28 Eylül 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DEMİREL'İN SÖZLERİNİN SATIR ARASI

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in konuğuyduk. Demirel her zaman ve herkesi olduğu gibi bizleri de büyük bir sevgiyle karşıladı. 'Benim işçim, benim köylüm, benim esnafım' söyleminin 'Benim gazetecim'e dönüşmüş halini bir kez daha yaşadık. Devletin politikalarını en üst düzey ağızdan dinledik ve tartıştık; sorularımızla açımlamaya çalıştık. Demirel'in geçen Cuma günü gazetemizde yer alan söyleşisinde verdiği mesajları birkaç noktada toplamak mümkün.

Demirel Anayasa'nın ilgili maddelerine gönderme yaparak Cumhurbaşkanını 'yürütme' erkinin ortaklarından birisi olarak yorumluyor. Ancak bu yorum, gündelik işleyişten öte genel politikaların belirlenmesinde 'koordinatör' görevini üstlenmesini içinde barındırıyor. Demirel'in bu görevinin ilk görünen uygulaması Suriye'ye karşı izlenen politikaydı. Demirel'in 1 Ekim'deki Meclis açış konuşmasından 1 hafta sonra Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkmaya mecbur edilmesine dikkatlerinizi çekerim. Suriye, Başkomutan'ın ağzından savaş anlamına gelen sözcükler duyunca işin ciddiyetini iyice anladı. Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda ciddi bir Suriye ve Su Problemi olması ihtimali iyice azaldı.

Demirel'in sözlerinden çıkan ikinci önemli mesaj ise Yunanistan'la ilgili. Türkiye, tıpkı Suriye'yle olduğu gibi yıllardır Yunanistan'la dostluğa dayalı ilişki kurmak istiyor. 

Ancak gelinen noktada Yunanistan'ın yaptıkları ortada. Türkiye, bu ülkenin Suriye gibi güç tehdidi ile kolay kolay yola gelmeyeceğini biliyor. Çünkü Yunanistan tıpkı Türkiye gibi uygar dünyanın bir parçası... Uygar dünyanın yarattığı kurumlarda eşit üyeler olarak bulunuyoruz. Bu nedenle diplomatik taarruzun daha etkili olacağı kesin. Demirel bu noktada Yunanistan'ı 'rouge' devlet olarak tanımlıyor. Bu kavram, diplomasinin en sağlam kavramlarından birisi. Türkiye, Yunanistan'ı 'rouge' devlet ilan ettirebilirse veya en azından bu yönde bir gidişi oturtabilirse dış politikada çok rahatlayacak.

Demirel'in yer darlığı nedeniyle gazete sayfalarımıza yansımayan cümlelerinden birisi ekonomiyle ilgili. Demirel, "Benim ekonomideki davam kalkınmadır" diyor. İşte bu cümlenin Suriye ve Yunanistan'a yönelik dış politika ile önemli bağlantıları var. Türkiye'nin kalkınma hızını azaltan savunma harcamalarının bir ucu Suriye'den diğeri Yunanistan'dan kaynaklanıyor. Bu iki faktör gemlenip sindirilebilirse, açığa çıkacak kaynaklar ekonomiyi tehdit eden yüksek faiz, büyük iç borç stoku, yüksek enflasyon ve işsizlikle mücadelede kullanılabilecek.

Özal 1984'ten sonra Yunanistan'la başlattığı Davos, Suriye ile başlattığı Şam süreçleri ile bunu başarmıştı. Yani nispi yumuşama ortamında kaynakları kalkınmaya yönlendirmişti. Demirel'in şahsında devlet, bu iki ülkeyi artık vazgeçtikleri barış süreçlerine yeniden sokmak istiyor. Demirel birisinin yola geldiğini, diğerinin yola gelmek üzere olduğunu belirtiyor. Kalkınma davasının adamı Demirel, kendi deyimiyle 'Türk halkını zenginlikle buluşturmaya' kararlı görünüyor. 

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  01 Mart 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder