12 Temmuz 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MHP'NİN AB POLİTİKASI

Cahit UYANIK 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, genç kuşak siyasetçiler içinde en tutarlı isim gibi görünüyor. Bir kararı kolay vermiyor, verince de kolay vazgeçmiyor. Dikkat ederseniz "Seçimler 3 Kasımda yapılsın" dedi ve tüm siyasi tartışmalar bu tarih üzerinde döndü durdu.

Bahçeli'nin tek tavizi, Meclis'in seçim için 1 ay daha erken toplanmasını kabul etmekti. Burada da teknik ve hukuki gerekçeler önemli rol oynadı. Bahçeli'nin Kemal Derviş'in kabinede kalması yönünde gösterdiği 15-20 günlük sabır ise çoğu kişi tarafından devlet adamlığı dokusuna bağlandı. Bahçeli, Derviş'in eninde sonunda istifa edeceğini kestirmişti. 

Bahçeli'nin AB yasaları konusundaki tavrı da geçmişten bu yana söyledikleri ile tutarlı bir görünüm sergiliyor. Diğer partilerin özellikle büyük kitlelerde giderek desteği artan AKP'nin Haziran başındaki Çankaya Zirvesinden bu yana gösterdiği ikircikli tavırlar dikkate alındığında, Bahçeli'nin tutarlı davranışları insanın gözüne daha hoş görünüyor. İnsan takiyyeciliğe kurban edilecek AB politikaları yerine, sert bir müzakere pozisyonunu andıran Bahçeli'nin tavırlarını daha önemsiyor.

Ancak Bahçeli'nin bütün bu tutarlı tavırları, sonuç itibarıyla Türkiye'nin yararına değil. Özellikle orta ve uzun vadede AB ile giderek restleşmeci bir tutum takınmak, zaten pamuk ipliğine bağlanmış olan ekonomik dengeleri iyice berbat hale getirebilir. Bahçeli'nin AB içindeki tescilli Türk düşmanlarına göre değil, tescilli Türk dostlarına göre bir politika belirlemesi gerekir. Çünkü dostluk er geç her kötülüğü yener ve iyiliğin kapısını aralar. Daha 3 yıl önce Türkiye'nin arkası arkasına yaşadığı iki büyük deprem felaketinde tüm Avrupa ülkelerinin karalar bağladığını unutmamalıyız. O deprem "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" safsatasını da yerle bir etmişti.

Dış ticaretimizin, turizmimizin, emek ihracatımızın ağırlıkla AB üyesi veya AB'ye pek yakında girecek ülkelerle olduğunu dikkate almayan Bahçeli'nin, eğer partisini merkeze doğru çekme politikası devam edecekse, tutarlı tavırlarını toplumun genel iyiliği ile bağdaştırması gerekir.  Bugün dünyadaki 3 ekonomik blok içinde Türkiye'ye en yakını AB'dir. Üstelik AB çoğulcu yapısını ulusal hassasiyetlerle birleştirmeyi kabullenmiş ve 50 yılı aşkın süredir bunu uygulayagelmiş bir oluşum. 

Eğer Türkiye önümüzdeki 20 yılda ekonomik ve siyasi olarak çok daha ağır bedeller ödemek istemiyorsa, kendi yapısına en uygun bu birlik yapılanması içinde yer almalı. Türkiye'nin önüne 1984'ten bu yana bir piyon olarak sürülüp duran ve şu anki ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkta büyük rol oynayan bir uluslararası münafığı idam edip de kahraman mertebesini ona armağan etmek herhalde Türk milliyetçilerinin de işine gelmez.

Bahçeli, zamanında Türkiye gibi sert ve tavizsiz bir politika izleyen İngiltere'nin AB'nin dışında kalmakla ödediği faturaları, o ünlü parti okuluna bir araştırtırsa belki de düşünceleri değişebilir. Bahçeli'nin göz dolduran siyasi tutarlılığını, ülkenin çıkarlarıyla da bağdaştırmayı başarması zamanı geldi de geçiyor bile...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  29 Temmuz 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder