Cahit UYANIK
Türkiye, belki de son 20 yıldır yaşamadığı bir psikoloji ile tanıştı: Enflasyon düşüşü. Dile kolay enflasyonun baş verdiği 1978'lerde doğan çocuklar şimdi ya üniversitede öğrenci ya da askerliğini yapıyor. 'Fiyat istikrarı' denilen kavramdan bihaber yetişen bir nesle sahip olduk vesselam. Bu konu üzerine geçen hafta gazetelerde uzun uzadıya analizler ve değerlendirmeler çıktı. Meselenin bu yönüyle sizi meşgul etmeyeceğim. Esas değinmek istediğim nokta, ekonomi yönetiminde bu yılbaşından itibaren görülen denge ve uyum.
Türkiye'nin 1988'den bu yana enflasyonla mücadele konusunda karşılaştığı ancak bir türlü rakamlara döküp ölçemediği en önemli sorunlardan birisi ekonomi yönetiminin yarattığı maliyetlerdi. Bu tarihten beridir Türk ekonomisi iyi yönetilemiyordu. Ancak geçen yılın sonunda bu görünüm değişti denilebilir.
Anasol-D kurulduktan sonra ilk uyum bürokrasi içinde oluştu. Geçen yıl Ağustos ayında imzalanan Hazine-Merkez Bankası Protokolü bu konuda atılmış ilk adım oldu. Maliye Bakanlığı ve bürokrasinin diğer bölümleri de bu uyumlu tabloya ayak uydurdular. Ancak esas sorun siyasilerden kaynaklanıyordu.