Ankara Notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ankara Notları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ağustos 2025 Çarşamba

ANKARA NOTLARI / REFAH'IN 'BİR KAHVE İÇİMLİK' PROPAGANDASI

Cahit UYANIK 

Yerel seçimler bitti ama tartışması hala sürüyor. Alınan sonuçlara göre Refah Partisi (RP) yerel seçimlerin 'en başarılısı' oldu. Peki bundan 7-8 yıl önce 'marjinal parti' konumundaki RP, nasıl oldu da bir 'kitle partisi' haline dönüştü? İstanbul ve Ankara gibi iki önemli metropolü nasıl kazandı? Geçen hafta boyunca bu konuda birbirinden farklı yorumlar okudunuz. Bunlar içinde belki en çok göz ardı edilen ayrıntı ise RP'nin değişen örgüt yapısıydı. RP  başarı kazanmak için güçlü bir örgüt kurmuştu ama yapısı ve çalışma yöntemleri diğer partilerin örgütlenme yapısından çok farklıydı. 

Bundan aylar önce meslektaşım Can Karakaş, Nokta dergisinde Refah'in bu yeni örgüt yapısını tüm ayrıntıları ile gözler önüne sermişti. Can'ın aktardığı bilgilere göre Refah'ın yeni örgüt modeli; daha fazla birebir ve yüzyüze ilişkiye dayanan, insanlarla doğrudan iletişim kurmanın yollarını arayan yapısı ile partinin geleneksel imajını değiştirmeyi hedefliyordu. 1960 ve 70'lerde sadece camiler ve Kuran kursları çevresinde çalışmalarını yoğunlaştıran RP, yeni örgüt modeliyle 1989'dan sonra adeta 'sokağa çıkmıştı'. 

Yenilenen örgüt yapısı 1991 seçimlerinde RP'ye 30'a yakın milletvekili kazandırdı. 1992-Kasım ayındaki ara yerel seçim ise geçen haftaki genel yerel seçimin bir provası gibiydi. İki yıl önceki ara yerel seçim RP'nin büyük başarısıyla sonuçlanmıştı. O zaman RP'liler "1994'te İstanbul'da yüzde 28 oy alacağız" dediklerinde pek inandırıcı görünmüyordu. Ama Recep Tayyip Erdoğan şimdilerde yüzde 27 sınırında dolaşıyor.

25 Temmuz 2025 Cuma

ANKARA NOTLARI / İSTANBUL FİNANS MERKEZİNİN YOL HARİTASINDA İLK ADIMLAR NELERDİ?

İSTANBUL'UN KADERİ ANKARA'DA BELİRLENİYOR 

Cahit UYANIK 

Tansu Çiller'in Başbakan seçilmesinin sonra İstanbul, kararlı adımlarla bir finans merkezi olma yolunda ilerliyor. Önce ABD'nin sermaye piyasası otoritesi SEC'e başvuru ve kabul; hemen ardından borsa işlemlerinde elektronik sisteme geçiş bu süreci oldukça hızlandırdı. Ankara'da devam eden çalışmalar ise İstanbul'un yeni konumunu daha da olgunlaştıracağa benziyor. 

Bu çerçevede Hazine ile Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) uzmanları bir finans merkezinde ne gibi kurumların bulunması gerektiğini araştırdı. Sonuç olarak İstanbul'da hisse senedi borsasının yanı sıra vadeli işlemler ile altın borsalarının da bulunmasının şart olduğu ortaya çıktı. 

Altın Borsası için artık 'sonuç aĺınma aşaması'na gelindiğinden çalışmalar  Vadeli İşlemler Piyasası kurulması yönüne kaydırıldı. Bu çerçevede 'futures options' piyasalarının hukuki alt yapısını kurmak için bir kanun hükmünde kararname yayınlama hazırlığı devam ediyor. Bu vadeli piyasada hangi mallara dayalı finansal ürünlerin işlem göreceği ise daha sonra tespit edilecek. 

Çalışma sırasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının (İMKB) Tokyo ve Londra borsaları arasındaki saat aralığında yabancı para akımlarını nasıl Türkiye'ye çekebileceği de araştırıldı. Sonuçta borsa seans saatlerinin mümkün olduğu kadar öne alınması ile bu amaca ulaşılabileceği ortaya çıktı.

HAZİNE'DE 'İHRACAT' TOPLANTISI...

İhracat, tehlikeli sinyaller vermeye devam ediyor. DYP-SHP Koalisyon Hükümetinin uygulamaya koyduğu çeşitli önlemler de 'derde deva' olmadı. Bunun üzerine Hazine, ihracatın bu kötü gidişine dur demek amacıyla kolları sıvadı. 

8 Temmuz 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / SPK'DA YENİDEN YAPILANMA GEREKİYOR

Cahit UYANIK 

Türk ekonomisinin yaşadığı krizin en çok etkilediği bölümlerden biri de sermaye piyasaları... Şu anda 10 aracı kurumun faaliyetleri geçici olarak durduruldu. Borsa endeksi 'doldur-boşalt' oyunlarıyla bir aşağı-bir yukarı salınıp duruyor. Haziran ortasında yoğun olarak hissedilmeye başlanacak olan 'üretim krizi' ise kapıda... Bu dalgalanma borsa şirketleri ve aracı kurumlarda yeni bir yaprak dökümüne yol açabilir.

Bu ortamda Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) en stratejik rollerden birisini üstlenmesi gerekiyor. Ama SPK'nın geçen ay patlayan aracı kurum krizinde gösterdiği performans tartışmalı. Gözetim altındaki bir aracı kurumun bile 'nasıl olup da tasfiye ve iflas aşamasına geldiği' cevaplanması gereken soruların başında yer alıyor. Kurul'un kriz öncesindeki haftalık olağan toplantılarında 'fiktif repoyla ilgili sadece bilgi edinmekle yetinmesi, uyarılar yapmaması ve ceza vermemesi' bugünkü başı boş ortamı hazırlayan unsurlardan...

Az önce sözünü ettiğimiz 'stratejik rol' ise giderek kendini iyice dayatıyor. Gelin görün ki SPK'nın bugünkü yönetim ve karar alma yapısıyla bu rolün hakkından gelmesi güç görünüyor. Herşeyden önce Kurul'un 'özerk' bir statüye sahip olmaması önündeki en büyük handikap... Kurul, siyasi karar alıcıların etkisine açık. Üstelik Kurul üyeliklerine atanma koşulları, Türkiye gibi dinamik bir ekonominin gereklerinden uzak.  Türkiye'nin para ve sermaye piyasaları açısından kendine örnek aldığı ABD'de ise tam tersi bir durum var. FED ve SEC bu piyasaların tek hakimi. ABD Başkanının karşı çıkmasına rağmen faiz oranlarıyla oynayabiliyor, borsayla ilgili en sert önlemleri alabiliyorlar.

3 Nisan 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / ORTADOĞU'YA 'BARIŞ' ELEKTRİĞİ

Cahit UYANIK 

Türkiye uzun yıllardır Ortadoğu barışının bölgedeki tüm ülkelerin faydasına olacağını savunuyor. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bu bölgeyi baştan başa geçecek ve Türkiye'deki su kaynaklarını bu ülkelere ulaştıracak bir boru hattı önermişti. 'Barış Suyu' olarak bilinen proje, uzun yıllar gündemde kalmasına rağmen Arap ülkeleri buna yanaşmak istememişti.

'Barış Suyu' bu durumdayken, Türkiye'nin Ortadoğu'daki güç ve etkinliğini iyice artıracak bir başka proje anlaşmayla sonuçlandı. Uzun yıllardır görüşmeleri devam eden Mısır, Irak, Ürdün, Suriye ve Türkiye'nin enterkonnekte elektrik sistemlerini birbirine bağlayacak anlaşma Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. ANAP iktidarları zamanından bu yana birçok Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının emeğinin geçtiği anlaşmayı Resmi Gazete'de görmek ise Veysel Atasoy'a nasip oldu.

Anlaşmanın adı 'Mısır, Irak, Ürdün, Suriye, Türkiye Arasında Elektriksel Enterkonneksiyon İçin Genel Alışveriş Anlaşması' olarak kondu. Bu anlaşma sayesinde Ortadoğu'nun iki önemli su kaynağı Nil ve Fırat, elektriksel açıdan birbirine bağlanmış olacak. Ayrıca bölgenin iki önemli ülkesi Türkiye ve Mısır, Ortadoğu barışında stratejik bir rol üstlenecek. Anlaşmanın teknik gerekçesiyse,  'Elektriksel güç sağlanmasında güvenilirliği artırmak, güç fazlasının mübadelesi ve acil durumlarda yardımlaşma' olarak açıklanıyor.

11 Mart 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / IMF'Lİ GÜNLER BAŞLIYOR

Cahit UYANIK 

Uluslararası Para Fonu (IMF) 1945-Aralık ayında kuruldu. Amaç parasal alanda işbirliğini geliştirmek, kambiyo kısıtlamalarını kaldırmak, döviz kurlarına istikrar kazandırmak ve çok yanlı bir ödeme dengesi sistemi kurmaktı. Türkiye yaklaşık 14 ay sonra Şubat-1947'de IMF'ye üye oldu. Mart-1947'de ise IMF üyeliğimiz 'resmen' işlerlik kazandı. Yani Türkiye IMF'nin en eski iştirakçilerinden... O günden bu yana Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşla ilişkileri süregeliyor.

IMF, üye ülkelerin belirli kurallara bağlanmış katkılarının yanı sıra 1962 yılından bu yana sağladığı dış borçlarla kendine kaynak yaratıyor. Borçlanmalar, zengin ülkelerin hazine ve merkez bankaları gibi resmi kuruluşlar ile özel piyasalardan yapılıyor. IMF, bu kaynakları zor durumdaki ekonomilerini düze çıkarmak isteyen ülkelere yönlendiriyor. Bu amaçla stand by anlaşması imzalanıyor.

Anlaşma beş ayrı dilim krediden oluşuyor. İlk dilimi koşulsuz serbest bırakılan kredinin, geri kalanı IMF'nin istediği şartlar yerine getirildikçe kullanılabiliyor. IMF'nin dış ödemeler dengesi ve ekonomik duruma ilişkin değerlendirmeleri uluslararası bankalar açısından büyük öneme sahip. Bu bankalar bir ülkeye kredi açarken, bir gözleri IMF raporlarında geziniyor. 

Bugünlerde yine herkesin dilinde IMF var. Türkiye'de IMF denilince herkesin aklına zam ve işsizlik geliyor. Çünkü 1970'li yılların özellikle ikinci yarısı, hemen hemen her gün IMF'nin konuşulup tartışıldığı zamanlardı. Niyet Mektubu, stand by anlaşması, yeşil ve kırmızı ışıklar günlük yaşamın parçası olmuştu. Ecevit ve Demirel IMF'nin en zora düşmüş müşterileri konumundaydı.

27 Şubat 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / İKİ EKSİ BİR ARTI ETMEZ

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Pazartesi gününden başlayarak herkes Türkiye Kalkınma Bankasını (TKB) konuşmaya başladı. 1992 yılı başında göreve gelen Özal Baysal, tasfiye edilen bankalarda yaklaşık 1 trilyon lira batırmakla suçlandı. Baysal suçlamalara verdiği cevapta Hazine'nin kendilerini uyarmadığını söyledi. Bir ara olay öyle büyüdü ki, devlet yönetiminde 'kayın birader' ve 'koca' çekişmesinin yaşandığı bile yazıldı çizildi. 

Oysa TKB 'İki eksi bir artı etmez' sözünün canlı örneği gibiydi. Kalkınma Bankası 1975'te kurulan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) ile 1962'de kurulan Turizm Bankası'nın birleşmesinden oluşmuştu. Her iki banka da kamu bankacılığının 'ıslah olmaz' temsilcilerindendi. 

Turizm Bankası sektörü desteklemek için kurulmuş ancak batık kredilerle ismini duyurmuştu. Bir türlü patlamak bilmeyen turizm sektörü için 'fitil' olması düşünülmüş ama ateş almamıştı. Fakat özellikle 1980'lerin ikinci yarısında hesapsız kitapsız dağıtılan turizm teşviklerinde Turizm Bankası baş roldeydi. Hibe teşvikler, hibe araziler, herşey turizm içindi. Banka turizmi patlatmıştı patlatmasına ama zararı devlete kalmıştı. 

DESİYAB ise CHP-MSP Koalisyon Hükümetinde Necmettin Erbakan'ın isteği ile bankacılık hizmeti vermeye başlamıştı. Amaç, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'ye kanalize ederek fabrikalar açmaktı. Hoca, anlı şanlı Almanya seferlerinde DESİYAB'ı işçilere lanse etti. DESİYAB, 'ağır sanayi hamlesi'nin motoru olacaktı. Motorun benzini de gurbetçi tasarrufları... Hoca, dediğini yaptı. Türkiye'nin dört bir yanında pıtırak gibi işçi şirketleri kuruldu. Bu arada DESİYAB'ın kadroları da MSP sempatizanları ile doldurulmuştu. 

29 Nisan 2023 Cumartesi

ANKARA NOTLARI / ÇİLLER'İN 'SANAYİ KUŞAKLARI'NDAN VAZGEÇİLİYOR

Cahit UYANIK

Yeni ihracat ve yatırım teşvikleri bugünlerde hükümetin gündeminde. Geçen yıl sonunda Hazine'nin Başbakan Tansu Çiller'e sunmak üzere hazırladığı teşvik kararnamesi, ekonomideki son gelişmelerle birlikte önemli değişikliklere uğradı. Herşeyden önce artık ekonominin patronu Aykon Doğan. İkinci olarak ise kamunun içine düştüğü finansman sıkıntısı iyice keskinleşti.

Bu ortamda yatırım teşvikleri içinde ilk budanan şey ise "sanayi kuşakları" projesi oldu. Bugüne kadar sadece ismi ve genel hatları basına yansıyan sanayi kuşakları projesi; teşviklere atfedilen üretim artışı ve işsizlikle mücadelenin dışında yeni nitelikler taşıyordu. Sanayi kuşakları sayesinde, Türkiye'nin şu anda yaşamakta olduğu iç göç ile terör sorunlarına, orta ve uzun vadede çözümler bulunması amaçlanıyordu. HDTM Teşvik Uygulama Genel Müdürü Kemal Gülseren'in başkanlığındaki bir teknik heyetin sürdürdüğü kuşak çalışması, Türkiye'de iki yeni cazibe merkezi oluşturmayı hedefliyordu.