Cahit UYANIK
İçinde yaşadığımız günlerin yoğunluğu
zaman zaman bizi geleceği görmekten alıkoyuyor. Hele hele ekonomik kriz
dönemlerindeki belirsizlikler, insanları iyice 'miyopi'ye itiyor. Yani
önümüzdeki birkaç haftadan daha ötesini göremez oluyoruz. Oysa geriye doğru
dönüp baktığımızda, içinde yaşadığımız sorunların çoğunlukla geçmişte dile
getirildiğini, yaklaşmakta olan büyük
tehlikelere dikkat çekildiğini anlayabiliyoruz. O tehlike anı gelip
çattığında ise uzun vadeli düşünüp önlem alanlar, gününü gün edip önlem
almayanlara göre nispi bir üstünlük sağlayabiliyor. İnsanlığın son yüzyılda
uğraştığı en önemli sorunlardan birisi ise hızlı nüfus artışı. Hızlı nüfus
artışı beraberinde ekonomiyi baskı altına alması, beslenme sorunları yaratması, güvenlik sorununun açığa çıkmasına sebep
olması, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri meselesiyle uğraşılması, işsizlik
artışı, kentleşme ve yerleşme sorunlarının baş göstermesi, insanları iç ve dış
göçe zorlaması gibi alanlarda çözümü kolay olmayan sorunlar doğuruyor. Halen
içinde geçtiğimiz dönemde yaşadığımız bu sorunlar, önümüzdeki 40 yılın sonunda
iyice tavana vurabilir. Şu anda bile çözmekte aciz kalınan hızlı nüfus
artışıyla ilgili sorunlar, iyice içinden çıkılmaz hale dönüşüp, hiç de hesapta
olmayan toplumsal sonuçlara yol açabilir.
Hindistan nüfusta Çin'i sollayacak
Beni bu tespiti yapmaya iten önemli
sebeplerden biri geçtiğimiz haftalarda Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun
(UNFPA) açıkladığı en yeni veriler ve tahminler oldu. UNFPA'nın tahminlerine
göre 2009 yılı nüfusu 6 milyar 829.4 milyon oldu ve neredeyse 7 milyar kişiye
dayandı. İşin daha endişe verici yanı dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyar 150
milyonu bulacak olması. UNFPA verilerine göre 2009 yılında nüfusu 1 milyar 198
milyon olan Hindistan, 415.8 milyonluk artışla 1 milyar 613.8 milyonluk nüfusa çıkacak ve şu anda
kendisinden 147.8 milyon daha fazla nüfusa sahip Çin'in 196.8 milyon önüne
geçecek. Yani Çin'in nüfusu şu anda 1 milyar 345.8 milyon iken, 2050'de 1
milyar 417 milyon kişiye çıkacak. Yani 40 yıl sonra Hindistan, Çin'den daha
kalabalık bir ülke haline gelecek. Bu dönemde Pakistan 154.4, Nijerya 134.4,
Etiyopya 91, ABD 89.2, Kongo Demokratik Cumhuriyeti 81.5, Çin 71.2 milyon
artacak. Gördüğünüz gibi önümüzdeki 40 yılda birçok ülkenin içinden adeta nüfus
açısından yeni bir ülke daha çıkacak. 2050 yılında nüfusu 50 milyonu geçen ülke
sayısı 36 olacak.
Türkiye, Almanya'dan 27 milyon
kişi daha kalabalık olacak
Peki Türkiye ne olacak? Türkiye nüfusu
ise 74.8 milyondan 22.6 milyonluk artışla 97.4 milyona yükselecek. Yani Türkiye'nin nüfusu orta boy
bir devlet kadar artış gösterecek. Halen Türkiye nüfusundan az bir nüfusa sahip
olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti
nüfusta Türkiyeyi geçerken, Almanya ise Türkiye'den geride kalacak. Bu dönemde
büyük nüfuslu ülkelerden Japonya'da 25.5, Rusya'da 24.8 ve Almanya'da 11.7
milyonluk nüfus azalması olacak. Almanya'nın nüfusu 82.2 milyondan 70.5 milyon
kişiye inecek. ABD, 89.2 milyonla gelişmiş ülkeler içindeki en yüksek nüfus
artışlarından birini gerçekleştirerek nüfusunu 314.7 milyondan 403.9 milyona
yükseltecek ve üçüncülükteki yerini koruyacak. Halen altıncı sırada yer alan
Pakistan 335.2 milyonluk nüfusla dördüncü sıraya yükselirken, dördüncü sıradaki
Endonezya altıncı olacak. 2009 itibariyle 154.7 milyon nüfuslu Nijerya ise
2050'de 289.1 milyonluk nüfusuyla dünyada 5. büyük ülke olacak. Şu anda 17'inci
sırada yer alan Türkiye 22.6 milyonluk nüfus artışıyla Almanyayı geride
bırakacak, ancak Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile Tanzanya'ya geçilmekten
kurtulamayacak ve 18'inci sıraya inecek.
Halen 6.8 milyar düzeyinde bulunan dünya
nüfusunun 1 milyar 233.3 milyonu gelişmiş ülkelerde, 5 milyar 596.1 milyonu az
gelişmiş ülkelerde (bunun 835,5 milyonu
da en az gelişmiş ülkelerde) yaşıyor. 2050 projeksiyonunda da 9 milyar 150
milyon olacağı tahmin edilen dünya nüfusunun 1 milyar 275.2 milyonunun gelişmiş
ülkelerde, 7 milyar 875 milyonunun az
gelişmiş ülkelerde (bunun 1 milyar 672.4 milyonu en az gelişmiş ülkelerde)
olacağı öngörülüyor. Bu yıl en az gelişmiş kıta olan Afrika'nın nüfusu 1
milyarı aşacak. 2009 itibariyle dünya nüfusunun 1 milyar 9.9 milyonluk kısmının
yaşadığı Afrika'da, 2050 yılına gelindiğinde nüfus 1 milyar 998.5 milyona
ulaşacak. Bu dönemde Arap ülkelerinin nüfusu 352.2 milyondan 598.2 milyona
çıkacak. Asya'nın nüfusu 4 milyar 121.1 milyondan 5 milyar 231.5 milyona
yükselecek. 'Yaşlı kıta' olarak bilinen Avrupa'nın nüfusu da azalacak ve 732.2 milyondan 691.1
milyona gerileyecek. Söz konusu dönemde Latin Amerika ve Karayipler'in nüfusu
582.4 milyondan 729.2 milyona, Kuzey Amerika'nın nüfusu da 348.4 milyondan
448.5 milyona yükselecek. Okyanusya'da
ise nüfus 35,4 milyondan 51,3 milyona çıkacak.
2005-2010 döneminde nüfus artış hızı ve
şehirleşme oranı değerlendirildiğinde ise nüfusun daha az gelişmiş ülkelerde
daha hızlı arttığı bir kez daha görülüyor. BM Nüfus Fonuna göre nüfus artış
hızı bu dönemde dünya toplamında yüzde 1.2, çok gelişmiş ülkelerde yüzde 0.3,
az gelişmiş ülkelerde yüzde 1.4 ve daha az gelişmiş ülkelerde yüzde 2.3 olacak.
2009 itibariyle şehirleşme oranı dünya genelinde yüzde 50, çok gelişmiş ülkelerde yüzde 75, az gelişmiş ülkelerde
yüzde 45 ve en az gelişmiş ülkelerde yüzde 29 düzeyinde bulunuyor. Şehirleşme oranı
kıtalara göre değerlendirildiğinde de bu oran Afrika'da yüzde 40, Arap ülkelerinde yüzde 56, Asya'da
yüzde 42, Avrupa'da yüzde 72, Latin
Amerika ve Karayiplerde yüzde 79, Kuzey Amerika'da yüzde 82 ve
Okyanusya'da yüzde 71 olarak
hesaplanıyor. 2005-2010 döneminde kıtalara göre nüfus artış hızına bakıldığında
da en yüksek nüfus artış hızının yüzde
2.3 ile Afrika'da, en düşük nüfus artış hızının
ise yüzde 0.1 ile Avrupa'da olduğu görülüyor. Söz konusu dönem için
nüfus artış hızı Arap ülkelerinde yüzde 2.1,
Asya'da, Latin Amerika ve Karayiplerde yüzde 1.1, Kuzey Amerika'da
yüzde 1 ve Okyanusya'da yüzde 1.3 olarak belirtiliyor.
Fona göre bu yıl itibariyle kadın başına
çocuk sayısı dünya ortalaması 2.54 olacak. Bu oran çok gelişmiş ülkelerde 1.64,
az gelişmiş ülkelerde 2.70 ve daha az gelişmiş ülkelerde ise 4.29. Kadın başına
çocuk sayısı kıtalara göre değerlendirildiğinde de Afrika ön plana çıkıyor. Bu
oran Afrika'da 4.52 düzeyinde bulunuyor. Kadın başına çocuk sayısı Arap
ülkelerinde 3.30, Asya'da 2.32, Avrupa'da 1.51, Latin Amerika ve Karayipler'de
2.21, Kuzey Amerika'da 2.03 ve Okyanusya'da
da 2.43 seviyesinde.
Kadın olmak daha da zorlaşacak
BM Nüfus Fonu'nun (UNFPA) raporunun ana
başlık konusu ise “Değişen Dünyayla Yüzleşme: Kadınlar, Nüfus ve İklim” olarak
seçildi. Raporda iklim değişikliği sürecinin kadınlar üzerinde daha fazla
etkili olacağına vurgu yapıldı. Bunun temelinde kadınların tarımsal iş gücünün
çoğunluğunu oluşturması ve gelir getirici fırsatlara daha az erişmelerinin rol
oynadığı belirtilerek, tartışmalarda beşeri ve toplumsal cinsiyet boyutlarının
da dikkate alınması gerektiği belirtildi. Raporda, insanlığın bilinen tarihi
boyunca iklimin değişim gösterdiği ancak önümüzdeki yüzyılda gerçekleşmesi
muhtemel ölçüde bir değişikliğin asla
ortaya çıkmadığı belirtildi. Raporda iklim değişikliğinin insanlar
üzerindeki etkisinin de karmaşık olduğu
ifade edilerek, göç hareketlerine yol açtığı, geçim yollarını yok ettiği, ekonomileri bozduğu, kalkınmayı zayıflattığı
ve cinsiyetler arasındaki eşitsizlikleri
daha da kötüleştirdiği anlatıldı. Kadınların ev idare ettiği ve aile üyelerinin
bakımı sorumluluğunu aldığı hatırlatılan
raporda, bu durumun genellikle hareket kabiliyetlerini sınırladığı ve aniden baş gösteren havaya bağlı
felaketler karşısında savunmasızlıklarını
artırdığı kaydedildi.
İklim değişikliğinin getireceği zorluklar
İklim değişikliğinin, elde edilen
kalkınma kazanımlarını geri çevirme
potansiyeline de sahip olduğu ifade edilen raporda, “Söz konusu
gerilemelerin iklime bağlı su
kıtlığından, kuvvetli fırtınalardan, sulu tarım için buzullardaki erime suyunun kaybından, kullanıma amade gıda
miktarlarındaki değişimden ve olası
sağlık krizlerinden kaynaklanması muhtemeldir” denildi. Rapora göre, değişen iklim şartları
neticesinde sele maruz kalmış, kurak ya
da yaşanması zor ortamların terk edilmesiyle büyük ölçekli nüfus hareketlerinin yoğunlaşması muhtemel
görünüyor. Raporda, sorunun büyük bölümünün sanayileşmiş dünya tarafından yaratıldığı, ancak soruna adapte olma
noktasında en büyük zorlukla yüzleşecek
olanların dünyanın yoksulları olduğuna işaret edildi. Raporda,
hükümetlerin zaten zorluklarla dolu olan kalkınma hamleleri, yoksulluğu azaltma çabaları, eğitim ve sağlık
hizmetlerine erişimi sağlama ve toplumsal
cinsiyet eşitliğini gerçekleştirme faaliyetlerinin üzerine iklim değişikliğinin getirebileceği baskı
kaynaklarına karşı erken davranarak gerekli
hazırlıkları yapmaları gerektiği ifade edildi.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitüsü-TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ocak-2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır)
TÜRKİYE, SUYUNU HOR KULLANIYOR VE KİRLETTİĞİ SUYU ARITMIYOR
TÜRKİYE, SUYUNU HOR KULLANIYOR VE KİRLETTİĞİ SUYU ARITMIYOR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder