28 Aralık 2014 Pazar

YERİ DEĞİŞSE BİLE MERKEZ BANKASININ BASINLA MESAFESİ DEĞİŞMEZ

Cahit UYANIK

Ekonomi muhabirliğine ilk başladığım 1988 Nisan ayında, tecrübeli gazeteci büyüklerimle izlediğim ilk toplantı Merkez Bankası Genel Kurulu idi. O zaman Rüşdü Saracoğlu Merkez Bankası Başkanıydı. Şimdi Ankara Şubesi olarak kullanılan Ulus'taki taş binanın birkaç kat altına inip bir toplantı salonuna girdik. Tıka basa doluydu. Genel Kurul divan üyelerinin oturacağı uzun masanın arkasına iki taraflı Türk bayrağı ile Atatürk posteri asılmıştı. Okuldan yeni mezun bir genç olarak o ortam (İstanbul'daki deyimle ambians) bana bir film setini andırmıştı. Bir sürü ciddi ve asık suratlı insan, kendi aralarında bile konuşmadan saatin 14.00 olmasını bekliyordu.

Temettü, dolmuş parasını bile karşılamıyordu

Birazdan eski başbakanlardan Şükrü Saracoğlu'nun torunu Rüşdü Saracoğlu, kendinden emin adımlarla salona geldi ve toplantıyı başlattı. Saracoğlu'nun yaptığı geleneksel konuşmanın tek sözcüğü bile aklımda değil. Ama sonradan bu konuşmanın çok önemli olduğunu, Merkez Bankası Başkanının neredeyse yılda bir defa kamuya açık konuşma yaptığını öğrendiğimde, dağıtılan kitapçığı bir kez daha karıştırmış ama yine de özenle seçilmiş kelimelerin önemini kavrayamamıştım. O toplantıdan aklımda kalan tek şey ise Merkez Bankası hissedarlarının düşüncelerini  dile getirdiği bölümdü. Çoğu hissedar, babasının 1930 yılında Merkez Bankası kurulurken satın aldığı hisseleri temsilen toplantıya katılıyordu. Artık kendileri de 60'ını geçmiş kimisi emekli albay, kimisi emekli genel müdür yardımcısı, kimisi avukat olan bu hissedarlar TL'nin giderek erimesinden yakınıyor, Saracoğlu'ndan buna bir çare bulmasını istiyorlardı. Hissedarların yakındığı ikinci konu ise aldıkları temettülerin toplantıya gelmek için harcadıkları dolmuş parasını bile karşılayamamasıydı. Saracoğlu bütün bunları büyük bir sabırla dinliyor, not ediyor, söz istekleri bitince diğer gündem maddelerine geçiyordu. Bu mekanda -yanılmıyorsam- bir kez daha genel kurul toplandı. 1990'larda ise Gençlik Parkı'nın karşısındaki yeni inşa edilen binaya geçildi. Ama Genel Kurul toplantılarının akışı pek değişmedi.

Ankara ekonomi basının görev alanı daralır

Şimdilerde  Merkez Bankasının İstanbul'a taşınması tartışılıyor. Eğer taşınma gerçekleşirse Genel Kurul toplantılarının müdavimi tonton yaşlı hissedarların Ataşehir'e kadar gitmeleri pek mümkün görünmüyor. Bu hesapta olmayan etkinin yanı sıra etkilenecek başka gruplar da var. Bunların birisi de Ankara'daki ekonomi muhabirleri. Basit bir ifade ile şu söylenebilir: Ankara'daki ekonomi basınının izlediği Merkez Bankası İstanbul'a giderse, Ankara basınının sorumluluk ve görev alanı daha daralacak. 3-4 yıl sürecek taşınma sürecinin izleme yükümlülüğü  Ankara basınında olacak. İstanbul'a gittikten sonra da bir süre daha sorumlulukları sürebilecek; ama uzun vadede Ankara basını bu önemli haber mecraını elinden kaçırmış olacak.

Ancak şunu bilmek gerekiyor: Merkez Bankası, ekonomi bürokrasisinin önemli bir parçası. Bu bürokratik yapılanmayı İstanbul'a taşımakla, çalışma biçimini değiştirmek pek mümkün değil. Merkez Bankası bürokrasisi; son yıllarda nasıl Ankara'da siyasetçiler, çeşitli baskı ve çıkar grupları  ve ekonomi muhabirleriyle "mesafeli ve diplomatik" ilişki kuruyorsa, İstanbul'da da aynı tavrını sürdürecektir. Merkez Bankasının tavrı değişmeyeceğine göre, ilişki kurduğu gazetecilerin isimleri ve ikamet ettikleri kent değişecektir, o kadar.

Merkez Bankası yıllardır Ankara'daki ekonomi muhabirleri ile düzeyli ve verimli bir ilişki sürdürüyor. Bu ilişkinin en önemli ayaklarından birisi eğitimler. Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) ile ortaklaşa yürütülen eğitim programları zaman zaman tekrarlanıyor. Eğitimler, ağırlıklı olarak  Merkez Bankası bilançosunun anlaşılması üzerine yoğunlaşıyor. Muhabirler; eğitim, basın toplantıları ve özel röportajlar haricinde Merkez Bankasından içeri girip haber yapma olanağına sahip değiller. Güçlü bir gelenek duygusuna sahip Merkez Bankasının, İstanbul'a taşınsa da mesafeli ilişki modelini değiştirmesi beklenmiyor.

İstanbullu meslektaşlara Merkez Bankası öğütleri

Merkez Bankası, 2001 yılında yapılan yasa değişikliği ile bağımsızlık yolunda sürekli önemli adımlar atıyor. Merkez, 2002-2005 döneminde sürdürülen örtük enflasyon hedeflemesi, 2006'dan bu yana sürdürülen açık enflasyon hedeflemesi dönemlerinde giderek şeffaflaşıyor. Eskiden yılda bir kaç defa basına ve kamuoyuna mesaj veren Merkez Bankası, artık onlarca defa mesaj vermek  durumunda kalıyor. Her ay toplanan Para Politikası Kurulu toplantısından sonra 12, bu toplantıların tutanak özetleri için 12, her ay açıklanan enflasyon rakamlarının analizi için 12,  enflasyon raporu için 4, finansal istikrar raporu için 2, genel kurul için 1 ve ülkedeki değişik ticaret ve sanayi odalarındaki konuşmalar için 3-6 defa olmak üzere yaklaşık 50 kez kamuoyunun önüne çıkılıyor. Bu, neredeyse haftada bir Merkez Bankasının mesaj verebilme imkanı anlamına geliyor. Böylesi bir ortamda mesaj vermekten çok, tekrarlanan mesajların anlaşılır olması ve tutarlılığı önem taşıyor. Merkez Bankası, İstanbul'a gittiği taktirde İstanbul'daki meslektaşlarımızın enflasyonla mücadele açısından kritik olan bu ayrıntıya önem vermeleri gerekiyor.
(Bu yazı, Referans Gazetesinin 19-20 Ocak 2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

'PİYASA MUHALİFİ' TURHAN, APAR TOPAR KURUL ÜYESİ OLDU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder