3 Eylül 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / UTANGAÇ PROGRAMIN IMF'LİK ÖMRÜ BİTTİ

Cahit UYANIK 

Şapkadan tavşan çıkartırmış gibi laptop'undan üç senelik istikrar programı çıkartıveren Devlet Bakanımız Sayın Güneş Taner, Uluslararası Para Fonunu (IMF) ikna edemedi. Türkiye'deki kaygan siyasi zemini, her yılki 4. Madde konsültasyon ziyaretlerinde değişik değişik bakanlar ve bürokratlara muhatap olarak geçiren IMF, -eğer çok büyük deformasyona uğramamışsa- böyle garip bir destek önerisine zaten sıcak bakmayacaktı. Ben IMF'ye yönelik "Para mara istemiyoruz, desteğinizi açıklayın yeter" türünden talepleri 'utangaç' diye tanımlıyorum.

Peki neden utangaç? Çünkü hükümetin üç yıllık istikrar programı da utangaç... Hükümeti ayakta tutan sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin (parlamento dışı güçler) ne sosyal güvenlik ne de vergi reformuyla ilgili olumlu desteği henüz açıklanmış değil. Üstelik bu tanımlamaya azınlık hükümetini fiilen ayakta tutan Cumhuriyet Halk Partisi de giriyor.

IMF'nin açıkça söylemek istediği şudur: "Bu utangaç programla ekonomi adam olmaz. Tam tersine, sorunların üstüne cesaretle gitmelisiniz. İnsanları büyük fedakarlıklar yapmaya ve bunun sonucunda da sizin enflasyonu kesinlikle düşüreceğinize ikna edin. Bu desteği en fazla 1 yıl süreyle sağlayabilirsiniz. Eğer bu işi başarırsanız 1999 ilkbaharında seçime gidin."

IMF'nin diplomatik üslupla dile getirdiği bu düşünceler, Türkiye kamuoyuna Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez'in 'Erken seçim korkusu' olarak yansıdı. Eğilmez, kaliteli bir bürokrat olduğunu erken seçim ihtimalini şimdiden engellemeye çalışarak gösteriyor. 

Eğilmez'e pek yakında Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel de katılabilir. Çünkü Eğilmez, koalisyonun bu çok parçalı ve dış destekli yapısından 1 yıllık istikrar programı çıkmayacağını şimdiden kestirdi. Eğilmez bence 'bürokrat namusu'nu kurtarıyor ama olmazı olur kılmak için boşuna uğraşıyor. Başbakan Mesut Yılmaz'ın parti toplantılarında 'Erken seçime hazır olun' , iş adamı toplantılarında da 'Ah tek başına iktidar olsam...' yollu mesajlar vermesi pek hayra alamet değil.

Bundan sonra ne yapılmalı peki? Yapılması gereken şeyler bellidir. Türkiye gerçeklerine uygun bir çözüm yolu bulunmalı. Bunun için ilk ihtimal, CHP'yi hükümet içine alarak siyasi sorumluluğa çekimser desteğini, siyasi iradeye tam katılıma dönüştürmektir. Böylece seçim ihtimali en azından 1-2 yıl öteye atılmış olunabilir. IMF'nin böyle bir hükümete daha açık ve geniş bir destek vermesi de sürpriz olmaz. Ancak bu ihtimal 'CHP yükselen partidir' tezini işleyen Deniz Baykal'ın siyasi tavrıyla yakından ilgilidir. Çünkü Baykal'ın kullanacağı 'lider inisiyatifi' kendi siyasi geleceğiyle de doğrudan ilişkilidir. 

İkinci çözüm önerisi 1998 ilkbaharında seçime gidip oluşacak yeni siyasi dengeler çerçevesinde Mayıs ayından itibaren bir 'şok program' uygulamaktır. Türkiye gelecek hafta yapılacak nüfus sayımından sonra en geç Şubat ayında bir seçime hazır hale gelecektir. Mart ayında bir seçim yapılır, Nisan ayı yeni hükümetin oluşumuyla geçerse Mayıs ayında 'şok program' uygulamaya rahatça konulabilir. Yaklaşık 20 yıldır enflasyonla birlikte yaşayan ve hemen hemen her yıl seçim yapılan bir ülke, demokrasinin hatırına 5-6 ay daha dişini sıkabilir diye düşünüyorum.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  24 Kasım 1997 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder