11 Temmuz 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / IMF TARTIŞMALARINI RAFA KALDIRALIM

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin yakın ve uzak geleceğini doğrudan etkileyecek iki önemli tartışma aynı anda yaşanıyor. Bunlardan birincisi Türkiye'nin 2004 sonunda IMF ile yeni anlaşma yapıp yapmayacağı... Daha 5'inci Gözden Geçirmenin şartlarını yerine getirmemiş ve reel faizleri yüzde 25'lerden aşağıya çekememiş olan hükümetin bu konuyu açmasını 'idealizm' olarak nitelemekte fayda var. 

Türkiye'nin bu kadar yüksek reel faizlerle borç yükünü taşıyamayacağını artık cümle alem biliyor. Hazine Müsteşarlığının baz senaryosunda bile 2005 yılı için reel faiz yüzde 17-18 düzeyinde iken IMF'yi tartışmanın ne manası var? İş dünyasının en etkili sivil toplum örgütü TÜSİAD'a göre ise IMF anlaşması 2006'ya kadar uzatılmalı. TÜSİAD da bu konuda hatalı. Daha IMF ile anlaşmanın bitmesine 18 ay varken 2006 yılını telaffuz etmek acelecilik.

Bu ortamda 2004 yılı sonunda Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakeresi için masaya oturacağını hatırlatalım. Madem ki müzakereye oturmadan önce AB'ye yönelik hukuk ve hukuki düzenlemelerin uygulaması gibi kriterleri yerine getireceğiz; o zaman masada ne konuşacağız? Elbetteki ekonomi.

Türkiye gibi büyük bir ülkenin, yanında ağırlığını desteklemesi için IMF bastonunu taşıması, AB'de ne kadar hoş karşılanır? Veya böylesi bir görüntü neredeyse tamamı ekonomik bazda gelişecek olan tam üyelik müzakerelerinde Türkiye'yi güçlü mü yoksa güçsüz mü kılar? "Bakalım Türkler ne diyecek?" sorusunun yanına "Bakalım Türklerin söylediği doğru mu? IMF'ye bir danışalım" sorusunu eklemek, koyun pazarlığını andıran AB müzakerelerinde karşı tarafın elinigüçlendirmez mi? Bu sözlerimi garipseyenlere geçen sene sonunda Polonya ile yapılan pazarlıkları anımsatırım.

Türkiye bugün itibarıyla IMF programına ve yardımına muhtaç bir ülke. IMF'den aldığımız ve 30 milyar dolara ulaşan borçların ilk ciddi ödemesi de 2004 yılı içinde yapılacak. Ödemeler 4 yıl sürecek. Türkiye'nin 2004 yılı sonunda IMF'den vazgeçmesi için, en azından o yıla ilişkin sağlıklı öngörülerin yapılmaya başlanması gerekir. Bunun için de ilk hedef 2003 yılının Eylül ve Ekim aylardır. 

Bu sonbaharda enflasyonun, kamu finansmanının, cari açığın, reel faizlerin gidişatı iyice netleşecektir. Eğer 2003'ü öngörülen hedefler doğrultusunda kapatabilirsek, 2004'ü kotarmak daha kolay olacaktır. Anlayacağınız en az 2006 yılına kadar IMF ile anlaşmanın uzatılıp uzatılmayacağı, somut veriler ışığında ancak Kasım ayında tartışılabilir. Şu anki tartışmalar ise rüya görmekle karışık idealizm ve kozları karşı tarafın eline veren pür realizmin ilerisine geçemez. Bu tartışmaları 3-4  aylığına rafa kaldırmakta fayda var. 

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  2003 yılında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder