12 Ağustos 2025 Salı

YDK DENETLEDİ, PANDORA'NIN KUTULARI AÇILDI; YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜKLER ORTALIĞA SAÇILDI

Mehmet Ali Ilıcak

4 KİT, 6 HİKAYE...

KİT / PANDORA'NIN KUTULARI

Özelleştirmeyle görücülerin önüne çıkarılan veya çıkarılacak 4 KİT'ten ilgiyle okuyacağınız 6 hikaye... Hepsi birbirinden matrak ve karanlık... Metin yazarı ise Yüksek Denetleme Kurulu (YDK)...

Cahit UYANIK 

Türkiye'de şu anda siyasi ve ekonomik tansiyon  had safhada... Ekonomik cephede istikrar paketi, siyasi cephede Refah Partisinin sağladığı seçim başarısı tartışma konusu. İstikrar paketinin en önemli unsurlarından birisi ise özelleştirme... KİT'lerin özelleştirilmesinin yaratacağı olumlu ve olumsuz etkiler konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Böylesi bir ortamda Başbakanlık'a bağlı olarak çalışan Yüksek Denetleme Kurulunun (YDK) raporları büyük önem taşıyor. Tüm kamu şirketleri ile sosyal güvenlik kuruluşlarındaki işlemlerin yıl sonu itibarıyla fotoğraflarını çeken bu raporlar, aynı zamanda kamu kaynaklarının nasıl çarçur edilebildiği ve bunu yapanlardan hesap sorulmadığının da ibret belgeleri...

YDK raporları, TBMM'nin denetim yetkisi çerçevesinde Başbakanlık tarafından hazırlanıyor. Daha sonra Meclis KİT Komisyonunda görüşülüp karara bağlanıyor. Ancak bu raporların TBMM'ye gelişleri 2 yıllık bir gecikmeyle mümkün oluyor. Buna göre 1993 yılı hesapları ve raporlarının 1995'ten önce gündeme gelmesi biraz zor görünüyor. YDK raporlarının teftiş kurulu raporlarından farkı, belirlenen usulsüzlüklerin düzeltilmesinin sadece 'temenni' ediliyor olması... Sorumluları adalete sevk etmek, KİT Komisyonunun yetkisinde... Şu anki KİT Komisyonu Başkanı Hamdi Üçpınarlar, Sayıştay'ın Meclis adına kamu kurumlarında denetimde bulunduğunu anımsatarak, YDK'nın da Başbakanlık'a bağlı olmaktan çıkarılıp doğrudan Meclis Başkanlığına ve kendilerine bağlanmasının kamu şirketlerindeki denetimlerin 'caydırıcılık' etkisini artıracağına inanıyor.

Biz ise bu haberde özelleştirme kapsamına alınmış ve Kamu Ortaklığı İdaresi (KOİ) portföyünde bulunan PTT, Sümer Holding, TURBAN ve THY'de yaşanan bazı suistimalleri YDK raporlarından çıkardığımız örnek olaylarla göz önüne sermeye çalışacağız. Ve eminiz siz de 'Özelleştirme kapsamındakiler böyle ise kim bilir diğer KİT'ler ne haldedir?' diye düşüneceksiniz!

ÖRNEK OLAY-1: PTT, Yaşar Topçu'ya 'koltuk' aldı

Türkiye'de her iktidar değişikliğiyle birlikte bakan ve müsteşar odalarına yeni koltuk takımları satın alınması, perde ve halılarının değiştirilmesi adettendir. İlk icraatlar nedense buralardan başlar. DYP-SHP Hükümetinin ilk Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu da bu kuralı bozmadı. Hemen bakanlığın bazı odaları yeniden tefriş edildi. Halılar, masalar, perdeler en son moda olanlarla değiştirildi. Müsteşar bey durur mu? O da kendi lojmanında benzer faaliyetlere girişti. Bütün bu harcamalar bir kasadan çıkacaktı elbette... Ama kimin kasası? Faturanın altındaki rakam 1992 fiyatlarıyla tamı tamına 201 milyon 334 bin 325 lirayı gösteriyordu. Ancak faturayı Ulaştırma Bakanlığı Saymanlığı değil PTT Saymanlığı ödedi. Eh PTT ne de olsa Ulaştırma Bakanlığina bağlı bir KİT... Şimdi YDK, TBMM KİT Komisyonuna sunduğu raporda PTT'nin bu parayı Ulaştırma Bakanlığından tahsil etmesini 'temenni' ediyor.

ÖRNEK OLAY-2: Olmayan vakfa PTT yardımı

Son zamanlarda kamu kuruluşlarında personel yardımlaşma ve dayanışma vakıfları kurmak moda oldu. Bunlardan birisi de Ulaştırma Bakanlığında kurulmak istendi. Ancak vakfın hayatiyet kazanabilmek için bir mal varlığının olması gerekiyordu. Vakıf kurucuları, 'Devlet malı deniz' diye düşünüyordu. Telefonlar edildi, ziyaretler yapıldı, çaylar kahveler içildi. Ulaştırma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinın talebi üzerine PTT Yönetim Kurulu 29 Nisan 1992 tarihli kararıyla 'iade edilmek üzere' vakfa 250 milyon lira aktardı. Böylece bu para Ulaştırma Bakanlığı Personeli Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfının mal varlığı oldu. Olay YDK'nın gözünden kaçmadı. Araştırıldı ve böyle bir ödemenin yasal dayanağının bulunmadığı ortaya çıktı. Şu anda 250 milyon liranın nereden ve kimden geri alınacağı bilinmiyor. Hukuki muhatap aranıyor ama ortada yok. 

ÖRNEK OLAY-3: Sümerbank'ın kaybolan belgeleri 

Türkiye'de vergi adaleti olmadığı herkesin malumu... Ama şimdiki örnek 'Vur deyince öldürdün' deyimine cuk oturuyor.  Maliye Bakanlığı 1985 yılında vergi borçlarını ödemediği için Adana'daki Paktaş-1 ve Tarsus'taki Paktaş-2'yi 'teferruğ' eder. Yani Tapu'ya Maliye adına tescil ettirir. Bu iki fabrika da Halis Toprak'ındır. Maliye bu işlemin hemen ardından tekstil sektöründe çalışan Paktaş fabrikalarını Sümerbank'a kiralar. 

Ancak bunu içine sindiremeyen Paktaş'ın sahibi Toprak, teferruğ işleminin iptali için dava açarak kazanır ve tapu yeniden Paktaş'a döner. Ancak bu arada iflas masası, Paktaş'ın iflasına karar vermiştir. Önüne gelen, alacaklarını iflas masasına kaydettirmektedir. Bu kervana Paktaş'ı kira üzerinden bir süre işleten Sümerbank da katılır; Paktaş'tan 232 milyar liralık alacağının bulunduğunu belirtir. Ancak ne hikmetse bu önemli meblağ için iflas masasına bir belge ibraz edemez. İflas masası da bu alacak talebini reddeder. Şimdi YDK, Sümer Holding Teftiş Kurulunun devreye girmesini istiyor. Amaç 232 milyar liralık alacağın yasal belgesinin nerede olduğunu bulmak...

ÖRNEK OLAY-4: TURBAN'ın Ilıcaklar'a hediyesi

İstanbul'daki gece hayatının en seçkin mekanlarından birisi 'Alem Bar'... Bu eğlence mekanı bildiğiniz gibi Sait Halim Paşa Yalısında ve sahibi ise Mehmet Ali Ilıcak... Sait Halim Paşa Yalısı bahçesinin nasıl kiraya verildiği ise ilginç bir süreç izlemiş. Ilıcaklar 14 Mayıs 1992'de TURBAN yönetimine söz konusu yeri işletmek istediğine ilişkin bir dilekçe verir. Yönetim Kurulu hemen ertesi gün 'yıldırım hızı ile' toplanarak bu tip bir kiralamaya zemin oluşturacak kararı alır. 

Ilıcaklar, 20 gün sonra verdikleri yeni bir dilekçeyle 23 Haziranda bahçenin işletmeye açılabileceğini beyan eder. Belli ki dilekçe verilmeden hazırlıklar bitirilmiştir. Söz konusu şirket ile 3 yıllığına kira sözleşmesi imzalanır. Doğrusu kimsenin aklına bu konuda bir piyasa araştırması yapmak gelmemiştir. Burayı daha yüksek fiyattan kiralayabilecek başka girişimcilerin bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Yine bu durum YDK'nın gözünden kaçmaz. TURBAN yönetimi ve dolayısıyla Genel Müdür Ömer Bilgin'den böylesi kiralamalarda rekabetçi bir ortamın yaratılması 'temenni' edilir.

ÖRNEK OLAY-5: THY ile bedavaya uçanlar

Bürokratların hiç değişmeyen iki merakı ve lüksü vardır. Birincisi makam otosu sahibi olmak, ikincisi yolculuklarda hava yolunu kullanmak... Uçak yolculuğu denilince ise akla hemen THY geliyor tabii... Ama gelin görün ki THY'nin birçok kamu kurum ve kuruluşundan önemli miktarda bilet parası alacağı birikmiş durumda.., Üstelik bunlar arasında 1979'dan devreden alacaklar bile var! 1992 yılında ödenmemiş bilet paralarının toplam tutarı 10,1 milyar lira! Bu alacaklar içinde ilk sırayı 3,1 milyar lira ile Kuvvet Komutanlıkları alıyor. Daha sonraki sıralarda ise 1,9 milyar lira ile Dışişleri Bakanlığı, 890 milyon lira ile Turizm Bakanlığı, 615 milyon lira ile Kültür Bakanlığı, 518 milyon lira ile Emniyet Genel Müdürlüğü ve 3,1 milyar lira ile Diğer Bakanlıklar ve Resmi Kuruluşlar bulunuyor. ÝDK ise sorunun kalıcı çözümü için resmi dairelere bilet satışının 'peşin ödeme esaslarına göre' yapılmasını 'temenni' ediyor.

ÖRNEK OLAY-6: THY'deki müdürün cinliği

Şimdiki olayımız ise 'ballı börek' türünden... Ray Sigorta'da THY'nin yüzde 8,9 payı vardır. Bu pay satılır. Satıştan önce THY Sigorta Müdürü Ray Sigorta'da Yönetim Kurulu üyesidir. Satışa rağmen bu kişinin Yönetim Kurulu'ndaki görevine son verilmez. 1992'de görev süresi biter ama Genel Kurul'da THY Sigorta Müdürü yeniden Yönetim Kurulu üyeliğine getirilir. Oysa THY'nin bu kuruluşla herhangi bir ilişkisi kalmamıştır. 

Bizim açıkgöz Sigorta Müdürü 'Şaibe olur mu?' diye düşünmeden ve hiç bir piyasa araştırması yapmadan THY'nin iç sigorta dışında kalan kıymetlerinin hepsini Ray Sigorta'ya sigortalatır. YDK, milli hava yolu şirketimizin alacağı  sigorta hizmetlerinin düzenlenecek bir ihale yoluyla yaptırılmasını ve THY Sigorta Müdürünün de Ray Sigorta Yönetim Kurulu üyeliğinden acilen ayrılmasını 'temenni' eder.

(Bu haber haftalık Ekonomik Trend dergisinin 03-10 Nisan 1994 tarihli, Yıl:2, Sayı: 14'te yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder