Cahit UYANIK
Geçen hafta ortasında İmar Bankasında girişilen operasyon uzun zamandır bekleniyordu. Tıpkı geçen yaz Pamukbank konusunda olduğu gibi, güçlü ve girift ilişkilere sahip bir grubun bankasına ancak siyasetçilerin desteği ile el konulabildi. Bu iki operasyon da gösterdi ki Türkiye'de özerk kurullar ile siyasetçiler arasındaki ilişkiler her zaman sıcak tutulmalı.
Siyasetçiler özerk kurulları arpalık veya siyasi yandaşlarına istihdam kapısı gibi düşünmemeli. Aksine ülkeyi daha kolay ve sorunsuz yönetmek için özerk kurullar giderek rafine hale getirilmeli. Özerk kurulları bir şekilde ele geçiren bürokratlar da oligarşik yapılanma için elinden geleni yapmamalı, Aksine özerk kurullar devlete parlak beyinlerin giriş kapısı gibi değerlendirilmeli.
İmar Bankası olayı ile bir başka gerçek daha ortaya çıktı. Kemal Derviş zamanında IMF ile imzalanan ana niyet mektubunda bankaların konsolidasyonuna açıkça değinilmişti. AKP Hükümeti IMF ile ilişkilerini halen bu ana niyet mektubu üzerinden devam ettiriyor. O mektupta bir grubun iki veya daha fazla banka sahibi olması eleştirilerek, bunların bir an önce birleştirilmesi gereği dile getirilmişti. BDDK'nın bundan sonra 'tek gruba tek banka' politikası izleyeceği açıkça ifade edilmişti.