İnönü'nki idi. Çünkü daha sonraki birleşme çabaları hep başarısız oldu. İnönü'nün birleştirdiği sol, 1985'ten sonraki seçim sınavlarından hep daha fazla oy alarak çıktı. Birkaç yıl sonraki yerel seçimlerde İnönü liderliğindeki SHP, dönemin güçlü partisi ANAP'ı adeta hezimete uğrattı ve Turgut Özal'a "Üzerimizden buldozer geçti" dedirtti. İnönü, 1991 seçimlerde de partisine en fazla ikinci oyu aldırdı. Üstelik bunu Demirel'in "Onlar ne veriyorsa benden 5 fazlası" söylemine rağmen, akıl yolunu izleyerek ve 'sıkılmış limon'la simgeleşen seçim propagandası ile yaptı. 1991 seçimlerinden sonra Demirel'in DYP'si ile koalisyon hükümeti kurarak, işkence ve insan hakları ihlali suçlamaları altındaki ülkeye demokratik açılımlar getirilmesini sağladı. İnönü'nün 1991 seçimlerine Kürt kökenli isimleri aday göstermesi ve seçilen milletvekillerinin Meclis'teki yemin töreni sırasındaki bölücü tavırları, sosyal demokrasinin Kürt hareketi ile yolunun ayrıldığı kritik bir andı.

Ekonomik sosyal hukuk
alt yapısını kurdu

İnönü'nün başbakan yardımcılığı döneminde ekonominin sosyal hukuk alt yapısının kurulmasına yönelik önemli kanunlar da çıkarıldı. Tüketicinin Korunması Kanunu, Rekabet Kanunu ve Özelleştirme Kanunu o yıllarda Meclis'ten geçti. Bu kanunlar halen uygulanıyor ve zaman zaman ülkenin hesapsız-kitapsız dönüşüm dönemlerinde 'sosyal fren' görevi görüyor. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği kararı müzakereleri de o yıllarda hızlandırıldı ve İnönü siyaseti bıraktıktan sonra imzalandı. İnönü siyaseti, Özal'ın 1993'te ani ölümü ve ardından Demirel'in cumhurbaşkanı seçilmesi, Tansu Çiller'in başbakan olmasıyla bırakma kararı aldı ve uyguladı.

Bilim Nobel'i
alındığını göremedi 

İnönü'nün, yaşamının bilimle dolu ikinci aşaması 12 yıl sürdü. Bu dönemi çok sayıda konferans, anı kitapları ve Türkiye'nin neden geri kalmış bir ülke olduğunu anlatan 'Üçyüz Yıllık Gecikme' isimli enfes bir kitapla doldurdu. "Gözlerimi yummadan, Türk bilim adamlarının bir Nobel Ödülü kazandığını görmek istiyorum" diyebilecek kadar gerçek bir yurtsever olan İnönü'nün bu isteği henüz gerçekleşemedi ama İnönü'nün makalelerini okuyanlar Nobel'in nasıl kazanılabileceğini gördüler. Siyasetçilik yıllarında omuza alınmaktan hoşlanmayan İnönü, son yolculuğunu ise onbinlerce insanın omzunda yapacaktı; hepimizin aklında "İnönü olsaydı, böyle bir durumda ne derdi acaba?" sorusunu bırakarak...
(Bu analiz, Erdal İnönü'nün vefatının ardından Referans Gazetesinin 1 Kasım 2007 tarihli sayısında 'Türk Siyaseti Zarafetini Yitirdi' başlığı ile yayınlanmıştır.)

MÜSLÜMAN SOSYAL DEMOKRAT...

3 PARTİ, GENEL MERKEZLERİ İÇİN 80 MİLYON YTL HARCADI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder