31 Aralık 2014 Çarşamba

TÜRKİYE, YAPTIĞI İTHALATI İYİ ANALİZ EDİP ÖNLEM ALMALI

Cahit UYANIK


Türkiye ekonomisi, 1980 sonrasında dışa açılarak ihracata dayalı büyüme modelini seçti. Yapılan bu tercih, 1960'tan sonraki yaklaşık 20  yıllık ithal ikameci modelin hemen ardından yapılmıştı. Daha doğrusu "yapılmak zorunda" kalınmıştı. Çünkü Türkiye ekonomisi, ithal ettiği ürünleri içeride üretmeye yönelik modelle yeteri kadar döviz kazanamıyordu. Hal öyle kötüleşmişti ki, Türkiye'nin tüm ihracat gelirleri, petrol ithalatı faturasını bile karşılayamaz durumda idi. Türkiye'nin acilen bir şeyler yapması gerekiyordu ve ihracatçı ülke olmaya karar verildi.  


Türkiye 26 yıldır bu yolda ilerliyor. Ancak önündeki en önemli engel şu: Türkiye, yurt dışından ham madde, ara mamul ve makine ithal ederek üretim yapmaya ve bunu ihraç etmeye çabalıyor. Ayrıca Türkiye'nin enerji açısından zengin bir ülke olmaması da döviz dengelerini giderek zorluyor. Ne zaman büyümede 3-4 yıllık bir trend tutturulsa, hemen döviz açığı büyüyor ve bunu finanse etmek için içerideki faizler yüksek tutularak sıcak para çekilmeye çalışılıyor. Üstüne üstlük Türkiye'nin şu anki ihraç endüstrisinin temel girdilerini, iç piyasadan daha ucuza satmaya hazır ülkeler var ve bunlar 4-5 yıldır bizi çok zorluyor. Çin, Pakistan, Hindistan, Bangladeş akla ilk gelen ülkeler. 

İşte 2005 yılı bu gelişmelerin sonuçlarının gözlemlenebildiği tipik bir örnekti. Türkiye ekonomisi, önümüzdeki ay açıklanacak rakamlara göre 2005 yılı için büyük ihtimalle yüzde 6 civarında büyüyecek. Ama bu büyümenin en önemli kaynağı ithalat. Türkiye, ihracat ve ithalat cephesinde büyük tartışmaların yaşandığı geçen yıl 189 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşırken,  42 milyar 926 milyon dolar dış ticaret açığı verdi. 2004 yılında bu rakam 34 milyar 372 milyon dolar düzeyinde bulunuyordu. Böylece ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 64.8'den yüzde 63'e indi 2005 yılında ihracat yüzde 15.8 artarak 73 milyar 122 milyon dolar, ithalat ise yüzde 19 büyüyerek 116 milyar 48 milyon dolar oldu. Geçen Aralık'ta ise Türkiye 6 milyar 963 milyon dolarlık ihracat, 11 milyar 213 milyon dolarlık ithalat yaparak aylık bazda ithalat, ihracat ve dış ticaret rekorlarını da yineledi. Türkiye sırf Aralıkta, 4 milyar 250 milyon dolar dış ticaret açığı verdi. 

Türkiye'nin hangi ülkelere ihracat ve hangi ülkelerden ithalat yaptığına ilişkin sıralamaya bakıldığında; ihracat cephesinde fazla bir değişiklik olmadı.  Almanya 9.4 milyar dolarla en fazla ihracat yapılan ülke unvanını ve diğer önemli AB üyeleri de sıralamanın başlarındaki yerlerini korudu. Ancak Türkiye'nin ithalat yaptığı ülkeler sıralamasında önemli değişiklikler oldu. Almanya'dan ithalat 13.5 milyar dolarla yine ilk sırada iken, Rusya ikinci sıraya çıkarak Türkiye'ye 12.8 milyar dolarlık mal sattı. Çin ise 4-5 basamak birden sıçradı ve geçen yıl 6.8 milyar dolarlık mal satarak Türkiye'nin ithalatçı ülkeleri listesinde üçüncü sıraya yükseldi. Böylece Türkiye'nin geleneksel ihraç pazarları fazla değişmezken, ithalat pazarlarında Doğu'ya doğru bir yöneliş yaşandı. Bu gelişmede iki faktör rol oynadı: Rusya'dan giderek artan enerji ithalatı ve Çin'in ucuz ithal malları.

Mal grupları itibarıyla ihracat göstergelerine bakıldığında ise otomotiv sektörü 9.5 milyar dolarlık satışla ilk sırada, tekstil ise 6.6 milyar dolarla ikinci sırada yer aldı. İthalatta ise petrol ve doğal gazın izlendiği mineral yakıt  ve yağ kalemi, 21.2 milyar dolarla en yüksek kalemi oluşturdu. Böylece Türkiye'nin enerji bazlı ithalatı 2004'te 14.4 milyar dolar olduğu için, geçen yıl yüzde 50'den fazla artmış oldu. İkinci sırada ise makine vb. malların ithalatı 16.3 milyar dolarlık pay alırken, otomotiv ithalatı ise 10.5 milyar dolar oldu.   

Türkiye'nin ham petrol faturası da geçen yıl dramatik bir artış gösterdi. 2005'te 23.4 milyon ton ham petrole 8 milyar 649 milyon dolar ödeme yapıldı. Oysa bir önceki yıl 23.9 milyon ton ham petrol ithal edilerek 6 milyar 91 milyon dolar ödeme yapıldı. Bu durumda Türkiye 2005'te 527 bin ton daha az ham petrol ithal etmesine rağmen 2 milyar 557 milyon dolar daha fazla ödeme yapmak zorunda kaldı. Türkiye'nin geçen yıl varil başına ödemesi ise ortalama 50.58 dolar düzeyinde gerçekleşti. 

Bütün bu gelişmeler gösterdi ki, Türkiye giderek daha yüksek bir ithalat faturası baskısı altına giriyor. Tabii bu duruma TL'nin aşırı değerlenmiş olması da çok yardımcı oluyor. Ancak bu değerlilik; Türkiye'ye yönelik sıcak para akımları, kayıt dışı döviz girişi, yastık altındaki dövizlerin TL'ye geçmesinin yanı sıra tarihinde ilk kez 10 milyar doları aşan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından kaynaklandı. Bu eğilimin çok fazla değişmesi de beklenmiyor. Dünya ekonomilerinde yüksek faiz ortamına doğru gidişata ayak uydurulması politikasıyla sıcak paranın Türkiye'den vazgeçmemesi, yabancı sermaye yatırımlarının sürmesi, dolardan TL'ye geçişin devam etmesi gibi eğilimler nedeniyle, kuru yapay olarak yükseltmeye çalışmak ters sonuçlar yaratabilir.

Bunun yerine yapılması gereken şey, 26 yıldır müzmin bir probleme dönüşmüş olan ithalatın yapısını anlamaya çalışmak olmalı. Türkiye'de ihracata yönelik analizler sıkça karşımıza çıkarken, ithalat için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Türkiye acaba ithalatı azaltıcı ve uluslararası normlara aykırı düşmeyecek önlemleri tam uygulayabiliyor mu? Türkiye'de klasikleşmiş olan ithalatın sektörlere göre istatistik dağılımı derin analizler yapmaya yeterli mi?  Türkiye'nin döviz kazandıran ve içeride de istihdam kapısı oluşturan sektörlerinin  dış pazarlardaki rakiplerini tam olarak tanıyor muyuz? Yani ithalatın yanı sıra, ihraç pazarlarımızı da tam olarak anlayabiliyor muyuz? Daha böyle onlarca soru sorulup mikro çözümlere kadar inen  önlemler alınamaz mı?

Bu yazının kaleme alındığı gün Çin'in Şubat ayı için dış ticaret fazlası 2.45 milyar dolar olarak açıklandı.Şubat ayında Çin'in ihracatı önceki yıla göre yüzde 22.3 artıp 54.15 milyar dolar olurken; ithalat da aynı dönemde yüzde 29.6 artış gösterip 51.70 milyar doları buldu. Çin'in dış ticareti Aralık ayında 11 milyar dolar, Ocak ayında ise 9.49 milyar dolar fazla vermişti. Demek ki bir ülke ne kadar büyük ve nüfusu fazla olursa olsun dış ticaretinde fazla verebiliyor. Elbette Türkiye ile Çin'i birebir kıyaslamak mümkün değil. Ancak alınacak önlemlerle Türkiye'nin aylık cari işlemler açığının 1-1.5 milyar dolara düşürülmesi bile kafamızda oluşmuş birçok soru işaretini ortadan kaldırır. Yılda 25 milyar dolar yerine 15 milyar dolarlık bir cari açık, Türkiye'yi çok ama çok rahatlatır.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitüsü-TSE'nin aylık yayın organı Standard Dergisinin Şubat-2006 tarihli sayısında yayınlanmıştır) 

EKONOMİDEKİ YAVAŞLAMA VE KRİZ KORKUSU HAD SAFHADA; FATURAYI TOPLUM ÜSTLENECEK

YENİ YAPISAL REFORM PROGRAMI, TÜRKİYE’Yİ YÜZDE 5’LİK BÜYÜME BANDINA YÜKSELTEBİLECEK Mİ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder