Sosyal Güvenlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sosyal Güvenlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mayıs 2025 Cuma

SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU, SOSYAL GÜVENLİKTE BİREYSEL EMEKLİLİK DESTEKLİ 'ŞİLİ MODELİ'NE KARŞI ÇIKTI

Kemal Kılıçdaroğlu 

Kemal Kılıçdaroğlu:

"ŞİLİ MODELİ TÜRKİYE'DE UYGULANAMAZ"

Şili Modelinin kendi içinde zaafları olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu AB'ye uyumu öneriyor.

Cahit UYANIK 

Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), hazırlanan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporu ile yeniden toplumsal gündemin ilk maddesine oturdu. 1996'da 200, 1997'de 400 trilyon lira açık vermesi beklenen SSK için şimdilerde ILO'nun yazacağı reçete merakla bekleniyor. Bu ortamda SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük:

- İntermedya Ekonomi: SSK, 1996 yılına nasıl girdi?

Kılıçdaroğlu: Karamsar olmakla birlikte bizim için bir umut yılı. Bu karanlık tablodan güzel sonuçlar çıkarmak zorundayız. 1992'den bu yana çıkma şansı bulamayan SSK Yasası belki çıkabilir. Aksi takdirde finansman açığımız daha büyüyecek. 1993'te 9 trilyon lira olan açığımız, 1996'da 201 trilyon liraya ulaşacak. Bir anlamda geometrik diziyle artıyor. Açık, önlem alınmazsa 1997'de 400 trilyonun üzerine yükselir.

- Çok soruldu ama SSK nasıl kurtulacak?

Kılıçdaroğlu: Sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılmalı. SSK sorunun çözülmesi Bağ-Kur ve Emekli Sandığının sorunlarının çözümüne de ivedilik kazandıracak. Onlarda da benzer sorunlar yaşanıyor ama Hazine'ye getirdiği yükler, bizimkinin yanında çok küçük kalıyor. Herşeyden önce SSK Yasası ile birlikte İşsizlik Sigortası ve İş Güvencesi Yasa Tasarısının da birlikte ele alınmasını istiyoruz. Kişi işsiz kaldığında işsizlik sigortasından maaş alacağını düşünürse mutlaka kendini sigortalı yaptırmak zorundadır. Bu durumda işvereni zorlayacaktır. Yasalar çıkarsa 4 milyonu bulan kaçak işçinin önemli bir kesimi sisteme dahil olur. Bu bize yılda yaklaşık 100 trilyon liralık bir gelir artışı sağlar.

12 Kasım 2024 Salı

YOKSULLUĞUN SEBEPLERİ VE DEVLETİMİZ

Cahit UYANIK 

Eylül ayı sonu... Meşrutiyet Caddesindeki otobüs durakları akşam saatlerinde tıklım tıklım. Koşuşturmacanın uğultusu içinde bir gencin sesi duyuluyor: "Bu kış komünizm gelecek. Bu kış komünizm gelecek!" Üstlerinde sarı önlük olan Türkiye Komünist Partisine bağlı gençler bağıra çağıra propaganda yapıyorlar. Bu kış komünizmin gelmeyeceğini, gelemeyeceğini, zaten dünyada 'komünizm' diye bir şeyin de kalmadığını bile bile nefes tüketiyorlar. Seçtikleri slogan, 1950'li ve 60'lı yıllarda geniş halk yığınlarını korkutmak için kullanılan bir klişe cümlenin -bence alaycı- tekrarından ibaret. Komünistler de; sarsıla sarsıla, düşe kalka demokratikleşen Türkiye'nin renklerinden biri olarak Kasım ayındaki seçime girecekler. Ancak alabilecekleri çok az oya bakarsak, seçim hareketliliğine bu eski sloganı anımsatarak katkıda bulunabiliyorlar.

Düşünüyorum; acaba Türkiye'nin maddi koşullar itibarıyla bu kadar komünizme yakın bir dönemi oldu mu? İkinci Dünya Savaşından bu yana yaşanan en büyük ekonomik gerileme... 2,5 milyon resmi, 7,5 milyon gayri resmi işsiz... Okullarına sadece ve sadece 105 milyon TL. ödenek gönderebilen bir devlet... Darmadağınık bir sağ partiler bloku... Öyleyse herşey komünizm için uygun görünüyor.  Ama tüm ideolojiler gibi komünizm de anlamını yitirdi. Peki bu nasıl oldu?

Yaklaşık 20 yıl önce 'ekonomik kalkınma' ile 'ekonomik gelişme' arasındaki teorik tartışmayı ikincisi kazandı. Çünkü komünizm, ekonomik gelişmeyi es geçtiği için yarışı kaybetti. Oysa görünürde komünist devletler ekonomik kalkınma hızında Batılılar'ı hep geride bırakıyordu ama 'Duvar' yıkıldığında görüldü ki yılda yüzde 8-10 büyüyen, uzayı komşu kapısı yapan Doğu Bloku; ayakkabı, sabun, ciklet, traş bıçağı, tuvalet kağıdı, bisküvi vb. üretemiyor. İnsanlar, varlık içinde yokluk çekiyor ve refah düzeyini bir bütün halinde ele alan 'Ekonomik gelişme' disiplini ihmal edildiği için ayakkabıları kar suyu içinde uzaya kapsül fırlatmak zorunda kalıyor. Ama eve gidince 'Uzaydan bana ne? Doğru dürüst ayakkabım bile yok' diyorlar. İnsanlar, Batı ile girişilen uzay yarışının günlük yaşamına bir katkı sağlamadığını acı şekilde yaşayıp deneyimliyor ve ideolojiler anlamını böyle kaybediyor. 

8 Ağustos 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DİĞERLERİNİN GÜNAHI NEYDİ?

Cahit UYANIK 

Giderayak hükümet,  geçen hafta 'büyük büyük' icraatlara imza attı. Memurlara iane kabilinden 300 trilyon dağıttı; fındıkçıları da unutmadı ve 140 trilyon da onlara toka etti. 

Acaba Türkiye'de krizin etkileri sadece memuru ve fındıķçıyı mi vurmuştu? İşte soruyorum size, açıkça cevap verin. Ey Başbakan Bülent Ecevit, ey Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, ey Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, ey Maliye Bakanı Sümer Oral, ey Devlet Bakanı Masum Türker, ey Çalışma Bakanı Nejat Arseven... Siz bu ülkeye 45 yıl hizmet edip, vergi ödeyip, sigorta primi yatırıp, işyeri çalıştırıp, onlarca insan yetiştiren bir Bağ-Kur emeklisine ayda 180 milyon lira ödediğinizi biliyor musunuz?

Kimin parasıydı verdikleriniz peki? Hiç kimsenin parası değildi. Borçtu borç... 98 katrilyon liralık bütçenin 56-57 katrilyonu borçtan oluşur da bol keseden dağıtırsan bunun adına 'bütçe hovardalığı' denilir. Ama böyle yapa yapa 2001 Krizine gelmedik mi?

15 Haziran 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ZAMANIN GÖRELİLIĞİ VE SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

Cahit UYANIK 

Ünlü düşünür Einstein zamanın göreli (rölatif) olduğunu söylediğinde bazı insanlar ne demek istediğini anlamamışlardı. Çünkü insanoğlu çok uzun yüzyıllardan bu yana zamanı ölçüyor, biçiyor ve bölüyordu. Bu kavram üzerine daha fazla eklenecek ne vardı ki? Einstein, söylemek istediği şeyi verdiği bir örnekle süsleyince, insanların önünde yeni bir ufuk açıldı. 

Einstein sıkışan bir insanın dolu bir tuvaletin kapısında geçirdiği 5 dakika ile güzel bir hanımın yanında geçirdiği sürenin görünürde aynı olduğunu söylüyor; ancak ilk durumdaki 5 dakikanın yıllar gibi geldiğini, ikinci durumdaki aynı sürenin ise birkaç saniye gibi geçtiğini anlatıyordu. Einstein uzun yıllar kafa patlattığı bu teoriyi en cahil insanın bile anlayabileceği kadar basite indirgiyordu ama zamanın göreliliği,  insanlık tarihinin en önemli teorilerinden biri olmaya hak kazanıyordu.

Türkiye tüm bilimsel çevrelerce 'kıt kaynak' olarak nitelenen 'zaman' konusunu çok nadiren tartışıyor. Tartıştığı zaman da yanlış tartışıyor. Zamanın tartışma konusu yapıldığı son konu sosyal güvenlik... Hükümet nasıl ve neden tespit ettiğini bir türlü izah edemediği 58-60 yaş meselesine takıldı kaldı. Türkiye'deki tüm işçi ve işveren kesimleri, artık hiç bir işyerinde 58 yaşında kadın veya 60 yaşında erkek işçi çalıştırılmadığını ağız birliği etmişçesine teyit ederken, hükümet kararında ısrarcı... Anlaşılan hükümet SSK ve Bağ-Kurluları gözden çıkardı; sadece Emekli Sandığından insan emekli etmek istiyor. Çünkü devlet kapısı hariç, günümüzde ne SSK'lı için iş garantisi ne de Bağ-Kurlu için ekonomik istikrar garantisi var. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SOSYAL GÜVENLİKTEN ÇIKAN 4 DERS

Cahit UYANIK 

Yaklaşık 1 aydır gündemi meşgul eden sosyal güvenlik reformu konusunda geçen hafta önemli gelişmeler yaşandı. Bu konuda yazılıp çizilmedik bir şey kalmadı. Bu nedenle geçen haftanın hızlı trafiği sırasında ortaya çıkan ama gözlerden kaçan bazı sonuçları derleyip toparlamakta fayda var: 

1- Yıllardır siyasetçilerin oy zaafiyetini değerlendirerek ve kapalı kapılar ardında yaptığı pazarlıklarla kendisine yaşam alanı bulan bazı sivil toplum örgütü temsilcilerinin, geniş kitlelerin çıkarı söz konusu olduğunda ne kadar beceriksiz davrandıkları gözler önüne serildi. Emek Platformu, daha ciddi ilk eyleminde çatladı. Eyleme katılanlar da katılmayanlar da geniş kitleler gözünde etkisiz kaldı. Oysa geçen Perşembe günkü 1 saatlik sembolik iş bırakma eylemi tam katılımla gerçekleşseydi, hükümet emeklilik yaşında geri adım atacaktı. Mevcut örgütlerin sosyal güvenlik reformunda tavizler isterken sadece kendi üyelerini koruma güdüsü ile davrandıkları gözlemlendi. Oysa yapılmak istenen düzenlemeler, arkasında sendika güvencesi olmayan milyonları tehlikeye atıyordu.

2- Önüne gelen her talebi kabul eden hükümet, işçi ve memurlardan bu cömertliği sakındı. Hükümetin IMF'ye verdiği taahhütlerin kendisini bağladığı açıkça ortaya çıktı. IMF Türkiye Masası Şefi Cottarelli, geçtiğimiz haftalarda parasını yatıran herkesin katılabileceği bir tele-konferansta açık açık "Biz 62-62 istiyorduk ama 58-60 da kabulümüz" dedi. Hükümet geniş kitlelerin her zaman antipati ile baktığı IMF reçetelerine boyun eğerken, iş dünyasına hayalinden geçmediği kadar büyük vergi tavizleri vererek kamuoyundaki güvenilirliğini sıfırın altına düşürdü. IMF ile ilişkilerin sonbahara doğru sıcaklaşacağı kesin ama bu şekilde yasalaşan bir sosyal güvenlik reformunun "Daha fazla kemer sıkın" diyecek bir hükümeti ayakta tutup tutamayacağı ise tartışmalı.

2 Haziran 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ YAPISAL REFORM BUDALASI

Cahit UYANIK 

Türkiye, yapısal reform budalası oldu. Veya daha kibar deyimle, yapısal reform budalası yapıldı. Biz bu Bankacılık Yasasını Haziran ayında ne diye çıkardık? Aradan 5 ay geçmeden yasanın yüzde 75-80'inin özünü değiştirecek yeni bir yasayı neden Meclis'e sunuyoruz? Bankacılık Yasası neden 'acemi berber çırağı kazası'na kurban gidiyor? Bu soruları birisi cevaplamalı. 

Devletin Merkez Bankası, yasa çıkar çıkmaz internetteki sayfasında bu düzenlemenin ne kadar 'beynelmilel' kriterlere uygun olduğunu karşılaştırmalı olarak anlatırken acaba neyi bizden gizledi? Hazine'nin ilgili birimleri acaba Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu boğazına kadar siyasete batırılana kadar neredeydi?

Bizim bürokrasimizde Dünya Bankasının yeniyetme uzmanlarının bilgi ve görgüsü kadar tecrübeye sahip isimler yok mu? Yoksa siyasetçilerimiz dünyadaki tüm modern ülkeleri sarıp sarmalayan 'ekonominin özerk ve bağımsız kurullarca yönetilmesi' eğilimine, yine bazı 'alaturka' katkılar mı getirmeyi deniyor dersiniz? Türkiye'nin 'Bağımsız gibi görünen, KİT kafalı, özerkimtrak kurullar' modeli acaba ekonomi literatürüne nasıl geçecek? Dünya Bankasının vereceği 1 milyar dolar; 15 milyar dolar harcansa adam olmayacağı belirtilen bankacılık sektörünün dişinin kovuğuna yetecek mi?

4 Nisan 2024 Perşembe

İKİ SOSYAL GÜVENLİK REFORMUNUN GÜNAHLARI VE 31 MART 2024 YEREL SEÇİM SONUÇLARINA ETKİSİ

Cahit UYANIK 

Yıl 1992. 32 yıl öncesi... Türkiye'nin 1970'li yıllarda tehlike sinyalleri veren, 1980'li yıllarda sıkıntıya ve 1990'lı yıllarda dev bir sorunsala dönüşen sosyal güvenlik meselesini kapak yapmışım. Kapakta SSK, çivisi çıkmış bir şekilde betimlenmiş grafikerlerce... Kapakta ismi yazılmamış genel müdür ise Kemal Kılıçdaroğlu...

Türkiye biri 1990'ların sonunda, diğeri 2000'li yılların ortasında -IMF ve Dünya Bankasının  teknik desteği ile- sosyal güvenlik reformları yaptı. Ancak bu reformların günahları fazlaydı. Çoğu sorun ertelenmişti veya geniş toplum kesimlerini anlamsızca özveriye mecbur ederek 'çözermiş gibi yapan' önlemler içeriyordu. 

(Tıklayınız) KAPAK HABERİ/SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU'NDAN ŞOK AÇIKLAMA: İLAÇ VE EMEKLİLİK PARAMIZ İHRACATÇIYA VERİLİYOR

13 Şubat 2024 Salı

REFORMUN HAZIRLIK AŞAMASINDA SGK'NIN İSMİ, SOSYAL KORUMA KURUMU (SKK) OLARAK DÜŞÜNÜLMÜŞTÜ

SONBAHARDA YİNE EMEKLİLİK KONUŞACAĞIZ

Cahit UYANIK 

Yaşlılık herkesin başında. Kim istemez yaşamının son demini rahat ve huzur içinde geçirmeyi? Ama Türkiye'de böyle bir yaşlılık ne mümkün? Emekli maaşlarının durumu ortada. Çoğu emekli, yaşam standartını korumak için ikinci işte çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye, 1990'ların başından bu yana sosyal güvenlikte bir krizden çıkıp diğerine giriyor. 1999 yılındaki büyük depremden hemen sonra yaptığımız sosyal güvenlik reformu hala akıllarda. Ama bu reform da derde deva olmadı. Şimdilerde Türkiye yeni bir sosyal güvenlik reformuna hazırlanıyor. Sosyal güvenlik sisteminde yeni reform arayışını sonbaharda sık sık duyacaksınız. Çünkü bununla ilgili bir çok yasa tasarısı toplumun ve Meclis'in beğenisine sunulacak. 

Tam 35 yıl sonrası yani 2040 yılını gözeterek hazırlanan Sosyal Güvenlik Reformunun yeni aşamasıyla tüm emeklilik kurumlarının tek çatı altında toplanması öngörülüyor. Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve SSK tek kurumsal kimlik altında toplanacak ve ismi Sosyal Koruma Kurumu (SKK) olacak. Reform planına göre mevcut sigortalılar emeklilik yaşı ve prim ödeme gün sayısı açısından, yeni ortaya konulacak emeklilik hak etme koşullarından etkilenmeyecek. Reform, yeni işe girecekleri etkileyecek. 

Ancak yeni sistem ve eski sistemde geçen süreye bağlı olarak emekli aylıklarına yeni düzenlemeler gelecek. 2040 yılına kadar kadınlarda 58 erkeklerde 60 olan emeklilik yaşı değişmeyecek. 2040 yılından itibaren ise hayatta kalma beklentisine bağlı olarak emeklilik yaşı kadınlarda 61, erkeklerde 63'e, daha sonra da kadın ve erkeklerde eşitlenerek 2050'de 65 ve 2075'te ise 68 yaşa yükseltilecek. 

2 Mayıs 2023 Salı

KAPAK HABERİ / SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU'NDAN ŞOK AÇIKLAMA: İLAÇ VE EMEKLİLİK PARAMIZ İHRACATÇIYA VERİLİYOR

Cahit UYANIK

İhracat, SSK primleriyle finanse ediliyor... İşçilerin primleri Eximbank eliyle ihracatçıya teşvik yapıldı. Yeni düzenlemeyle KİT'ler prim ödememezlik edemeyecek... Kurum borsaya giriyor... Sağlık karneleri yeniden düzenleniyor... Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü Kılıçdaroğlu 'geçmişi ve geleceği' anlatıyor.

Sosyal güvenlik sistemi son günlerde Türkiye'de sıkça tartışılan konuların başında geliyor. Seçimlerden hemen sonra çıkarılan erken emeklilik yasasıyla tartışılmaya başlanan sistem, Bağ-Kur ve SSK prim affı gibi uygulamalarla iyice dallanıp budaklandı. Basında yer alan "emeklilerin maaşı tehlikede", "SSK'lıları ilaçsız günler bekliyor", "İlaç firmaları SSK'ya karşı kazan kaldırdı", "SSK'nın kanını emmişler" gibi haberler de kamuoyunun dikkatini bu konuya çekti.

İşçilerin sosyal güvenliğini sağlamak üzere kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), bu tartışmalardan en fazla nasibini alan kuruluş. Kuruma bağlı hastanelerdeki yetersiz hizmetler nedeniyle her gün binlerce kişinin "hayır duası"nı alan SSK'nın imajı, eski Bakan İmren Aykut'un zamanında kurulan SİSATEV Vakfının uygulamaları, kayıt numarasız prim tahsilat fişleri vb. yolsuzluk iddialarıyla zaten geçmiş dönemde iyiden iyiye zedelenmişti.

Ama bu kez, zedelenen imajı değil bütün varı yoğuyla Kurum'un bizzat kendisi oldu. Tahsil edemediği alacakları, ödeyemediği borçlarıyla SSK neredeyse çalışamaz hale gelmişti.  Son günlerde, ilaç alabilecek kaynağı bile bulamayacak durumdaydı. Peki Kurum bu hale nasıl düştü? Sorumluluk kimlere ait? Bataktan kurtulup düzlüğe çıkabilecek miydi? Eğer çıkabilecekse, araçları nelerdi? Yeni düzenlemeler neleri öngörüyordu?

Suçlu, devlet ve belediyeler

"SSK, varlık içinde yokluğu yaşayan bir kurum"... Bu sözler SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'na ait. SSK'nın varlığı, değeri trilyonları bulan iş hanları, hastaneler, bankalardaki mevduatları... Yokluğu ise 6 trilyon lirayı aşan prim alacakları, kapısında bekleyen ilaç firmaları... Ve bunlar yetmiyormuş gibi devletin ihracatı desteklemek için zorla el koyduğu fonları...

Milyonlarca işçinin hem çalışırken hem de emekliliğinde tek umudu ve güvencesi olan SSK bugün kurtuluş bekliyor. Ancak Kurumu bugünkü haline getirenler, önemli ölçüde prim ödemeyen devlet ve belediyeler.

Bu haberle ilgili Youtube yayınımın linki:


6 Nisan 2023 Perşembe

'EMEKLİYE ASGARİ ÜCRET KADAR İKRAMİYE' ANASININ AK SÜTÜ GİBİ HELALDİR

Cahit UYANIK

Emekliye 2 bayramda...

Toplam 17 bin TL ikramiye gerçekçi mi?

Ödenmesi sorun yaratır mı?

EYT sonrası...

Emekli sayısının 15 milyonu geçeceğini düşünüyorum

Bu sebeple yapılacak toplam ödeme 

255 milyar TL olacaktır.


Alım gücü düşük bu kesim

İhtiyaçlarını karşılarken

KDV-ÖTV ödeyecektir.

En az yüzde 10'u vergi olarak devlete hızlıca geri dönecektir.

Geriye kalan ise borç ödemelerinde kullanılıp

Piyasayı rahatlatacaktır.

30 Mart 2023 Perşembe

KILIÇDAROĞLU'NUN ÇOK ÖNEM VERDİĞİ MR. ZELENKA'YI TANIR MISINIZ? VEYA SÖZ-LAF DİNLEMEME HASTALIĞIMIZ...

Cahit UYANIK

Bay Kemal'in SSK Genel Müdürü iken yazdığı bir bilimsel makalenin girişi...

Bu makaleyi bulunca, maziye daldım yine...

Nasıl mı?


Türkiye'de sosyal güvenlik sistemi...

İlk batış sinyallerini 70'li yıllara girerken verince...

ILO'nun  ünlü aktüerya uzmanı Mr. Zelenka Türkiye'ye davet edilmiş ve bir rapor yazdırılmıştı.

Zelenka 52 yıl önce yani 1971 yılında "Bu kafayla giderseniz sisteminiz 20 yıl içinde batar" diye bir rapor bırakıp gitmişti.

Elbette batmamak için yapılması gereken işlerin listesiyle beraber...


Ama laf-söz dinlememe hastalığımız yine depreşmiş...

Adam bunu söylememiş gibi...

Arabayı (Sosyal güvenlik sistemini) duvara çarptırmak için elinden geleni yapmıştı güzide (!?) siyasetçilerimiz.

Zelenka'nın bahsettiği o 20 yıl da...

Göz açıp kapatana kadar geçmiş...

Kılıçdaroğlu, batağa sürüklenen SSK'ya Genel Müdür olmuştu 90'lı yılların başında...

23 Ocak 2023 Pazartesi

MEDYA HİKAYELERİ / BİR EMEKLİ HABERİNİN HİKAYESİ

Cahit UYANIK

Bu haberdeki sözü edilen emekli rahmetli babam ve ondan dul aylığı alan annemdi. SGK yetkililerini "Niye kesiyo'nuz birader?" diye sorguya çeken de bendenizdi. 

Aldığım cevabı, "Daha geniş kitleler benzer mağduriyeti yaşıyordur" diye Erdoğan Süzer kardeşime bildirmiştim. O da sağolsun, olayı ulusal çapta yayın yapan Sözcü'de geniş şekilde incelemişti.

22 Şubat 2022 Salı

EYT'LİLER SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN 5 FORMÜL MASADA

KISMİ EMEKLİLİK SEÇENEĞİ

Masadaki ilk seçenek ‘kısmi emeklilik’ formülü. Buna göre, 9 Eylül 1999 öncesinde sigortalı olanlar 10 yıl prim ödeyerek emekli olabiliyor. Bu kapsamda 3.600 günü tamamlayanlar kadınsa 50, erkekse 55 yaşını da doldurmak şartıyla emekli olabiliyor.

SİGORTA SÜRESİ FORMÜLÜ

İkinci seçenekte ise 1999 öncesindeki emeklilik şartları masaya geliyor. Buna göre de kadınlarda 7.200 gün, erkeklerde 9 bin gün sigortalılık süresini tamamlayanların, yaş şartına bakılmadan emekli olması mümkün hâle geliyor.