Cahit UYANIK
Başbakan Mesut Yılmaz'ın Bankalar Birliğindeki açıklamaları sırasında en kritik soru şuydu: Eğer Rusya Krizi olmasaydı, yine bu tedbirleri alır mıydınız? Yılmaz'ın soruya verdiği 'hayır' cevabı, bir pişmanlığın ve mecburiyetin açık ifadesi gibiydi. Toptan eşya fiyat artış hızının yüzde 70'lerin altına doğru iniş gösterdiği bir ekonomide, yüzde 150'leri yani yüzde 80'e yakın reel getiriyi kendine reva gören bir finans sisteminiz varsa başbakanların bile eli kolu bağlanır elbette...
Başbakan Mesut Yılmaz'ın bundan sonra dikkat etmesi gereken noktalar açıkça ortaya çıktı. Finansçılar, istedikleri parasal tavizi koparır koparmaz reel siyasete de müdahale etmeye başladılar. "Seçim istemezük" diye bağıranların arasına katıldılar. Bu grup daha seçim kararının verildiği 1 ay öncesine kadar "Rahat nefes aldık. En azından önümüzdeki 9 ayı şimdiden görebiliyoruz" demiyor muydu? Neden seçim istemeyenlerin sesi daha çok çıkmaya başladı ve bu koroya finansçılar da katıldı?
Bunun siyasetin üst yapı ilişkileri ile yakın bağları var. Yani siyasetin ekonomideki 'bölüşüm' fonksiyonundan söz ediyorum. Yılmaz, milli iradenin her türlü çıkar ve çıkar grubunun üzerinde olduğunu düşünerek adımlarını ayarlamalı.