Türkiye, önümüzdeki yıl dünyanın
en önemli üretici ülkelerini bünyesinde toplayan, dünya nüfusunun büyük
bölümünün yaşadığı G-20’nin (Group of 20)
dönem başkanlığını üstlenmeye hazırlanıyor. Küresel ekonomik ve finansal
sistem açısından büyük önem taşıyan G-20 ülkeleri, dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 90’ını; dünya ticaretinin yüzde 80’ini
ve dünya nüfusunun üçte ikisini temsil ediyorlar. G-20, 1999 yılında kurulmuş
ve dünyada ekonomik krizin patlak vermesinden sonra, 2008 yılından itibaren küresel
ekonominin koordinasyon ve işbirliğinde büyük umutlar bağlanmış bir
organizasyon.
Türkiye, G-20 üyesi 3 Müslüman
ülkeden biri (diğerleri Suudi Arabistan ve Endonezya) ve bu organizasyona 2015
yılında başkanlık edecek ilk Müslüman ülke olma özelliğini taşıyor. G-20 bu 3
Müslüman ülkenin yanı sıra; ABD, Almanya, Arjantin, Avrupa Birliği, Avustralya,
Brezilya, Çin, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya,
Kanada, Meksika, Rusya’dan oluşuyor. Ayrıca Uluslararası Para Fonu (IMF) ve
Dünya Bankası, düzenlenen toplantılara üst düzeyde katılıyorlar.
G-20’ler, liderler düzeyindeki
ilk toplantısını bundan 6 yıl önce 2008 yılında, ABD’nin başkenti Washington’da
yapmıştı. Başta finans sektörü olmak üzere dünya ekonomisinde büyük bir
karmaşanın hakim olduğu ortamda düzenlenen ilk toplantının ardından, 6 ayda bir
tekrarlanan 4 liderler düzeyindeki zirve (2009 Londra ve Pittsburgh, 2010
Toronto ve Seul) daha gerçekleştirilmişti. Toplantıların sıklığı bile, ekonomik
kriz sonrasında G-20’ye verilmeye başlanan önemin bir göstergesiydi. 2010
yılına gelindiğinde ülkeler ekonomik krizden çıkış stratejilerini hakkında
kararlar vermiş, başta Türkiye olmak üzere bazı ülkeler ekonomik büyüme
sürecine bile girmişlerdi. Bunun üzerine liderler düzeyindeki zirvelerin sayısı
ikiden bire düşürülerek her yılın son aylarında toplanması kararlaştırıldı.
2011 Cannes, 2012 Los Cabos ve 2013 St. Petersburg zirveleri bu çerçevede yapıldı.
Bu yılki zirve ise 15-16
Kasım tarihlerinde Avustralya’nın Brisbane kentinde toplanacak. Ardından Türkiye,
1 Aralık 2014 itibarıyla G-20 dönem başkanlığını üstlenecek ve 2015 Kasım veya
Aralık ayındaki 10’uncu liderler düzeyindeki zirve, büyük ihtimalle İstanbul’da
toplanacak. Türkiye’nin dönem başkanlığı 2011 yılında Cannes’daki zirve
sırasında kararlaştırılmıştı. Türkiye'den sonra G-20'deki dönem başkanlığı
sistemi de değişecek. 2015'ten sonra dönem başkanı, rotasyondaki bölgesel
gruplar tarafından seçilecek ve ilk olarak Asya Grubu'nu oluşturan Çin,
Endonezya, Japonya ve Güney Kore'den (Grup 5) biri dönem başkanlığını alacak. Kimin
alacağına da 2015 liderler düzeyindeki zirvede karar verilmesi bekleniyor. (Türkiye
G-20’de Hindistan, Rusya ve Güney Afrika ile birlikte Grup-2’de bulunuyor.)
Peki Türkiye, G-20’nin dönem
başkanlığını nasıl bir ortamda üstlenecek, yürütecek ve toplantının doğal
gündemi ne olacak? Türkiye’nin G-20’nin dönem başkanlığını oldukça ‘çelişkili,
karışık ve tartışmaların yoğunlaştığı’ bir ortamda üstleneceğini kolaylıkla
söyleyebiliriz. Çünkü bir yandan G-20 gibi bir organizasyonun dünya
ekonomisindeki sorunları çözmekte yetersiz ve etkisiz kaldığı, bu
organizasyondan vazgeçilmesi yönünde tartışmalar sürerken; öbür yandan, 2015
yılı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ekonomilerinin
2008 Ekonomik Krizinden çıkabilmek için aldıkları önlemlerde yeni bir aşamaya
geçecekleri zaman aralığını oluşturuyor.
Dünya ekonomisinde önemli birer
üretici ve tüketici güç olan ABD ve
AB’nin ekonomik krizden çıkış yönünde 2015 yılında uygulayacağı kararlar,
G-20’yi çok yakından ilgilendiriyor. ABD Merkez Bankasının (FED) tahvil alım
programını sonlandırarak, ekonomide enflasyonist ortam oluşmaması için faiz
artırımı politikasına geçeceği; AB Merkez Bankasının (ECB) ise ekonomik
durgunlukla mücadele için zayıf avro politikası izleyebileceği veya tüketimi
canlandırıcı destek politikalarına geçiş yapacağı yönündeki beklentiler hayli
güçlü şekilde konuşuluyor. G-20 üyelerinin önemli bir bölümünü gelişmekte olan
ülkeler oluşturuyor. Gelişmekte olan
ülkelerin, bu 2 önemli ekonomik güç ile yakın finansal, dış ticaret, hizmetler
sektörü (turizm, taşımacılık, inşaat sektörü vb.) ilişkileri var. Bu nedenlerle
G-20 üyeleri arasında işbirliği, karşılıklı görüş alışverişi ile koordinasyon
ihtiyacının en az 2008 yılında olduğu kadar artacağı düşünülüyor. Tartışmalar
kapsamında G-20’nin daha etkin olabilmesi için yapılması gerekenler bulunduğunu
söyleyenler de var. Bu kapsamda G-20’nin daha kurumsal bir yapıya geçmeden,
sabit bir merkez ülke ve kalıcı bir örgütlenmeye gitmeden, dünya ekonomisinde
yaşanmaya devam edecek önemli süreçlerde giderek etkisiz kalacağı da dile
getiriliyor. İşte bu konular, G-20’nin doğal gündem maddelerini oluşturacak.
Türkiye’deki toplantılarda başka
hangi konular ele alınabilir? G-20’nin kritik üyelerinden Rusya’ya karşı uygulanan ambargolar,
Ortadoğu’daki gelişmelerin ekonomilere etkisi, 2000 yılında kabul edilen BM
Binyıl Kalkınma Hedeflerinin (8 hedef)
tutturulamaması nedeniyle bundan sonra yapılabileceklerin Türkiye’nin
G-20 dönem başkanlığı sırasında ele alınması bekleniyor. Türkiye Ekonomi
Bakanlığı, Türkiye’nin G-20 dönem başkanlığındaki resmi gündemin ‘ticaret’
ayağındaki tartışmalarda yoğunlaşabileceğini; çok taraflı ticaret sisteminin
güçlendirilmesi, korumacılıkla mücadele, ticaretin ekonomik büyümeye katkısı
konularının ele alınmasını öngörüyor. Bakanlık, Türkiye’nin 2015 Dönem
Başkanlığının Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) IX. Bakanlar Konferansında alınan
kararların ışığında Doha Kalkınma Turu müzakerelerinde önemli gelişmelerin
kaydedileceği bir döneme rastlaması sebebiyle, G-20’nin Doha Turunun ilerletilmesine
sağlayabileceği katkıya da dikkat çekiyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, G-20 Toplantılarını fiilen
organize edecek en üst düzey isim. Babacan, 2013 yılından bu yana Rusya,
Avustralya ve Türkiye’nin oluşturduğu G-20 Troykası’nın üyesi ve bu toplantıların
nasıl organize edildiğini izliyor. Babacan her fırsatta toplantının önemi için
“Küresel finans krizi sırasında ve sonrasında G-20 güçlü bir irade ortaya
koymuş ve müştereken aldığı kararlı ve etkili tedbirler ile krizin çözümü ve
piyasalarda yarattığı tahribatı sınırlama noktasında önemli bir rol
üstlenmiştir. Ancak geldiğimiz noktada küresel ekonominin henüz istenilen
düzeyde toparlanamadığı ve büyüme ile istihdam oluşturma yolunda daha fazla
adım atılması gerektiği görülüyor. Diğer taraftan, kriz döneminde alınan olağan
dışı tedbirlerin tedricen geri çekilmesi, küresel ekonomi için yeni risklere
işaret ediyor ve bu durum da küresel düzeyde güçlü bir koordinasyonu gerekli
kılıyor. İşte böyle bir dönemde Türkiye 2015 yılında, G-20 platformunun
başkanlığındaki ülke olarak çok önemli bir uluslararası sorumluluğu üstlenecek”
görüşünü dile getiriyor.
Türkiye, G-20 altyapı
hazırlıkları kapsamında, bu toplantılar için yapacağı çeşitli satın almaları Kamu
İhale Kanunu kapsamından çıkaran bir yasal düzenlemeyi geçtiğimiz günlerde
Meclis’ten geçirerek kanunlaştırdı. Ayrıca G-20 dönem başkanlığı çerçevesinde
iş dünyası açısından çok önemli olan ‘B-20 Zirvesi’ (Business 20) için hükümet,
iş dünyasının önde gelen temsilcilerinden “B-20 Türkiye Yürütme Kurulu”
oluşturdu. Kurulun Başkanlığına da TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu seçildi.
Hisarcıklıoğlu dışında Yürütme Kurulu’nda Nail Olpak (MÜSİAD), Mehmet
Büyükekşi (TİM), Haluk Dinçer (TÜSİAD), Erol Kiresepi (TİSK), Erdal Bahçıvan
(TOBB), Tuncay Özilhan (DEİK) yer alıyor. G-20 hazırlıklarının dönem
başkanlığının resmen devralınması sonrası iyice hızlanması bekleniyor.
Türkiye, bundan önceki en büyük
çaplı uluslararası diplomatik toplantıyı, 2004 yılında NATO Liderler Zirvesine
2 günlüğüne ev sahipliği yaparak düzenlemişti. O toplantıya 46 ülkenin devlet
veya hükümet başkanı, ikişer bakan, genelkurmay başkanları katılmış; 3 bin
delege ve 3 bin 500 basın mensubuna hizmet verilmişti. Ancak bu seferki G-20
zirvesi yıl boyunca devam edecek ve toplam 100-150 arasında uluslararası toplantıya
ev sahipliği yapılırken, 10 bini aşkın yabancı misafire hizmet verilecek. Bu
yönüyle G-20 toplantısı için “Dünya Ekonomisinin Olimpiyatı” benzetmesini
yapanlar da mevcut. Böyle üst düzey bir hareketliliğin Türkiye’nin tanıtımına
olumlu katkısı ve turizm sektörüne kazandırabileceği artı değeri anlamak için
ise ekonomist olmaya gerek bile yok.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Ekim-2014 sayısında yayınlanmıştır.)
DÜNYANIN YENİ GÜÇ ODAĞI G-20’LER; G-8’LERİN ESAMESİ OKUNMUYOR
G-20, “GAZİANTEP-20” OLAMAZ MIYDI?
DÜNYANIN YENİ GÜÇ ODAĞI G-20’LER; G-8’LERİN ESAMESİ OKUNMUYOR
G-20, “GAZİANTEP-20” OLAMAZ MIYDI?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder