Cahit UYANIK
Herkesin kafasındaki soru şu: 5 gün arayla gerçekleştirilen 4 büyük bombalı saldırı eylemi Türkiye ekonomisini nasıl etkileyecek? Bu soruyu birazcık olsun geçmişe bakarak cevaplamakta fayda var. Türkiye, 2000 yılında girdiği enflasyonla mücadele sürecinde çok çeşitli olaylarla karşılaştı. Deprem harcamaları, euro'nun dolar karşısında güçsüzlüğünün yarattığı dış ticaret problemleri, petrol fiyatlarının hiç bir zaman 25 doların altına düşmemesi, 11 Eylül Saldırısı, Afganistan Operasyonu, erken seçim, Irak Savaşı akla ilk gelen büyük olaylar...
Türkiye bu olayların hemen hepsini kısa etkilenme süreçleri haricinde kolayca atlatmayı bildi. Özellikle dalgalı kura geçiş sonrasında yaşanan iç ve dış şokların hepsi sadece kur düzeyine yansıdı. Son saldırıların kısa vadeli etkileri de benzer şekilde oldu. Dolar birazcık kıpırdanır gibi olsa da Merkez Bankası'nın uyarıları ile kendi doğal dalgalanma trendine geri döndü. Para piyasaları uzun bayram tatilinin de etkisiyle bu şoku absorbe etmiş olarak gelecek haftaya başlayacak.
Ancak esas önemli olan nokta bu saldırıların Türkiye'yi orta ve uzun vadede nasıl etkileyeceğinde düğümleniyor. Türkiye, son 2 yıldır yabancı sermaye yatırımlarını çekmek için elinden geleni yapıyor. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulunun çalışmaları, yeni bir Yabancı Yatırımlar Kanununun kabul edilmesi, vergi sistemini uluslararası normlara taşıyacak olan enflasyon muhasebesine geçiş gibi reformlar ya yapıldı ya da yapılmak üzere...
Türkiye yaptığı bu reformların meyvelerini Ocak veya Şubat ayında İstanbul'da düzenleyeceği Yatırımcı Konseyi toplantısında toplamayı umuyordu. Aslında 2002 yaz aylarında yapılması gereken toplantı Ecevit'in hastalığı, ardından hükümet krizi ve seçim kararı alınmasıyla ileri bir tarihe atılmıştı. AKP Hükümeti ise aslında içinde bulunduğumuz günlerde yani 2003 sonbaharında bu toplantıyı gerçekleştirmeyi planlıyordu. Ancak Konsey toplantısı yaz aylarında gerekli yasal reformlar bittikten sonraya, 2004 başına ertelendi.