Cahit UYANIK
Bankacılık Yasası 'kadük' oldu. Ne yaparsınız? Bir baltaya sap olamayan milli tasarımızın kaderinde bu da varmış. Bankacılık sisteminin yüzde 25-30'u 64'üncü madde kapsamında iken, devlet finansman krizine girip yakasını bankalara bu kadar kaptırmış iken, DYP gibi 3 banka batırmış ama uslanmayan bir siyasi oluşumun iyi niyetine muhtaç kalan tasarının olacağı buydu.
Ah keşke herşeye ve herkese Başbakanımız Bülent Ecevit kadar iyimser bakabilsek... DYP, tasarının bel kemiği durumundaki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 'istişari' olmasını isterken bile Ecevit 'Bir umut var' diyordu. Oysa DSP ve ANAP kurmayları bu kurulun 'icrai' olmasında o kadar ısrarcı idilerdi ki... Artık tartışmaları 7-8 ay unutmak zorundayız. Tasarının bu yılın Kasım ayından önce çıkması artık mucizelere bağlı. Çünkü yeni oluşan bir Meclis'te prosedürler her zaman daha uzun ve fazladır.
Bizim kafa yormamız gereken şey önümüzdeki süreçte bankacılık sektörünün ne gibi sorunlarla karşılaşabileceğidir. Alın size bir sorun: Birkaç banka daha Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmek zorunda kalınırsa ne olacak? Mevcut sisteme göre 30-40 bankacıya mesleklerini icra etme yasağı getirilecek, o kadar... Bankanın başına Merkez Bankası yönetimine yakın bir genel müdür atanacak. O da kendine yakın isimleri genel müdür yardımcısı yapacak. Sektörde üst düzey yöneticiler arasında yaşanan işsizlik sorunu bir nebze çözülecek. Peki bu bankanın sahibinin hiç mi suçu yok? Mevcut sisteme göre yok. Ticari itibar mı? Efendim ülkede ticari itibar arayan mı kaldı? Girer bir siyasi parti listesine milletvekili seçilirsin. Senden alacaklı olanlar kapında el pençe divan olur; 'Beyfendi, beyfendi' nidaları Meclis koridorlarını çınlatır. Siyasi itibar, ticari itibarı alt eder.
Keşke herşey bu kadar basit olsa... TMSF yönetimine geçen her bankaya 200-300 milyon dolar para enjekte edildiğini unutmayalım. İşin kötüsü kuyunun suyu iyice çekiliyor. TMSF'de en fazla 1 milyar dolar civarında para bulunduğu fısıldanıyor. Yani 3-4 banka daha iflas bayrağını çekerse yandı gülüm keten helva... Sizin 'Nasıl olsa paramın tamamı devlet güvencesi altında. Eh banka da sağlam. Bana hiçbir şey olmaz' demenizin bir anlamı kalmayacak. Benden duymuş olmayın ama geçenlerde ciddi bir bankacı 'Anneme babama paranızı benim bankama yatırmayın diyorum. Götürün kamu bankasına diyorum' şeklinde konuşuyordu. Sebebi sorulduğunda ise cevabı 'Ne olur ne olmaz' idi.
Türkiye 1994 yılında tüm mevduatları devlet güvencesi altına aldı. Tam bu güvenceyi kaldırması gereken dönemde siyaset batağına boğazına kadar battı. Önce Anayol, daha sonra Refahyol; derken dünya ekonomik krizi bu güvencenin canına okudu. Bu saatten sonra bu güvence tamamen sanaldır. Şu anda yerine yeni bir sistem getirmenin imkanı da yoktur. O zaman yapılması gereken şey Bankacılık Yasası çıkana kadar, bankaları hiç görmedikleri kadar sıkı denetlemektir. Yoksa zarara giren sırf TMSF değil tüm ülke olabilir.
(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 15 Şubat 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder