25 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SICAK PARACILARIN İFLASI

Cahit UYANIK 

'Sıcak' sözcüğü kulağa hoş gelir. Yemeklerin çoğu sıcak yenir, tatil denilince hep sıcak bölgeler akla düşer. Karın lapa lapa yağdığı bir gece yarısında, karlar üzerinde sıcak şarap içmek gibisi de pek yoktur. İnsan aşık olunca içinde sıcak sıcak birşeyler akıp durur. Ya sıcak para? 

İşte onu hiç sormayın. Bizim gibi fetihler çağında imparatorluk kurmuş ama üretim çağının başladığını anlamayıp yan gelip yatmış bir millet için sıcak paradan beter bela yoktur. Sıcak para 1970'lerden sonra ortaya çıktı. Varili birkaç dolara satılan petrolün fiyatı 30 doları geçince sıcak paranın atası doğdu: Petro-dolar. Daha sonra sıcak para çeşit çeşit kisvelere bürünerek bizim gibi üretim ve finans cahili milletleri uyutmaya başladı. Çok çeşitli finans cinlikleri, deli gibi para arayan azgelişmiş ülke yöneticilerinin emrine sunuldu. Yeter ki siz yönettiğiniz ekonomide sıcak paracılara yüksek kazanç fırsatlarının kapısını sonuna kadar açın.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SEZER NEDEN SEÇİLMELİ?

Cahit UYANIK 

Bugün Meclis'te cumhurbaşkanlığı için ikinci tur seçim var. Adaylardan birinin seçilmesi için 367 oy gerekli. Gönül ister ki 367 oy bulunsun ve ülke yeniden gerçek gündemi olan ekonomiye yönelsin. 5+5 tartışmaları da dikkate alındığında cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşık 5 aydır gündemi kilitledi. 

Geçenlerde elime yılbaşından bu yana Meclis'in çıkardığı yasalar listesi geçti. En ciddi çalışma, Ocak ayı sonundaki Telekom Yasası olmuş. Aciliyet taşımasına rağmen birçok konudaki yasa tasarıları bekliyor. TSKB Yasa Tasarısı ve 7 fonun tasfiyesini öngören yasa tasarıları hemen akla gelenler... Meclis, geçen yılın son 6 ayında gösterdiği performansın yüzde 1'ini bile gösterememiş. Bu da işaret ediyor ki başka ülkelerde birkaç gün içinde çözülen cumhurbaşkanlığı seçimi bizde siyasi sistemi kilitler hale dönüşüyor. 

Elbette bu gelişmelerin yaşanmasında çeşitli faktörlerin rolü var. Türkiye, 1980 yılından bu yana, neredeyse gizli bir başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Evren, Özal ve Demirel icranın başından cumhurbaşkanlığı makamına atlayan isimlerdi. Bu nedenle anayasadaki cumhurbaşkanlığı yetkileri hep geniş anlamda yorumlanageldi. Cumhurbaşkanı adayı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in bu çerçevede sarf ettiği sözler hayli manidardır. Sezer de yetkilerin veriliş ve kullanılışının parlamenter demokrasi ile bağdaşmadığını belirtmektedir.

24 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BAYKAL FOBİSİ VE İLGİNÇ İKTİDAR HESAPLARI

Cahit UYANIK 

Bugün Ankara'da ilginç bir siyasi randevu var. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, DYP Lideri Tansu Çiller'i ziyaret ederek "Lütfen kuracağım hükümete girin" diyecek. Birazcık olsun hafızamızı zorlarsak aynı Ecevit'in aynı Çiller'i iktidardan düşürmek için 1997 yılının ilk yarısında verdiği mücadeleyi anımsayacağız. Ecevit'in ya o zaman yaptığı yanlıştı, ya şimdiki... Ecevit'in bu garip siyasi manevralarının olumlu-olumsuz sonucunu zaman ve seçim sandığı gösterecek. 

Ecevit'in en sağlam siyasi müttefiki ANAP'ı ziyaret programının başına koyması ise bence sürpriz değildir. Ancak ikinci sıra için, kırıp döken ve müthiş bir siyasi hırsla yönetilen DYP'nin seçilmesini (Ecevit'in sevdiği bir deyimle) içime sindiremiyorum. Bunu inanın ki klasik Ecevit-Baykal çekişmesini dikkate alarak söylemiyorum. Serzenişim Ecevit'in de uzunca bir süre genel başkanlığını yürüttüğü CHP'nin hükmi şahsiyeti açısındandır. Nezaketi ile meşhur Ecevit'in bu davranışı, umarım bizim akıl edemediğimiz ince bir siyasi harekettir.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ZEMBEREĞİNDEN BOŞALMIŞ İCRAAT KUMKUMASI

Cahit UYANIK

Ankara'da tipik 'seçim sonrası' havası esiyor. İktidar partisinin ekonomi kadroları bol keseden atış talimine başladılar. Mermi üstüne mermi yakıyorlar. Onlara bakılırsa mali milat kalkacak, üst kurullar lağvolacak, ekonomi uçuşa geçecek, herşey güllük gülistanlık olacak. 

Manzaraya göre ekonomiyi siyasetin kötü etkilerinden korumak için oluşturulan tüm mekanizmalar elden geçirilecek. Yalnız unutulan birşey var: Bu mekanizmaların hepsi yeni. Henüz kimse iyi çalışıp çalışmadıklarını bilmiyor. Eskiye dönmek ise mümkün değil. 

Yine unutulan bir başka şey şu: Bu mekanizmaların hemen hemen hepsi Türkiye'ye dış kredi veren uluslararası kuruluşların tavsiyesi ile kuruldu. Üstelik; kapris olsun veya Türk siyasetçisine iyi bir ders verelim mantığı ile değil... Dikkatle baktığımızda dünyadaki modern ekonomik modellerde üst kurullara büyük ağırlık verilmeye başlandığını görüyoruz. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİNİN PATRONU KİM?

Cahit UYANIK 

Türkiye ekonomisinin patronu kim? Maalesef Carlo Cottarelli. Durup dururken bunu nereden çıkardım acaba? Elbette ki geçen hafta sonu Cottarelli ve Demiralp'in düzenlediği basın toplantısından...

Cottarelli, enflasyonun neden yüksek çıktığına ilişkin soruya öyle soğukkanlı yanıt verdi ki, herkesin bu konudaki gerçek yüzü ortaya çıktı. Cottarelli, petrol fiyatları ve tarım ürünleri fiyatlarının yüksekliğinin yanı sıra Merkez Bankası (MB) ve Maliye Bakanlığının enflasyonun gerçek müsebbibleri olduğunu anlattı. 

MB, Kasım ve Aralık'ta yüksek devalüasyonlar yapmış; Maliye Bakanlığı da KDV vb. dolaylı vergileri arttırarak piyasanın dengesini altüst etmişti. Yani enflasyonu bir anlamda kamu politikaları azdırmıştı. Cottarelli de bu politikalardan haberdardı ve onay vermişti. Ama Cottarelli bunu açıklayabilme cesaretini gösteriyordu.

23 Mayıs 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KIBRIS'TA EKONOMİK MÜZAKERELERE DİKKAT

Cahit UYANIK 

Kıbrıs'ta ilk aşama bitti. Bu hafta sonuna doğru iki kesim arasındaki pazarlıklar başlayacak ve yaklaşık 1 ay sürecek. Bu süreçte iki toplumun Annan Planı çerçevesinde bir arada nasıl yaşayacağının ayrıntıları ortaya konulacak. Bu amaçla oluşturulacak komitelerden birisinin de ekonomiyle ilgili görev yapacağı belirtiliyor. 

Kıbrıs'taki ortaya konulan çözümün zamana karşı dayanıklılığını belirleyecek en önemli unsurlardan birisi ekonomi. Çünkü ekonomik ilişkiler iki toplumun arasındaki çatışmaları törpüleyip gelecek nesillerin birbirine daha güvenle bakmasını sağlayabilir. Lefkoşa'da başlayacak görüşmelerde Avrupa Birliğinin (AB) teknik desteğinin alınması ise Rumlar'dan çok bizim lehimize. Çünkü Rum Kesimi,  -tam üyelik için verilen 1 Mayıs tarihinden de anlaşılacağı gibi- hemen hemen her yönüyle AB'ye hazır. Türk tarafı için bunu söylemek ne mümkün... 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / UNUTULANLAR

Cahit UYANIK 

Yazının başlığı iddialı bir Hollywood filminin ismi gibi oldu ama memleketin yaşadığı son duruma tıpatıp uydu. Kendisine AKP denilmesinden hiç hoşlanmayan, her fırsatta "Biz temiz ve yeniyiz. Bizim adımız AK Parti" diyen yeni iktidar, yoğun kar yağışı altında kışa giren açlık sınırındaki 1,2 milyon kişiyi unuttu. Sayıları 9 milyonu bulan yoksulluk sınırındakilerin esamesi bile okunmadı. Oysa AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın cafcaftan geçilmeyen basın toplantısı ile açıkladığı Acil Eylem Planında açlık sınırındakiler için de 3 ayda birşeyler yapılacağı yazılıydı. 

3 Kasım günü soğuk evinden çıkarak aç midesiyle sandık başına gidip mührü ampulün böğrüne basan -Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın deyimi ile- garip gureba takımı hala birşeyler bekliyor. Günler akıp geçiyor; 45, 46, 47 diye... Ama AK (Beyaz) Parti ne yapıyor? Parasını yurt dışına kaçıranlara af, standart vergi kaçırma yani ahlaksızlık sınırı haline gelen hayat standartını diriltme çabası ile boğuşuyor. AK (Beyaz) Parti rahatlatıyor, beyazlatıyor. Yani adının gereğini yerine getiriyor. Ama yanlış yerde, zamanda ve kişilere karşı...

22 Mayıs 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YENİ LİRA VE ESKİ SORUNLAR

Cahit UYANIK 

Ekonomiden sorumlu iki bakanımızdan biri olan Güneş Taner, geçen hafta ortasından bu yana fiskos halinde ortalığa yayılmaya çalışılan '1 yeni lira eşittir 1 dolar' formülünü Hong Kong yollarında açıklayıverdi. Bunu duyunca aklıma hemen Erbakan Hoca ve ortağı Tansu Hanım'ın meş'um iktidarlarının ilk aylarında yaptıkları benzer açıklamalar geldi. Ama o zaman birlik ve beraberlik ruhu içinde bu öneriye hep bir ağızdan 'hayır' diye bağırarak karşı çıkmıştık. Şimdi bakıyorum da cılız birkaç ses dışında aynı öneriye karşı duran kimse yok gibi...

Yeni lirayı siyasi kumpasların ötesinde değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuç oldukça vahim. Türkiye, 1994 Ekonomik Krizinden bu yana paradan üç sıfır atmak veya lirayı sağlam bir yabancı paraya endekslemek konusunda fikir jimnastiği yapıp duruyor. Ekonomik sorunların çözümü için uyku hapı kullanmaya benzeyen bu çözüm önerileri, her seferinde üretim sorunsalına gelip dayanıyor. Enflasyonla mücadelede acilen alınması gereken ilk önlemin toplam talebi kısmak olduğunu artık herkes kabul ediyor. Ama bu acı ilacın hemen ardından ekonominin rahatlaması ve enflasyonun kalıcı bir şekilde düşmesi için üretimi kamçılamak da zorunlu. İşte bu aşamada paradan üç sıfır atmak veya 'anahtar para' kullanımı gündeme gelebilir. 

21 Mayıs 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BONO PİYASASINA 'SOPA' ARAYIŞİ

Cahit UYANIK 

Merkez Bankası (MB), geçen hafta kısa vadeli faiz oranlarını 3 puan düşürdü. Bazı AKP'lilere göre bu faiz indirimi, son bir hafta içinde MB'nin üzerinde kurulan siyasi baskının sonucu idi. Öyle ki MB Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin görevden alınabileceğini dair haberler bile yaptırıldı. Oysa Serdengeçti'nin görev süresi 2006 yılının Mart ayında bitiyor. MB Yasası gereği de görevden alınması neredeyse imkansız. 

Ama olsun; bazı AKP'liler siyaset olsun da ne olursa olsun diyerek kafa karıştırmaya devam ediyorlar. Bu isimlerin kimler olduğunu ise meraklıları biliyor. Ben sadece şöyle şifreleyebilirim: Hükümet sorumluluğu taşımayan ama hükümetteki bir bakan gibi davranan bazı milletvekilleri.

Aslında konumuz AKP'liler değil, faizi düşürme arayışları. Geçtiğimiz haftalarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a birkaç koldan bu konuyla ilgili enteresan öneriler ulaştırıldı. Bunlardan belki de en dikkat çekici olanı İMKB bünyesindeki Tahvil ve Bono Piyasasına Merkez Bankası ve kamu bankalarının müdahale etmesi önerisiydi. 

20 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'KİM YAPACAK?' SEÇİMİ...

Cahit UYANIK 

Tüm Türkiye gözünü dikti 4 Kasım sabahını bekliyor. Futbol liglerindeki son birkaç hafta gibi fikstürün altı ve üstü kaynıyor. Sadece iktidara namzet iki güçlü partinin birbirine ne kadar yaklaşacağı veya fark yapacağı ile kimlerin baraj altında kalacağını tartışıyoruz. Kimsenin 4 Kasım'dan sonra ekonomik ve sosyal politikaların nasıl değişeceğini düşündüğü yok. Gerek AKP gerekse CHP tepki oyları ile yelkenlerini doldurdular. Baraj üstüne çıkması muhtemel sürpriz partiler de tepki oyları ile yol alıyorlar.

Ekonomi politikamız ise IMF'ye teslim. Zaten vatandaşın da istediği bu. Her anketten toplam yüzde 50'den fazla oyla çıkan AKP ve CHP, IMF politikalarından sapmayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. IMF'ye büyük bir tepki olsa bu oy oranlarını korumaları mümkün mü? Bakmayın siz seçim afişlerine yansıyan, IMF'yi suçlayan sloganlara...Vatandaş bu politik sistemin öz iradesiyle kendi kendisini sınırlamayacağını çok iyi biliyor. Kendisini krize sokanın IMF değil banka hortumcularına göz yuman siyasetçiler ile afyonlu şerbet kabilinden siyasi vaatlerle geleceğini karartan seçim kampanyaları olduğunu çok iyi değerlendiriyor. 

19 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EK VERGİDE DEVLET OPERASYONU

Cahit UYANIK 

Geçen Perşembe gecesi herkes tatlı uykusuna dalmış iken hükümet yaklaşık 3 haftadır planlanan ve Çarşamba akşam üzeri toplanan Liderler Zirvesinden nihai onayı çıkan vergi operasyonunu başlattı. Operasyon öncesinde Özel İşlem Vergisi (ÖİV) ve iç borç stokunun vergilendirilmesi tam bir 'devlet sırrı' olarak saklandı.

Konu hakkında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bilgi verilmiş olmalı ki, sabaha karşı saat 05.00'te yasalaşan düzenleme, hiç bekletilmeden Çankaya Köşküne çıkarıldı. Oradan saat 10.00 civarında jet hızıyla onay alınıp Resmi Gazete matbaasına yetiştirildi. Matbaa makineleri dönerken, Demirel'in ATO'daki törende "Yarın bu ülkeye 10 milyar dolar lazım" demesinin nedeni birkaç saat sonra iyice anlaşıldı. Saatler 12.00'yi gösterirken yani Meclis'teki görüşmelerin bitiminden 7 saat sonra vergi yasası, adı 'mükerrer' olan sarı saman kağıt üzerinde nefes alıp vermeye başlamıştı.

Demirel'e önceden bilgi verilmiş olmalı dedik, çünkü Cumhurbaşkanı önüne gelen yasaları son haliyle inceleyip en az birkaç gün sonra onaylamayı gelenek haline getirmiş durumda. Demirel gibi bir devlet adamının önceden bilgi sahibi olmasa bu kadar geniş kitleleri etkileyecek bir vergi düzenlemesini birkaç saat içinde onaylaması pek akla yatkın değil. Anlayacağınız bu vergi operasyonu, devletin en yüksek zirvelerinin icazeti ile yapılmış bir operasyon. Dışarıya bilgi sızmaması nedeniyle hükümet değil, bir devlet operasyonunu andırıyor. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KOMPRADOR MİLLİYETÇİLİK

Cahit UYANIK 

Türkiye'de son zamanlarda çok tehlikeli bir eğilim gelişiyor. Yabancı özellikle Batı kökenli kişi veya kurumların söyledikleri sözler ve değerlendirmelere 'altın' kıymeti atfedilirken, aynı şeyleri nüfus kağıdında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazanlar yaptığında 'paçavra' muamelesi görüyor. Türkiye'de mevcut ekonomik gelişmeleri gayet geniş bir sağduyu ile değerlendiren uzman veya kuruluşların yüzüne kimse bakmazken, filanca veya falanca yabancı bankanın yeniyetme uzmanının iki satırlık raporu göklere çıkarılıyor. 

Oysa bu raporların hemen hemen hepsi, birbirinden kopya edilerek yazılmış metinler olmaktan öteye geçmiyor. Rating firmaları, Dünya Bankası (DB) ve Uluslararası Para Fonunu (IMF) bu değerlendirmede bir tarafa koyuyorum. Çünkü onlar hiç olmazsa not yenileyecekleri veya bir kredi açacakları zaman Türkiye'ye gelip yerinde incelemeler yapıyorlar. 

Bu ortam bana Osmanlı İmparatorluğunun kendini Batılılaşma akımlarına körü körüne kaptırdığı 1800'lü yılların ikinci yarısını hatırlatıyor. Batılılaşmayı sadece oradan ithal edilen setreyi giymek, Fransızca öğrenip günlük konuşmalarda araya bol miktarda bu dilden deyimler sıkıştırmak sandığımız dönemden bahsediyorum. 

18 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYON FIRSATÇILIĞI

Cahit UYANIK 

Mesut Yılmaz hükümeti, 1998 yılı ekonomik hedeflerini açıkladı. Bu hedeflerin yıllardır tekrarlana tekrarlana temcit pilavına dönen benzerlerinden farkı, enflasyonla mücadeleyi dikkate alması... İlk olarak Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in imzaladığı protokolle ciddi adımlar atılmaya başlanan bu yolda, ikinci önemli durak ise 1998 Bütçesinde iç borçlanmaya sınır getirilmesi. 

Geçen yıl Refahyol'un bütçesi görüşülürken koalisyonun Refah kanadı da benzer bir yöntem denemek istemiş, ancak dönemin Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez'in yoğun çabası sonrasında başarılı olunamamıştı.

İç borçlanmaya sınır getirilmesi yönündeki bütçe düzenlemesi Yılmaz Hükümetinin diline doladığı 'enflasyon lobisi' ile ilk meydan muharebesi olacak gibi görünüyor. Devlet, yıllar önce enflasyon lobisine kaptırdığı mevzileri almak yönünde ilk ciddi irade beyanını gerçekleştirebilirse, yüzde 50 enflasyon konusunda da umutlu bir ilk adım atılmış olacak. Çünkü Türkiye'deki enflasyon lobisinin rantlandığı en önemli merkezin devlet olduğu artık herkesin malumu. İç borçlanmaya sınır getirilmesi, malumun ilan edilerek yeni bir düzen konusunda devletin kararlılığını göstermesi bakımından kritik önemde.

Bu noktada 'enflasyon lobisi' kavramına değinmekte fayda var. Türkiye'de sayıları yüzlerle ifade edilen ve tam açıklanamayan kavramlardan birisi de enflasyon lobisi... Belki de tanım kolaylığı sağladığı için seçilen bu kavram yerine 'enflasyon fırsatçılığı' demek daha isabetli bir yaklaşım olabilir. Çünkü enflasyonun etkilerini azaltmak için herkesin kendince bir fırsatı var. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ASKER, NEDEN BEDELLİYE RAZI OLDU?

Cahit UYANIK 

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) geçen hafta bedelli askerliğe izin vereceğini açıkladı. TSK, üzerindeki baskıya rağmen bedelli askerliğe sıcak bakmıyordu. Bunun elbette çeşitli sebepleri vardı. Herşeyden önce Doğu ve Güneydoğu'da alçak yoğunluklu savaş sürerken, bazı kimselerin parasını ödeyerek bu görevden amiyane tabirle 'sıyırması'; ordunun alt kademelerinde hiç hoş karşılanmıyordu. Bu huzursuzluk zaman zaman yüksek komutanlara kadar yansıtılıyordu. 

İkincisi, bedelli askerlik için tahsis edilen Burdur'daki eğitim tesislerinin kapasitesi yetersizdi. Yılda neredeyse 6 tertip kabul edilmesine rağmen geçmişte çıkarılan bedelli yasalarından yararlanan yükümlüler ancak yeni eritilebilmişti. Hatırlarsanız bedelli askerlikte yeni bir düzenleme düşünülmediği konusundaki en son açıklama, halen görev başında bulunan Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu tarafından daha birkaç ay önce yapılmıştı. 

Acaba ne oldu da TSK üzerine titrediği bu politikadan vazgeçti? Bunu iyi analiz edebilmek için önce bedellinin Türkiye'ye sağlayacağı karşılıksız ve sıfır maliyetli kaynağa bakmak gerekiyor. Bedelli uygulamasından her iki yükümlüden birinin yani 100 bin kişinin yararlandığı düşünülse bile, toplanacak kaynak 1,5 milyar Alman markını bulacak. 

17 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DENETİM YOKSULU TÜRKİYE

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 1980 sonrasında baştan savma yapılmaya başlanan işlerin belki de en önemlisi denetim. Devletin hantallaşarak güncel gelişmelerin gerisine düştüğü, siyasi iktidarların 8-9 ay işbaşında kalabildiği bir ülkede denetim eksikliği yaşanmasını normal mi karşılamak gerekir? Evet, çünkü ortada denetimin etkinliğini artıracak kaynak yoksa, ürkütülmek istenmeyen siyasi kitlelerin denetime karşı dirençleri gittikçe artacaktır. 

Bence denetim eksikliğinin hissedildiği en önemli iki alan iş yaşamı ve trafik. Kim Türkiye'de iş yaşamının vergi, iş güvenliği, üretim standartları, sağlık vb. koşullara uygunluk açısından yeterince denetlendiğini söylerse hata eder. Kim Türkiye'de trafik kazalarının denetim dışı nedenlerden kaynaklandığı konusunda nutuk atmaya başlarsa boşboğazlık ediyordur.

İşte dürüstlüğüyle maruf Maliye Bakanımız Zekeriya Temizel'i geçen hafta bir tv programında, yapılan vergi denetimlerinin yeterli olduğu düşüncesini savunurken gördüğümde doğrusu çok üzüldüm. Temizel, kendini yetiştiren kuruma duyduğu saygı yüzünden olmalı; vergi denetimindeki eksiklikleri açıkça itiraf edemedi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DOLCE VITA'NIN SONU

Cahit UYANIK 

Geçen Cuma günü birkaç dakika ara ile yaşanan olaylar gösterdi ki Türkiye'de hala modern bir özel sektör yok veya modern işletmecilik ilkelerine bağlı yönetilen özel işletme sayısı çok az. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun Başbakan Bülent Ecevit'in koltuğuna oturup Reel Sektöre Destek Paketini açıkladığı dakikalarda, gazete bürolarına BDDK'nın Toprakbank'a el koyduğuna ilişkin ayrıntılı açıklaması fakslanıyordu.

El koymaya gösterilen gerekçeler ise geçmişte yaşanan benzeri olayların çoğunda olduğu gibi yenilir yutulur cinsten değildi. Bu örnekler ışığında belki giriş cümlesini biraz açarsak şöyle bir değerlendirmede bulunabiliriz: Türkiye'deki birçok özel sektör firması aslında piyasaya değil devlete dönük çalışıyor. Devlet bol keseden kredi dağıtıp, bunu yapmak için de borçlanırken, bazı özel firmalar mutluydu. Şimdi bu düzen bozulunca 'dolce vita' sona erdi. 

Artık yazmakta sakınca kalmadı: Toprakbank'ın geçen Temmuz ayında el konulan bankalarla aynı grup içinde olduğu kulislerde konuşulmuştu. Ancak Toprak Grubunun milli güvenlikle ilgili bazı yatırımlara girmiş olması nedeniyle bu kararın ertelendiği kulaktan kulağa fısıldanmıştı. Toprak, Özal döneminden bu yana devlete yakın duran ve onun sayesinde güç kazanmış bir gruptu. Toprak, devletten aldığı güçle kendisini bir ara 'tekel kırıcısı' bile ilan etmişti.