3 Mayıs 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EMD ETİK İLKELERİ VE MEDYA

Cahit UYANIK 

Son günlerde gazetecilik mesleği örgütsel bir hareketlilik gösteriyor. Gün geçmiyor ki bu mesleğin sorunlarına ilişkin yeni bir toplantı veya girişim ortaya çıkmasın... Türkiye Gazeteler Cemiyetinin mesleğin sorunlarının çözümüne dört elle sarılmaya başlaması, Gazeteciler Meclisinin oluşturularak sadece gazetecilik bağlamındaki sorunlara ilişkin politika geliştireceğini açıklaması, Ragıp Duran'ın cezaevine konulması öncesi gösterilen ortak tepki bunun en önemli göstergesiydi.

Ekonomi gazeteciliği artık Türk basınının geneli içinde önemli bir ağırlığa sahip. Bu dal tıpkı Türkiye ekonomisi gibi çok dinamik. Her gün yeni bir gelişme yaşanan ekonomiyi izleyen gazetecilerin, kendilerini bazı kurallar çerçevesinde özdenetime tabi tutmaları çok zor bir olgu. Ancak zor da olsa özdenetimin mutlaka yapılması gerekiyor. 

Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaklardır; bir süre önce Ekonomi Muhabirleri Derneğinin (EMD) belirlediği 10 Etik İlke'den bahsetmiştim.  EMD şimdi bu etik ilkeleri kamuoyuyla paylaşarak, olgunlaştırıp geliştirmek istiyor. EMD bu amaçla önümüzdeki Çarşamba günü Ankara'da önemli bir panel düzenledi: EMD Etik İlkeleri Işığında Medya ve Etik. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MALİYE BAKANININ KABUS AYLARI

Cahit UYANIK 

Türkiye'de siyaset peşrevleri uzadıkça ekonominin acil sorunları da iyice içinden çıkılmaz hale dönüşüyor. Siyaset peşrevlerinin etkilediği en önemli ekonomik olgu, bütçe... Ecevit bütçe için 'ivedinin ivedisi' diyor. Geçici bütçenin süresi Haziran ayı sonunda bitiyor. Geçici bütçenin ilk 5 ayki olumsuz performansı ortada. Ama buna rağmen bir süre daha geçici bütçelere boyun eğmek zorunda kalınacak gibi görünüyor. 

Çünkü geçici bütçeden normal bütçeye geçebilmek için, bütçe tasarısının en son geçen Cuma günü Meclis'e sunulması gerekiyordu. Ama tüm yapılan hesaplamalar gösteriyor ki Meclis iç tüzük cambazlıķları bile bütçenin 40 günden önce yasalaşmasına yetmeyecek. Bütçe, normal prosedürler uyulduğunda tamı tamına 75 günde Meclis'ten geçirilebiliyor. Yani bu süreden neredeyse yarı yarıya bir tasarruf sağlansa bile süre ancak 40 güne indirilebiliyor. En iyimser tahminler, hükümetin önümüzdeki hafta sonundan itibaren oluşamayacağını gösteriyor. Bu durum Türkiye'nin Temmuz ve büyük ihtimalle Ağustos ayını da geçici bütçelerle idrak edeceğinin işareti.

2 Mayıs 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EMD'NİN ETİK İLKELERİ

Cahit UYANIK 

Türk basınında 1980 sonrasında en hızlı gelişen alt disiplin ekonomi gazeteciliği. Ekonomi gazetecilerinin bir meslek örgütü var: Ekonomi Muhabirleri Derneği  (EMD). 1987 yılında ekonomi yayıncılığına gönül vermiş bir grup Ankaralı gazetecinin kurduğu bu dernek, şimdiye kadar saygınlık ve bağımsızlığından en ufak bir ödün bile vermedi. 

İstanbul Şubesi de dahil edildiğinde kayıtlı üye sayısı 400'e ulaşan EMD, zamanlamasını çok iyi ayarladığı çıkışlarıyla Türk basınında güçlü bir yer edindi. EMD geçen yıl Mayıs ayında yaptığı Olağanüstü Genel Kurul'da bir Etik Komisyonu kurulmasını kararlaştırarak güçlü çıkışlarına bir yenisini daha ekledi. Bu komisyon, ekonomi gazeteciliğinin çeşitli nedenlerle tehlikeli bir mecraya doğru yöneldiği bir ortamda kuruldu. 

EMD'ye ulaşan resmi ve gayriresmi şikayetler, eleştiriler ve tavsiyelere göre; bazı ekonomi gazetecileri bilerek veya bilmeyerek meslek onurunu zedeleyeci davranışların içinde bulunabiliyorlardı. Gazetecilerin bu davranışlarına çanak tutan çeşitli menfaat grupları elbette olacaktı. Bunlarla da mücadele yolu seçilebilirdi. Ancak en etkili denetimin özdenetim olduğu gerçeğinden yola çıkan EMD, o komisyona Etik İlkeleri Bildirgesi hazırlama görevi verdi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TÜRK ÖZELLEŞTİRME ŞURASI TOPLANSIN

Cahit UYANIK 

Yaklaşık 3 ay önce Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar'a bu sütundan bir açık mektup yazmıştım. Ortalıkta 'Bakın benim dediğim çıktı' diyen bol miktarda başarıperest varken, bu mektubu yeniden hatırlatmayacağım. Atatürk'ün söylediği gibi olmuşla ölmüşe çare yok. Ancak POAŞ-Türkbank özelinde ve özelleştirme genelinde gelinen nokta hiç de iç açıcı değil. Türkiye Cumhuriyeti 75. Yılını kutlarken kara para ve çetecilerin cirit attığı 'Özelleştirme arasatı'na layık bir ülke değildir. 

Türkiye'de 1994 yılından bu yana özelleştirme adı altında tam bir komedi oynanıyor. Politikacılar, özelleştirmeyi yapısal dönüşümün değil kamu finansman açıklarının kapanması için bir araç görüyor. Buna çanak tutan bürokrat, gazeteci, iş adamı, akademisyen tayfası da alkışı basıyor. 

Üstelik kapalı kapılar ardında yaşanan binbir türlü kirli pazarlık ve ihale cinlikleri, komedinin bilmem kaçıncı perdesini 'canlı yayında ihale' anonsuyla kapatıyor. Kameranın sadece insanların yüzünü resmettiğini: onların iç dünyasını ve pazarlıklarını öğrenmek için farklı farklı yolların bulunduğunu unutur gibiyiz.

1 Mayıs 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TURİZMDE YENİ DÖNEMEÇ NOKTASI

Cahit UYANIK 

ANTALYA - Bir günlüğüne de olsa Antalya'daki bulunmak, Türkiye'nin 2001 yılında yaşadıklarının küçük bir fotoğrafını çekmemize yetti. TOBB'un düzenlediği Türkiye Turizm Zirvesi, bu yılki krizde adeta cankurtarana dönüşen turizm sektörünün sorunlarının ele alındığı isabetli bir toplantıydı. 

Toplantı, Ekim ayı hayli ilerlemiş olsa da doluluk oranı yüksek bir otelde yapıldı. Yabancı turistler, 11 Eylül'deki saldırıya ve Türkiye'nin müslüman bir ülke olmasına aldırmadan eğleniyorlardı. Antalya Dış Hatlar Terminali ise kapı ağızlarına kadar gelen ve giden turistlerle doluydu. Antalya, yaşanan yüksek enerjili turizm sezonunun dinamizmini hala üzerinde barındırıyordu.

TOBB'un öncülüğünde ilk kez düzenlenen Turizm Zirvesi birbiriyle zaman zaman kavgalı olan tüm sektör örgütlerini bir araya getirdi. Toplantıda öne çıkan iki konu vardı. Bunlardan birincisi 2001'den alınan hızla, yeni bir turizm hamlesinin nasıl başlatılacağıydı. İkinci önemli başlık da sektör örgütlenmesindeki çok başlılığın nasıl bitirileceğiydi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYONA SEBZE AZİZLİĞİ

Cahit UYANIK 

Domates, biber, patlıcan... Şu sebzelerin ettiğine bakın... IMF destekli koskoca Enflasyonla Mücadele Programının kaderini ellerinde tutuyorlar. Toptan eşya fiyat endeksi (TEFE), yılın daha ilk iki ayında yüzde 10'u devirince, bizim ekonomi kurmaylarını aldı bir telaş... Her ne kadar "Sakın endişe etmeyin. İlk üç ayda yüksek enflasyon oranlarını zaten öngörmüştük" deseler de içten içe bir sızı duyduklarını size garanti ederim. Bu sızı, semt pazarlarının şenleneceği Mayıs-Haziran ayına kadar devam eder.

Şaka bir yana yüzde 20'lik TEFE hedefini tutturabilmek için yaz aylarında 'eksi enflasyon' yani fiyat düşüşü manzaraları yaşamamız gerekiyor. Peki bu mümkün mü? Bundan daha 7-8 yıl önce Haziran-Ağustos arasındaki Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) bültenlerinde, önünde eksi işareti bulunan rakamlara rastlanabiliyordu. Buna biz basın olarak 'Domates-biber ucuzluğu' diyorduk.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÇEKİRGENİN ÜÇÜNCÜ SIÇRAMASI

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin gerekli siyasi ortamın oluşması için 1996'dan 2000 yılına kadar beklediği Enflasyonla Mücadele Programı, ne yazık ki siyasi manevralar nedeniyle sona ermek üzere. Programı eğer çekirgeye benzetirsek, ilk sıçramada Abdullah Öcalan'ın idamı konusunu kolayca aşmıştı. 

İkinci sıçrama ise daha zorlu olmuştu. 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i yeniden seçtirmek için akla hayale gelmedik yollara başvurulmuştu. Çekirge tam kafasına sopayı yerken, Ahmet Necdet Sezer formülü imdada yetişti. Bizim zavallı çekirge, "Üçüncü sıçrayaşa (FP Kapatılma Davası) daha vakit var" derken, hiç hesapta olmayan Yüce Divan meselesi ortaya çıktı. 

Dikkat edilirse yaklaşık 15 gündür ülke yeniden rölantiye geçti. En küçücük demeç kırıntısı bile maharetli kalemler tarafından olumluya yoruluyor ama nafile... MHP ile ANAP arasındaki güven bunalımı giderek derinleşiyor. Bir yandan da MHP, Yüce Divan gerilimini erken seçim tartışması ile dengelemeye çalışıyor. 

30 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TERÖRÜN FİNANS KAYNAKLARİ, ABD VE BATI

Cahit UYANIK 

Terörle mücadele sadece özel tim yetiştirip silahlı çatışmaya girmekle olmuyor. Terörün finansman kaynaklarını kesmek en önemli olgu. Terör örgütleri finansmanlarını uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve uyuşturucu yapımında kullanılan kimyasal maddeleri alıp satarak sağlıyor. Bu nedenle terörle mücadelede girilen yeni dönemde ülkelerin uyuşturucu kullanımı ve silah üretimini sıkı sıkıya kontrol etmelerinin yanı sıra kimyasal fabrikaların denetiminde de yeni önlemleri devreye sokmaları gerekiyor. Bu ise Batı'da bu sektörlerden geçimini sağlayan büyük bir kitlenin işsiz kalması demek. 

Yani başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin terörün kaynaklarını kurutmak konusunda öncelikle kendilerine çeki-düzen vermeleri zorunlu. Çünkü terör örgütleri Batı'nın zenginliğini kendisine yönlendirmek için uyuşturucuyu kullanıyor. Buradan kazandığı parayla ise Batı'dan tekrar silah ve uyuşturucu hammaddesi alıyor. Anlayacağınız al gülüm-ver gülüm tarzı bu illegal ticaretin bitmesi gerekiyor.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KÖTÜYE EVRİLMEK

Cahit UYANIK 

Olacağı buydu. Yıllar önce bankacılık sektörünün gelip gelebileceği noktanın bu olduğu söylendiğinde 'üç maymun oyunu' oynayanlar, şimdi ne düşünüyorlar acaba? Devlet, içine düştüğü kamu finansman krizinde her söylediğini dinlediği ve her istediğini kabul ettiği bankacılık sektörünü zor günlerin eşiğine getirdi bıraktı.

Sektörün her talebine yumuşak yaklaşan devlet baba, gittikçe asileşen bazı evlatlarının kulağını çekemiyor bile... Sadece borcunu-harcını üstleniyor. Devlet Eski Bakanı Taner'in sözüne bakılırsa daha böyle bir düzine evlat var. "Babacığım borcunu-harcımı üstlensin" diye taklalar atıyorlar. Hani borçları da çay-kahve borcu gibi olsa... Kimisine 250, kimisine 300 milyon dolar pompalayarak 'tahsil edildi' damgası vurulabilecek cinsten borçlar...

Başbakan Mesut Yılmaz'a geçen hafta düzenlediği basın toplantısında yöneltilen ilk soru "Ne olacak bu kamu bankalarının hali?" mealinde bir şeydi. Yılmaz, her zamanki pozları ve 'sade suya tirit' bir cevapla soruyu geçiştirdi. Oysa Yılmaz, hafta sonunda kamu bankalarının sayısının bir tane daha artacağını çok ama çok iyi biliyordu. Burası Türkiye. Sorular cevabın içine gizlenmiş; cevaplar yeni soruları içinde barındırıyordu.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ŞEFFAFLIĞIN Ş'Sİ PROBLEMİ

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlığı, Türkiye'de uygulanan ekonomik programın henüz tüm yönleriyle hazmedilemediğini gösterdi. Yoksa tam bir poker ustası pozu takınan ve sinirleri cımbızla alınmış gibi görünen IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen 'diazem' yerine geçecek açıklamalar yapar mıydı? Ecevit'in hastaneye yatırılması, deney tüpleri içinde kuzu kuzu duran ancak el dokundurulmayan bazı sıvıların (problemlerin) sertlik derecesini ortaya koyan bir turnusol kağıdı görevi de gördü.

İlk problem dalgalı kur ile şeffaflık arasındaki doğrusal ilişkinin bir türlü anlaşılamamış olması. Dalgalı kur, tüm kur sistemleri içinde belki de en hassası ve siyasetçilere endeksli olanı... Ülkeyi yönetenler ne kadar şeffaf davranıp her karar ve davranışını camdan bir toplantı odasının içinde icra ederse o kadar iyi. Politikacıların ülkenin iç borç stokunun üçte ikisinin dövize endekslenmiş bulunduğunu, dolardaki bir zıplamanın otomobillerdeki sol ayna gibi sürekli takip edilen faiz dışı fazla hedefini tehlikeye atacağını bilip buna göre davranmaları gerek. 

29 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / IMF'NIN 2 KRİTİK GÜNDEM MADDESİ

Cahit UYANIK 

Yine IMF'li günler başladı. IMF'nin pek zahmetsiz geçen 9'uncu Gözden Geçirme ziyaretinin ardından bu defa, hayli tartışmalı bir hafta bizi bekliyor. IMF'nin bu ziyarette bakacağı iki şey var: 2002 Yılı Bütçesi ve enflasyon hedeflemesi.

2002 Yılı Bütçesi öyle hazırlanmalı ki Türkiye'yi yüzde 6-7'lik küçülmeden yüzde 4'lük büyümeye götürebilsin. Bütçenin zorluğu sırf kamu finansman dengelerinin bozuk olmasından kaynaklanmıyor. Bu sefer ekonominin de dengesi bozuk.  Kapanmış işletme ve şirketler, sokaktaki milyona yaklaşan işsizler ordusu,  daralmış iç ticaret hacmi ve gözlerinin feri sönmüş ithalat... Bütün bunlar devletin en büyük umudu bağladığı gelir, kurumlar, KDV ve dış ticaret vergilerinin çok fazla artmayacağının işareti. Kamu maliyesi kitaplarında 'otomatik istikrar mekanizması' olarak adlandırılan bu vergiler, şimdi tersine işlev görüyor.

Ama öbür yandan devletin masraflarında en küçük bir azalma yok. Özel sektör işten çıkarmalar bir yana çalışanlarının maaşlarında indirime giderken, memur zamları göz kamaştırıyor. Ancak devlette çalışan sayısında ne azalma var ne de çalışanların veriminde en küçük artış... Yine devlet dairelerinde vatandaşa eziyet gırla gidiyor. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MUHTIRA DEĞİL AMA...

Cahit UYANIK 

Aslında Ankara 20 gündür darbe yiyor, darbe içiyor, darbe uyuyordu. Şubat ayı sonundan beri askerlerin hükümetin irtica ile mücadelesinden memnun olmadığı yönünde kulislerde yapılan değerlendirmeler; Mart ayı ortasındaki karşılıklı restleşmeye kadar gitti. Askerin geçen Cuma akşamı yaptığı açıklamanın tarz itibarıyla 'muhtıra' olup olmadığı ve ortamın yumuşayıp  yumuşamadığı yazımızın esas konusu olacak.

Önce 20 Mart Bildirisinin gelişimini ele almakta fayda var. Şu anda kuvvet komutanlarının hepsi, bu görevlerindeki yedinci aylarını doldurmuş durumdalar. Genelkurmay Başkanı ise görevdeki dördüncü yılını sürüyor. Karadayı'nın geçen hafta ortasında yaptığı komuta kademesinin arasına nifak sokulmaya çalışıldığı yönündeki açıklaması da bu çerçevede değerlendirilmeli. 

20 Mart'ta yayınlanan ve 4 kuvvet komutanının da altında imzasının bulunduğu bildiri, askerin emir-komuta zinciri içinde görevini sürdürdüğü ve aralarında  bir saflaşma olmadığını kanıtlamak açısından kritik önemdedir. Bu toplantı, MGK'nın asker kanadının bir araya gelerek ve kamuoyuna ortak bir bildiri yayınlayarak yaptığı bir toplantı olması açısından da dikkatle not edilmelidir. 

28 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 10 PUANLIK UZMANLIK SORUSU

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 'kaynak' sözü siyasetçilerin diline ilk kez Refahyol Hükümetinde pelesenk oldu. Erbakan Hocanın 'Davul tozu minare gölgesi' cinsinden ülkeyi kurtaracak kaynak paketleri iktisat literatürünün ancak hayal tacirliği bölümüne yerleştirilebilir. Hayali kaynaklar sebebiyle 1997 yılında 'sıfır' açıkla bağlanan bütçenin Türkiye'ye hediyesi, askeri ihtilalin kıyısından dönülmesi, post-modern darbe günleri ve yüzde 99'luk enflasyon olmuştu. 

Daha 4 yıl önce ülkeyi maceradan maceraya sürüklemeye niyetli bu iktidarın ortaklarından biri ve diğer ortağının hizip başının Türkiye'de şimdilerde 'umut' olmaya başlamasını acaba neye bağlamalıyız? Herkesin cevabı bilerek 10 puan kazanmayı garantileyeceği bu uzmanlık sorusunun cevabı, 57'inci Hükümettir. Yalnız bu hükümetin hakkını yemeyelim. Aylardır sözü edilen paketten çok gerçekçi iki kaynak çıktı: Zam ve vergi. Zaten Türkiye'de kaynak denilince akla gelen iki şey bu iki sözcüktür. Siyasetçilerimiz, sorunlara çözüm bulmaktansa gelecek seçimi garantileyecek işlerle uğraştıkları için, ülke ekonomisi  bir türlü sağlıklı ve gerçekçi kaynaklarla donatılamaz. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÜST KURUL GEYİKLERİ

Cahit UYANIK 

Yeni oluşturulacak Devlet İhale Kurumu (DİK) için kulis çalışmaları 'histeri' boyutuna varmış. Yıllarca Maliye'de çalışmış, daha sonra hasbelkader milletvekili olmuş ama bir sonraki seçimde parlamentoya girememiş isimler Bakan Bey'i yakın takibe almışlar. İsmi bende saklı olan eski milletvekillerinden biri "Evde canım sıkılıyor" deyip duruyormuş. Kulislerde DİK'in ANAP'lılardan oluşturulacağına kesin gözüyle bakılıyormuş. "Kaptırdık güzelim Kurulu ANAP'lılara" diyormuş diğer koalisyon ortakları...

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise Kavaklıdere'deki ihtişamlı eski İş Bankası Genel Müdürlüğü binasını satın almak istiyormuş. "Kiracılıktan bıktık vallahi" diyen BDDK'nın üst düzey yöneticilerinin makam arabaları da ithal olanlarla değiştirilmiş. Bunun için yurt dışına Devlet Malzeme Ofisi (DMO) aracılığıyla oluk oluk döviz akıtılmış. Elin ağzı torba değil ki çekip büzesin... BDDK'nın yeni başkanı eski başkanın adamlarını teker teker kurumdan uzaklaştırıyormuş. Bunların çoğu Maliye Bakanlığı kökenli bürokratlarmış. Nasıl olsa, en son çıkarılan Bankacılık Yasasında bu kişilerin eski kurumlarına dönebilmesine ilişkin bir özel madde konulmuştu. Problem olmazmış.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ECEVİT HERKESİ RAHATLATTI

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in dün düzenlendiği basın toplantısı birçok sorunun cevaplanması açısından önemliydi. Herşeyden önce Ecevit'in sağlık durumunun gittikçe kötüleştiği ve yataktan kalkamadığı yönündeki söylentiler boşa çıktı. Ecevit, Mayıs sonundaki hükümetin üçüncü yılı nedeniyle yaptığı basın toplantısına göre daha sağlıklı ve zinde görünüyordu. Neredeyse hiç dil sürçmesi yapmadı. Zihni açık ve netti. 

Aynı anda yöneltilen birkaç soruyu hafızasında tutup sırasıyla cevap verdi. Araya girip soru yöneltmek isteyen gazetecileri bekletip, soruların arada kaynamasına izin vermedi. Yani dünkü basın toplantısında inisiyatif tamamen Ecevit'in elindeydi. Bu tablo, Ecevit'in sağlık açısından emin ellerde olduğunu ve tedavisinin doğru yönde ilerlediğini gösteriyor.

Ecevit'in dünkü basın toplantısının bu hafta ekonomik dengelere olumlu yönde yansıyacağını söyleyebiliriz. Çünkü tüm piyasa oyuncuları Cuma ve Cumartesi günü boyunca yayılan söylentilerin yalanlandığını gözleriyle gördüler. Ecevit geç de olsa sağlığı hakkındaki iddiaları şeffaflık silahı ile püskürttü. Tedavisinin birkaç hafta daha süreceğini belirterek, Haziran ayı boyunca yapılacak spekülasyonların da önüne geçti. 

27 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BIYIKSIZ ÜLKÜCÜLER - BIYIKLI YABANCILAR

Cahit UYANIK 

Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) değişip değişmediğine ilişkin tartışmalar içinde beni en çok etkileyen şey 'Bıyıksız Ülkücü' söylemi oldu. Yaşı 30'un altında olanlar pek hatırlamaz; 1980 öncesinde bu ülkede bıyık meselesi çok önemliydi. Bıyık sarkık olunca 'ülkücü', pos bıyık olunca 'devrimci', badem bıyık veya dudağın üzerine taşmayan sünnet bıyığı olursa 'milli selametçi' olurdunuz. 

1980 öncesi gazete arşivleri sırf bıyık şekli yüzünden dayak yiyen, kurşun sıkılan, bıçaklanan, işkence edilen insanların garip öyküleriyle doludur. Gülmeyin ama bıyık şekilleri 'fraksiyonlara göre' ayrılmak üzere iken 12 Eylül Darbesi geldi. O günler, henüz bıyık konusundaki geleneksel görüşlerinden taviz vermeye hazır olmayan Türk erkeği için gerçek bir kabustu. İnsanların savunduğu düşünceye uygunluk gösteren biçimde bıyık bırakması adeta ön koşuldu. Türkiye, 1980'den sonra birçok açmazını aştığı gibi bıyık şeklini de takıntı konusu yapmaktan vazgeçti.