Son haftaların en çok ilgi çeken ekonomik tartışma konusu şu: Ekonomi adı konulmamış bir krize mi girdi? İnsanlar işsizlikten, firmalar iş yapamamaktan, devlet vergi toplayamamaktan şikayetçi. Türkiye, yoksa daha önce hiç görmediği biçimde sessiz bir kriz mi yaşıyor, yoksa bu 'fırtına öncesi sessizlik' gibi, büyük bir ekonomik krizin ön işaretleri mi?
Bu soruya doğru cevap vermek için bir
ekonomik krizin nasıl başladığını hatırlamak gerek. Türkiye gibi iç pazardaki
tüketicilerin satın alma gücü düşük, dış pazarlara ise 'önce ithal et, malı
işleyip ihraç et' şeklinde bir formülle açılmış ülkelerde döviz kuru ve döviz
dengesi çok önemli. Döviz kanadında yaşanan bir olumsuz gelişme, iç piyasa
fiyatlarını yükseltirken insanların satın alma gücünü azaltıyor, işletmelerin
küçülmesine sebep oluyor. Yükselen kur, devalüasyon etkisiyle dış piyasalara
açılmada ihracatçılara nispi bir rahatlama getiriyor. Ancak kura dayalı rekabet
gücü artışının, bir süre sonra etkisi azalıyor.
Döviz kuru ve döviz dengesinin bakılacağı
göstergeler belli: Cari açık, Merkez Bankasının döviz politikası ve döviz
rezervleri, bankalardaki döviz mevduatları, Türkiye'ye yönelik sıcak para
akımları. Eskiden bankaların döviz açıklarını gösteren denge de önemliydi. Ama
bankacılık reformu sonrasında bu konu zapturapt altına alındı. Dövizi
etkileyecek unsurlara, 2001'den sonra özel sektörün döviz borçluluğu eklendi.
"Ekonomi krize girdi mi, girecek mi, girer mi?" diye soranlara döviz
kanadını dikkatle izlemelerini tavsiye ediyorum. Hele ki dış dünyada da döviz
konusunda, özellikle dolar-euro dengeleri konusunda birçok belirsizlik ve
karmaşık beklentiler varsa... Özellikle euro'nun değer kaybetmeye başlaması
gelirlerini euro, masraflarını dolar cinsinden yapan ihracatçılar için iyi
değil.
Cari açığı hedeflenen 38-39 milyar
dolardan 45-49 milyar dolara kadar yükseltme potansiyeline sahip enerji fiyat
artışları; Merkez Bankasının bize benzeyen bazı ülkelere göre daha az döviz
rezervine sahip olması nedeniyle müdahale kapasitesinin azlığı; MB'nin ekonomik
büyüme hızının azalmasını durdurmak için faiz indirimi baskısı altında kalması
sonucu sıcak para akımlarının azalması; döviz borcunu ödeyemeyen birkaç büyük
özel sektör borçlusunun piyasadan çekilmesi (açık deyimle, iflas etmesi)
dövizin havasını bozabilir. Ancak Türkiye'nin bu konuda subap mekanizmaları da
var. Bankaların açık pozisyon sorununun olmaması, yine bankaların sendikasyon
kredileri yükü nedeniyle TL cinsinden zarar yazmamak için dövizde spekülasyona
pek yüz vermemeleri en önemli unsurlar. Türkiye'deki döviz piyasasının iki
büyük oyuncusu var: Bankalar ve yabancılar. Yabancıların, zaman zaman yüklü
döviz alımına girmeleri kuru yükseltiyor. Ancak kur aniden yükselirse, yastık
altı dövizlerin serbest piyasaya çıkmasına sebep oluyor ve adı konulmamış bir
'dövize müdahale' rolü görüyor. Merkez Bankası özerkliği nedeniyle Para
Politikası Kurulunun, faiz yükselterek dışarıdan içeriye döviz akışını
canlandırabilmesi de bir başka olumlu faktör.
Türkiye şu anda büyük dış piyasalardaki
ve ekonomilerdeki olumsuzluklar, dünya gıda sektöründeki kabuk değişimi,
küresel ısınmanın ekonomik bir gerçeklik olarak ortaya çıkması gibi etkilerin
yanı sıra; içeride de kapatma davasıyla iyice yoğunlaşan siyasi gündem, yaklaşan
yerel seçimlerin etkisi altında. Bu faktörler nedeniyle ekonomi, her zamanki
performansından daha düşük bir profilde seyretmeye başladı. Herkes önemli
kararları beklemeye aldı, büyüme planları yerini mevcudu koruma kaygısına
bıraktı. Yılda ortalama yüzde 6 civarında büyümeye alışmış bir ekonomi için,
yaşananlar pek alışılmış şeyler değil.
Türkiye, az önce saydığımız bu önemli dış
faktörlere ayak uydurmak, kapatma davası ve yerel seçimler öncesi ve sonrasını
kazasız-belasız yönetmek zorunda. Bu ortamda döviz ve döviz politikaları (buna
bağlı olarak faiz politikası) çok iyi uygulanmalı. Ortam sakinleşmeye
başladığında ise bu çalkantılı dönemden az hasarla çıkmanın avantajları, hem
içeride hem de dışarıda kullanılmalı.
(Bu yazı, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşverenler Sendikası-İNTES'in Genç Yöneticiler Grubu'nun yayın organı Genç Yönetici Gazetesinde Mayıs-2008 tarihinde yayınlanmıştır.)
EKONOMİDEKİ YAVAŞLAMA VE KRİZ KORKUSU HAD SAFHADA; FATURAYI TOPLUM ÜSTLENECEK 2.50'YE DAYANAN DOLAR İÇİN: DOLAR, TELEVOLE YILDIZI MI?
MANDA YUVA YAPMIŞ VATANDAŞIN CEBİNE.50 DOLAR SATIN ALAMAMA MACERAM...
2008 KRİZİNDEN SONRA 'DAHA YERLİ' BİR BANKACILIK BİZİ BEKLİYOR
MB: KAYNAĞI BELİRSİZ DÖVİZ GİRİŞİNDE 5 MİLYAR DOLAR ÇOK DEĞİLEKONOMİDEKİ YAVAŞLAMA VE KRİZ KORKUSU HAD SAFHADA; FATURAYI TOPLUM ÜSTLENECEK 2.50'YE DAYANAN DOLAR İÇİN: DOLAR, TELEVOLE YILDIZI MI?
MANDA YUVA YAPMIŞ VATANDAŞIN CEBİNE.50 DOLAR SATIN ALAMAMA MACERAM...
2008 KRİZİNDEN SONRA 'DAHA YERLİ' BİR BANKACILIK BİZİ BEKLİYOR
DOLAR YÜKSELDİ, HAZİNE SEVİNDİ...
DÜNYADAKİ KRİZ TÜRKİYE İÇİN 'HENÜZ' FIRSAT YARATMAZ
MB: KAYNAĞI BELİRSİZ DÖVİZ GİRİŞİNDE 5 MİLYAR DOLAR ÇOK DEĞİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder