Cahit UYANIK
1970'li yıllardan bu yana peşimizi bırakmayan Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları, önemli bir müttefikimiz olan Fransa ile aramızı açtı. Oysa Fransa'nın Türk insanının gönlünde ayrı bir yeri vardır. Osmanlı İmparatorluğunda ilk Batılılaşma çabaları Fransa'dan esinlenilerek başlatılmıştı. Batılılaşmanın aynı zamanda 'demokrasi' demek olduğu anlaşıldığında, Türkiye'de serbestçe konuşup yazma imkanı bulamayan birçok aydın Paris'e kaçmıştı. Fransa'da hala 'Jöntürkler' bir efsane gibidir.
Tarih boyunca Fransa ile bazen dost olduk bazen düşman... Ama Fransa ile son 20 yıldır tam bir bahar havası yaşıyorduk. Türkiye'deki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında bu ülke ilk sıralara oturmuştu. Fransa, Avrupa Birliği (AB) içindeki 'Akdeniz Dayanışması' çerçevesinde Türkiye'nin tam üyeliği konusunda lehimize lobi yapıyordu. AB'de 1998'e kadar Türkiye'nin aleyhine çalışan Almanya'yı dengeleyen en önemli güç şüphesiz Fransa'ydı.
Peki ne oldu da Fransa bize böyle ters davranmaya başladı? Bunun elbette nedenleri var. Fransa AB içinde Türkiye'yi desteklediği için bunun semeresini görmek istiyor. Ama Türkiye 145 adet helikopter alımı için açtığı ihalede Fransız firmasını eledi. Ardından askeri istihbarat uydusu projesi konusunda anlaşmaya doğru gidilirken, Türkiye fikir değiştirdi. Bazı Amerikan uydu yapımcısı firmaların yürüttüğü lobilerin Türkiye'nin tercihini değiştirdiği konuşuluyor. Yani Türkiye, Ermeni Tasarısının Fransız Parlamentosunda kabulünden önce Fransız-Alcatel firması ile arasını soğutmaya başlamıştı. İşin içinde olanlar ihalenin iptale doğru gittiğini zaten söylüyordu.
Hükümetlerle sıkı ilişkiler içinde olduğu artık herkesin malumu olan silah ve savunma firmalarının Fransa'da da farklı bir tutum takınması beklenemez. Fransız hükümeti askeri istihbarat uydu ihalesinin iptal edileceği anlaşıldığı için, helikopter ihalesinden elenmesinden sonraki ikinci hayal kırıklığını dikkate alarak Ermeni Tasarısını parlamentodan geçirmiş olabilir. Türkiye ise karşı tepki olarak Ermeni Yasasını gerekçe yaparak uydu ihalesini iptal etti.
Bu iki olay gösteriyor ki Fransa, savunma alanında Türkiye'yle yakınlaşmak istiyor. Hala Türkiye'nin incelemelerini sürdürdüğü 10 savunma ihalesinde daha Fransız firmalarının teklifleri mevcut. Bu tablo az önceki analizimizi güçlendiriyor. Öte yandan Türkiye'nin AB ve AB'nin güçlü bir ülkesi ile savunma alanında yakınlaşması için Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliğinden (AGSK) dışlanmaması da gerekiyor. Eğer karşılıklı restleşmeler sürerse Türkiye; Amerikan, İsrail ve Rus savunma firmaları ile daha yakın diyaloglar kurabilir. Fransa bundan sonra atacağı adımlarda buna da dikkat dikkat etmeli.
Sözde Ermeni Soykırımı Yasasının kabul edilmesinin bir başka nedeni ise Fransa'da önümüzdeki aylarda yapılacak yerel seçimler... Bu ülkede yerel seçimler bir tür iktidarın referanduma tabi tutulması anlamına geliyor. Aslında bu eğilim tüm Batı ülkelerinde var. Fransa'da şu anda Sosyalistler iktidarda ve yerel seçimlerde aleyhlerine çıkacak bir sonucun, 2002 yılındaki genel seçimleri öne alacağından endişe ediyorlar. Bu nedenle ülkedeki Ermeniler gibi azınlık ancak blok halinde oy atan gruplara mavi boncuk dağıtıyorlar. Ermeni Tasarısının yasalaşmasında bunun da önemli bir rolü var.
Yaklaşık iki yıldır bekleyen tasarının bir anda ortaya çıkarılmasının geri planında Ermenistan da bulunuyor. Nüfusu 3,5 milyon olan Ermenistan, askeri ve ekonomik açıdan hiç bir şekilde Türkiye ile boy ölçüşemeyeceğini bildiği için, firsat kollayarak (Fransa'da olduğu gibi) konuyu sürekli olarak siyasi platformlara taşımaya çabalıyor.
Ancak Ermenistan bu meseleyi hem dünya gündeminde sıcak tutmak hem de Türkiye ekonomisi ile sıcak ilişkiler kurarak bizden yararlanmak gibi çelişkili hedeflere de sahip. Türkiye bu ülkeye bir 'hava ambargosu' uyguluyor. Bu ambargo Ermenistan'ı çok zorluyor. Başkent Erivan'a birkaç saat uzaklıktaki Türkiye'nin pazarlarında bol ve ucuz mallar var. Ermenistan bu pazarlardan mal temin etmek yerine dünyanın uzak köşelerinden gelecek yardımları bekliyor ve eski müttefiki Rusya'nin ağzının içine bakıyor. Türkiye aslında Ermenistan'a yardımcı olmak istiyor ancak karşılığında temelsiz iddialar ve toprak talebi gibi saçmalıklardan vazgeçme şartını koşuyor.
Türkiye'nin gelinen bu aşamada Ermeni Meselesi konusunda çok dikkatli, sakin ve akılcı bir politika izlemesi gerekiyor. Duygusal tepkiler ve boş sözler yerine ekonomiye, ticarete ve diplomasiye dayalı bir eylem planı belirlenip acilen yaşama geçirilmeli. 'Ermenistan ateş olsa cürmü kadar yer yakar' diyebilirsiniz. Ancak atalarımızın 'Sinek küçüktür ama mide bulandırır' sözünü de unutmayalım.
(Bu yazı, Ankara Ticaret Odası-ATO'nun aylık gazetesi 'Atohaber'in Şubat-2001 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder