17 Aralık 2014 Çarşamba

MİSTER CONİ NİYE GELMEDİ?

Cahit UYANIK

Mister Coni, o sabah keyifle uyandı. Nedense içinden dünyanın en belalı coğrafyalarından Ortadoğu'ya yatırım yapası geldi. Tesadüf bu ya, kahvesini yudumlarken şöyle bir göz attığı WSJ'de de hoş bir 'Turkey' eki vardı. Yaşlı, gözlüklü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olduğunu söyleyen kişi yabancı yatırımcıları Avrasya'nın kapısı Türkiye'ye davet ediyordu. Zaten gazetenin ön sayfalarında da Dünya Bankası'nın Türkiye'deki misyon şefi Hintli bürokrat, Türkler'e "Artık bizden borç filan beklemeyin, yabancı sermayeyi çekmeye bakın" dememiş miydi? İsmini bazı toplantılardan bildiği ve şimdilerde Türkiye'de ekonomi bakanı olmuş eski Dünya Bankası yöneticisi de aynı ekte, uygulamaya koyduğu Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nı övüp duruyordu. Mister Coni, o gününü Türkiye için ön araştırma yapmaya ayırdı.  


Önce internete girmeye karar verdi. 11 Eylül Saldırısı ardından gökdelendeki bürosunu boşaltmıştı. Restore ettirip taşındığı tarihi evdeki camdan, bahçedeki çam ağaçlarını izleyerek internette 'surf' yani 'bilgi kayağı' yapmaya başladı. Nasıl olsa bir 'emerging market' olan Türkiye'yi izleyen onlarca internet sitesi vardı. Üstüne üstlük çoğu Londra'da çöreklenmiş ve hepsi de halis-muhlis Türk çocuklarını çalıştıran birçok bankerlik kuruluşu da Türkiye'de yaprak kıpırdasa müşterilerine duyuruyordu. 

İlk olarak Türkiye'de 'Susurluk Davası' olarak bilinen bir olay gözüne çarptı. Yaklaşık 5 yıl süren yargılama sonrasında hemen hemen hepsi devlet görevlilerinden oluşan bir çete cezaya çarptırılmıştı. Bu çetenin elemanlarının hemen hepsi de hapse konulmuştu. Ancak ne olduysa olmuş, kesinleşmiş kararın ardından başta ülkenin eski Genelkurmay Başkanı ve bazı emekli orgeneralleri aslında çetenin  önemli elemanlarından birisinin suçsuz olduğunu ve kendi emirlerini uyguladığını söylemeye başlamışlardı. Yaşamı, kendisi ve ortaklarının parasını koruyarak çoğaltmak güdüsüyle geçen Mister Coni, olayı deştikçe hayrete düştü. Çünkü Türkiye'deki entelektüel tartışma ortamı, bir insanın geçmişteki kahramanlıklarının şimdiki yasa dışılıklarına kefil olamayacağını tartışamayacak kadar zayıftı. Kimsenin yargı kararı filan dinlediği de yoktu. Gazete manşetleri zaman zaman siyasi iktidarı da, hukuksal sistemi de haksız bir şekilde sorguluyordu. Türkiye'deki milli iradenin başı Meclis Başkanı bile emekli generallerin görüşlerine yakın bir demeç vermişti. 

Mister Coni, evinde sosyal sigorta primini ödemeden hizmetçi çalıştırdığı için hapse düşen işadamı arkadaşını düşündü. Oysa ülkesine ne kadar faydalı birisiydi. Yanında binlerce kişi çalıştırıyordu. Ama yasalar önünde herkes eşit olduğu için hizmetçinin sosyal sigorta priminin de yatması gerekiyordu. Demek ki bir ülkede sapla samanı iyi bir hukuk sistemi ayırıyordu. 

Yavaşça bilgisayarını kapattı. WSJ'nin 'Turkey' ekini katlayıp masanın en uzak köşesine koydu. Gazetenin üstte kalan tarafında Türkiye Anayasası'nın şu cümlesinin İngilizce çevirisi duruyordu: Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

(Bu yazı, Finansal Forum Gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 18.03.2002 tarihinde yayınlanmıştır)     
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder