Cahit UYANIK
Halkın, 'İsmet Paşa'nın oğlu' ve 'Solun
en başarılı birleşme projesini yürüten adam' olarak tanıdığı Erdal İnönü, dün
yaşamını kaybetti. Nüktedan, nazik, konuşmaktan çok dinlemeyi tercih edebilen
Erdal İnönü, 81 yıllık yaşamının sadece 12 yılını siyasete ayırdı. Tüm ömrünü
siyasete adayanlarla kıyaslandığında, bu kısa süreye önemli ve cesur kararlar,
sonuç alabildiği mücadeleler ve hepsinden önemlisi 'siyaseti zamanında
bırakabilmenin erdemi'ni sığdırdı. İnönü'nün yaşam çizgisi bilim adamlığı ile
başlamıştı, bilim adamı olarak son buldu. Yakalandığı hastalıkla ilgili olarak
eşi Sevinç İnönü'ye söylediği "Ölürüm diye düşünüyorsan, bir gün hep
öleceğiz işte. Bunun bir nedeni de olacak. Ya kalp olacak, ya lösemi, ya başka
bir şey. Bundan daha doğal bir şey var mı? Hangisinden olacak, bakalım
göreceğiz" sözleri, en zor anında bile bilim adamı mantığı ve
soğukkanlılığını kaybetmediğini gösteriyordu.
1982 yılına kadar Erdal İnönü halk için,
Kurtuluş Savaşı'nın unutulmaz komutanı İsmet Paşa'nın iki oğlundan birisiydi.
Ankara Üniversitesi Fizik Bölümünü bitirdiği 1947'den bu yana bilim adamlığı
ile uğraşıyordu. 35 yılını fizik bilimine vermişti ve uluslararası bir üne
sahipti. Fizik o kadar kanına işlemişti ki, siyasete girdikten sonra da Meclis
ve Bakanlar Kurulu sıralarında fizik problemi çözmeye çalışması, kalıplara
sıkışıp kalmış Türk siyaseti için çok sıradışı gibi geliyordu.
Askerler engelledi
ama solu topladı
12 Eylül darbesi, birçok kişi gibi Erdal
İnönü'nün de kaderini değiştirdi. Yıl 1982'yi gösterip siyasi hareketlere yeniden izin
verildiğinde Türk solu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin izlediği politikalar
sebebiyle darmadağınık ve güçsüz bir görünüm sergiliyordu. CHP'nin son genel
başkanı Bülent Ecevit siyasi yasaklıydı, CHP kapatılmıştı. Siyasi partilere
kuruluş izni verildiğinde Erdal İnönü, Sosyal Demokrasi Partisi'nin (SODEP)
başına geçmeye ikna edilebilmişti. Ancak seçime girecek tüm parti kurucularının
5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanması
gerekiyordu. Kurucu üyelerini tamamlayamayan parti seçime giremiyordu. Başını
Kenan Evren'in çektiği 'paşalar', bir türlü SODEP'e kurucu üye sayısını
tamamlatmıyorlardı. SODEP, 6 Kasım 1983 seçimlerine katılamadı. Seçimlerde sol
partiye oy vermek isteyenler 'İsmet İnönü'nün özel kalem müdürü' olarak bilinen
Necdet Calp'in Halkçı Partisi'ni (HP) tercih etmek zorunda kaldılar. Çünkü
askerler HP'yi 'daha az solcu' buluyorlardı.
İnönü, veto yemeye aldırmadı ve sabırla
bekledi. 2 yıl sonra SODEP ile HP, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) çatısı
altında birleşti. Ecevit ise eşi Rahşan Hanım ile 'demokratik sol' kavramı
üzerinde kafa yoruyor ve birleşmeye tamamıyla karşı çıkıyordu. Son çeyrek
yüzyılı birleşme tartışmaları ve çabaları ile geçiren solun, en önemli ve
başarılı birleşme projesi İnönü'nki idi. Çünkü daha sonraki birleşme çabaları hep
başarısız oldu. İnönü'nün birleştirdiği sol, 1985'ten sonraki seçim
sınavlarından hep daha fazla oy alarak çıktı. Birkaç yıl sonraki yerel
seçimlerde İnönü liderliğindeki SHP, dönemin güçlü partisi ANAP'ı adeta
hezimete uğrattı ve Turgut Özal'a "Üzerimizden buldozer geçti"
dedirtti. İnönü, 1991 seçimlerde de partisine en fazla ikinci oyu aldırdı.
Üstelik bunu Demirel'in "Onlar ne veriyorsa benden 5 fazlası"
söylemine rağmen, akıl yolunu izleyerek ve 'sıkılmış limon'la simgeleşen seçim
propagandası ile yaptı. 1991 seçimlerinden sonra Demirel'in DYP'si ile
koalisyon hükümeti kurarak, işkence ve insan hakları ihlali suçlamaları
altındaki ülkeye demokratik açılımlar getirilmesini sağladı. İnönü'nün 1991
seçimlerine Kürt kökenli isimleri aday göstermesi ve seçilen milletvekillerinin
Meclis'teki yemin töreni sırasındaki bölücü tavırları, sosyal demokrasinin Kürt
hareketi ile yolunun ayrıldığı kritik bir andı.
Ekonomik sosyal hukuk
alt yapısını kurdu
İnönü'nün başbakan yardımcılığı döneminde
ekonominin sosyal hukuk alt yapısının kurulmasına yönelik önemli kanunlar da
çıkarıldı. Tüketicinin Korunması Kanunu, Rekabet Kanunu ve Özelleştirme Kanunu
o yıllarda Meclis'ten geçti. Bu kanunlar halen uygulanıyor ve zaman zaman
ülkenin hesapsız-kitapsız dönüşüm dönemlerinde 'sosyal fren' görevi görüyor.
Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği kararı müzakereleri de o yıllarda
hızlandırıldı ve İnönü siyaseti bıraktıktan sonra imzalandı. İnönü siyaseti,
Özal'ın 1993'te ani ölümü ve ardından Demirel'in cumhurbaşkanı seçilmesi, Tansu
Çiller'in başbakan olmasıyla bırakma kararı aldı ve uyguladı.
Bilim Nobel'i
alındığını göremedi
İnönü'nün, yaşamının bilimle dolu ikinci
aşaması 12 yıl sürdü. Bu dönemi çok sayıda konferans, anı kitapları ve
Türkiye'nin neden geri kalmış bir ülke olduğunu anlatan 'Üçyüz Yıllık Gecikme'
isimli enfes bir kitapla doldurdu. "Gözlerimi yummadan, Türk bilim
adamlarının bir Nobel Ödülü kazandığını görmek istiyorum" diyebilecek
kadar gerçek bir yurtsever olan İnönü'nün bu isteği henüz gerçekleşemedi ama
İnönü'nün makalelerini okuyanlar Nobel'in nasıl kazanılabileceğini gördüler. Siyasetçilik yıllarında omuza
alınmaktan hoşlanmayan İnönü, son yolculuğunu ise onbinlerce insanın omzunda
yapacaktı; hepimizin aklında "İnönü olsaydı, böyle bir durumda ne derdi
acaba?" sorusunu bırakarak...
(Bu analiz, Erdal İnönü'nün vefatının ardından Referans Gazetesinin 1 Kasım 2007 tarihli sayısında 'Türk Siyaseti Zarafetini Yitirdi' başlığı ile yayınlanmıştır.)
MÜSLÜMAN SOSYAL DEMOKRAT...
3 PARTİ, GENEL MERKEZLERİ İÇİN 80 MİLYON YTL HARCADI
MÜSLÜMAN SOSYAL DEMOKRAT...
3 PARTİ, GENEL MERKEZLERİ İÇİN 80 MİLYON YTL HARCADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder