Cahit UYANIK
İtalya ve Almanya başbakanlarının geçen hafta iyi ısıtılmış, püfür püfür havalandırılmış, güzel manzaralı, mis kokulu toplantı odasından kestikleri ahkam, bana neyi hatırlattı dersiniz? Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı İmparatorluğunun kaderinin çizilmeye çalışıldığı diplomatik maadrabazlıkları... Ancak o madrabazlıkların ne kadar tehlikeli sonuçlara neden olabileceği Sevr Anlaşması ile ortaya çıkmıştı. Türkiye'nin Sevr'i yırtıp atması için 6 yıl savaştıktan sonra, Lozan'da masa başı üçkağıtlarına karşı daha zor bir mücadele vermesi gerekmişti.
Türkiye'deki yurtsever aydınlar ve sokaktaki sağduyu sahibi ortalama vatandaş, Abdullah Öcalan'ın Sevr'i hortlatmak isteyen bazı güçlerin maşası haline geldiğini artık iyice anladı. Türkiye'nin güney doğusunda son 15 yıldır devam eden silahlı çatışmaların spontane mi geliştiği yoksa bazı dış güçlerin desteğinin de mi bulunduğu zaman içinde iyice netlik kazandı.
Birinci Dünya Savaşında 'Wilson Prensipleri' kisvesine bürünmüş Batı'nın büyük çıkarları, şimdilerde Orta Doğu'da inisiyatif almaya başlayan Türkiye'ye gene rahatsızlık vermeye başladı. Bu seferki çıkar kisvesinin adı, azınlık hakları ve Kürt Sorunu... Ama unutulmasın ki Türkiye Cumhuriyetini yedi düvele karşı birlikte savaşarak kuran kavimler kapısının gerçek sahibi Anadolu insanı, masa başında yaratılan yapay problemleri çözmekte artık iyice ustalaştı.