bist etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bist etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2025 Perşembe

UNCTAD BAŞ DANIŞMANI PROF. DR. YILMAZ AKYÜZ: "TÜRKİYE , EKONOMİYİ ÇABUK ÖĞRENİYOR"

Prof. Dr. Yılmaz Akyüz

UNCTAD Baş Danışmanı Prof. Akyüz'e Göre Maliyetler Ücretlerle Düşürülmemeli

Son 10 yılda Türkiye ekonomisinde hızlı bir değişim olduğunu bildiren Prof. Dr. Yılmaz Akyüz, ekonominin üretimi öğrenmesinin çok önemli bir aşama olduğunu söyledi. Akyüz, verimliliğin düşük olmasını 'en büyük dezavantaj' olarak görüyor.

Cahit UYANIK 

Merkezi Cenevre'de bulunan Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı (UNCTAD), gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sorunlarına çözümler arayan bir kuruluş. Bu kuruluşun baş danışmanlığını 1984'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesindeki görevinden ayrılan Prof. Dr. Yılmaz Akyüz yürütüyor. UNCTAD Baş Danışmanı Akyüz, dünyada ve Türkiye'deki kalkınma sorunları ile ilgili sorularımızı yanıtladı:

Ekonomik Panorama: 2000'li yıllara doğru gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları nerelerde odaklaşıyor?

Akyüz: 1980'li yıllarda gelişmekte olan ülkelerin büyük bölümü çok zor bir dönem geçirdi. 90'larda da bunun pek fazla değişeceğini beklemek mümkün değil. Geçen 10 yılda bu ülkelerin uğraşısı, günbegün kriz yönetimi oldu. Hala bir sürü ülke bundan kurtulmuş değil. Bu durumun en büyük kurbanlarından biri yatırım. Mesela Latin Amerika'da insanlar orta ve uzun dönemli düşünemiyor. Net yatırımlar sıfır düzeyinde... Dolayısıyla dış borçlar, dış faiz ödemeleri, dış ticaret hadleri ve korumacılık gibi sorunlarda olumlu gelişmeler olmadıkça, önümüzdeki 10 yılda gelişmekte olan ülkelerin çok fazla derlenip toparlanabileceklerini sanmıyorum. Ayrıca bu ülkeler, kısa dönemli istikrar politikalarından uzun dönemli kalkınmayı düşünür hale ne zaman gelecekler, ben de bekliyorum.

- Dünya ticaretindeki korumacılık eğilimlerinin artması da kalkınma çabalarını olumsuz yönde etkiliyor değil mi?

Akyüz: Özellikle tarımsal ürünler ve tekstilde etkiliyor. Mesela Arjantin Avrupa'ya et satamazken, siz orada dünya fiyatlarının üzerinde et yiyorsunuz. Bir taraftan borç ödeyeceksiniz, öbür taraftan da mal satamıyorsunuz. Bankaların kapısına pirinci, yağı, şekeri yığacak haliniz yok. Zamanında demişler ki 'Senin yapın emek-yoğun, tekstil de emek-yoğundur'... Kurmuşsun 1960'larda tekstil fabrikasını... 20 yıl vadeli borcu alıp 80'lere gelmişsin,  şimdi tekstil satamıyorsun. Onlar da diyor ki 'Sen parayı çarçur ettin, ürettiğin malları satamıyorsun'... O fabrikayı bankanın kapısına koyamazsın.

15 Mayıs 2025 Perşembe

ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL: BANKALAR BORSADAN BÜYÜK KARLAR SAĞLIYOR

Orkun Erol

ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL'A GÖRE SEKTÖR İSTIKRARLI BÜYÜME SÜRECİNE GİRDİ 

Piyasadaki canlanmanın bankaları da rahatlattığını bildiren Orkun Erol, bankaların mevduat artışındaki olumsuzluğu borsayla giderdiklerini söyledi. Erol, faizlerde yıl sonuna doğru bir artış olabileceğini de belirtti. 

Cahit UYANIK 

Şekerbank, Türkiye'deki 7 büyük özel bankadan biri. Ortaklarının büyük çoğunluğunu şeker pancarı üreticilerinin oluşturduğu Şekerbank'ın Genel Müdürü Orkun Erol, 1990 yılının sektör açısından olumlu geçtiğini, reel mevduat hacmindeki gerilemenin ise olumsuz gelişmeler içinde yer aldığını söylüyor. Orkun Erol, Ekonomik Panorama'nin sorularını yanıtladı: 

Ekonomik Panorama: 1990 yılının ilk yarısı bankacılık sektörü açısından nasıl geçti?

Erol: Geçen yıla göre ekonomideki canlanma, kredi taleplerinin artması ve şimdilik kaynak sıkıntısı çekilmemesi ile kar grafiğinin artış göstermesi sanırım bu yılın ilk yarısının sektör açısından oldukça iyi geçtiğinin göstergesi. Geçtiğimiz yılın olumsuzlukları özellikle yüksek faiz yükü aşıldı, istikrarlı büyüme sürecine girildi. İş hayatındaki canlanma ve faiz oranlarındaki istikrar kredi hacminin de büyümesine yol açtı. Dolayısıyla 1989'dan devreden likidite fazlası da erimiş oldu. Ancak bu arada reel mevduat artışı söz konusu olmadığından mevduat hacminde bir daralma gözleniyor. Bu nedenle yılın sonlarına doğru az da olsa bir kaynak sıkıntısı olabilir. Bu da mevduat faiz oranlarının artışını gündeme getirebilir kanısındayım. 

- Sözünü ettiğiniz reel mevduat hacmindeki daralmayı hangi nedenlere bağlıyorsunuz?

Erol: Bankalar geçen yıldan devreden likidite fazlasını büyük ölçüde 1990 yılında plase ettiler. Fakat bu fazlanın erimesi, tasarrufların tüketime ve cazibesi devam etmekte olan borsaya kayması, reel mevduat hacmini daraltıcı etki yaptı.