18 Kasım 2024 Pazartesi

KAMU BANKALARI YİNE BAŞROLDE (ÖZET)

Cahit UYANIK 

Türkiye bahara ekonomik krizden çıkışın ilk sinyalleri ile girdi. Halk Bankası, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla yıl sonuna kadar 1,5 katrilyon liralık kredi kullandıracağını bildirdi. Oysa Halk Bankası, yeniden yapılanma gerekçesiyle uzun zamandır içine kapanıktı. Belirtilen bu rakam yaklaşık 1,2 milyar dolara denk geliyor. Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 100 milyar dolar civarında olduğuna göre dağıtılacak kredi tutarı hiç de fena değil. Belki siz bu satırları okurken Ziraat Bankası da benzeri bir kredi programını açıklamış olacak. Böylece Türkiye ekonomisi bir kez daha kamu bankalarının desteği ile canlandırılmaya çalışılacak. 

Ancak uygulanmakta olan ekonomik programın önemli ayaklarından birini, 'özel sektör bankalarını yeniden yapılandırıp reel sektöre kredi açabilir hale getirmek' oluşturuyordu. Kamu bankalarında başlayan bu hareketliliğin, Haziran ayında yeniden yapılanma sürecini tamamlayacak özel bankacılık kesimi tarafından da desteklenmesi gerekiyor. Yoksa kamu bankalarının tek başına 200-250 milyar dolarlık bir üretim ufku bulunan ekonomiyi tek başına finansmana kavuşturması zor görünüyor.

Aslına bakarsanız Halk Bankasının yaptığı yeni birşey yok. Dağıtılacak kredinin sadece ismi değiştirilmiş ve 'Halk İşlem Kredisi' olmuş. Kredinin işleyişi üç aşağı beş yukarı eskileriyle aynı. Bunlar ekonomide normale dönüş konusunda ilk emareler gibi düşünülebilir. Eğer bu uygun koşullu kredilere rağmen ekonomik büyümeye geçilemezse, yaşadığımız ekonomik krizin ülkedeki girişimcilik iklimine büyük zarar verdiğini de kabullenmeliyiz. 

Yaşadığımız bu olay gösteriyor ki, Türkiye gibi bir ülkede devletin ekonomik yaşamdan tamamen çekilmesi mümkün değil. Türkiye'de Halk ve Ziraat Bankası olmasa, ekonomik krizden çıkışla ilgili elimizdeki araçlar daha az ve umudumuz da pek olmayacaktı. Ancak bu iki banka 'özelleştirmeye hazırlık süreci' içinde  bulunuyor. 2000 yılı sonunda çıkarılan kanuna göre bu bankaların özelleştirmeye hazırlık süresi 3 yıl olarak tespit edilmiş, gerekirse bunun yarısı kadar daha uzatılabileceği karara bağlanmıştı. Yani özelleştirme sürecinin neredeyse ortasına gelmiş vaziyetteyiz.

Eğer karara uyulacaksa, artık bu bankaların nasıl özelleştirileceği yönünde tartışmalara şahit olabiliriz. Ancak ekonomik krizdeki tecrübelerimiz, bu bankaların geleceği hakkında karar verirken daha dikkatli olunması gereğini ortaya koydu. Çünkü kriz 'kamu bankalarının bazı görevlerinin özelleştirilemeyeceğini' bize yaşayarak öğretti. Tüm modern ülkelerde olduğu gibi özel sektörde de ihtisas bankacılığına geçilmeli ki kamu bankalarının özelleştirmesi başarılı olabilsin... Aksi taktirde 'kamu bankalarının esnaf, KOBİ ve tarım bankacılığına ilişkin ihtisas kısımlarının özelleştirme dışı bırakılması' da bir çözüm olarak uygulanabilir.

Türkiye'de bankacılık sektörü hala ağırlıklı olarak kamunun kontrolü altında... Son bir yılda yapılan operasyonlarla kamu bankaları oldukça sağlıklı bir yapıya kavuşturuldu. Bu bankaların artık genel ekonomik dengeleri sağlamaya hizmet eder hale dönüşmesi olumlu bir gelişme. Bundan böyle sıra özel bankalara gelmeli ve 'gerçek bankacılık' yapmaya başlamaları temin edilmeli. Bu yapılabilirse mali sektör-reel sektör ilişkileri sağlıklı bir zeminde gelişir. 

Modern ekonomilerde finans sektörünün rakamsal büyüklüğü, genelde reel sektörün 2-2,5 katı kadardır. Türkiye 200 milyar dolarlık bir ekonomi olduğuna göre bankacılık sektörünün aslında 450-500 milyar dolarlık bir büyüklüğü bulunmalıdır. Oysa bu tablo şu anda tam tersidir. Türkiye'nin bilinçli ve akılcı bir programla bu çarpık tabloyu düzeltmesi gerekiyor. Anlayacağınız bankacılık sektörünün kamu bankalarına, kamu bankalarının özel bankalara, reel sektörün de sağlıklı bir bankacılık sektörü bütününe ihtiyacı var. Bankacılıkta atılacak  adımların bu manzara ve beklentilere göre belirlenmesinde büyük fayda bulunuyor.

(Bu yazı, Ankara Ticaret Odası-ATO'nun aylık gazetesi 'Atohaber'in Mayıs-2002 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder