26 Kasım 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ DEĞİL OĞLU DEĞİL

Cahit UYANIK 

Bugünlerde Ankara'daki en büyük sır ABD Kredisi... Bu konudaki imkan, neden 'hibe' olarak kullanılmadı, belli değil. Kredinin 'ucuz' olduğu ifade edilen faiz oranı ne kadar, belli değil. Krediye Pentagon şartı neden eklendi, belli değil. Kredi neden IMF-DB Yarıyıl Toplantıları esnasında imzalandı, belli değil. Kredi görüşmelerine askerler katıldı mı,  belli değil. Yani bu kredinin neresine el atarsanız atın, tek sonuç çıkıyor: Değil oğlu değil.

Muhalefet partisi çırpınıyor; Baykal uzun zamandır bıraktığı 'hırçın' havalarına yeniden dönüş sinyalleri verip İSO Meclisinde memleketin reel sektör temsilcilerini uyarıyor ama kimse dinlemiyor. O ünlü sivil toplumun temsilcileri TOBB, TÜSİAD, TİM, TİSK ve diğerleri adeta ağızlarına taş almış, konuşmuyor. Sadece ortada '8,5 milyar doların piyasalarda yarattığı olumlu hava' teranesi dönüp duruyor. Simsarlar mutlu, alım-satım arttı ya, komisyon haneleri kabardı ya, gerisini boş ver... Borçlandığı için neredeyse göbek atacak bir millet olarak tarihe geçiyoruz, haberimiz yok mu? Var, var...

Anlaşılan bu konu önümüzdeki hafta açılacak Meclis'te en hararetli tartışma konularından birini oluşturacak. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'ın hayli terleyeceğini söylemek abartılı değil. 

Ama Babacan yine o benzer cümleleri kurup kamuoyundan yükselen eleştiri seslerini hesaba almayacaksa, buna insanların karnı tok... Dış politikamızın ipotek altına alındığı avazlar çıkana kadar seslendirilirken, anlaşmayı kasaya kilitlemek olur mu? Herhalde olmaz. Anlaşma Yüce Meclis'in huzuruna gelecek, oradan da Cumhurbaşkanına gidecek. Elbette Meclis'te kabul görürse...

Dünyanın neresinde bir ülkenin finansman tablosunu önemli düzeyde etkileyecek bir kredi imkanı, bir başka ülkenin generallerinin iki dudağı arasında ki? Bilen varsa beri gelsin. Dünyanın hangi ülkesinde borcun borçla ödenmesi anlamına gelen bir anlaşma, parıltılı demeçler arkasına sığınılarak topluma kabul ettirilmeye çalışılır? Sanırım demokratik ülkelerde değil... Bir yandan bu paraya muhtaç olunmadığı belirtilirken, öbür yandan neden günler ve geceler boyu bu kaynağın peşinde koşuluyor? Anlamak ve anlatmak çok güç. 

Ne diyor Sayın Babacan: "Bu krediye ihtiyatlı yaklaşmamız lazım. Çünkü siyasi şartları var"... Aynen katılıyoruz. Siyasi şartlı krediye kesinlikle ihtiyatlı ve şüpheci yaklaşmalıyız. Doğruya doğru, eğriye eğri...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  29 Eylül 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder