Cahit UYANIK
Türkiye'de yerel seçimler yaklaştıkça siyasi manevralar da giderek belirginleşiyor. Yerel seçimlerden hemen önce sonbaharda siyasi parti kurultayları veya kongrelerinde yaşanacaklar ise oldukça önem taşımaya başladı. Ekim ve Kasım aylarında AKP, CHP ve DSP'de seçimli kurultay ve kongreler yapılacak. AKP kongre açısından rahat. Ancak CHP ve DSP için aynı şeyi söylemek mümkün değil. CHP'de genel başkana yönelik bir muhalefetin varlığı bilinirken, DSP'de ise tartışmalar solda birlik ve yerel seçimlerde solun oylarını bölmemek üzerinde yoğunlaşabilir.
Bu arada seçim sandığına yönelik hazırlıklar da canlanmaya başladı. Sağ cenahta AKP'yi en fazla uğraştıracak olan parti Genç Parti (GP)... Ancak GP'nin yumuşak karnı İmar Bankası olacağa benziyor. Kayıtlarına bile doğru dürüst ulaşılamayan bir bankanın eski sahibi olmak, sanırım banka hortumculuğu ile ilgili kötü anılara sahip seçmeni iki kere düşünmeye itecektir. Vatandaş ÇEAŞ ve Kepez'le ilgili hukuk savaşında takım tutar gibi davranabilirdi. Ancak iş cebine ve tasarrufların gelince bu farklı oldu.
Bu sebeple, alt kat komşunun kayıtlarına bile aylarca ulaşamadığı birkaç milyarlık tasarruf mevduatı seçim sandığına koskoca bir mahalleden kaybedilen oylar şeklinde yansıyabilir. Ancak Uzan Ailesinin İmar Bankası ile ilgili olarak düzgün davranmaya başlaması, yüzde 10 barajını aşan bir GP'nin vatandaş nezdinde hala umut olduğunu gösterir. AKP'nin uğraşacağı diğer sağ partilerden DYP ve MHP diri görünüyor. Bünyelerindeki iç tartışmalar bunun bir işareti. ANAP'ta ise bir iç yarışma yok. Sağ partilerin bu dağınık tablosu, sol için altın bir fırsatı beraberinde getiriyor.
Bu fırsatın kullanılması yönündeki ilk gelişme, geçen hafta sonunda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanının DSP'den ayrılmasıydı. Priştina'nın bu hafta ortasında CHP'ye geçmesi bekleniyor. DSP'nin yerel seçimlerde varlık göstermesi ise büyük sürpriz olmalı. DSP aslında o kadar etkisiz hale geldi ki 1994 ve 1999 yerel seçimlerinde gördüğü 'sol oyları bölme misyonu'nu bile yapamayacak durumda... Ancak DSP seçmeninin büyük çoğunluğunun CHP'ye oy atmadığı da unutulmamalı. Zaten böylesine doğrusal bir ilişki olsaydı, CHP'nin milletvekili seçimlerinde yüzde 30'a yakın oy toplaması gerekirdi.
Bu noktada CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a büyük görev düşüyor. Gerek parti içi muhalefete mensup isimleri gerekse DSP'de bulunan ve sol harekete büyük emek vermiş isimleri değerlendiren bir politika izlemeli. Öyle ki CHP'ye oy atmamakta direnen bir DSP'liyi ikna edebilmeli. Ya da CHP'li olmasına rağmen Baykalcı olmayanların bile yüzünü güldürecek adaylar çıkarabilmeli. Bu yapılmazsa solun toplam oyları yüzde 15'lere gerileyip seçimlerde kullanılmayan oy oranı ise yüzde 25'lere çıkabilir.
(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 14 Temmuz 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder