Cahit UYANIK
Türkiye, bir seçim ortamına girdi. Seçim kampanyaları sırasında gözlerimiz çok şey görecek, kulaklarımız çok şey duyacak. Ancak görünen o ki Türkiye'de bol keseden vaat dönemi kapandı. 'Dağıtacağım' diyenler değil, 'Derleyip toparlayacağım' sözunü verenler oylarını artıracak sanki... Gerçekten de Türkiye şu anda dağınık bir evi andırıyor. Derlenip toparlanmak için bir erken seçim elzem gibiydi ve öyle de oluyor.
Bu seçimin ülke ekonomisi üzerinde 'pozitif' bir katkı sağlayacağı genel bir kabul görüyor. Çünkü seçim harcamaları, kriz içerisindeki ekonomide canlandırıcı bir etkide bulunacak. Eskiden çoğu zaman canlı bir ekonomik ortamda sandığa gidildiği için, seçim harcamaları 'enflasyonist bir etki'ye sebep olurdu. Ama bu seneki seçimde devlet, siyasi partiler ve adayların yapacağı harcamalar; herkesin dört gözle beklediği o 'ekonomik canlanma' ve 'yeni istihdam yaratma' beklentisine bir nebze olsun katkıda bulunabilir.
Şimdi biraz rakamları analiz ederek seçimin ekonomik boyutlarını ortaya koymaya çalışalım. İlk bilgilere göre seçime 20 siyasi parti katılabilecek. Bu partilerin hepsinin tüm seçim bölgelerinde eksiksiz şekilde milletvekili adayı gösterdiğini varsayarsak, 11 bin kişi seçim heyecanını bizzat yaşayacak. Resmi listelerde bu kadar aday olabilir ama 'aday adayı' olmak isteyenlerin sayısının 40 bini geçmesi bekleniyor. Bu rakamlar, aday adayı başvuruları sırasında büyük bağışlar talep eden siyasi partilerin önemli bir maddi güce kavuşacağını gösteriyor. Bu bağışlar yastık altında, banka hesaplarında tutulan tasarrufların adaylarca ortaya çıkarılarak bilfiil ekonomideki hareketlilik beklentisine katkıda bulunabilir.
Öte yandan devlet bütçeden yapılacak seçim harcamalarını 120-150 trilyon lira olarak hesaplıyor. Bu kapsamdaki en büyük harcama kalemini Hazine'nin siyasi partilere vereceği seçim yardımı oluşturacak. Geriye kalan kısım baskı, sandık, sabit mürekkep, sandıklardaki seçim görevlilerinin ücretleri gibi kalemlere harcanacak. Aslında bu harcamalar, Türkiye ekonomisinin çapı dikkate alındığında çok büyük değil. Seçime daha 4 ay olduğu düşünülürse aylık ortalama harcama 30-40 trilyon lira olacaktır.
Ekonominin canlanmasında asıl önemli olan şey ise siyasi parti ve adayların harcamaları... Bu rakamın 1,5-2 milyar dolara ulaşabileceği tahmin ediliyor ki bu durumda aylık harcamalar 400-500 milyon dolar olarak gerçekleşebilir. Yani seçimlerde milli gelirin yüzde 1-1,5'u kadar harcama yapılması bekleniyor. İşte bu seçim harcamalarının da ekonomideki yüzde 5 büyüme tahminine katkı sağlayacağı kesin.
Türkiye'de kayıt dışı ekonomi, siyasi partilerin faaliyetlerini ve seçim harcamalarını finanse etmekte kullandıkları önemli bir araç. Seçim harcamaları sayesinde; kaydı olmayan ekonomik kazançlardan bir bölümü gri ekonomik alandan (kayıt dışı ekonomi) beyaz alana (kayıtlı ekonomi) geçebilir. Kriz ortamında gidilen seçim, ekonomiye bu yönden de katkı sağlayabilir.
Konu kayıt dışı ekonomi ve siyasi partilerin finansmanına gelmişken iki çift laf etmemek olmaz. Demokrasilerde kimin, kimi finanse ettiğinin bilinmemesi, çeşitli siyasi sorunlara yol açıp bazı soru işaretleri yaratabiliyor. Türkiye'nin bilgi ve mevzuat eksikliği bulunduğu herkesçe kabul edilen siyasetin finansmanını şeffaflaştıracak bazı yeni adımlar atması gerekiyor. Bu adımlar kayıt dışı ekonomik sistemi zayıflatacak bir etki de yaratacaktır. Kendisine siyasi bir gelecek planlayanlar, siyasetin finansmanının şeffaflaştırılmasıyla kayıt dışı ekonomiden uzak duracaktır.
Türkiye'nin önünde, bu seçimden en geç 1,5 yıl sonra belediye seçimleri var. Yeni bir siyasi iktidar oluştuğunda bu seçimler daha erkene bile alınabilir. Anlaşılan her halükarda Türkiye 2004 bahar aylarına kadar sürecek bir seçim ortamına girmiş vaziyette. Bu sebeple belediye seçimleri kaynaklı yeni ve güçlü bir 'seçim harcamaları dalgası' yaşanabilir ki bu masraflar düşünülenden büyük gerçekleşebilir. Az önce de yazmıştık, bu erken genel seçimde 'ölçülü' olması beklenen seçim harcamaları, konu yerel seçimlere gelince çığrından çıkabilir. Bu sebeple erken seçimden güçlü bir iktidarın çıkması, yerel seçimlerin genel ekonomik dengelere olumsuz etki yapmaması yönünden de hayli kritik önem taşıyor.
Türkiye demokrasi içinde kalkınmaya çabalarken; seçim ve siyasi partilerin finansmanını şeffaf hale getirmeyi, seçim harcamalarının genel ekonomik dengeleri bozmamasını velhasıl seçimleri herkesin ve herşeyin lehine kullanmayı öğrenmeli.
(Bu yazı, Ankara Ticaret Odası-ATO'nun aylık gazetesi 'Atohaber'in Ağustos-2002 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder