19 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KOMPRADOR MİLLİYETÇİLİK

Cahit UYANIK 

Türkiye'de son zamanlarda çok tehlikeli bir eğilim gelişiyor. Yabancı özellikle Batı kökenli kişi veya kurumların söyledikleri sözler ve değerlendirmelere 'altın' kıymeti atfedilirken, aynı şeyleri nüfus kağıdında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazanlar yaptığında 'paçavra' muamelesi görüyor. Türkiye'de mevcut ekonomik gelişmeleri gayet geniş bir sağduyu ile değerlendiren uzman veya kuruluşların yüzüne kimse bakmazken, filanca veya falanca yabancı bankanın yeniyetme uzmanının iki satırlık raporu göklere çıkarılıyor. 

Oysa bu raporların hemen hemen hepsi, birbirinden kopya edilerek yazılmış metinler olmaktan öteye geçmiyor. Rating firmaları, Dünya Bankası (DB) ve Uluslararası Para Fonunu (IMF) bu değerlendirmede bir tarafa koyuyorum. Çünkü onlar hiç olmazsa not yenileyecekleri veya bir kredi açacakları zaman Türkiye'ye gelip yerinde incelemeler yapıyorlar. 

Bu ortam bana Osmanlı İmparatorluğunun kendini Batılılaşma akımlarına körü körüne kaptırdığı 1800'lü yılların ikinci yarısını hatırlatıyor. Batılılaşmayı sadece oradan ithal edilen setreyi giymek, Fransızca öğrenip günlük konuşmalarda araya bol miktarda bu dilden deyimler sıkıştırmak sandığımız dönemden bahsediyorum. 

18 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYON FIRSATÇILIĞI

Cahit UYANIK 

Mesut Yılmaz hükümeti, 1998 yılı ekonomik hedeflerini açıkladı. Bu hedeflerin yıllardır tekrarlana tekrarlana temcit pilavına dönen benzerlerinden farkı, enflasyonla mücadeleyi dikkate alması... İlk olarak Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in imzaladığı protokolle ciddi adımlar atılmaya başlanan bu yolda, ikinci önemli durak ise 1998 Bütçesinde iç borçlanmaya sınır getirilmesi. 

Geçen yıl Refahyol'un bütçesi görüşülürken koalisyonun Refah kanadı da benzer bir yöntem denemek istemiş, ancak dönemin Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez'in yoğun çabası sonrasında başarılı olunamamıştı.

İç borçlanmaya sınır getirilmesi yönündeki bütçe düzenlemesi Yılmaz Hükümetinin diline doladığı 'enflasyon lobisi' ile ilk meydan muharebesi olacak gibi görünüyor. Devlet, yıllar önce enflasyon lobisine kaptırdığı mevzileri almak yönünde ilk ciddi irade beyanını gerçekleştirebilirse, yüzde 50 enflasyon konusunda da umutlu bir ilk adım atılmış olacak. Çünkü Türkiye'deki enflasyon lobisinin rantlandığı en önemli merkezin devlet olduğu artık herkesin malumu. İç borçlanmaya sınır getirilmesi, malumun ilan edilerek yeni bir düzen konusunda devletin kararlılığını göstermesi bakımından kritik önemde.

Bu noktada 'enflasyon lobisi' kavramına değinmekte fayda var. Türkiye'de sayıları yüzlerle ifade edilen ve tam açıklanamayan kavramlardan birisi de enflasyon lobisi... Belki de tanım kolaylığı sağladığı için seçilen bu kavram yerine 'enflasyon fırsatçılığı' demek daha isabetli bir yaklaşım olabilir. Çünkü enflasyonun etkilerini azaltmak için herkesin kendince bir fırsatı var. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ASKER, NEDEN BEDELLİYE RAZI OLDU?

Cahit UYANIK 

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) geçen hafta bedelli askerliğe izin vereceğini açıkladı. TSK, üzerindeki baskıya rağmen bedelli askerliğe sıcak bakmıyordu. Bunun elbette çeşitli sebepleri vardı. Herşeyden önce Doğu ve Güneydoğu'da alçak yoğunluklu savaş sürerken, bazı kimselerin parasını ödeyerek bu görevden amiyane tabirle 'sıyırması'; ordunun alt kademelerinde hiç hoş karşılanmıyordu. Bu huzursuzluk zaman zaman yüksek komutanlara kadar yansıtılıyordu. 

İkincisi, bedelli askerlik için tahsis edilen Burdur'daki eğitim tesislerinin kapasitesi yetersizdi. Yılda neredeyse 6 tertip kabul edilmesine rağmen geçmişte çıkarılan bedelli yasalarından yararlanan yükümlüler ancak yeni eritilebilmişti. Hatırlarsanız bedelli askerlikte yeni bir düzenleme düşünülmediği konusundaki en son açıklama, halen görev başında bulunan Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu tarafından daha birkaç ay önce yapılmıştı. 

Acaba ne oldu da TSK üzerine titrediği bu politikadan vazgeçti? Bunu iyi analiz edebilmek için önce bedellinin Türkiye'ye sağlayacağı karşılıksız ve sıfır maliyetli kaynağa bakmak gerekiyor. Bedelli uygulamasından her iki yükümlüden birinin yani 100 bin kişinin yararlandığı düşünülse bile, toplanacak kaynak 1,5 milyar Alman markını bulacak. 

17 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DENETİM YOKSULU TÜRKİYE

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 1980 sonrasında baştan savma yapılmaya başlanan işlerin belki de en önemlisi denetim. Devletin hantallaşarak güncel gelişmelerin gerisine düştüğü, siyasi iktidarların 8-9 ay işbaşında kalabildiği bir ülkede denetim eksikliği yaşanmasını normal mi karşılamak gerekir? Evet, çünkü ortada denetimin etkinliğini artıracak kaynak yoksa, ürkütülmek istenmeyen siyasi kitlelerin denetime karşı dirençleri gittikçe artacaktır. 

Bence denetim eksikliğinin hissedildiği en önemli iki alan iş yaşamı ve trafik. Kim Türkiye'de iş yaşamının vergi, iş güvenliği, üretim standartları, sağlık vb. koşullara uygunluk açısından yeterince denetlendiğini söylerse hata eder. Kim Türkiye'de trafik kazalarının denetim dışı nedenlerden kaynaklandığı konusunda nutuk atmaya başlarsa boşboğazlık ediyordur.

İşte dürüstlüğüyle maruf Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel'i geçen hafta bir tv programında, yapılan vergi denetimlerinin yeterli olduğu düşüncesini savunurken gördüğümde doğrusu çok üzüldüm. Temizel, kendini yetiştiren kuruma duyduğu saygı yüzünden olmalı; vergi denetimindeki eksiklikleri açıkça itiraf edemedi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DOLCE VITA'NIN SONU

Cahit UYANIK 

Geçen Cuma günü birkaç dakika ara ile yaşanan olaylar gösterdi ki Türkiye'de hala modern bir özel sektör yok veya modern işletmecilik ilkelerine bağlı yönetilen özel işletme sayısı çok az. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun Başbakan Bülent Ecevit'in koltuğuna oturup Reel Sektöre Destek Paketini açıkladığı dakikalarda, gazete bürolarına BDDK'nın Toprakbank'a el koyduğuna ilişkin ayrıntılı açıklaması fakslanıyordu.

El koymaya gösterilen gerekçeler ise geçmişte yaşanan benzeri olayların çoğunda olduğu gibi yenilir yutulur cinsten değildi. Bu örnekler ışığında belki giriş cümlesini biraz açarsak şöyle bir değerlendirmede bulunabiliriz: Türkiye'deki birçok özel sektör firması aslında piyasaya değil devlete dönük çalışıyor. Devlet bol keseden kredi dağıtıp, bunu yapmak için de borçlanırken, bazı özel firmalar mutluydu. Şimdi bu düzen bozulunca 'dolce vita' sona erdi. 

Artık yazmakta sakınca kalmadı: Toprakbank'ın geçen Temmuz ayında el konulan bankalarla aynı grup içinde olduğu kulislerde konuşulmuştu. Ancak Toprak Grubunun milli güvenlikle ilgili bazı yatırımlara girmiş olması nedeniyle bu kararın ertelendiği kulaktan kulağa fısıldanmıştı. Toprak, Özal döneminden bu yana devlete yakın duran ve onun sayesinde güç kazanmış bir gruptu. Toprak, devletten aldığı güçle kendisini bir ara 'tekel kırıcısı' bile ilan etmişti. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MAASTRICHT VE KOPENHAG

Cahit UYANIK 

Avrupa Birliğine (AB) tam üyelik sürecinde kokoreç tezgahlarının sokaklardan kaybolacağını duymak doğrusu içimi çok rahatlattı. Ama çıkan yazıları dikkatle okududuğumda gördüm ki, kokoreçciler sıhhi nedenlerle yasaklanacakmış. Oysa Türkiye AB tam üyeliğine giden yolda üstüne düşeni yaparsa, kokoreç sadece sakatat satan lokantaların menülerinde yer alan bir yemek olabilecek. Üç kuruşluk nafakasının peşinde olan zavallı kokoreçci esnafı da aç kalmayacak.

Nasıl mı? İlk bakışta komik ve basit gelen bu simgesel örnek AB tam üyeliğiyle Türkiye'nin neye talip olduğunu çok güzel anlatıyor. Acaba Türkiye'de neden her adım başı kokoreçci, simitçi, çakmak tamircisi, hıyarcı, çorap satıcısı, dış fırçası satıcısı, kağıt mendil satıcısı, haşlanmış mısır satıcısı, yağmurlu havalarda şemsiye satıcısı vb. var dersiniz? Bunun sebebi işsizliktir. 

6 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'REKABET' KAVRAMI HAYATIMIZI DEĞİŞTİRECEK

Cahit UYANIK 

Bu köşede sık sık Türkiye'de sapla samanın birbirine karıştırıldığını anlatmaya çalışıyoruz. Bunun en yeni örneği özelleştirme çalışmalarını yürüten kurumlar ile Rekabet Kurulu arasında yaşanan gerginlikte görülüyor. Neden mi? 

Yine işe temel bir soru sorarak başlayalım; Türkiye'de özelleştirme isteyenlerin en güçlü tezi nedir? Devletin ekonomik hayattan çekilmesi ve sadece kamu hizmetlerini verir bir hale gelmesi değil mi? Evet. Devletin boşalttığı ekonomik alanı, vahşi kapitalizmin ilkelerine bırakması acaba doğru mudur? Devletin ekonomik alandan çekilirken, bu boşluğu doldurmaya talip olanlardan kapitalizmi ayakta tutan ve ehlileştiren rekabet hukuku ilkeleri çerçevesinde kalacaklarını taahhüt etmelerini istemesi acaba teşebbüs özgürlüğüne aykırı mıdır? Elbette ki hayır.

Bazı güçlerin özelleştirme ile rekabet hukuku arasında çelişki varmış gibi göstermeye çalışmaları beyhude bir çabadır. Bu iki kavram birbirini tamamlar ve toplum çıkarı açısından kritik önemdedir. Rekabet Kanunu, Türkiye'de hesapsız-kitapsız özelleştirmenin serbest piyasa ekonomisini tahrip edici yönlerini törpüleyen en önemli hukuki metinlerden birisidir. Aç gözlülük hastalığını yenememiş olan özel sektörümüz bu metnin önemini henüz anlamadı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 512 MİLYON 120 BİN TL

Cahit UYANIK 

Geçen Cumartesi günü Türkiye'de sıra dışı bir olay yaşandı. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürü Sermet Ünal, 50 bin dolar (Yaklaşık 27,5 milyar TL) rüşvet alırken polis tarafından yakalandı. Sanığın evinde yapılan aramada ise 25 bin dolarlık (Yaklaşık 14 milyar TL) bir rüşvet çeki daha bulundu.

Bu olay neden sıra dışı idi? Çünkü bu kadar yüksek düzeyde bir memurun rüşvet alırken yakalanması pek görülür bir şey değildi. Rüşvet suçu alanı da vereni de mahkemeye düşürdüğü için genelde 'intikam' duygusu sonrasında ortaya çıkıyordu. 'Alan memnun veren memnun' olduğunda bu suçu ortaya çıkarmak pek mümkün değildi. 

Bu olay, Türkiye'de sık sık sözü edilen rüşvet tarifesi ve bu tarifeden yararlanma isteğinin devletin birinci dereceden memurlarına kadar sirayet ettiğini somut şekilde gözler önüne serdi. Yıllar önce rüşvetin teorisi üzerine okuduğum bir kitapta aynen şu cümle yer alıyordu: 

5 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYON MUHASEBESİNİN MUHASEBESİ

Cahit UYANIK 

Reel sektörün sorunlarının çözümü için başlatılan çalışmalarda bu hafta yine kritik görünüyor. Yarın yani Salı günü TOBB yönetimi ile hükümetin bazı bakanlarının bir  araya gelerek, geçen hafta yarım bırakılan görüşmeleri sürdürmeleri bekleniyor. Geçen Pazartesi kısıtlı zamanda yapılan görüşmelerde, finansman sorunları ele alınmıştı. Bu konuda bazı sözler alan özel sektör nispeten rahatlamış görünüyor. Ancak söz vermek yetmiyor, alınan kararların yaşama geçirilmesi de gerekiyor. 

TOBB yönetimi ile hükümet arasındaki diyaloğun bu haftaki gündeminin ağırlıkla vergi sorunları üzerine yoğunlaşması bekleniyor. TOBB'un hazırladığı çözüm paketinin vergi sorunları bölümünde enflasyon muhasebesi ilk madde olarak görünüyor. TOBB haklı olarak enflasyon etkisiyle ortaya çıkan ve aslında reel bir kazancı ifade etmeyen tutarların, işletmenin gerçek durumunu ortaya koyamadığını ve elde edilmeyen kazançların vergilendirilmesine yol açtığını belirtiyor. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / GÜNİZ SOKAK'IN HİKMETİ...

Cahit UYANIK 

Ankara'nın güzide semtlerinden Kavaklıdere'nin en çok tanınan muhiti Güniz Sokak'tır. Dile kolay Baba, siyasal yaşamının tüm aşamalarını burada idrak etti sayılır. Yaklaşık 7 yıldır unuttuğumuz Güniz Sokak, birkaç günden beri yeniden günlük tartışmaların içine giriverdi. 

Önceki gece televizyon kanallarının birisinde Güniz Sokak'taki kebapçıyla bile röportaj yapılmıştı. Adamcağız "Dönse de ne olur, dönmese de..." türünden konuştu. Ama Demirel Güniz Sokak'a dönerse kebapçının günlük cirosunun 10'a katlanacağına bahse girebilirim.

Kebapçı bile görüş bildirirken Baba, Güniz Sokak konusunda açık ve net konuşmuyor. Acaba neden? Baba, önce "Güniz Sokak'a dönerim" dedi. Şimdi de "Güniz Sokak'a sığmam" diyor. Baba, Güniz Sokak'ı anayasa değişikliğini müteakiben 5 yıl daha Köşk'te oturmak için bir koz olarak mı ileri sürdü? Yoksa Demirel "Köşk'te gözüm yok. Manzarası Köşk kadar iyi olmasa da benim kendi evim var" manasında mı konuşuyor? 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YÜKSELEN DEĞER: KAYIT DIŞILIK

Cahit UYANIK 

Başbakan Mesut Yılmaz'ın geçen hafta bir kısmını açıkladığı Susurluk Raporu gösterdi ki ülkedeki 'kayıt dışılık hastalığı' genele teşmil olarak güvenlik hizmetlerine kadar yansımış. Türkiye'de kayıt dışılığı besleyen en önemli etken, devletin değişime direniyor olmasıdır. Bu direncin geri planında da devleti değiştirmek isteyenlerin ihtirasları yatıyor. Bunlardan bir kısmı anarko-liberalleri bile kıskandıracak 'Kuşa döndürülmüş devlet' talep ederken, öteki kısım ise anarko-devletçiliğin peşinde koşup 'Canavara dönüşmüş devlet' istiyor.

Hal böyle iken, herkes devleti kendi istediği rotaya çevirmek için kayıt dışılığa başvuruyor. Siyasi tablo ise halkın gerçekte nasıl bir devlet özlediğini göstermekten uzak ve dağınık. Kaçınılmaz sonuç ise kayıt dışılığın bir kültür haline gelerek, ilişkilerin dehşet dengesi temeline oturtulması şeklinde ortaya çıkıyor. 

Hiç unutmam, 1991 yılındaki genel seçimlerde DYP ve o zamanki SHP'nin en önemli kozlarından ve propaganda malzemelerinden birisi kamu maliyesinin fonların işgali altına alınmış olmasıydı. Politikacılar bu fonları, tek bir imzayla ordan oraya aktarıp 'siyasi sihirbazlık' için çok verimli bir  araç olarak kullanıyorlardı.

4 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / İÇ BORÇLAR 'REEL OLARAK' AZALDİ

Cahit UYANIK 

Başbakan Mesut Yılmaz'ın geçen hafta düzenlediği basın toplantısında gazetecilere toplam 4 doküman dağıtıldı. Yabancı gazeteciler için hazırlanmış İngilizce özet konuşma metni; basın toplantısı sırasında geniş perdede gösterilen vinyetlerle süslenmiş diaların kitap haline getirilmiş baskısı; Mesut Yılmaz'ın okuduğu özet konuşma metni ve Mesut Yılmaz'ın okumadığı geniş konuşma metni... 

Hal böyle olunca geniş metinde yer alıp da özet kitapçığa dahil edilmeyen birçok bölüm gözden kaçtı. Özet kitapçıkta yer almayan cümlelerden belki de en önemlisi iç borçlanmaya ilişkindi. Başbakan Yılmaz "Geçtiğimiz üç aylık dönemde iç borç stoku reel olarak yüzde 2,3 oranında azalmıştır" diyordu.

Bu cümleyi okuduktan sonra adeta içime kurt düştü. Geçmişte çeşitli hükümet ve başbakanların, siyasi kaygılarla iç borç konusunda yaptığı birçok yanlış değerlendirmeye şahit olmuştum. Kimisi iç borçlanmada vade yapısını değiştirdiklerini ileri sürmüştü, kimisi Türkiye'nin iç borç stokunun dünyadaki bazı örnekler dikkate alındığında GSMH'ye yüzdesinin çok düşük kaldığını iddia etmişti.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KRİTİK 6 AY VE SEÇİM

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin önümüzdeki 6 ayına şöyle bir göz atalım. Haziran'da AB'nin Sevilla Zirvesi var. Gündem, AB'nin yeni genişleme dalgasında alınan mesafe olacak. Sürpriz konu ise AB'ye yönelik olarak gittikçe yoğunlaşan insan kaçakçılığı. Bu noktada Türkiye'ye bazı baskılar gelebilir. Türkiye'nin şimdiden gardını alıp "Ne yardım ediyorsunuz da, ne istiyorsunuz?" demeyi kafasına koyması gerek. 

Avrupa yıllardır akılcı bir göçmen politikası izlemek yerine, her slogan atanı özgürlük savaşçısı sanıp sınırlarına kabul etmenin diyetini ödemeye başladı. Bu diyet, bize fatura edilmemeli. Aynı günlerde Kıbrıs Sorunu için biçilen vadenin son günleri dolacak. Dünyanın büyük patronları tarafların toprak paylaşımı, egemenlik hakları gibi temel konularda uzlaşmasını bekliyor.

Temmuz'da IMF ve Dünya Bankası başkanlarının yanı sıra belli başlı çok uluslu şirketlerin en üst düzey yöneticilerinin katılacağı Yatırımcı Konseyi toplanacak. O zamana kadar Yabancı Sermaye Kanununun çıkması gerek. Türkiye'nin önümüzdeki 2 yılda daha kritik hale gelecek olan dış kaynak girişini sağlam yollara bağlama arayışında ilk büyük adımını dikkatli atması zorunlu. Temmuz'da Meclis'in kapalı olması siyasi tansiyonu düşüreceği için, ülkede göreceli bir huzur ve sükun ortamı yaratılmalı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / CLINTON'IN ZİYARETİNİN ARDINDAN

Cahit UYANIK 

ABD Başkanı Bill Clinton'ın Türkiye ziyareti bitti. Clinton'ın ziyareti Yunanistan'daki kadar abartılı tepkilere neden olmasa da zaten sığ olan fikir dünyamızı altüst etmeye yetti. Clinton'in uçaktan inerken sol  elini neden paltosunun cebine soktuğundan başlayan yersiz eleştiriler zinciri, 'ortada piliç avlamaya çalışan şaşkınlar'a benzetilmeye kadar uzandı. 

Eleştirilerin önemli bir kısmı Clinton'ın dış görünümü, tavırları ve geçmişindeki bazı hatalarının ısıtılıp ortaya sürülmesinden ibaretti. Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin analizi ve eleştirisine pek az rastlandı. Clinton'ın ziyareti bize bir kez daha gösterdi ki, özden çok görünüşe daha fazla önem veren bir toplum olma yolunda son hızla ilerliyoruz.

Bu eleştiriden sonra Clinton'ın ziyaretinden geriye kalan somut ve geleceğimizi yakından ilgilendiren sonuçlara dikkat çekmek istiyorum. ABD Başkanı Clinton, yaklaşık bir yıldır Türkiye politikasında gösterdiği önemli dönüşümün boş yere olmadığını bu ziyareti ile gösterdi.

3 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EMD ETİK İLKELERİ VE MEDYA

Cahit UYANIK 

Son günlerde gazetecilik mesleği örgütsel bir hareketlilik gösteriyor. Gün geçmiyor ki bu mesleğin sorunlarına ilişkin yeni bir toplantı veya girişim ortaya çıkmasın... Türkiye Gazeteler Cemiyetinin mesleğin sorunlarının çözümüne dört elle sarılmaya başlaması, Gazeteciler Meclisinin oluşturularak sadece gazetecilik bağlamındaki sorunlara ilişkin politika geliştireceğini açıklaması, Ragıp Duran'ın cezaevine konulması öncesi gösterilen ortak tepki bunun en önemli göstergesiydi.

Ekonomi gazeteciliği artık Türk basınının geneli içinde önemli bir ağırlığa sahip. Bu dal tıpkı Türkiye ekonomisi gibi çok dinamik. Her gün yeni bir gelişme yaşanan ekonomiyi izleyen gazetecilerin, kendilerini bazı kurallar çerçevesinde özdenetime tabi tutmaları çok zor bir olgu. Ancak zor da olsa özdenetimin mutlaka yapılması gerekiyor. 

Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır; bir süre önce Ekonomi Muhabirleri Derneğinin (EMD) belirlediği 10 Etik İlke'den bahsetmiştim.  EMD şimdi bu etik ilkeleri kamuoyuyla paylaşarak, olgunlaştırıp geliştirmek istiyor. EMD bu amaçla önümüzdeki Çarşamba günü Ankara'da önemli bir panel düzenledi: EMD Etik İlkeleri Işığında Medya ve Etik. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MALİYE BAKANININ KABUS AYLARI

Cahit UYANIK 

Türkiye'de siyaset peşrevleri uzadıkça ekonominin acil sorunları da iyice içinden çıkılmaz hale dönüşüyor. Siyaset peşrevlerinin etkilediği en önemli ekonomik olgu, bütçe... Ecevit bütçe için 'ivedinin ivedisi' diyor. Geçici bütçenin süresi Haziran ayı sonunda bitiyor. Geçici bütçenin ilk 5 ayki olumsuz performansı ortada. Ama buna rağmen bir süre daha geçici bütçelere boyun eğmek zorunda kalınacak gibi görünüyor. 

Çünkü geçici bütçeden normal bütçeye geçebilmek için, bütçe tasarısının en son geçen Cuma günü Meclis'e sunulması gerekiyordu. Ama tüm yapılan hesaplamalar gösteriyor ki Meclis iç tüzük cambazlıķları bile bütçenin 40 günden önce yasalaşmasına yetmeyecek. Bütçe, normal prosedürler uyulduğunda tamı tamına 75 günde Meclis'ten geçirilebiliyor. Yani bu süreden neredeyse yarı yarıya bir tasarruf sağlansa bile süre ancak 40 güne indirilebiliyor. En iyimser tahminler, hükümetin önümüzdeki hafta sonundan itibaren oluşamayacağını gösteriyor. Bu durum Türkiye'nin Temmuz ve büyük ihtimalle Ağustos ayını da geçici bütçelerle idrak edeceğinin işareti.