18 Eylül 2025 Perşembe

GÜMRÜK BİRLİĞİNE RAMAK KALA... KOSGEB, KOBİ'LERİ AB İLE REKABETIN OLUMSUZ ETKİLERİNDEN KORUMA PLANI AÇIKLADI

Sanayi / KOBİ'ler

KOSGEB, 'KÜÇÜKLERİ KORUMA PLANI'NI AÇIKLADI 

KOSGEB, AB ile başlayacak Gümrük Birliğinden olumsuz etkilenmemeleri için KOBİ'ere ayrı bir koruma politikası geliştirilmesini önerdi.

Cahit UYANIK 

Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ile nihayet Gümrük Birliğine gidiyor. 1 Ocak 1996 Pazartesinden itibaren yıllar süren uğraş bitecek ve yeni bir mücadeleye yelken açılacak. Artık başlayıp başlamayacağını değil Gümrük Birliği uygulamasının gündelik yaşantımıza ve genel olarak ekonomimize etkilerini tartışacağız. 

Ancak Türkiye'de hemen herkesi endişeye sevk eden konuların başında Gümrük Birliğine gidildiğinde KOBİ'lerin hiç alışık olmadıkları dış rekabet şartlarında başarılı olup olamayacakları geliyor. Dile kolay, Türkiye'deki işletmelerin yüzde 95'ini KOBİ'ler oluşturuyor. Bu haliyle KOBİ'ler, önemli bir istihdam, sınai tüketim, ara malı ve yan sanayi üreticisi konumunda bulunuyor. Kimse Gümrük  Birliği sonrasında küçük sanayi sitelerinde kapısına kilit vurulmuş yüzlerce, binlerce işletme; sokakları işsizlerle dolu bir ülke görmek istemiyor. 

En yeni araştırma 

Peki Türkiye'deki KOBİ'lerin Gümrük Birliğine hazır olup olmadığını, hazır değillerse neler yapılması gerektiğini derleyen bir araştırma yok mu? Elbette onlarcası var. Ancak bunlar içinde en yenisi ve en uzman kuruluş tarafından hazırlananı muteber olmalı. Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığından (KOSGEB) Ayşe Ege, Şule Eğitim ve Ufuk Acar'ın araştırması bu sorulara AB ile en son imzalanan 6 Mart Belgesini esas alarak ışık tutmaya çalışıyor. 'AB ile Gümrük Birliği, Muhtemel Etkiler, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler' adını taşıyan araştırmadan çıkan ana mesaj şu: 'Hassas ürünlerin içinde bulunduğu sektörler ve imalat sanayisinin diğer kolları ciddi bir koruma altına alınmalıdır. Özellikle imalat sanayisinde, KOBİ'ler için ayrı bir koruma politikası geliştirilmelidir'.

15 Eylül 2025 Pazartesi

TÜRK-İŞ'İN EFSANE BAŞKANI (1982-1992) ŞEVKET YILMAZ'IN '2000'Lİ YILLARDA TÜRK SENDİKACILIĞI' HAYALİ TUTMADI

Şevket Yılmaz (1929 - 1999)

TÜRK-İŞ BAŞKANI ŞEVKET YILMAZ: HESABI KİTABI İYİ BİLİRİZ

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Şevket Yılmaz sendikaların ücret taleplerinin 'bazı çevrelerce' abartıldığını, işçilerin ihtiyaçları doğrultusunda davrandıklarını söylüyor. Yılmaz, 'zengini sevip fakiri sevmeyenler'in 2000'li yıllarda iktidarda olmayacakları umudunda...


Cahit UYANIK 

Özel sektör de kamu sektörü de işçi-işveren ilişkileri açısından hareketli günler yaşıyor. Birçok iş kolunda toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürerken bir yandan da Türkiye'deki sendikacılığın durumu tartışılıyor. Ancak yaklaşık 700 bin kişiyi temsil eden Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Başkanı Şevket Yılmaz'a göre Türkiye'de sendikacılıktan önce enflasyon sorunu üzerinde konuşulması gerekiyor. Sendikaların yüzde 500-600'e varan ücret artışı taleplerinin ille de kabul edilmek zorunda olmadığını söyleyen Yılmaz, 'Biz hesabı kitabı onlardan iyi biliriz' diyor. TÜRK-İŞ Başkanı Yılmaz, 2000'li yılların Türkiyesinde sendikacılığın Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarında yapılır duruma geleceğine inanıyor. Yılmaz ile masadaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerini ve sendikacılığın bugününü ve yarınını konuştuk:

Ekonomik Panorama: Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yüzde 600'lere yaklaşan sendika istekleri anlaşma safhasında neden yüzde 150-200'ler düzeyine geriliyor?

Yılmaz: Sendikalar talep müesseseleridir. Sendikalar, toplu iş sözleşmesi teklif tasarısını oluştururken üyelerinin isteklerini anketlerle belirler. Görüşmelerde öne sürülen isteklerde bu anketlerden çıkan sonuçlar esas alınır. Elbette bunun anlamı ille istenen zam oranının kabul edilmesi demek değildir. Pazarlığa açıktır. Üstelik ayda 300-400 bin lira alan bir işçinin maaşı 5 kat artsa 1,5 milyon lira olur. Enflasyonun aylık yüzde 6'larda seyrettiği bir dönemde bu maaş çok mudur?

Ama bazı çevreler bu istekleri ölçüsüz buluyor ve sizleri Batılı anlamda sendikacılık yapmamakla suçluyor?

Yılmaz: İkide bir Avrupa'dan söz ediyorlar. Avrupa'da enflasyon tek rakamlıdır. Avrupa'da işçiler yönetimde söz sahibidir. Bu eleştiriyi ülkenin kaderinde söz sahibi olan, izlediği ekonomik politikalarla insanımızı sefaletin kucağına atan, dün övgüler yağdırdığı ve bugün adını bile anmadığı ortadireği yerle bir eden insanlar söyleyince biraz garip oluyor. Türk sendikacıların pazarlık bilmediğini söyleyenler ülkede enflasyonun üç yılda tekli rakamlara indirileceğıni ilan edip, üçlü rakamlara çıkaranlardır. Bir ülkede enflasyon böylesine kontrolden çıkarsa, ihtiyaç duyulan gelir düzeyi de elbette yüksek olur. 

Masallar ülkesinde yaşayıp 6 milyar liraya avize aldıranların 260 bin lira net asgari ücretle bir ailenin nasıl geçinebileceğini anlamaları mümkün değildir. Biz hesabı onlardan iyi biliriz. Çünkü gelirimizi son derece titiz sarf etmek zorundayız. Özel uçak, konuşan araba, ikametgahın milyarlarca liraya tadilatı gibi sorunlarımız yoktur. Alacağımız ekmeğin fiyatı artınca bile dertleniriz. 

TÜRK-İŞ Araştırma Bürosunun geçen aya ilişkin verileri dört kişilik bir ailenin mutfak masrafının 720 bin liraya ulaştığını gösteriyor. Mutfak masrafı, toplam gelirin üçte biri olarak kabul edilirse ortalama işçi ücretlerinin 2 milyon lirayı aşması gerekir. 260 bin lira net asgari ücret alan işçiye yüzde 100 zam isteseniz ve alsanız 520 bin lira yapar. Bu rakam mutfak masrafını bile karşılamaz.

11 Eylül 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / BU BÜTÇE NASIL BİR BÜTÇE..?

Cahit UYANIK 

1994 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. Toplam 40 kişiden oluşan bu komisyonun üyeleri genellikle partilerin 'ağır top' olarak nitelenen milletvekillerinden oluşuyor. Gerek iktidar, gerekse muhalefet milletvekilleri 10 dakikayla sınırlı konuşmaları boyunca 200 trilyon liraya yakın açık vereceği resmen ilan edilen bütçeye ilginç yakıştırmalarda bulundu. İşte bunlardan birkaç seçme:

İsmet Attila (Maliye Bakanı): Gerçekçi bütçe. Nami Çağan (SHP-İstanbul): İyimser enflasyon bütçesi. M. Ali Yavuz (DYP- Konya): Acımasızca eleştirilen bütçe. Edip Safter Gaydalı (ANAP-Bitlis): Utanç belgesi bütçe. Selçuk Maruflu (ANAP-İstanbul): Yangın yeri bütçesi. Mustafa Ünaldı (RP-Konya) : Borç, faiz, maaş ödeme planı. Süleyman Hatinoğlu (ANAP-Artvin): İdare-i maslahat bütçesi. 

Gaydalı'nin Çağan'a önerisi...

Yine bütçeden devam edelim... Pazartesi günü Maliye Bakanı Attila'nın 'mülayim' açış konuşmasıyla başlayan görüşmeler izleyen saatlerde hareketlendi. Çünkü iktidar ortağı  SHP'nin İstanbul Milletvekili ve ekonomi profesörü Nami Çağan söz almış,  bütçeyi acımasızca eleştiriyordu. Çağan bütçenin yükünün memur, işçi, esnaf gibi dar gelirliler üzerinde olduğunu belirtiyor; dolar kuru ve enflasyon hedeflerini gerçekçi bulmadığını anlatıyordu. Tüm muhalefet milletvekilleri kulak kesilmiş Çağan'ı izliyordu. Çağan kendine tanınan süreyi doldurup sözünü bitirdikten sonra ANAP Bitlis Milletvekili Edip Safter Gaydalı'nın gür sesi duyuldu:

"Sayın Çağan yanlış yerde oturuyorsunuz. Sizin yeriniz muhalefet sıraları..!"

Ev kadını kredisinden yalnızca 22 kişi yararlanmış

1994 Bütçe Yasa Tasarısıyla ilgili son durum üç aşağı beş yukarı böyle... Peki 1993 Bütçesi etkin ve amacına uygun kullanılıyor mu? Pek sayılmaz. Teşvik rakamları bütçenin en çok göz atılan kalemlerinden birisidir. 1993 Bütçesinde kadın girişimcileri desteklemek, ev ekonomisini geliştirmek için 500 milyar liralık ödenek ayrılmıştı. Başına binbir türlü bela geldikten sonra nihayet Haziran ayında uygulamaya geçen bu programda gelinen son durum ise pek parlak görünmüyor. 

9 Eylül 2025 Salı

YURT DIŞI ÇIKIŞ HARCI EKİM AYINDA BİR KERE DAHA ZAMLANIP 1.250 TL OLABİLİR Mİ?

Cahit UYANIK 

Yurt dışı çıkış harcı...

Durup dururken 710 ₺'den 1.000 ₺'ye çıkarıldı. 

1 yıllık artış yüzde 100 oldu.

Daha geçen yıl 500 ₺ idi.

Şimdi şeytanın avukatlığını yapıp soruyorum:

1 ay sonra yani Ekim ayında

yurt dışı çıkış harcı yeniden değerleme oranı (YDO) kadar daha zamlanir mi dersiniz?

YDO yüzde 25 olsa söz gelimi

2026 başından itibaren harç 1.250 TL olur mu acaba?

Malum, yurt dışı çıkış harcina ilk yüklü zam yapılacağı zaman "1.500 ₺ olacakmiş" dedikodusu yayilmisti. Yani kulağımız alistirilmisti. 

Sonradan 710 ₺'de karar kilinmisti. 

Hatta o dönem harcın bundan sonra YDO kadar artacağı sözü verilmişti. Ama YDO belirleme ayı Ekim'e 1 ay kala bu zam yapıldı. Yani söz tutulmadı, tutulamadı...

Harca iki ay üst üste zam? Olur mu olur...

Burası Türkiye, olmaz denen herşey olur.

(Bu yazı 09 Eylül 2025 tarihinde LinkedIn sayfamda yayınlanmıştır.)

5 Eylül 2025 Cuma

TURİZMİN BAŞKENTİ ANTALYA'DA BİR GARİP 'SERBEST BÖLGE KAVGASI'...

Serbest Bölgeler /

"SAYIN ÇİLLER, İMZANIZA SAHİP ÇIKIN"

Devlet önce Antalya Serbest Bölgesinde yabancı turistler için perakende satış mağazaları açılmasına izin verdi. Şimdi ise Antalya esnafının 'Müşterilerimizi elimizden aldılar' şikayetiyle bu uygulamadan vazgeçmeyi düşünüyor.

Cahit UYANIK 

ANTALYA - Herşey 1992 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in Singapur ziyareti sonrasında başladı. Demirel, Singapur'daki serbest bölgeler ve ticari canlılıktan çok etkilenmişti. Türkiye'ye döner dönmez dönemin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller'i aradı. Çiller'den Singapur'daki gelişmelerin yakından etüt edilmesini istedi. Demirel'in amacı 1987 yılında açılan fakat bir türlü istenilen canlılığa kavuşamayan Antalya Serbest Bölgesini (ASBAŞ) 'yabancı turistler için perakende ticarete açık' bir yer haline getirmekti. Böylece Antalya 'küçük Singapur' olacaktı.

Eh ne de olsa Antalya ve yöresindeki tüm iller DYP'nin kalesi olarak biliniyordu. Devlet, serbest bölgelerde perakende ticarete izin verir vermez bir çok iş adamı buraya akın edebilirdi. Zaten dünyada turizme yönelik serbest bölgeler başarıyla çalışıyordu. Singapur'un yanı sıra Panama, Bahreyn, Manila gibi şehirler bu tip bir serbest bölgecilik işinden ihya olmuştu. Antalya'nın da bu şehirlerden geri kalır tarafı yoktu hani...

Tanıtım seferberliği başlıyor 

Yazışmalar çizişmeler yapıldı. Dönemin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Tevfik Altınok'un yanı sıra Gümrükler Genel Müdürü Ramazan Uludağ da olumlu görüş bildirdi. Yazışma trafiği yaklaşık 1 yıl sürmüştü ama 18 Haziran 1993'te ASBAŞ'ta 'yabancı turistlere perakende satış yapacak mağazaların kurulmasına' izin verilmişti. Antalya'da serbest bölgenin yeni bir anlayışla faaliyete geçmesinin ardından, şehrin ileri gelenleri çevre kentlere tanıtım gezileri düzenledi. Denizli, Isparta, Burdur, Muğla demediler, serbest bölgenin yeni halini ballandıra ballandıra anlattılar. 

Nitekim beklenen oldu ve yaklaşık 1,5-2 yıllık süreçte ASBAŞ'da 5 modern satış mağazası hizmete girdi. Yatırımın toplam büyüklüğü 50 milyon doları, istihdam edilen kişiler 1.500'ü geçti. Sun Turizm, Gold City, Kayalar Textil, Elite ve Paros adlı firmalar bölgede çalışmaya başladı. Ardından 6 girişimci daha serbest bölge için kuyruğa girdi. Yeni talipliler Net Turizm, Emper Turizm, Cimaş Turizm, Orkan Turizm, Tan Itriyat Pazarlama ile Güney Kuyumculuk oldu. Bölgede önümüzdeki 3 yılda 500 milyon dolarlık döviz girdisi ve 3.500 kişilik  istihdam planlanıyordu ki, ortalık karıştı. Başlangıçta avantaj gibi görünen DYP'ye yakın siyasi ortam, serbest bölgenin aleyhine döndü. Şöyle ki: 

2 Eylül 2025 Salı

HALK YANİ BİZLER; EKONOMİK BÜYÜMEYİ NE OLURSA HİSSEDERİZ?

Cahit UYANIK 

Bu yılın ikinci çeyreğine ilişkin ekonomik büyüme oranı yüzde 4,8 olarak açıklandı.

Hemen haber başlıklarına göz atıldı: "Halk, büyümeyi hissetmedi"...

Peki halk, büyümeyi ne olsaydı hissederdi?

Veya "Kendimi yüzde 4,8 daha iyi hissediyorum" demek olası mıdır?

Büyüme verisi enflasyondan arındırılmış reel rakamlara dayandıgından, bu büyümeyi  hissedebilmek için çalışma koşullarınızda da reel iyileşmeler olması gerekir. Nasıl mı?

İnsanlar -vergi vb. yükümlülüklerin artmaması ön koşulu altında- büyümeyi iki şekilde hisseder. Bunları sağlayamıyorsanız ne yapsanız boştur:

31 Ağustos 2025 Pazar

KULİS / CEM UZAN'DAN AHMET ÖZAL'A İMZA YETKİSİ

Cahit UYANIK 

Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın büyük oğlu Ahmet'in Magic Box'ın genç patronu Cem Uzan'la yakın arkadaş ve iş ortağı olduğu biliniyor. Uzan "Bana kardeşim kadar yakındır" dediği Ahmet Özal'a Star-1 Televizyonunun Türkiye'deki çalışmalarını sürdürmek üzere kurulan MBI Reklamcılık'ta yönetim kurulu üyeliği verdi. 

Uzan bununla da yetinmeyerek Ahmet Özal'ı bu şirkette en az kendisi kadar söz sahibi yaptı. Uzan Ahmet Özal'ı kendisiyle birlikte birinci derecede imza yetkisiyle donattı.

MBI Reklamcılık'ta A Grubu imza yetkileri Tunca Toskay, Yekta Okur ve Cüneyt Ülsever'e verilirken, B Grubu imza yetkileri de Mehmet Turan Akköprülü, Ali Rıza Tansuğ, Deniz Güven, Adem Gürses, Ekrem Çatay, Güray Peker, Ahmet Coşar, Sedat Üreten ve Yüksel Bayar arasında dağıtıldı.

(Bu kulis yazısı haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 11 Kasım 1990 tarihli, Yıl: 3, Sayı: 39'da ortak hazırlanan Kulis sayfasında imzasız olarak yayınlanmıştır.)

30 Ağustos 2025 Cumartesi

ANKARA NOTLARI / DİKKAT! GÜMRÜK BİRLİĞİNE 19 AY KALDI

Cahit UYANIK 

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki Gümrük Birliği süreci giderek yakınlaşıyor. Geçen yıl sonunda tartışılmaya başlanan 'Gümrük Birliği 1 Ocak 1995'te mi yoksa 31 Aralık 1995'te mi başlayacak?' sorusu ise gündemden düştü. Çünkü ne AB ne Türkiye 1995'in ilk günlerinde başlayacak Gümrük Birliğine sıcak bakıyor. Katma Protokol'de yer alan '...in 1995' tarihi Türkiye'de 'gelecek yıl sonunda' olarak yorumlanıyor. AB ise bunu resmen '1995'in başı değil daha sonraki ayları' şeklinde formüle ediyor.

Ancak Türkiye'de şu anda Gümrük Birliği, ekonomik gündemin en alt sıralarına düştü. Burada iki önemli etken var. İlki Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz... Yaşanan iflas, tasfiye ve toplu işten çıkarmalar birçok sanayi kuruluşunun rekabet gücünü zayıflattı. Bunların yeniden hayata döndürülmesi ve rekabet edebilecek hale getirilmesi bir hayli zaman alabilir. Üstelik Uluslararası Para Fonu (IMF) ile stand by sürecine girilmiş olmasının Gümrük Birliğini nasıl etkileyeceği de zihinleri meşgul eden önemli bir başka soru... 

İkinci önemli etken ise Yunanistan'ın AB Dönem Başkanlığı... AB'ye başkanlık ederken giriştiği uygulamalarla diğer üye ülkelerin de tepkisini çeken Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesiminin tam üyelik başvurusunu Komisyon'a havale etmek için elinden geleni yaptı. Ayrıca Kıbrıs Görüşmelerine bir AB gözlemcisi atanmasını da sağladı. Ancak Türkiye bu temsilciyi tanımıyor. Zaten Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Gümrük Müsteşarlığındaki tüm Gümrük Birliği hazırlık çalışmaları da 'Yunanistan'ın yapacağı aksiliklere göre' ayarlandı.

27 Ağustos 2025 Çarşamba

ANKARA NOTLARI / 500 AVUKATA İNSAN HAKLARI DERSİ

Cahit UYANIK 

Tam üyelik başvurusu yaptığımız Avrupa Birliğinin (AB) Türkiye'ye yönelttiği eleştirilerin başında insan hakları ihlalleri geliyor. AB, Türkiye ekonomisine göstermediği ilgi ve parasal desteği insan hakları için esirgemedi. AB Komisyonu bu çerçevede Türkiye'deki insan hakları projelerine kendi bütçesinden 500 bin ECU (560 bin dolar) ayırdı. Avrupa Parlamentosunun 'Avrupa Demokrasi Girişimi' konulu kararı gereği 'bağış' niteliğindeki bu para, hükümet dışı kuruluşlara tahsis edilecek.

Bu paranın 100 bin ECU'lük bölümü İnsan Hakları Derneği (İHD) üzerinden kullandırılacak. Bunun için Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Adana ve Samsun baroları ile Çağdaş Türk Hukukçuları Derneği tarafından belirlenecek 500 avukat için 'Bireysel Başvuru Hakkı' konusunda bir eğitim programı düzenlenecek. Burada amaç tek tek Türk vatandaşlarının bu önemli hakkı kullanmasına yardımcı olacak avukatları bilgilendirmek... İHD, bunun yanı sıra halka dağıtılmak üzere uluslararası insan hakları beyannamelerine ilişkin bir dizi başvuru kitabı da yayınlamayı planlıyor.

AB bağışının ikinci 100 bin ECU'lük bölümü ise İstanbul'da yeni kurulan 'Yerel Yönetim ve Demokrasi İçin Dünya Akademisi'nin... Akademi demokratikleşme ve insan haklarının geliştirilmesi konusunda yerel yöneticilerin rolünü artırmak amacıyla bir dizi yuvarlak masa programı düzenleyecek. Bu toplantılar Marmara ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğunlaşacak.

Yardımdan üçüncü 100 bin ECU'lük dilimi de İnsan Hakları Vakfı alacak. Bu kaynakla vakfın Ankara, İstanbul ve İzmir'deki 'İşkence Kurbanları Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri'ndeki çalışmalar desteklenecek. Ayrıca vakfın dokümantasyon merkezi genişletilerek, insan hakları ihlalleriyle ilgili hassas bilgiler derlenip yayımlanacak. 

26 Ağustos 2025 Salı

EKONOMİ FIKRALARI / KKM'NİN MALİYETİ VE 'TEK GÖZLÜ İKTİSATÇI ARANIYOR' FIKRASI...

Cahit UYANIK 

Günlerdir KKM'nin maliyeti tartışılıp duruyor. Her kafadan bir ses, her ağızdan ayrı bir yorum çıkıyor. 'KKM'nin devlete yükü 60-73 milyar dolar oldu' deniliyor. Ama bazı iktisatçılar devlete maliyetinin ötesinde KKM'nin olumsuz ekonomik  etkilerinin hala süregeldiğini ve bu yüzden ekonomiye maliyetinin hesaplanamayacağını anlatıyor. 

Tartışmalar neredeyse kaosa dönüşmek üzere... Bu ortamda benim de aklıma şu fıkra geldi: 


İşsiz ekonomist 'Tek gözlü iktisatçı aranıyor' ilanını görünce şaşırmış şaşırmasına ama yine de verilen adrese gidip başvuru yapmış. Tabii hemen görüşmeye alınmış. 

25 Ağustos 2025 Pazartesi

GÜMRÜK BİRLİĞİNE DOĞRU... BAZI EKONOMİK TEŞVİKLERİN ADI ARTIK 'DEVLET YARDIMI' VE 'DEVLET DESTEĞİ' OLDU

Avrupai teşviklerle nihayet tanıştık!

GÜMRÜK BİRLİĞİNE BİR ADIM DAHA...

'Çıktı çıkacak' derken nihayet Avrupai teşviklerle tanıştık. Türkiye, bazı yatırım ve ihracat teşviklerini AB ve GATT normları çerçevesinde yeniden düzenledi. Doğrudan parasal teşvikler sıkı kurallar ve performans kriterlerine bağlandı.

Cahit UYANIK 

Türkiye Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliğine 6 ay kala yatırım ve ihracat teşvik sistemini 'Avrupai' normlara yaklaştırdı. İki yıldır çalışmaları süren, aynı zamanda Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) açısından da Türkiye'nin uluslararası normlara uyumunu sağlayacak yeni teşvikler Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ancak yeni düzenlemede 'teşvik' sözcüğüne rastlamak mümkün değil. Türkiye uyum kapsamında artık 'teşvik' kavramını kullanmak yerine 'devlet yardımı' veya 'devlet desteği' diyerek yeni bir jargon oluşturdu. 

Yeni düzenlemenin ilk ayağındaki 'Yatırım Destekleri'; Ar-Ge yatırımlarını özendirme ile işletmelerin çevre koruma harcamalarına destek vermeyi içeriyor. 

İkinci ayaktaki 'İhracat Destekleri' ise hedef pazar ülkelerindeki tanıtım harcamalarını destekleme, yurt dışında açılan ofis ve mağazaların harcamalarına yardım edilmesi, yurt dışı fuarlara katılımı artırma ile 'uluslararası katılımlı yurt içi fuar' organize edilmesini özendirmeyi hedefliyor. İşte yeni 'Devlet Yardımları'nın tüm ayrıntıları:

Ar-Ge yardımları nasıl alınacak?

'Yatırım Destekleri' kapsamındaki Ar-Ge desteği ile araştırmaya, yeni ürün ile üretim yöntemi ve teknolojisi geliştirmeye yönelik projelerin 'uluslararası kurallara uygun olarak' desteklenmesi amaçlanıyor. Bu destek 'giderlerin belli bir kısmının karşılanması' ve 'sermaye tahsisi' şeklinde olacak. Desteğin kapsamına 'tüm sanayi şirketleri' ile 'yazılım geliştirmeye yönelik üretken hizmet alanında faaliyet gösteren kuruluşlar' giriyor. Tebliğ, hangi çalışmaların 'Ar-Ge projesi' sayılacağıni ise şöyle açıklıyor:

"Amacı, kapsamı, süresi, bütçesi, özel şartları, diğer kurum ve kuruluş, gerçek ve tüzel kişilerce sağlanacak ayni ve/veya nakdi destek miktarları, sonuçta doğacak ihtira haklarının ilgililer arasındaki paylaşımı esasları belirlenmiş; 

● yeni bir ürün üretilmesi, 

● ürün kalitesi veya standartının yükseltilmesi,

●maliyet düşürücü ve standart yükseltici mahiyette yeni tekniklerin uygulanması, 

● üretimle ilgili olarak yeni bir teknoloji geliştirilmesi veya yeni teknolojinin yurt koşullarına uyumu konusunda 

bilimsel esaslara uygun ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette hazırlanacak ve sonuçlarının faydalı araç, gereç, malzeme, ürün, yöntem, sistem ve üretim tekniklerine dönüştürülmesi veya mevcut teknoloji ile iyileştirmeye yönelik çalışma ve teknoloji uyarlamasını ifade eder."

Ar-Ge projesinin 9 aşaması

Bu kapsamda destekten yararlanacak Ar-Ge projesinin 9 ayrı aşamadan geçmiş olması gerekiyor: 1) Kavram geliştirme, 2) Teknolojik/teknik ve ekonomik yapılabilirlik etütü, 3) Geliştirilen kavramdan tasarıma geçiş sürecinde yer alan laboratuvar çalışmaları, 4) Tasarım ve çizim çalışmaları, 5) Prototip üretimi, 6) Pilot tesisin kurulması, 7) Deneme üretimi, 8) Patent ve lisans çalışmaları, 9) Satış sonrası sorun giderme hizmetleri. 

19 Ağustos 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / PETROL OFİSİ'NİN KADERİ DGM BAŞSAVCISI NUSRET DEMİRAL'IN ELİNDE

Cahit UYANIK 

Geçen haftanın Ankara'yı karıştıran en önemli iddialarından biri ANAP Bilecik Milletvekili Mehmet Seven'e aitti. Seven, özelleştirme kapsamında bulunan ve ihale hazırlıkları süren Petrol Ofisine ilişkin çarpıcı suçlamalarla bulunup DGM'ye başvurdu. Bu konudaki son kararı DGM Başsavcısı Nusret Demiral verecek. Demiral, Seven'in sunduğu belgeler ve kendi yapacağı araştırmalar doğrultusunda dava açacak veya takipsizlik kararı alabilecek. Petrol Ofisi dosyası, belki de Demiral'ın 'son büyük soruşturması' özelliğini taşıyacak. Çünkü Demiral sonbaharda yaş haddinden emekliye ayrılıyor. Demiral'ın tavizsiz tutumunu bu soruşturmada da sürdüreceği herkesin kabulü. 

Petrol Ofisi Genel Müdürü DYP Bitlis adayıydı

Şu anki Petrol Ofisi Genel Müdürü Mustafa Korel Aytaç eski bir Planlamacı. DPT'de Daire Başkanı iken istifa edip 1991 seçimlerinde DYP'den Bitlis adayı olmuştu. Ancak Bitlis'teki RP adayları daha çok oy alınca Aytaç milletvekili seçilemedi. Aytaç vekil olamadı ama seçimlerden birkaç ay sonra Petrol Ofisinin başına getirildi. Aytaç ilk iş olarak Ofis'in sürekli olarak gerileyen ve yüzde 40'lara inme sinyalleri veren pazar payını yükseltti. Milyarlarca liranın döndüğü akaryakıt bayi transferlerine, devlet imkanlarını zorlayarak 'kredi sistemi' ile karşılık verdi. Ofis'te bir Pazarlama Daire Başkanlığı oluşturdu. Bütün bunların yanı sıra Petrol Ofisinin nasıl özelleştirilmesi gerektiğine ilişkin raporlar hazırlayıp ilgili makamlara sundu. Sonuçta Ofis, özelleştirmenin en ilginç ve en göz alıcı şirketlerinden birisi niteliğinde...

Petrol Ofisi nasıl satılacak?

Peki Petrol Ofisini özelleştirme çalışmaları nasıl gidiyor? Özelleştirme İdaresinden aldığımız bilgilere göre yüzde 4 oranında hissesi Mayıs-1991'de halka arz edilen şirketin yüzde 93,3'ü kamunun kontrolünde... Petrol Ofisi,  Özelleştirme Yüksek Kurulunun satış stratejisini ilk belirlediği şirketlerden biri aynı zamanda... Buna göre ilk etapta şirket hisselerinin yüzde 20'sinin uluslararası kurumsal yatırımcılara satışı planlanıyor. Şimdilerde bu işleme ilişkin danışman firma seçimi yapılmaya çalışılıyor. İkinci aşamada ise yüzde 50'nin üzerindeki bir payın 'çekirdek yatırımcı'ya blok satışı hedefleniyor. Ancak bu satışın TÜPRAŞ'a ait rafinerilerin varlık bazında satışı ile eş zamanlı yapılması gerekiyor.

18 Ağustos 2025 Pazartesi

AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİNE 'ERTELEME KORKULARI' ALTINDA GİDİLMİŞTİ

EN KRİTİK 62 GÜN...

Gümrük Birliği/ 

AB-Türkiye Ortaklık Konseyi Gümrük Birliği için 62 kritik günün startını 30 Ekim 1995'te veriyor.

Cahit UYANIK 

Gümrük Birliğine 62 gün kala Ortaklık Konseyi 30 Ekim 1995-Pazartesi günü Brüksel'de toplanacak. Bu toplantı, yıllardır yapılagelenlerden çok farklı. Çünkü bu toplantı 1963 Ankara Anlaşmasından bu yana süren statünün adeta son durağı yani Gümrük Birliğine geçişte geriye kalan son iki adımdan ilki... 

O gün 450 milyon nüfuslu 15 Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin Dışişleri Bakanları kabarık dosyalarla masaya gelecek. Ancak bu 15 önemli adamın karşısına oturacak Türk Dışişleri Bakanının kim olacağı 'resmen' belli değil. Ankara'da Brüksel valizini toplayan iki kişi var: İlki mevcut bakan Coşkun Kırca. İkincisi de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın 'Seni Dışişleri Bakanı yapacağım' dediği kulislerde konuşulan Hikmet Çetin. Sürpriz isim olarak da geçen haftalarda Brüksel'de başarılı turlar atan Baykal'ın kendi ismi geçiyor.

Bürokratlar rahat...

Ankara'dan Brüksel'e giden bürokratlar ise rahat. Gümrük Birliği için öngörülen teknik hazırlıkların yüzde 85'i tamamlandı. Çünkü geçen hafta boyunca yapılan düşük dereceli bürokratların katıldığı Ortaklık Konseyi Komitesinde yüzde 85 oranı resmi olarak teyit edildi. Bunlar gösteriyor ki, teknik konu ve hazırlıkların siyasi düzeyde tartışılarak gözden geçirildiği Ortaklık Konseyinden olumsuz bir sonuç çıkmayacak. Zaten bu organın 'korkulan' 6 aylık Gümrük Birliği erteleme kararı alması da mümkün değil. 

Peki 'Yüzde 85 teknik hazırlık tamam da eksik kalan yüzde 15 neler?' diye sorarsanız... İşte liste:

● Gümrük Kanunu ile ilgili cezai ve parasal hükümleri içeren yasa tasarısı ki TBMM'ye sunuldu.

● Rekabet Kurulunun oluşturulması için adayların belirlenmesi ki adaylar Başbakanlık'a sunuldu.

● Sınai mülkiyet alanında çıkarılan KHK'nın yaptırım gücüne kavuşması için hazırlanan yasa tasarısı üzerindeki çalışmalar ki bu da bitmek üzere.

● 3257 Sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı ki TBMM'ye sunuldu.

● Dış ticarette dahili ve harici işleme rejimlerinin düzenlenmesi ki bu konuda mevzuat hazırlıkları sürüyor.

AB'nin bunlar içinde özellikle Rekabet Kurulunun hayatiyet kazanması üzerinde çok durması bekleniyor. Çünkü Gümrük Birliğine gidildiğinde rekabetin tam olarak korunması her iki taraf açısından büyük önem taşıyor. 

14 Ağustos 2025 Perşembe

TCMB'NİN ARA HEDEFİNİ SEVMEDİM; KONU ENFLASYON HEDEFİ İSE 'NE KADAR BASİT, O KADAR İYİ'...


Cahit UYANIK 

TCMB 'enflasyon ara hedefi' diye birşey getirdi. Başkan Karahan "2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan %24 değerini, 2025 yılı 'ara hedefimiz' olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon ara hedeflerimizi sırasıyla %16 ve %9 olarak belirledik" dedi. Dedi demesine de 
kafalar karıştı, deyim yerindeyse 'iki arada bir derede kaldık'... Peki TCMB aslında ne yaptı ve iyi mi yaptı?

TCMB aslında şunu yaptı:
3 ay önceki enflasyon raporunda tahmin aralığı 10 puandı (%19-29) hedefi %24'tü. Aslında bu aralık veya tahmin ufku 4-6 puan olmalıydı.
Bu aralık çok genişti ve eleştiriliyordu. Herkes bandın üstüne yani %29'a gözünü dikmişti.

Şimdi bu tahmin aralığını 10'dan 5'e daraltıp %25-29 yaptı. Ama TCMB hedef niteliğindeki orta nokta vermekten vazgeçti. Öte yandan ara hedef getirdim deyip %24 tahminini korudu. 'Şu anda ara hedefim tahmin ufku dışında, daha iyi bir enflasyonla mücadele performansı sağlayacağımı düşünüyorum çünkü... Aylar ilerledikçe işler kötü seyrederse, ara hedefim %25-29 aralığına gidebilir" demeye getirdi. Ancak herkes orta noktanın % 27 olması gerektiğini konuşuyor. Bir yanda %24, öbür yanda %27... Biz hangisini dikkate alacağız?

13 Ağustos 2025 Çarşamba

KULİS / ALİ COŞKUN'UN DİL DİREKTİFİ

Cahit UYANIK 

Yabancı dil bilip bilmeme konusu ülkenin en üst düzeydeki makamlarını meşgul ettikten sonra, şimdi sıra TOBB'a geldi. TOBB Başkanlığında son günlerini yaşadığı ileri sürülen Ali Coşkun, dil konusunda bir direktif verdi. Almancayı çok iyi konuştuğu bilinen Coşkun, artık uluslararası toplantılarda, dil bilenler dahil herkesin Türkçe konuşmasını istiyor. Coşkun'un bu direktifini şöyle gerekçelendirdiği kaydediliyor:

"Bütün uluslararası toplantılarda herkes kendi dilini konuşuyor. Biz de aynı yolu izlemeliyiz. Bundan sonra, dil bilin veya bilmeyin görüştüğünüz heyetlerle Türkçe konuşun."

Böylece geçen hafta çıkarılan "TOBB'un prestiji için yabancı dil bilen başkan seçin" sloganının Coşkun tarafından söylenmediği de ortaya çıkmış oldu.

(Bu kulis yazısı haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 27 Mayıs 1990 tarihli, Yıl: 3, Sayı: 15'te imzasız olarak yayınlanmıştır.)



12 Ağustos 2025 Salı

YDK DENETLEDİ, PANDORA'NIN KUTULARI AÇILDI; YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜKLER ORTALIĞA SAÇILDI

Mehmet Ali Ilıcak

4 KİT, 6 HİKAYE...

KİT / PANDORA'NIN KUTULARI

Özelleştirmeyle görücülerin önüne çıkarılan veya çıkarılacak 4 KİT'ten ilgiyle okuyacağınız 6 hikaye... Hepsi birbirinden matrak ve karanlık... Metin yazarı ise Yüksek Denetleme Kurulu (YDK)...

Cahit UYANIK 

Türkiye'de şu anda siyasi ve ekonomik tansiyon  had safhada... Ekonomik cephede istikrar paketi, siyasi cephede Refah Partisinin sağladığı seçim başarısı tartışma konusu. İstikrar paketinin en önemli unsurlarından birisi ise özelleştirme... KİT'lerin özelleştirilmesinin yaratacağı olumlu ve olumsuz etkiler konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Böylesi bir ortamda Başbakanlık'a bağlı olarak çalışan Yüksek Denetleme Kurulunun (YDK) raporları büyük önem taşıyor. Tüm kamu şirketleri ile sosyal güvenlik kuruluşlarındaki işlemlerin yıl sonu itibarıyla fotoğraflarını çeken bu raporlar, aynı zamanda kamu kaynaklarının nasıl çarçur edilebildiği ve bunu yapanlardan hesap sorulmadığının da ibret belgeleri...

YDK raporları, TBMM'nin denetim yetkisi çerçevesinde Başbakanlık tarafından hazırlanıyor. Daha sonra Meclis KİT Komisyonunda görüşülüp karara bağlanıyor. Ancak bu raporların TBMM'ye gelişleri 2 yıllık bir gecikmeyle mümkün oluyor. Buna göre 1993 yılı hesapları ve raporlarının 1995'ten önce gündeme gelmesi biraz zor görünüyor. YDK raporlarının teftiş kurulu raporlarından farkı, belirlenen usulsüzlüklerin düzeltilmesinin sadece 'temenni' ediliyor olması... Sorumluları adalete sevk etmek, KİT Komisyonunun yetkisinde... Şu anki KİT Komisyonu Başkanı Hamdi Üçpınarlar, Sayıştay'ın Meclis adına kamu kurumlarında denetimde bulunduğunu anımsatarak, YDK'nın da Başbakanlık'a bağlı olmaktan çıkarılıp doğrudan Meclis Başkanlığına ve kendilerine bağlanmasının kamu şirketlerindeki denetimlerin 'caydırıcılık' etkisini artıracağına inanıyor.

Biz ise bu haberde özelleştirme kapsamına alınmış ve Kamu Ortaklığı İdaresi (KOİ) portföyünde bulunan PTT, Sümer Holding, TURBAN ve THY'de yaşanan bazı suistimalleri YDK raporlarından çıkardığımız örnek olaylarla göz önüne sermeye çalışacağız. Ve eminiz siz de 'Özelleştirme kapsamındakiler böyle ise kim bilir diğer KİT'ler ne haldedir?' diye düşüneceksiniz!

ÖRNEK OLAY-1: PTT, Yaşar Topçu'ya 'koltuk' aldı

Türkiye'de her iktidar değişikliğiyle birlikte bakan ve müsteşar odalarına yeni koltuk takımları satın alınması, perde ve halılarının değiştirilmesi adettendir. İlk icraatlar nedense buralardan başlar. DYP-SHP Hükümetinin ilk Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu da bu kuralı bozmadı. Hemen bakanlığın bazı odaları yeniden tefriş edildi. Halılar, masalar, perdeler en son moda olanlarla değiştirildi. Müsteşar bey durur mu? O da kendi lojmanında benzer faaliyetlere girişti. Bütün bu harcamalar bir kasadan çıkacaktı elbette... Ama kimin kasası? Faturanın altındaki rakam 1992 fiyatlarıyla tamı tamına 201 milyon 334 bin 325 lirayı gösteriyordu. Ancak faturayı Ulaştırma Bakanlığı Saymanlığı değil PTT Saymanlığı ödedi. Eh PTT ne de olsa Ulaştırma Bakanlığina bağlı bir KİT... Şimdi YDK, TBMM KİT Komisyonuna sunduğu raporda PTT'nin bu parayı Ulaştırma Bakanlığından tahsil etmesini 'temenni' ediyor.