Cahit UYANIK
Bu yılın ikinci çeyreğine ilişkin ekonomik büyüme oranı yüzde 4,8 olarak açıklandı.
Hemen haber başlıklarına göz atıldı: "Halk, büyümeyi hissetmedi"...
Peki halk, büyümeyi ne olsaydı hissederdi?
Veya "Kendimi yüzde 4,8 daha iyi hissediyorum" demek olası mıdır?
Büyüme verisi enflasyondan arındırılmış reel rakamlara dayandıgından, bu büyümeyi hissedebilmek için çalışma koşullarınızda da reel iyileşmeler olması gerekir. Nasıl mı?
İnsanlar -vergi vb. yükümlülüklerin artmaması ön koşulu altında- büyümeyi iki şekilde hisseder. Bunları sağlayamıyorsanız ne yapsanız boştur:
1) Ekonominin genelinde daha yüksek maaşlı veya çalışma koşulları daha iyi işlere geçişler hızlanır. Bunu kendinizden, arkadaşlarınızdan, komşunuzdan, akrabalarınızdan hissedersiniz, duyarsınız. Türkiye'de maalesef böyle bir ortam mevcut değil. Sigortalı bir işte asgari ücretle çalışmak, hele hele kamuda normal süreçlerle (torpilsiz) işe girmek giderek zorlaşıyor. Düşük maaşlı, düzensiz, kayıt dışı ve part-time işlerde çalışma ise yaygınlaşıyor. Bunu geniş anlamda işsizliğin yüzde 30'a yaklaşmasindan anlıyoruz.
2) Ekonomik büyümeden sizin kisisel gelirinize, minnet ve mücadele etmeden bir pay verilirse büyümeyi hissedersiniz. Asgari ücretin enflasyondan 4-5 puan yüksek belirlenmesi, toplu sözleşmelerde refah payı adı altında ekonomik büyüme kadar daha fazla zam verilmesi, düzenli çalıştığınız işinizde işverenin enflasyonun üstünde, ekonomik büyüme payını da ekleyip zam yapmasıyla 'Ekonomik büyümeden payımı alabildim' dersiniz. Türkiye'de maalesef bu refah payı ödeme anlayışı da mevcut değildir.
Bu ortamlar oluşmadığı taktirde biz daha bol bol 'Halkımız, büyümeyi hissetmedi' yollu haber başlıkları okumaya devam eder gideriz.
(Bu yazı 01 Eylül 2025 tarihinde LinkedIn sayfamda yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder