21 Mart 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YANLIŞ YOLDAN DÜRÜSTLÜĞÜ SAVUNMAK

Cahit UYANIK 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bir kurultay daha idrak etti. Doğrusu Kurultay'ın en renkli kişisi ne Adnan Keskin, ne Deniz Baykal, ne Kemal Derviş ne de Abdullah Emre İleri idi. Kurultay'ın Türkiye ve parti gerçeklerine en uygun kişisi, ismini not edemediğim Kahramanmaraş delegesiydi. Bu delege, sıra blok liste maddesine geldiğinde söz istemişti. Ancak kendisinden önce söz alan kişi aleyhte konuştuğu için, ilginç bir metod geliştirmişti. Önce Divan Başkanlığına gidip lehte konuşmak istediğini söyleyip kürsüyü ele geçirdi, ardından da bu madde aleyhine atıp tutmaya başladı. 

Buna çok kızan Divan Başkanı İleri'nin sert eleştirilerine kulak asmadan parti yönetimi aleyhinde esip gürledi. Milletvekili aday adayı olduğunda 3 gün boyunca kapılarda bekletildiğini, dayanamayıp memleketine döndüğünü, sonra içindeki isteği yenemeyip gene Ankara'ya geldiğini, bu sefer de 4 gün boyunca kapı önlerinde süründürüldüğünü anlattı. Sonuçta Baykal ile kafa kafaya verip listeleri hazırlayan Genel Sekreter Önder Sav ile toplam 1,5 dakika görüşmeyi başarabilen kahramanımız, aslında önseçime rağbet etmeyen parti merkez yönetimlerine yöneltilen eleştirilerin Kurultay kürsüsünü ele geçirmiş haliydi.

Delegemiz daha sonra Divan Başkanı İleri'yi rahatlatarak, aslında aleyhte gibi konuşsa da sözlerinin lehte olduğunu belirterek "Bu yetki genişletilmelidir. Blok liste yetmez. Genel Başkanımız, Parti Meclisini tek başına seçmelidir. MYK'yı tek başına tespit etmelidir. Belediye başkan ve il genel meclisi üyelerini tek başına seçmelidir. Milletvekili adaylarını da tek başına belirlemelidir" deyip kürsüden indi. Gerçekten de son sözü lehteydi yani...

Güler misin ağlar mısın? Kahramanmaraşlı delegemiz doğru bir şeyi yapmak için yanlış yapanların yöntemini çok iyi kullanmıştı. Çünkü bu yöntem Türkiye'de çok uzun zamandır zaten herkesin bildiği ama ses çıkaramadığı bir şeydi. Bu nasıl bir yol muydu? Şöyle ki:

Ülke yönetimi veya parti içi iktidar fark etmez, güç elinde değilken herkese şirin görün. İktidarı eline geçirince, kafana esen şeyleri yapmaya başla. Ne oy aldığın kitleler, ne seni destekleyen gruplar, ne yürüttüğün görevin gelmişi geçmişi seni ilgilendirmez. Tam "Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" ortamı. Ortak aklı manipüle et. İnsanları büyük hedefler için yanılt, sonra kavga çıkınca mazlum pozu takın. İktidarı da böyle, muhalefeti de böyle. Ne olacak bu memleketin hali, ne olacak bu CHP'nin hali...?

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 27 Ekim 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder