Cahit UYANIK
Hükümet geçen haftayı hesap vererek geçirdi. Yaklaşık 5 aydır süren bir rehavet ve onun yarattığı finansal krizin özel sektöre yani reel ekonomiye yansıma korkusu altında yapılan toplantılardan çıkan sonuçlar ise pek iç açıcı değildi. Hem devlet hem de özel sektör açısından...
Bence ulaşılan tek olumlu sonuç özel sektör ile hükümet arasındaki diyalogun başlatılması ve sürdürülmesi konusunda karşılıklı anlaşmaya varılmasıydı. Çünkü hükümet 2000 yılı enflasyon hedeflerinin tutmayacağını anladığı günden itibaren bu konuda özel sektörü suçlamaya başlamıştı. Bu suçlama rüzgarının hükümetin uyuklamaya başlaması ile aynı döneme denk gelmesi acaba tesadüf müydü?
Anlayacağınız hemen herkesin büyük umutlar bağladığı ekonomik program, 4-5 aydır birbirine küs iki kesim tarafından yürütülmüyor adeta sürükleniyordu. İki kesim birbirine o kadar küsmüş ve yabancılaşmıştı ki IMF'nin gösterdiği çabalar bile barış sağlamaya yetmedi. Sonuçta mali kriz geldi çattı. Dışarıya kaçan 7 milyar doların yanı sıra Türkiye'ye yatırım yapmaya çabalayan bazı yabancı sermaye şirketleri de bundan vazgeçtiler. Böylece programın sahipsizliği ve karı-koca arasındaki kavgaları andıran devlet-özel sektör kavgası programın 2001 yılı hedeflerini tehlikeye soktu.
Hükümetin geçen hafta lütuf göstererek TOBB ve TÜSİAD'la yaptığı temaslarda ortaya çıkan 'diyalog' problemi için her iki kurum da kendisine göre çözüm önerileri ortaya koydu. TOBB, Enflasyonla Mücadele Koordinasyon Kurulu; TÜSİAD ise Milli Ekonomi Kurulu önerdi. Bu önerilerin uygulanabilirliği tartışılabilir ama yerinde öneriler olduğu herkesin kabulü.
Hükümet aslında diyalog problemini hissederek daha önceden Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) Yasasını çıkartacağına söz vermişti. Hatta buna ilişkin olarak IMF'ye ve Dünya Bankasına da resmi deklarasyonda bulunulmuştu. Verilen söze göre ESK Yasası en geç bu yılsonuna kadar çıkacaktı. Ama olmadı, olamadı. Bunun en önemli sebebi hükümetin her konuda diyalogtan kaçarak 'dediğim dedik' zihniyeti ile olayları sürüklemeye başlamasıdır. Hükümet bu konudaki saplantısından bir an önce kurtularak başta iş dünyası olmak üzere her toplumsal kesimle diyalog kapılarını açık tutmalı ve diyalogu yapılandırmalıdır.
Hükümetin kendisini toplumsal gerçek ve dileklerden uzak görmeye başlamasının en önemli göstergesi, kabinede bir revizyon ihtiyacının baş göstermesidir. Çünkü kabine içindeki bazı bakanlar ve ona bağlı bürokratlar, kendi aralarında kavgaya tutuştukları gibi, Başbakanı ve kendi liderlerinin sözünü de dinlemez olmuşlardır. Bu hükümetin geride kalan 1,5 yılda çok yüklü bir gündemi gerçekleştirmeye soyunduğu düşünülürse, bu hızlı yıpranma sürecini anlamak kolaydır. Ancak diyalogsuzluk konusunda olduğu gibi kabine revizyonu konusunda da ayak diretilmesi, ülkenin çıkarlarına zarar verir noktaya gelmiştir.
(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 18 Aralık 2000 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder