Serbest Bölgeler /
"SAYIN ÇİLLER, İMZANIZA SAHİP ÇIKIN"
Devlet önce Antalya Serbest Bölgesinde yabancı turistler için perakende satış mağazaları açılmasına izin verdi. Şimdi ise Antalya esnafının 'Müşterilerimizi elimizden aldılar' şikayetiyle bu uygulamadan vazgeçmeyi düşünüyor.
Cahit UYANIK
ANTALYA - Herşey 1992 yılında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in Singapur ziyareti sonrasında başladı. Demirel, Singapur'daki serbest bölgeler ve ticari canlılıktan çok etkilenmişti. Türkiye'ye döner dönmez dönemin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller'i aradı. Çiller'den Singapur'daki gelişmelerin yakından etüt edilmesini istedi. Demirel'in amacı 1987 yılında açılan fakat bir türlü istenilen canlılığa kavuşamayan Antalya Serbest Bölgesini (ASBAŞ) 'yabancı turistler için perakende ticarete açık' bir yer haline getirmekti. Böylece Antalya 'küçük Singapur' olacaktı.
Eh ne de olsa Antalya ve yöresindeki tüm iller DYP'nin kalesi olarak biliniyordu. Devlet, serbest bölgelerde perakende ticarete izin verir vermez bir çok iş adamı buraya akın edebilirdi. Zaten dünyada turizme yönelik serbest bölgeler başarıyla çalışıyordu. Singapur'un yanı sıra Panama, Bahreyn, Manila gibi şehirler bu tip bir serbest bölgecilik işinden ihya olmuştu. Antalya'nın da bu şehirlerden geri kalır tarafı yoktu hani...
Tanıtım seferberliği başlıyor
Yazışmalar çizişmeler yapıldı. Dönemin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Tevfik Altınok'un yanı sıra Gümrükler Genel Müdürü Ramazan Uludağ da olumlu görüş bildirdi. Yazışma trafiği yaklaşık 1 yıl sürmüştü ama 18 Haziran 1993'te ASBAŞ'ta 'yabancı turistlere perakende satış yapacak mağazaların kurulmasına' izin verilmişti. Antalya'da serbest bölgenin yeni bir anlayışla faaliyete geçmesinin ardından, şehrin ileri gelenleri çevre kentlere tanıtım gezileri düzenledi. Denizli, Isparta, Burdur, Muğla demediler, serbest bölgenin yeni halini ballandıra ballandıra anlattılar.
Nitekim beklenen oldu ve yaklaşık 1,5-2 yıllık süreçte ASBAŞ'da 5 modern satış mağazası hizmete girdi. Yatırımın toplam büyüklüğü 50 milyon doları, istihdam edilen kişiler 1.500'ü geçti. Sun Turizm, Gold City, Kayalar Textil, Elite ve Paros adlı firmalar bölgede çalışmaya başladı. Ardından 6 girişimci daha serbest bölge için kuyruğa girdi. Yeni talipliler Net Turizm, Emper Turizm, Cimaş Turizm, Orkan Turizm, Tan Itriyat Pazarlama ile Güney Kuyumculuk oldu. Bölgede önümüzdeki 3 yılda 500 milyon dolarlık döviz girdisi ve 3.500 kişilik istihdam planlanıyordu ki, ortalık karıştı. Başlangıçta avantaj gibi görünen DYP'ye yakın siyasi ortam, serbest bölgenin aleyhine döndü. Şöyle ki:
Avrupa'nın turizm kaymağını yiyen iki büyük yabancı tur operatörü Türkiye'ye fakir Avrupalılar'ı göndermeye başladı. Bu durum Türkiye'de zaman zaman patlak veren terör ve toplumsal olayların yanı sıra İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerin 'ufuktaki tehlikeli rakip Türkiye'yi görüp' aleyhte lobicilik yapmasıyla besleniyordu. Tur operatörleri eski müşterileri İspanya ve Yunanistan'a alışveriş alışkanlığı ve satın alma gücü yüksek turistleri, Türkiye'ye ise tatilde pek para harcamayan ve kumar alışkanlığı olan turistleri gönderiyordu. Antalya'daki serbest bölgenin perakende alışveriş kısmının açılması ile bu yıpratıcı süreç aynı zaman dilimine denk gelmişti. Sonunda Antalya'da genelindeki esnaf sinek avlamaya başladı. Turist boldu ama nedense alışveriş yapmıyorlardı.
Antalya'da kuyumcu enflasyonu...
Aslında yaşanan bu durumda iç dinamiklerin de rolü vardı. Son birkaç yılda Antalya yöresindeki kuyumcu sayısı 400-500'den 2.000-2.200'e çıkmıştı. Bir de nereden geldiği bilinmeyen kuyumcular 3-4 aylığına dükkan kiralayıp çalıştırıyor, daha sonra ortadan kayboluyordu. Yani turist pastası bölündukçe bölünmüştü. Esnaf bu olumsuzluklarla beraber, bir yandan da serbest bölgenin yeni halini izliyordu. 'Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür' misali önce kısık sesle serbest bölgeye yöneltilen eleştiriler, bir süre sonra feryada hatta gösteri yürüyüşüne bile dönüştü.
Esnaf serbest bölgenin yerli tur operatörleriyle anlaşıp turistleri doğrudan buradaki mağazalara yönlendirdiğini ve bunun ciddi şekilde haksız rekabet yarattığını ileri sürüyordu. Serbest bölgedeki mağazaların kurumlar veya gelir vergisi ödemeyip devleti zarara da uğrattığını söylüyorlardı. Bu şikayetlerde bayrağı ise Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Osman Berberoğlu çekiyordu. Ancak anlatılanlara göre Berberoğlu, serbest bölgenin kuruluşunda emeği geçen isimlerden... Serbest bölgecilere göre Berberoğlu, serbest bölgenin yeni hali için 1993'te komşu şehirlerdeki tanıtım turlarında aktif rol de oynamış. Aynı zamanda DYP'den 1991'de aday olup seçilemeyen Berberoğlu, -nedense- şimdi esnafın tarafına geçmiş. Serbest bölgecilere sorarsanız 'Bu iş siyaset kokuyor' ve Berberoğlu esnafın 'DYP'ye oy vermeyiz', 'Serbest bölgeye giren otobüsleri taşlarız' tehdidine boyun eğmiş.
Her ağacın kurdu...
Serbest bölgeye karşı gelişen direnişin ikinci önemli ismi Kuyumcular Odası Başkanı Mustafa Koca da "Her ağacın kurdu kendi özündenmiş" misali serbest bölgedeki büyük bir firmanın kurucu ortaklarından... Onun da esnafın baskısı sonucu serbest bölgenin karşısına geçtiği iddiası yaygın. Konuşulanlara göre bu lobinin üçüncü ayağını ise Kemer'in CHP'li Belediye Başkanı Mustafa Gül oluşturuyor. 1991'de aday olup seçilemeyen Gül, Kemer'de 50-60 dükkanın sahibi konumunda... İşlerin durgun gitmesi sebebiyle dükkanlarını kiraya veremeyen Gül'ün 'serbest bölgeyi gözüne kestirdiği' söylentisi kulaktan kulağa geziyor. Gördüğünüz gibi Antalya'da kimin ticaret kimin siyaset için bu işin peşine düştüğü bir hayli karışık.
Serbest bölgedeki girişimciler daha iki yıl önce kendilerine kapıları ardına kadar açan ve yatırım yapması için 'tahrik' eden devletin şimdi bundan vazgeçmesinden korkuyor. "Bu işin altında Tansu Çiller'in imzası var. Kendi beslediği çiçeği koparmalarına içi elvermez. Çiller, imzasına sahip çıkar" diyorlar. Devletin ciddi bir turizm politikası olmadığı, Türk turizm operatörlerinin yabancı tur operatörlerine karşı örgütlenmesini teşvik etmediği ve fakir turistlere mecbur kalındığı hem esnafın hem serbest bölgecilerin ortak kanaati...
Serbest bölgeciler Antalya'nın önümüzdeki yıllarda bırakın serbest bölgeyi 'serbest şehir' haline dönüşmesinin esnafın da işine geleceğini söylüyor. Esnafın kıskandığı serbest bölgede kendi arasında birleşip yatırım yapabileceğini, burasının yüzde 41'inin boş durduğunu söylemeden edemiyorlar. Serbest bölgeciler mağazalarının kapatılması durumunda bile esnafın şikayetlerinin bitmeyeceğini belirtiyor. Çünkü yöredeki tatil köylerinin bünyesinde kuyumcu, deri, hediyelik eşya, tekstil ürünleri satan mağazalar zaten mevcut. Üstelik tatil köylerine giren turistlere "Esnaftan alışveriş yapmayın, size kazık atarlar. Biz sattığımız malın kefiliyiz" türünden bildiriler de sık sık dağıtılıyormuş.
Serbest bölgenin düzenli tutulan kayıtlarına göre Antalya'ya son 3 yıl içinde hava yoluyla giren turist sayısı 2 milyon 900 bin kişi civarında. Bu rakama karavan ve otobüs yoluyla gelenler dahil değil. Bunlardan serbest bölgeyi ziyaret edenler ise 330 bin kişi yani yüzde 12'si ki müşterilerin üçte biri alışveriş yapmış. Turistlerin mağazalarda ortalama kalış süresi 75 dakika. Serbest bölgeciler 2-3 haftalığına tatile gelen turistin, geri kalan zamanında esnafla baş başa kaldığına dikkat çekiyor.
Serbest bölgede 3 yılda yapılan satış tutarı 82 milyon dolar. Devletin bölgeye giriş ve çıkış yapan mallardan kestiği binde 5'erlik paylardan geliri ise 50 milyar lira civarında. Serbest bölgeciler, Antalya Limanına yanaşan gemilerden alınan 16 bin dolarlık harcın azaltılması durumunda serbest bölgedeki ticaretin 3-4'e katlanacağını ifade ediyor ki bu yıllık 400 bin kişilik yeni ziyaretçi anlamına geliyor. Bu talep için Ulaştırma Bakanlığına başvurulmuş.
Serbest bölgecilere göre devlete vergi verilmesi aslında yapılan işin doğasına aykırı. Aksi takdirde fiyatlarını buna göre ayarlamak zorunda kalacaklar. Üstelik faaliyet başvurusunda 5 bin doları Serbest Bölgeleri Tesis ve Geliştirme Fonuna aktarmaları gerekiyor. Ayrıca bölgede yer kiralayanların kira bedelinin yüzde 90'nını aynı fona yatırmaları isteniyor. Bu ödemeler sebebiyle devlete katkı sağlamadıkları konusundaki suçlamaları reddediyorlar.
Çözüm için 3 seçenek var
Peki iyice siyasetin bulaştığı bu işe siyasiler ne diyor? Bu konuda Devlet Bakanı Aykon Doğan, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü, Antalyalı esnaf ve serbest bölgecilerin katıldığı bir toplantı da tertip edilmiş. Bakan Doğan, iki grubun arasını bulmak istediğini belirtirken, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü sorunun siyasileştiğini dile getirmiş. Artık çözüm Bakan Doğan ve Başbakan Çiller'in kafasında ve kalemlerinin ucunda...
Bu konuda 3 seçenek varmış gibi görünüyor: 1) Serbest bölgede perakendeciliğe son vermek, 2) Söz konusu mağazaları serbest bölge dışına çıkarmak, 3) Mevcut durumu korumak. Ancak son gelen haberler Bakan Doğan'ın bu seçeneklerin dışında bir formül üzerinde çalıştığı yönünde... Ama ne olursa olsun serbest bölgeciler kararlı. "Aleyhimize karar çıkarsa Dünya Ticaret Örgütüne kadar gideriz" diyorlar. Serbest bölgeciler mahkemelerin lehlerine karar vereceğine çok eminler. Çünkü ellerinde devlet tarafından verilmiş 20 yıllık faaliyet ruhsatı var. "Devlet müktesep hakkı çiğnemez. Çiğnese de mahkeme bize geri verir" şeklinde konuşuyorlar. Herkes için kolay gelsin diyoruz.
(Bu haber haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin 23 - 29 Temmuz 1995 tarihli, Yıl: 2, Sayı: 25'te yayınlanmıştır.)
NOT: Bu haberi yaptığımız için Antalya esnafının gadrine biz de uğramış ve yerel basında 'Serbest bölgeci gazeteciler!" diye hedef alınmıştık. 1995 yılının izleyen aylarında perakende satış mağazaları serbest bölge sınırları dışına çıkarıldı. Böylece haberin sonunda sayılan çözümlerden ikincisi benimsendi. 10 yıl sonra da bu mağazalar kapandı. Yani 'yorgan gitti kavga bitti'...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder