Cahit UYANIK
Türkiye, geçen hafta uzun zamandır üstüne koskoca bir şal örtülmeye çalışılan sorununu tartışarak geçirdi. Kısaca '64'lük banka' denilen sorunlu mali kurumlardan bazılarının, 11 Haziran öncesinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredildiğine ilişkin haberler ortalığı karıştırdı.
Hazine elinde 64 ve 65'inci maddeler silahı varken bile bir türlü söz geçiremediği haylaz çocuklarının hukuksuzlaşan ortamda iyice gemi azıya alabileceklerinin korkusuyla açıklama üstüne açıklama yaptı. Hazineden Sorumlu Devlet Bakanımız Hikmet Uluğbay ise eğer bu maddeler iptal edilirse ellerinde başka başka önlemler alma yetkisinin bulunduğunu söyledi. Acaba Uluğbay bununla neyi kastetti? Bazı bankaların faaliyetine devam etmesine izin verilmesine rağmen, mevduat toplama yetkilerinin kaldırılabileceğini mi söylemek istedi? Yani 'örtülü iflas' yoluna gidilebileceğini mi kastetti?
Doğrusu bu açıklamalar bir yandan içimizi ferahlattı ama bir yandan da endişeye sevk etti. Çünkü Uluğbay'ın açıklamalarını yaptığı aynı günlerde, son yılların en büyük banka hortumculuğunun odaklandığı tekstil kenti Bursa'da haciz memurları harıl harıl çalışıyordu. Ancak; 1,5 milyar dolardan dem vurulan zararın binde birinin bile kurtarıldığına inanmıyorum. Bu haciz çalışmaları olsa olsa göz boyamaktan ibaretti.