12 Ocak 2015 Pazartesi

2015'TEKİ KRİZ TARTIŞMALARINA IŞIK TUTABİLİR: EKONOMİMİZ İTHALATLAŞTI, ASYALILAŞTI, ULUSLARARASILAŞTI

Cahit UYANIK

Türkiye ekonomisi çok uzun yıllardır bir türlü rahatlayamıyor. Enflasyon düşürülüyor ama döviz dengesi bozuluyor. Derken işsizlik, giderek büyüyen ve önü bir türlü alınamayan bir sorun olarak çıkıyor. Ekonomik göstergelerdeki bir çok başarı öyküsü, sokaktaki insan açısından çok fazla bir şey ifade etmiyor. Çünkü sokaktaki insan, sonuçta bir işi olup olmadığının yanı sıra, iyi para kazanmak ve kazandığı paranın değerini kaybetmemesini istiyor. Peki neden böyle oluyor? İnsanlar neden  bir türlü kendisini ekonomik açıdan rahat hissedemiyor. Bunun iç olduğu kadar bir çok dış sebebi de var. Çünkü Türkiye ekonomisi 26 yıldır, kendisine yol olarak dışa açık veya ihracata dayalı büyüme modelini seçmiş durumda. Son 15 yılda dünya ekonomisindeki küreselleşme eğilimi de, zaman zaman istemesek de bizi olumlu veya olumsuz yönde etkiliyor. 1990'ların ortasında Avrupa Birliği ile uygulamaya giren Gümrük Birliği de genel ekonomik dengelerimizi etkileyen bir başka unsur. Yani son çeyrek yüzyılda ekonomimizde dış etkenler de, iç etkenler kadar önemli rol oynuyor.

Bu değişim elbette akademik dünyanın da ilgisini çekiyor. TÜSİAD ile Koç Üniversitesinin beraber kurduğu Ekonomik Araştırma Forumuna bağlı olarak çalışan Zafer Yükseler ve Ercan Türkan adlı araştırmacılar, "Türkiye'nin Üretim ve Dış Ticaret Yapısında Dönüşüm: Küresel Yönelimler ve Yansımalar" başlıklı bir çalışma hazırladı. Araştırmada Türk imalat sanayisinin son 10 yılda ciddi bir dönüşüm sürecinden geçtiği belirtildi. Araştırmada bu dönüşümün üç kavramla isimlendirilebileceği belirtilerek bunlar "ithalatlaşma", "uluslararasılaşma" ve "Asyalılaşma" olarak tanımlandı. Araştırmada bu eğilimin etkisiyle imalat sanayisinde önemi ölçekte bir dış ticaret hacmi yaratıldığı, ancak bunun "katma değer" ve "istihdam" üzerindeki etkilerinin kısıtlı kaldığı  belirtildi. Araştırmada önümüzdeki dönemde bu sorunların hafifletilebilmesi için, rekabet gücünü olumlu yönden etkileyecek, iş ortamını iyileştirici politikalar izlenmesi ve enerji arzında ithalata bağımlılığın azaltılması önerildi.  

Araştırmada 1996-2005 döneminde Türkiye ekonomisinin önemli iç ve dış şoklar ile karşılaştığı belirtilerek; bunlar Gümrük Birliğine giriş (1996), Asya Krizi (1997), Rusya Krizi (1997), Marmara Depremi (1999), ekonomik kriz ve yapısal dönüşüm programı (2001) ile Asya-Pasifik etkisinin belirginleşmesi (2003-2005) olarak sıralandı. Bu gelişmelerin başta dış ticaret olmak üzere, ekonominin çeşitli alanlarında önemi dönüşümlere yol açtığı belirtilen araştırmada, global eğilimlerin değişmesi ve yerel paranın değer kazanması ile de sorunların iyice su yüzüne çıktığı anlatıldı. Daha sonra araştırmada dönüşümün üç sonucu açıklandı.

Buna göre 2001 krizinde TL değer kaybetti ve firmalar dış piyasalara yönelince ihracatta ivme yaşandı, bileşiminde radikal bir değişim gözlendi. Yatırım malı üreten sektörlerin ihracat içindeki payı arttı. İhracat performansı değerlendirildiğinde imalat sanayisinde üretimin ne kadarının ihracata yönlendirildiğini gösteren ihracat/üretim oranı yükseldi. Ancak bunun ne kadarının ithalata bağımlı olduğunu hesaplamaya yarayan; sektör ihracatının, sektör üretimi ve ithalatı toplamına oranı olarak tanımlanan ihracat/arz oranında iyiye gidiş gözlemlenmedi. İthalatın üretime oranını gösteren ithalat/üretim oranı ile ithalat/arz oranları da hesaplandı. İmalat sanayisinde ithalata bağımlılığın arttığı ve bunun son 3 yılda belirginlik kazandığı görüldü. Türk ekonomisinde üretim ve dış ticaret yapısı, kriz sonrası dönemde ithalatlaşıyor. Öyle ki imalat sanayi üretim endeksi ile imalat sanayi ithalat miktarı endeksi oluşturulup 1997 yılı her ikisi için de 100 kabul edilerek yapılan karşılaştırmada çarpıcı sonuçlara ulaşıldı. İmalat sanayi üretim endeksi 2005 yılında 129.7'ye çıkarken, imalat sanayi ithalat miktarı endeksi 232'ye yükseldi. Yani imalat sanayisinde ithalatın ağırlığı neredeyse 1.5 kat daha fazlalaştı.    

Son yıllarda endüstri içi ticaret (EİT)  kavramı imalar sanayisinin yapısında değişimlere sebep oldu. EİT, ürünlerin ihraç ve ithal edilmesiyle ülkeler arasındaki karşılıklı olarak iki yönlü ticaret olarak tanımlanıyor. Yani ülkeler aynı sektörde artan ölçüde hem ihracat hem ithalat yapıyor ve EİT yaygınlaşıyor. Bu, nihai bir malın katma değerinin çeşitli ülkeler arasında bölüşülmesini beraberinde getiriyor. EİT oranları 2002-2005 döneminde (kriz sonrası) 1996-2000 dönemine göre (kriz öncesi) önemli ölçüde yükseldi. Yükseliş, yatırım malı üreten sektörlerde gözlendi. En büyük katkı ise motorlu kara taşıtları, makine ve teçhizat imalatı, haberleşme araçları ile radyo ve tv imalatında görüldü. EİT, ihracat üzerinde olumlu etkide bulundu ama katma değer ile istihdam açısından olumlu etkisi gözlemlenmedi. 

Ayrıca son 3-4 yılda dış ticarette 'coğrafik bir kayma' yaşandı. Asya-Pasifik bölgesinin dünyanın üretim üssüne dönüşmesi ile cazip fiyatlar ortaya çıktı. AB-15 ülkeleri ihracat açısından partnerimiz olmayı sürdürdü, ama ithalat ve dolayısıyla dış ticaret dengesinde Asya ülkelerinin ağırlığı artıyor. TL'nin değerlenmesiyle "Asya'dan al, Avrupa'ya sat" eğilimi son 3 yılda daha belirginleşti. Bu, dış ticarette Asyalılaşma olgusunu ortaya çıkardı. Yerli firmalar Avrupa pazarında kalmak için bu rekabet koşullarına uymak zorundalar. Daha önce mal ithal edilen AB ve ABD'li firmalar da, Asya'ya taşındı. Dış ticaretteki bu coğrafik değişim, Türkiye'nin üretim modeli, fiyatlar genel düzeyi ve istihdam yapısında önemli sonuçlar ortaya çıkardı.  

Araştırmada enerji, otomotiv, dayanıklı tüketim malları ile tekstil ve giyim sektörlerinde yaşanan mikro gelişmelerin yanı sıra bu sektörlerin makro gelişmelere karşı gösterdikleri uyum çabalarının da dış ticaret dengesi üzerinde etkili olduğu belirtildi. Enerji kullanımında doğal gaz yönündeki dönüşüm ile enerji fiyatlarında uluslararası fiyat artışlarının dış ticaret dengesi üzerinde olumsuz etkide bulunduğu anlatıldı. Araştırmada otomotiv sanayisi ile dayanıklı tüketim malları sektörünün ithalat ve ihracata bağımlı hale geldiği belirtildi. Tekstil ve giyim sektöründe ise ithalata bağımlılığın arttığı belirtilen araştırmada, "Üreticiler sadece fiyat avantajını içselleştirmeye yönelik 'ön taşınma' davranışı değil, üretimlerini yurt dışına taşıyarak 'kesin taşınma' davranışı içine girmeye başladı" denildi.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitüsü-TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ağustos-2006 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)   

EKONOMİDEKİ YAVAŞLAMA VE KRİZ KORKUSU HAD SAFHADA; FATURAYI TOPLUM ÜSTLENECEK   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder