27 Şubat 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / İKİ EKSİ BİR ARTI ETMEZ

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Pazartesi gününden başlayarak herkes Türkiye Kalkınma Bankasını (TKB) konuşmaya başladı. 1992 yılı başında göreve gelen Özal Baysal, tasfiye edilen bankalarda yaklaşık 1 trilyon lira batırmakla suçlandı. Baysal suçlamalara verdiği cevapta Hazine'nin kendilerini uyarmadığını söyledi. Bir ara olay öyle büyüdü ki, devlet yönetiminde 'kayın birader' ve 'koca' çekişmesinin yaşandığı bile yazıldı çizildi. 

Oysa TKB 'İki eksi bir artı etmez' sözünün canlı örneği gibiydi. Kalkınma Bankası 1975'te kurulan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) ile 1962'de kurulan Turizm Bankası'nın birleşmesinden oluşmuştu. Her iki banka da kamu bankacılığının 'ıslah olmaz' temsilcilerindendi. 

Turizm Bankası sektörü desteklemek için kurulmuş ancak batık kredilerle ismini duyurmuştu. Bir türlü patlamak bilmeyen turizm sektörü için 'fitil' olması düşünülmüş ama ateş almamıştı. Fakat özellikle 1980'lerin ikinci yarısında hesapsız kitapsız dağıtılan turizm teşviklerinde Turizm Bankası baş roldeydi. Hibe teşvikler, hibe araziler, herşey turizm içindi. Banka turizmi patlatmıştı patlatmasına ama zararı devlete kalmıştı. 

DESİYAB ise CHP-MSP Koalisyon Hükümetinde Necmettin Erbakan'ın isteği ile bankacılık hizmeti vermeye başlamıştı. Amaç, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'ye kanalize ederek fabrikalar açmaktı. Hoca, anlı şanlı Almanya seferlerinde DESİYAB'ı işçilere lanse etti. DESİYAB, 'ağır sanayi hamlesi'nin motoru olacaktı. Motorun benzini de gurbetçi tasarrufları... Hoca, dediğini yaptı. Türkiye'nin dört bir yanında pıtırak gibi işçi şirketleri kuruldu. Bu arada DESİYAB'ın kadroları da MSP sempatizanları ile doldurulmuştu. 

Ancak DESİYAB'ın desteklediği fabrikalar için daha kuruluş aşamasında yanlış ve yetersiz etütler yapıldı. Deyim yerindeyse 'Atın önüne et, itin önüne ot' konuldu. Yurdun dört bir yanında faaliyete geçen tesisler, yetersiz işletmecilik nedeniyle birer ikişer kapandı. İşçilerin milyonlarca markı ve umutları sokağa atıldı. İşçi şirketlerinin süslü püslü hisse senetleri çeyiz sandıklarının en ücra köşesinde şimdilerde... Ama Kalkınma Bankasının iştirak portföyünde o zamanlardan kalma birkaç şirket bulunuyor.

TKB şimdiki statüsüne 1988 yılında çıkarılan bir kanun hükmünde kararname ile kavuştu. Ama birleşme, sorunları azaltacağına artırdı. Personel arasındaki eşitsizlikler ve personel kalitesindeki uyumsuzluklar nedeniyle huzursuzluk baş gösterdi. Bu durumun halen devam ettiği söylenebilir. TKB'de kaynakların har vurulup harman savrulması, yeni statüsünde de devam etti. Özellikle Kaynak Kullanımı Destekleme Fonları hesapsızca dağıtıldı. 'Yüzde ile' çalışan uzmanlar ve yöneticilerin hikayeleri günlerce gazeteleri meşgul etti.

Yaklaşık 30 yıldır süren bu düzen doğrusu DYP-SHP Koalisyonunda pek değişmedi. Hatırlı tanıdıklar, siyasi nitelikli yönetim kurulu üyeliği atamaları, iş takibi yapan milletvekilleri ve gazeteciler, eski siyasiler ve eski bürokratlar yine koridorları doldurdu. Peki bundan sonra bu değişecek mi? Hayır. Üstelik Dünya Bankasının reorganizasyon raporunda benzeri şeylere dikkat çekilmesine ve 1.200 kişilik kadronun yarı yarıya azaltılması gerektiği belirtilmesine rağmen... Kalkınma Bankasının hikayesi ana hatlarıyla böyle. 

Bugünlerde TKB ile ilgili tartışmaların odağında Özal Baysal bulunuyor. Eski Genel Müdür İsmail Emen ise daha tartışmaların başında batan bankalardaki hesapların kendi zamanında açılmadığını söyledi. Oysa İsmail Emen'in yönetimindeki Kalkınma Bankası da bazılarına 'para kaptırma' konusunda çok masum değildi. TKB ve dolayısıyla İsmail Emen 17.9.1990  tarihi itibarıyla Londra'da kurulu bulunan ünlü bankerlik kuruluşu Merill Lynch'e döviz portföyü yönetim yetkisi vermiş ancak zarar etmişti. 

Merill Lynch International Bank, TKB'ye doğrudan avans ödemesi veya akreditif finansmanında kullanılmak üzere 30 milyon dolar kredi tahsis etmişti. TKB -nedense- bu krediyi Merill Lynch'in tasarrufuna bırakmıştı. Bu bankerlik kuruluşu ise parayı Türkiye Fonu tahvillerine yatırmıştı. Zaman zaman piyasalar arasındaki kur farklarından yararlanmak için arbitraj da yapılıyordu.

TKB Teftiş Kurulu 6 Mayıs 1992 tarihli raporunda Merill Lynch'ten sağlanan kredinin 'Alınış amacına uygun kullanılmadığını' belirtti. Müfettişler, arbitraj işlemlerinin banka aleyhine olan paritelerden yapıldığını ve Banka'nın alternatif kardan mahrum bırakıldığını söylemişti. Rapora göre Banka'nın arbitraj zararı 1 milyar 173 milyon lira düzeyindeydi. Ancak bu rapordaki sıralanan öneriler uygulamaya da sokulmamıştı. TKB'nin Merill Lynch ile ilişkisi devam ediyordu. Belki dikkatinizi çekmiştir; Emen zamanında başlayan bu ilişki Baysal zamanında incelenmiş ama anlaşma feshedilmemişti. 

Şimdilerde Ankara'da Özal Baysal'ın görevden alınacağı, yerine HDTM Teşvik Uygulama Genel Müdürü Kemal Gülseren'in getirileceği konuşuluyor. İnsan 'Acaba yeni bir atama yapmak yerine, yepyeni bir banka kurmak daha akılcı değil mi?' diye düşünmeden edemiyor.

(Bu köşe yazısı haftalık Ekonomik Trend dergisinin 1-6 Mayıs 1994 tarih, Yıl: 2, Sayı: 18'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder