Cahit UYANIK
Ak Partinin tek başına iktidara gelmesiyle faizler ve döviz kurları düştü. Buna karşılık borsada ciddi bir canlanma havası hakim oldu. Seçim öncesinde Ak Partinin tek başına iktidara geleceğini kestiren ve öngören yatırımcılar ciddi karlar elde etti. Hem yüksek fiyattan dövizlerini sattılar hem de yüksek faiz getirisi sağlayan Hazine kağıtlarına girdiler.
Bir kısım yatırımcı da borsada 'sudan ucuz' diyebileceğimiz hisse senetlerine yatırım yaparak ciddi karlar sağladı. Bir hesaplamaya göre seçimden 7 gün öncesi ile seçimden 15 gün sonrasını kapsayan 3 haftalık süreçte reel kazanç yüzde 15'i geçti. Bu zaman diliminde enflasyonun yüzde 2-3 olduğunu düşünürsek, kazancın boyutlarını varın siz düşünün. Bu kadar kısa zamanda elde edilen reel kazanç şu anda üreten, ticaret yapan, emeği ile geçinenler için mümkün değil.
Türkiye'de çoğu işletmenin sermayesi eridi, çalışanların ücretlerinde ise reel gerilemeler yaşandı. Ekonomideki bu yaman çelişkilerin bir şekilde ele alınıp çözülmesi gerekiyor. Bu vesile ile Ak Partinin 'mali milat' ve 'nereden buldun' düzenlemelerine ilişkin vaatlerini ele almakta fayda var. Yeni iktidarın ekonomi kurmaylarına göre Türkiye'de bu iki uygulama tamamen kaldırılacak ve güzel ülkemiz bir sermaye cennetine dönüşecek! Bence tamamen yanlış bir düşünce...
Az önce anlattığım küçük örnek bile Türkiye'de 'sermaye gelsin' kaygısıyla yapılan yanlış uygulamaların en iyi göstergesi. Reel kazancında ciddi gerileme yaşayan iş adamları ve çalışanlar vergilerini tıkır tıkır öderken, birkaç haftaya sığdırılan tatlı kazancın vergilendirilmemesi toplum vicdanını iyice kanatır hale geldi. Allah'tan hemen hemen tüm iş adamı örgütleri aklının ve vicdanının hakkını vermeye başladı. 'Mali milat' ve 'nereden buldun' uygulamalarının bir süreliğine ertelenerek başta enflasyon muhasebesi olmak üzere diğer köklü vergi düzenlemeleri ile beraber ele alınmasını istemeye başladılar.
Gerçekten de Türkiye'de son iki yıldaki ekonomik kriz sürecinde toplumun büyük çoğunluğu ciddi kayıplara uğramasına rağmen, bu dalgalanmalardan büyük ve haksız kazanç sağlayanlar da çıktı. Bu kazançların en rahatsız edici yonü ise vergisinin ödenmemiş olması... Oysa bunların vergilendirilmesi Ak Parti iktidarının 'Sosyal politikalara ağırlık vereceğiz' yönündeki vaatlerine ciddi bir kaynak sağlayabilir. Bu, kamuoyu vicdanını rahatlattığı gibi, çoğu ithal ürünlere bağlı abartılmış tüketim harcamalarını da frenleyebilir.
Türkiye'de artık şunun farkına varmamız gerek: Ülkemize gelen yabancı kaynaklar iki ana başlığa ayrılabilir. Birincisi doğrudan yabancı sermaye yatırımları ki bunlar beraberinde üretim ve istihdamı getirirler. Türkiye'nin bu alana çok özel bir önem verip doğrudan yabancı sermayeyi çekmek için elinden geleni yapması gerekir. İkinci tip yabancı kaynak ise sıcak paradır. Yani tüm dünyayı bilgisayar tuşlarının ucunda dolaşan, dakikalık, saatlik tepkilerle davranan paranın Türkiye'ye bir faydası olmaz. Bu tip sermayenin en büyük güvencesi ve beklentisi de zaten vergisiz bir kazançtır.
Siyasi istikrarla desteklenmiş akılcı bir vergi politikası sıcak para ile doğrudan yabancı sermaye yatırımı arasındaki gri alanda bulunan uluslararası yatırımcıları da Türkiye'ye çekebilir. Bu gri alan bizim 'Bıyıklı yabancı' dediğimiz parasını yurt dışına çıkarmış Türk vatandaşlarını, inancına dayalı sebeplerle bankacılık sistemine girmeyen yatırımcıları ve AB tam üyeliği gibi sebeplerle Türk sermaye piyasalarının geleceğine güvenen gerçek menkul sermaye yatırımcılarını kapsıyor. Ancak bu gri alandaki yatırımcılar, sıcak para gibi değerlendirilmek de istemiyor ve bu nedenle cesaret edip Türkiye'ye gelemiyorlar.
Ak Partinin ekonomi ve Maliye kurmaylarının bütün bu gerçekleri dikkate alarak, sıcak paraya davetiye çıkarmayan, gri alandaki sermayeyi koruyacağı mesajı veren ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına güven telkin eden bir gelecek kurgusu üzerine kafa yormalarında fayda var. Seçim meydanlarının ölçüsüz vaatleri, ekonominin gerçekleriyle ancak bu şekilde bağdaştırılabilir.
(Bu yazı, Ankara Ticaret Odası-ATO'nun aylık gazetesi 'Atohaber'in Aralık-2002 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder