28 Mayıs 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / IMF 'BIKKINLIK' YAPTI

Cahit UYANIK 

Ankara'da bütün gözler Meclis'e çevrilmişken, belirsizliğini koruyan en önemli konulardan birisi IMF Heyetinin ne zaman Türkiye'den ayrılacağıydı. Geçen hafta Hazine ile temasını neredeyse kesen IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen, kendisini oteldeki odası ile Gazi Osman Paşa'daki IMF Türkiye Ofisi arasına hapsetmişti. Kahkonen görüşmelerin hafiflemesini fırsat bilip ne Ankara Kalesini gezdi ne de kaldığı otelin yakınındaki Tunalı Hilmi Caddesinde tur attı. Kahkonen 7 Şubat'tan bu yana Ankara'nın en ağır ve sert hava koşullarının eşlik ettiği 3,5 haftalık 4'üncü Gözden Geçirme 5'inci etap mesaisinin bitmesini bekleyerek günlerini geçirdi.

Geçmişteki ziyaretlerinde Türkiye'den ayrılmak için sabırsızlık manzaraları sergileyen Kahkonen (Onu tanıyanlara göre saklayamadığı tek duygu emaresi)  paşa paşa IMF Merkezinden gelecek direktifi bekledi. Peki bu direktif neydi? Kuvvetle ihtimaldir ki "Büyük patron Türkler'le henüz anlaşamadı. Üstelik denetleyeceğiniz paranın boyutlarının büyüme ihtimali beliriyor. Sakın ola, oradan dışarıya adım atma' şeklindeydi. ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor'un Meclis'teki üs tezkeresi görüşmelerinin bitmesini Almanya'da beklemesi, oylama bittikten sonra uçağa atlayıp Ankara'ya gelmesi, ertesi gün de Kahkonen'in tıpış tıpış Türkiye'ye intikal etmesi hatırlandığında böylesi değerlendirmeler pek uçuk görünmüyordu.

Gerçekten de IMF bu kez Ankara'da bıkkınlık yarattı. Hangi üst düzey bürokratla konuşup 'IMF ne yapıyor?' diye sorsanız aldığımız cevap 'Bilmiyorum. Herhalde ofislerindedir' şeklindeydi. 

27 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ABD HAZİNESİ'NİN GARANTİSİ REDDEDİLMELİ

Cahit UYANIK 

Türkiye uzun zamandır görülmedik bir askeri hareketlilik içinde. Tekirdağ'dan Güneydoğu'ya askeri birlik kaydırılması, tankların garajlarından çıkıp yollara dökülmesi, kurulan çadırlar ve seyyar köprüler birşeylerin kararının verildiğini gösteriyor. Anlaşılan o ki Türkiye, arka bahçesi konumundaki Kuzey Irak'ta önemli düzeyde bir askeri güç konuşlandıracak. Bu gücün ağırlıklı olarak mekanize birliklerden oluşan ve 50 bin kişiyi aşan bir büyüklüğe kadar ulaşacağı yönünde tahminler var. Ancak neler olacağını bekleyip görmemiz gerekecek.

Düğmeye basılacak olan gelişme ise Çarşamba günü ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Birleşmiş Milletler'de yapacağı konuşma olacak gibi görünüyor. ABD şimdilerde yüzlerce milyon dolar döktüğü bir askeri harekatı, içi boş delillere dayandırmayacak kadar akılcı bir ülke. Çarşamba gününden sonra büyük bir askeri harekat için adımlar daha hızlı atılmaya başlanacak.

Bu ortamdan Türkiye'nin nasıl etkileneceği ise meçhul. Askeri açıdan büyük bir problem olması mümkün görünmüyor. Çünkü Silahlı Kuvvetler bölgenin en güçlü ordusu sayılabilir. Onunla sürtüşmek Saddam dahil kimseye pek hayır getirmez. Ancak ekonomik geleceğimiz açısından neler yaşanacağı konusunda aynı iyimser öngörüde bulunmak imkan dahilinde değil.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / VUR DEYİNCE ÖLDÜRMEK

Cahit UYANIK 

Türk toplumunun derdi ölçüsüzlük, vur deyince öldürür. IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, Türkiye-IMF ilişkilerinin geride kalan 50 yılında acaba Türkiye'ye gelen kaçıncı misyon şefi? Belki 10, belki 15... Hiç misyon şefi görmemiş gibi 15-20 kameralı, canlı yayın araçları ile mücehhez, dakikada bir canlı yayınlar yapılarak; zavallı bir misyon şefine IMF Başkanı değeri atfetmek olsa olsa bizim gibi bir basında görülürdü. Ve görüldü de... Olayın baklava-börekli televole muhabbeti kısmını ise hiç açmıyorum. Bu söylediklerim iğnenin bize batan bölümü...

Sıra geldi çuvaldıza... Türk toplumunun derdi ölçüsüzlük demiştik. IMF Heyetini şimdiye kadar dolmuş usulü minibüslere doldurup bürokrasi turu attıran ekonomi yönetimi, acaba neden şimdi zırhlı araçlara, atmaca bakışlı yakın korumalara, ekonomi muhabirlerini tepeden tırnağa aramak gibi 'zecri' tedbirlere başvuruyor? 

26 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MAFİOSO, PATRONAJ VE UYUŞTURUCU SIZMASI

Cahit UYANIK 

Türkiye'de sistemin 'mafioso' ve 'patronaj' ilişkilerin içine ne kadar battığını; en çok güvendiğimiz ve temiz kaldığına inandığımız kurumların bile uyuşturucu kaçakçılarının kumpasına gelebildiğinin örneklerinin yaşandığı bir  haftayı daha geride bıraktık. 

Daha birkaç ay önce hakkındaki gensoruyu kazasız-belasız anlatabilen bir siyasinin, Çakıcı'nın bir çakışıyla koltuğundan nasıl yere devrildiğini gördük mesela... Bakan bey (Biliyorsunuz istifası henüz resmen işlemde değil) ise ortaya çıkıp basına fırça atmaz mı? Nasıl olur da bir mafya şefinin beni düşürdüğünü manşetlere taşırsınız? Manşete değil de nereye konulacaktı peki? Yüksek tirajlı gazetelerimizin sosyete eklerine mi?

Şimdi projektörleri bir başka yöne çevirelim. Koalisyonun küçük ortağı ve seçimlerde yüzde 15 oy alacağını iddia eden DTP'den bahsediyorum. Biliyorsunuz 'siyasi patronaj' yağmalasın diye bu partimize Emlak Bankasını terk etmişti. Sonunda olan oldu. İlk patlak Emlak Menkul Değerler'de verildi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TÜPRAŞ'TA YANITSIZ KALAN SORULAR

Cahit UYANIK 

Bugün herkes seçim konuşacak biliyorum. Ama birkaç güne kadar ülke seçim gündeminden uzaklaşıp başka şeyler tartışmaya başlayacak. Bunların başında gelen şey ise Tüpraş özelleştirmesi olacak. 

Tüpraş, geçtiğimiz günlerde 2003 yılı bilançosunu açıkladı. Seçim tartışmaları arasında önü arkası fazla irdelenmeyen bu gelişmeye göre Tüpraş, 350 milyon dolar düzeyinde kar etmişti. Oysa aynı Tüpraş, daha birkaç ay önce 1 milyar 302 milyon dolar düzeyinde kar açıklamıştı. 

Doğru, satılan Tüpraş'ın yaklaşık 3'te 2'lik kısmı idi. Daha önce elden çıkartılmış olan hisse senetleri de eklendiğinde ulaşılan değer 2 milyar doları geçiyordu. Ama olsun. Tüpraş'ın elde ettiği kar enflasyondan arındırılmış bir rakam. Enflasyonun baş aşağı gittiği bir ortamda, reel bazda toplam satış değerine oranlandığında yüzde 15'lik, sahiplik kontrolünün devredilmesine esas olan rakama oranlandığında yüzde 25'i geçen bir kar; çok ama çok iyi bir rakamdır. Geçen yıl elde edilen bu kar, 2004 yılında da aynen sağlanabilir. O zaman Tüpraş'ın satış değeri yine ciddi tartışmalara yol açar. 

25 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SICAK PARACILARIN İFLASI

Cahit UYANIK 

'Sıcak' sözcüğü kulağa hoş gelir. Yemeklerin çoğu sıcak yenir, tatil denilince hep sıcak bölgeler akla düşer. Karın lapa lapa yağdığı bir gece yarısında, karlar üzerinde sıcak şarap içmek gibisi de pek yoktur. İnsan aşık olunca içinde sıcak sıcak birşeyler akıp durur. Ya sıcak para? 

İşte onu hiç sormayın. Bizim gibi fetihler çağında imparatorluk kurmuş ama üretim çağının başladığını anlamayıp yan gelip yatmış bir millet için sıcak paradan beter bela yoktur. Sıcak para 1970'lerden sonra ortaya çıktı. Varili birkaç dolara satılan petrolün fiyatı 30 doları geçince sıcak paranın atası doğdu: Petro-dolar. Daha sonra sıcak para çeşit çeşit kisvelere bürünerek bizim gibi üretim ve finans cahili milletleri uyutmaya başladı. Çok çeşitli finans cinlikleri, deli gibi para arayan azgelişmiş ülke yöneticilerinin emrine sunuldu. Yeter ki siz yönettiğiniz ekonomide sıcak paracılara yüksek kazanç fırsatlarının kapısını sonuna kadar açın.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SEZER NEDEN SEÇİLMELİ?

Cahit UYANIK 

Bugün Meclis'te cumhurbaşkanlığı için ikinci tur seçim var. Adaylardan birinin seçilmesi için 367 oy gerekli. Gönül ister ki 367 oy bulunsun ve ülke yeniden gerçek gündemi olan ekonomiye yönelsin. 5+5 tartışmaları da dikkate alındığında cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşık 5 aydır gündemi kilitledi. 

Geçenlerde elime yılbaşından bu yana Meclis'in çıkardığı yasalar listesi geçti. En ciddi çalışma, Ocak ayı sonundaki Telekom Yasası olmuş. Aciliyet taşımasına rağmen birçok konudaki yasa tasarıları bekliyor. TSKB Yasa Tasarısı ve 7 fonun tasfiyesini öngören yasa tasarıları hemen akla gelenler... Meclis, geçen yılın son 6 ayında gösterdiği performansın yüzde 1'ini bile gösterememiş. Bu da işaret ediyor ki başka ülkelerde birkaç gün içinde çözülen cumhurbaşkanlığı seçimi bizde siyasi sistemi kilitler hale dönüşüyor. 

Elbette bu gelişmelerin yaşanmasında çeşitli faktörlerin rolü var. Türkiye, 1980 yılından bu yana, neredeyse gizli bir başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Evren, Özal ve Demirel icranın başından cumhurbaşkanlığı makamına atlayan isimlerdi. Bu nedenle anayasadaki cumhurbaşkanlığı yetkileri hep geniş anlamda yorumlanageldi. Cumhurbaşkanı adayı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in bu çerçevede sarf ettiği sözler hayli manidardır. Sezer de yetkilerin veriliş ve kullanılışının parlamenter demokrasi ile bağdaşmadığını belirtmektedir.

24 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BAYKAL FOBİSİ VE İLGİNÇ İKTİDAR HESAPLARI

Cahit UYANIK 

Bugün Ankara'da ilginç bir siyasi randevu var. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, DYP Lideri Tansu Çiller'i ziyaret ederek "Lütfen kuracağım hükümete girin" diyecek. Birazcık olsun hafızamızı zorlarsak aynı Ecevit'in aynı Çiller'i iktidardan düşürmek için 1997 yılının ilk yarısında verdiği mücadeleyi anımsayacağız. Ecevit'in ya o zaman yaptığı yanlıştı, ya şimdiki... Ecevit'in bu garip siyasi manevralarının olumlu-olumsuz sonucunu zaman ve seçim sandığı gösterecek. 

Ecevit'in en sağlam siyasi müttefiki ANAP'ı ziyaret programının başına koyması ise bence sürpriz değildir. Ancak ikinci sıra için, kırıp döken ve müthiş bir siyasi hırsla yönetilen DYP'nin seçilmesini (Ecevit'in sevdiği bir deyimle) içime sindiremiyorum. Bunu inanın ki klasik Ecevit-Baykal çekişmesini dikkate alarak söylemiyorum. Serzenişim Ecevit'in de uzunca bir süre genel başkanlığını yürüttüğü CHP'nin hükmi şahsiyeti açısındandır. Nezaketi ile meşhur Ecevit'in bu davranışı, umarım bizim akıl edemediğimiz ince bir siyasi harekettir.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ZEMBEREĞİNDEN BOŞALMIŞ İCRAAT KUMKUMASI

Cahit UYANIK

Ankara'da tipik 'seçim sonrası' havası esiyor. İktidar partisinin ekonomi kadroları bol keseden atış talimine başladılar. Mermi üstüne mermi yakıyorlar. Onlara bakılırsa mali milat kalkacak, üst kurullar lağvolacak, ekonomi uçuşa geçecek, herşey güllük gülistanlık olacak. 

Manzaraya göre ekonomiyi siyasetin kötü etkilerinden korumak için oluşturulan tüm mekanizmalar elden geçirilecek. Yalnız unutulan birşey var: Bu mekanizmaların hepsi yeni. Henüz kimse iyi çalışıp çalışmadıklarını bilmiyor. Eskiye dönmek ise mümkün değil. 

Yine unutulan bir başka şey şu: Bu mekanizmaların hemen hemen hepsi Türkiye'ye dış kredi veren uluslararası kuruluşların tavsiyesi ile kuruldu. Üstelik; kapris olsun veya Türk siyasetçisine iyi bir ders verelim mantığı ile değil... Dikkatle baktığımızda dünyadaki modern ekonomik modellerde üst kurullara büyük ağırlık verilmeye başlandığını görüyoruz. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİNİN PATRONU KİM?

Cahit UYANIK 

Türkiye ekonomisinin patronu kim? Maalesef Carlo Cottarelli. Durup dururken bunu nereden çıkardım acaba? Elbette ki geçen hafta sonu Cottarelli ve Demiralp'in düzenlediği basın toplantısından...

Cottarelli, enflasyonun neden yüksek çıktığına ilişkin soruya öyle soğukkanlı yanıt verdi ki, herkesin bu konudaki gerçek yüzü ortaya çıktı. Cottarelli, petrol fiyatları ve tarım ürünleri fiyatlarının yüksekliğinin yanı sıra Merkez Bankası (MB) ve Maliye Bakanlığının enflasyonun gerçek müsebbibleri olduğunu anlattı. 

MB, Kasım ve Aralık'ta yüksek devalüasyonlar yapmış; Maliye Bakanlığı da KDV vb. dolaylı vergileri arttırarak piyasanın dengesini altüst etmişti. Yani enflasyonu bir anlamda kamu politikaları azdırmıştı. Cottarelli de bu politikalardan haberdardı ve onay vermişti. Ama Cottarelli bunu açıklayabilme cesaretini gösteriyordu.

23 Mayıs 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KIBRIS'TA EKONOMİK MÜZAKERELERE DİKKAT

Cahit UYANIK 

Kıbrıs'ta ilk aşama bitti. Bu hafta sonuna doğru iki kesim arasındaki pazarlıklar başlayacak ve yaklaşık 1 ay sürecek. Bu süreçte iki toplumun Annan Planı çerçevesinde bir arada nasıl yaşayacağının ayrıntıları ortaya konulacak. Bu amaçla oluşturulacak komitelerden birisinin de ekonomiyle ilgili görev yapacağı belirtiliyor. 

Kıbrıs'taki ortaya konulan çözümün zamana karşı dayanıklılığını belirleyecek en önemli unsurlardan birisi ekonomi. Çünkü ekonomik ilişkiler iki toplumun arasındaki çatışmaları törpüleyip gelecek nesillerin birbirine daha güvenle bakmasını sağlayabilir. Lefkoşa'da başlayacak görüşmelerde Avrupa Birliğinin (AB) teknik desteğinin alınması ise Rumlar'dan çok bizim lehimize. Çünkü Rum Kesimi,  -tam üyelik için verilen 1 Mayıs tarihinden de anlaşılacağı gibi- hemen hemen her yönüyle AB'ye hazır. Türk tarafı için bunu söylemek ne mümkün... 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / UNUTULANLAR

Cahit UYANIK 

Yazının başlığı iddialı bir Hollywood filminin ismi gibi oldu ama memleketin yaşadığı son duruma tıpatıp uydu. Kendisine AKP denilmesinden hiç hoşlanmayan, her fırsatta "Biz temiz ve yeniyiz. Bizim adımız AK Parti" diyen yeni iktidar, yoğun kar yağışı altında kışa giren açlık sınırındaki 1,2 milyon kişiyi unuttu. Sayıları 9 milyonu bulan yoksulluk sınırındakilerin esamesi bile okunmadı. Oysa AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın cafcaftan geçilmeyen basın toplantısı ile açıkladığı Acil Eylem Planında açlık sınırındakiler için de 3 ayda birşeyler yapılacağı yazılıydı. 

3 Kasım günü soğuk evinden çıkarak aç midesiyle sandık başına gidip mührü ampulün böğrüne basan -Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın deyimi ile- garip gureba takımı hala birşeyler bekliyor. Günler akıp geçiyor; 45, 46, 47 diye... Ama AK (Beyaz) Parti ne yapıyor? Parasını yurt dışına kaçıranlara af, standart vergi kaçırma yani ahlaksızlık sınırı haline gelen hayat standartını diriltme çabası ile boğuşuyor. AK (Beyaz) Parti rahatlatıyor, beyazlatıyor. Yani adının gereğini yerine getiriyor. Ama yanlış yerde, zamanda ve kişilere karşı...

22 Mayıs 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YENİ LİRA VE ESKİ SORUNLAR

Cahit UYANIK 

Ekonomiden sorumlu iki bakanımızdan biri olan Güneş Taner, geçen hafta ortasından bu yana fiskos halinde ortalığa yayılmaya çalışılan '1 yeni lira eşittir 1 dolar' formülünü Hong Kong yollarında açıklayıverdi. Bunu duyunca aklıma hemen Erbakan Hoca ve ortağı Tansu Hanım'ın meş'um iktidarlarının ilk aylarında yaptıkları benzer açıklamalar geldi. Ama o zaman birlik ve beraberlik ruhu içinde bu öneriye hep bir ağızdan 'hayır' diye bağırarak karşı çıkmıştık. Şimdi bakıyorum da cılız birkaç ses dışında aynı öneriye karşı duran kimse yok gibi...

Yeni lirayı siyasi kumpasların ötesinde değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuç oldukça vahim. Türkiye, 1994 Ekonomik Krizinden bu yana paradan üç sıfır atmak veya lirayı sağlam bir yabancı paraya endekslemek konusunda fikir jimnastiği yapıp duruyor. Ekonomik sorunların çözümü için uyku hapı kullanmaya benzeyen bu çözüm önerileri, her seferinde üretim sorunsalına gelip dayanıyor. Enflasyonla mücadelede acilen alınması gereken ilk önlemin toplam talebi kısmak olduğunu artık herkes kabul ediyor. Ama bu acı ilacın hemen ardından ekonominin rahatlaması ve enflasyonun kalıcı bir şekilde düşmesi için üretimi kamçılamak da zorunlu. İşte bu aşamada paradan üç sıfır atmak veya 'anahtar para' kullanımı gündeme gelebilir. 

21 Mayıs 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BONO PİYASASINA 'SOPA' ARAYIŞİ

Cahit UYANIK 

Merkez Bankası (MB), geçen hafta kısa vadeli faiz oranlarını 3 puan düşürdü. Bazı AKP'lilere göre bu faiz indirimi, son bir hafta içinde MB'nin üzerinde kurulan siyasi baskının sonucu idi. Öyle ki MB Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin görevden alınabileceğini dair haberler bile yaptırıldı. Oysa Serdengeçti'nin görev süresi 2006 yılının Mart ayında bitiyor. MB Yasası gereği de görevden alınması neredeyse imkansız. 

Ama olsun; bazı AKP'liler siyaset olsun da ne olursa olsun diyerek kafa karıştırmaya devam ediyorlar. Bu isimlerin kimler olduğunu ise meraklıları biliyor. Ben sadece şöyle şifreleyebilirim: Hükümet sorumluluğu taşımayan ama hükümetteki bir bakan gibi davranan bazı milletvekilleri.

Aslında konumuz AKP'liler değil, faizi düşürme arayışları. Geçtiğimiz haftalarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a birkaç koldan bu konuyla ilgili enteresan öneriler ulaştırıldı. Bunlardan belki de en dikkat çekici olanı İMKB bünyesindeki Tahvil ve Bono Piyasasına Merkez Bankası ve kamu bankalarının müdahale etmesi önerisiydi. 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'KİM YAPACAK?' SEÇİMİ...

Cahit UYANIK 

Tüm Türkiye gözünü dikti 4 Kasım sabahını bekliyor. Futbol liglerindeki son birkaç hafta gibi fikstürün altı ve üstü kaynıyor. Sadece iktidara namzet iki güçlü partinin birbirine ne kadar yaklaşacağı veya fark yapacağı ile kimlerin baraj altında kalacağını tartışıyoruz. Kimsenin 4 Kasım'dan sonra ekonomik ve sosyal politikaların nasıl değişeceğini düşündüğü yok. Gerek AKP gerekse CHP tepki oyları ile yelkenlerini doldurdular. Baraj üstüne çıkması muhtemel sürpriz partiler de tepki oyları ile yol alıyorlar.

Ekonomi politikamız ise IMF'ye teslim. Zaten vatandaşın da istediği bu. Her anketten toplam yüzde 50'den fazla oyla çıkan AKP ve CHP, IMF politikalarından sapmayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. IMF'ye büyük bir tepki olsa bu oy oranlarını korumaları mümkün mü? Bakmayın siz seçim afişlerine yansıyan, IMF'yi suçlayan sloganlara...Vatandaş bu politik sistemin öz iradesiyle kendi kendisini sınırlamayacağını çok iyi biliyor. Kendisini krize sokanın IMF değil banka hortumcularına göz yuman siyasetçiler ile afyonlu şerbet kabilinden siyasi vaatlerle geleceğini karartan seçim kampanyaları olduğunu çok iyi değerlendiriyor. 

19 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EK VERGİDE DEVLET OPERASYONU

Cahit UYANIK 

Geçen Perşembe gecesi herkes tatlı uykusuna dalmış iken hükümet yaklaşık 3 haftadır planlanan ve Çarşamba akşam üzeri toplanan Liderler Zirvesinden nihai onayı çıkan vergi operasyonunu başlattı. Operasyon öncesinde Özel İşlem Vergisi (ÖİV) ve iç borç stokunun vergilendirilmesi tam bir 'devlet sırrı' olarak saklandı.

Konu hakkında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bilgi verilmiş olmalı ki, sabaha karşı saat 05.00'te yasalaşan düzenleme, hiç bekletilmeden Çankaya Köşküne çıkarıldı. Oradan saat 10.00 civarında jet hızıyla onay alınıp Resmi Gazete matbaasına yetiştirildi. Matbaa makineleri dönerken, Demirel'in ATO'daki törende "Yarın bu ülkeye 10 milyar dolar lazım" demesinin nedeni birkaç saat sonra iyice anlaşıldı. Saatler 12.00'yi gösterirken yani Meclis'teki görüşmelerin bitiminden 7 saat sonra vergi yasası, adı 'mükerrer' olan sarı saman kağıt üzerinde nefes alıp vermeye başlamıştı.

Demirel'e önceden bilgi verilmiş olmalı dedik, çünkü Cumhurbaşkanı önüne gelen yasaları son haliyle inceleyip en az birkaç gün sonra onaylamayı gelenek haline getirmiş durumda. Demirel gibi bir devlet adamının önceden bilgi sahibi olmasa bu kadar geniş kitleleri etkileyecek bir vergi düzenlemesini birkaç saat içinde onaylaması pek akla yatkın değil. Anlayacağınız bu vergi operasyonu, devletin en yüksek zirvelerinin icazeti ile yapılmış bir operasyon. Dışarıya bilgi sızmaması nedeniyle hükümet değil, bir devlet operasyonunu andırıyor.