Ekonomi politikası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomi politikası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYON FIRSATÇILIĞI

Cahit UYANIK 

Mesut Yılmaz hükümeti, 1998 yılı ekonomik hedeflerini açıkladı. Bu hedeflerin yıllardır tekrarlana tekrarlana temcit pilavına dönen benzerlerinden farkı, enflasyonla mücadeleyi dikkate alması... İlk olarak Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in imzaladığı protokolle ciddi adımlar atılmaya başlanan bu yolda, ikinci önemli durak ise 1998 Bütçesinde iç borçlanmaya sınır getirilmesi. 

Geçen yıl Refahyol'un bütçesi görüşülürken koalisyonun Refah kanadı da benzer bir yöntem denemek istemiş, ancak dönemin Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez'in yoğun çabası sonrasında başarılı olunamamıştı.

İç borçlanmaya sınır getirilmesi yönündeki bütçe düzenlemesi Yılmaz Hükümetinin diline doladığı 'enflasyon lobisi' ile ilk meydan muharebesi olacak gibi görünüyor. Devlet, yıllar önce enflasyon lobisine kaptırdığı mevzileri almak yönünde ilk ciddi irade beyanını gerçekleştirebilirse, yüzde 50 enflasyon konusunda da umutlu bir ilk adım atılmış olacak. Çünkü Türkiye'deki enflasyon lobisinin rantlandığı en önemli merkezin devlet olduğu artık herkesin malumu. İç borçlanmaya sınır getirilmesi, malumun ilan edilerek yeni bir düzen konusunda devletin kararlılığını göstermesi bakımından kritik önemde.

Bu noktada 'enflasyon lobisi' kavramına değinmekte fayda var. Türkiye'de sayıları yüzlerle ifade edilen ve tam açıklanamayan kavramlardan birisi de enflasyon lobisi... Belki de tanım kolaylığı sağladığı için seçilen bu kavram yerine 'enflasyon fırsatçılığı' demek daha isabetli bir yaklaşım olabilir. Çünkü enflasyonun etkilerini azaltmak için herkesin kendince bir fırsatı var. 

29 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / IMF'NIN 2 KRİTİK GÜNDEM MADDESİ

Cahit UYANIK 

Yine IMF'li günler başladı. IMF'nin pek zahmetsiz geçen 9'uncu Gözden Geçirme ziyaretinin ardından bu defa, hayli tartışmalı bir hafta bizi bekliyor. IMF'nin bu ziyarette bakacağı iki şey var: 2002 Yılı Bütçesi ve enflasyon hedeflemesi.

2002 Yılı Bütçesi öyle hazırlanmalı ki Türkiye'yi yüzde 6-7'lik küçülmeden yüzde 4'lük büyümeye götürebilsin. Bütçenin zorluğu sırf kamu finansman dengelerinin bozuk olmasından kaynaklanmıyor. Bu sefer ekonominin de dengesi bozuk.  Kapanmış işletme ve şirketler, sokaktaki milyona yaklaşan işsizler ordusu,  daralmış iç ticaret hacmi ve gözlerinin feri sönmüş ithalat... Bütün bunlar devletin en büyük umudu bağladığı gelir, kurumlar, KDV ve dış ticaret vergilerinin çok fazla artmayacağının işareti. Kamu maliyesi kitaplarında 'otomatik istikrar mekanizması' olarak adlandırılan bu vergiler, şimdi tersine işlev görüyor.

Ama öbür yandan devletin masraflarında en küçük bir azalma yok. Özel sektör işten çıkarmalar bir yana çalışanlarının maaşlarında indirime giderken, memur zamları göz kamaştırıyor. Ancak devlette çalışan sayısında ne azalma var ne de çalışanların veriminde en küçük artış... Yine devlet dairelerinde vatandaşa eziyet gırla gidiyor. 

28 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 10 PUANLIK UZMANLIK SORUSU

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 'kaynak' sözü siyasetçilerin diline ilk kez Refahyol Hükümetinde pelesenk oldu. Erbakan Hocanın 'Davul tozu minare gölgesi' cinsinden ülkeyi kurtaracak kaynak paketleri iktisat literatürünün ancak hayal tacirliği bölümüne yerleştirilebilir. Hayali kaynaklar sebebiyle 1997 yılında 'sıfır' açıkla bağlanan bütçenin Türkiye'ye hediyesi, askeri ihtilalin kıyısından dönülmesi, post-modern darbe günleri ve yüzde 99'luk enflasyon olmuştu. 

Daha 4 yıl önce ülkeyi maceradan maceraya sürüklemeye niyetli bu iktidarın ortaklarından biri ve diğer ortağının hizip başının Türkiye'de şimdilerde 'umut' olmaya başlamasını acaba neye bağlamalıyız? Herkesin cevabı bilerek 10 puan kazanmayı garantileyeceği bu uzmanlık sorusunun cevabı, 57'inci Hükümettir. Yalnız bu hükümetin hakkını yemeyelim. Aylardır sözü edilen paketten çok gerçekçi iki kaynak çıktı: Zam ve vergi. Zaten Türkiye'de kaynak denilince akla gelen iki şey bu iki sözcüktür. Siyasetçilerimiz, sorunlara çözüm bulmaktansa gelecek seçimi garantileyecek işlerle uğraştıkları için, ülke ekonomisi  bir türlü sağlıklı ve gerçekçi kaynaklarla donatılamaz. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÜST KURUL GEYİKLERİ

Cahit UYANIK 

Yeni oluşturulacak Devlet İhale Kurumu (DİK) için kulis çalışmaları 'histeri' boyutuna varmış. Yıllarca Maliye'de çalışmış, daha sonra hasbelkader milletvekili olmuş ama bir sonraki seçimde parlamentoya girememiş isimler Bakan Bey'i yakın takibe almışlar. İsmi bende saklı olan eski milletvekillerinden biri "Evde canım sıkılıyor" deyip duruyormuş. Kulislerde DİK'in ANAP'lılardan oluşturulacağına kesin gözüyle bakılıyormuş. "Kaptırdık güzelim Kurulu ANAP'lılara" diyormuş diğer koalisyon ortakları...

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise Kavaklıdere'deki ihtişamlı eski İş Bankası Genel Müdürlüğü binasını satın almak istiyormuş. "Kiracılıktan bıktık vallahi" diyen BDDK'nın üst düzey yöneticilerinin makam arabaları da ithal olanlarla değiştirilmiş. Bunun için yurt dışına Devlet Malzeme Ofisi (DMO) aracılığıyla oluk oluk döviz akıtılmış. Elin ağzı torba değil ki çekip büzesin... BDDK'nın yeni başkanı eski başkanın adamlarını teker teker kurumdan uzaklaştırıyormuş. Bunların çoğu Maliye Bakanlığı kökenli bürokratlarmış. Nasıl olsa, en son çıkarılan Bankacılık Yasasında bu kişilerin eski kurumlarına dönebilmesine ilişkin bir özel madde konulmuştu. Problem olmazmış.

27 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KURTARACAĞIZ AMA KİMİ VE NEDEN?

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Türkiye'nin geleceği açısından kritik önemdeydi. Enflasyonda son 21 yılın en düşük Mart ayı enflasyonu açıklandı. Yaklaşık 13 aydır çekilen sıkıntıların ardından belki de ilk umut ışığı bu rakamdı. Her ne kadar düşük enflasyonun geri planında 'talepsizlik' olduğunu hepimiz biliyor olsak da, kafalarda 'acaba' sorusu belirdi. Acaba Türkiye, hem enflasyonu düşürüp hem büyümeye geçebilir miydi?

Başını özellikle TOBB'un çektiği iş dünyasına bakarsanız; devlet bir an önce mali disiplini gevşetip, faiz dışı fazla hedefinden taviz verip, piyasalara para pompalayarak ekonomiyi canlandırmalı. Yani önce talep oluşmalı, ardından arz yani üretim ve ekonomik büyüme onu izlemeli. 

Bu model bize yabancı değil. 1994 ve 1998'den sonraki krizlerde yapılan da buydu. Ancak sonuç pek de iç açıcı olmadı. Ekonomi 3-4 yılda bir girdiği devrevı küçülme sendromundan kurtulamadı. Devlet, bu politikalar sonucu ekonomik büyümeyi finanse etmek için yaptığı harcamalar yüzünden tüm vergi gelirlerini bile ödese faiz yükünü karşılayamayacak hale geldi. Üstelik yüksek fiyatlı destekleme alımları, çok düşük faizli krediler, bol keseden memur ve işçi zamları, gittikçe şişen kamudaki istihdam ve verimsiz yatırımlar; piyasaların aradığı en önemli şey olan 'doğru sinyaller'e parazit yaptı. 

23 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / PAZARTESİYE UYANIRKEN...


Cahit UYANIK 

Türkiye bu sabah yeni bir Pazartesiye uyanacak. Büyük ihtimalle Siirt'ten milletvekili seçilecek olan Recep Tayyip Erdoğan, siyasi kariyerinin son 3-4 yılında yaptığı her harekette olduğu gibi yine önemli tartışmaların odağına oturacak. 

Acaba Erdoğan başbakan olabilecek mi? Cumhurbaşkanı, geçen hafta Katar'ın başkenti Doha'da istifa edeceğini açıkça söyleyen Abdullah Gül'ün bu tasarrufuna izin verecek mi? Yoksa Sezer, mevcut hükümetin devamını mı isteyecek? Varsayalım bu sorulara Erdoğan açısından olumlu cevaplar verildi... Bu defa da 59'uncu Hükümetin durumu tartışmaya açılacak. Kabinede değiştirilecek bakanlar olacak mı? Olacaksa bunlar hangileri ve neden değişecektir? Yeni hükümet, zaten tezkere ile kalp spazmı geçiren AKP'deki dengeleri iyice bozabilecek mi?

22 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'CETERIS PARIBUS' DERVİŞ PROGRAMI

Cahit UYANIK 

Devlet Bakanı Kemal Derviş, Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını açıkladı. Açıklamanın hemen ardından çok çeşitli tepkiler ardı ardına sıralandı. Olumlu, olumsuz, umutlu, yeterli, yetersiz gibi... Toplum olarak Kasım ayından beri kötümser bir ortamda yaşadığımız için, negatif değerlendirmeler ön plana çıktı. 

Bız de programda var olanlardan çok, var olmayanları değerlendirmeye aldık. Kur hedefi, dış denge, net bütçe hedefleri, ek gelirler politikası gibi ayakların olmadığı gözlerden kaçmadı. Buna karşılık kamu bankalarının yeniden yapılanması ve bunların içine düştükleri finansman ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı, Fon bankalarına getirilecek çözümlerin ana çerçevesi, devlet harcamalarında tasarrufun genel gidişatı gibi konular ise sis perdesinin arkasından açığa çıktı.

Derviş'in programı nihayetinde bir enflasyonla mücadele programı. Ancak bu programı bir öncekinden ayıran şey, dinamik olması. Eski programın odağında kur hedefleri vardı ve herşey bunun etrafında dönüp duruyordu. Kura bağlı çalışan sektörleri ve kurumları büyük risklere atabilecek bu programın tek şansı, iyi yöneticiler tarafından götürülmesiydi. Ancak Türkiye bunu başaramadı, ekonomi yönetimini ehil ellere teslim edemedi. Bürokrat ile siyasetçi arasındaki bağ bir türlü kurtulamadı. Ekonomiden sorumlu olduğu söylenen siyasetçinin bürokrat kafasından kendini sıyıramaması, belki de iki ekonomik krizi hazırlayan en önemli etkendi. 

30 Mart 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BAYAT EKMEK PAZARI VE KALİTESİZ SİYASET

Cahit UYANIK 

Geçen hafta açıklanan Eylül ayı enflasyon rakamları gösterdi ki, tüm olumsuz gelişmelere rağmen fiyat artışları ciddi bir hız kesme sürecine girdi. Deprem, su baskını, kuraklık, ham petrol fiyatlarının rekor düzeye çıkması ve Euro'nun olup olabilecek en minimum değerine düşmesi gibi kontrol dışı krizlere rağmen, sadece birkaç tuğlasını kaybeden Ekonomik Program anlaşılan iyi inşa edilmiş.  Programın ekonomik ve finansal boyutu iyi kotarılınca, siyasette yaşanabilecek yersiz ve zamansız dalgalanmalar da programı pek etkilemiyormuş.

Şöyle bir düşünmekte fayda var: Enflasyonla Mücadele Programı ne badireler, ne incir çekirdeğini doldurmaz yapay krizlerle boğuştu. Program Ocak ayında Apo'nun idam edilip edilmeyeceği konusundaki siyasi krizi sessiz sedasız anlattıktan sonra, yaklaşık 5 ay boyunca 5+5 tartışmaları ile zaman kaybetti. 5+5'in olmayacağı anlaşılınca, 1 ay da cumhurbaşkanı bulmak ve seçmek için kaybedildi. Herkes artık rahatladık derken ortaya Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller hakkındaki aklama-paklama operasyonu çıktı. Meclis işi gücü bırakıp oylama üstüne oylama yaptı. Haziran ayı da bu siyasi krize kurban gitti.

19 Kasım 2023 Pazar

ACILARIN EKONOMİ YÖNETİMİ

Cahit UYANIK 

Acıların ekonomi yönetimi...

ABD Hazine Bakanı Janet Yellen ve

FED Başkanı Jerome Powell...

Ekonomiyi adam etmek için saçını süpürge etmiş Janetiye ile..

Bindelik fiyat artışlarını izlemekten helak olmuş acıların çocuğu Küçük Jeromecik...

18 Eylül 2023 Pazartesi

MANŞET HABERİ / GAZETE SAHİBİ VE VERGİ UZMANI MASUM TÜRKER KİMDIR? TÜRKER, DERVİŞ'TEN SONRA ZOR BİR GÖREVE SOYUNMUŞTU

VERGİCİ BAKANIN SINAVI 

Vergi dünyasının yakından tanıdığı Masum Türker'e vergi reformu çalışmalarında büyük iş düşecek.

Türker, ekonomik programın tavizsiz yürütüleceği ve seçim ekonomisi uygulanmayacağını söyledi.

Derviş'ten boşalan Devlet Bakanlığı koltuğuna oturan DSP İstanbul Milletvekili Masum Türker'i erken seçip bitip hükümet kurulana kadar zorlu günler bekliyor. Türker'in IMF'ye sunulan Ek Niyet Mektubunda yer alan ve ağırlıkla eylül ve ekim aylarına yoğunlaşacak olan vergi reformu çalışmalarında önemli rol üstlenmesi bekleniyor. 

Türker'in ilk sınavı bugün yapılacak 3 ay vadeli referans bono ihalesi olacak. 1 katrilyon 61 trilyon liralık kağıtlara önümüzdeki 3 ayda uygulanacak faizin tespit edileceği ihale, Derviş'in istifasının Hazine'ye getirebileceği ek yük hakkında fikir verecek. Türker'i bekleyecek en önemli kararlardan birisi, IMF'ye verilen 'Ekim sonuna kadar 16 bin kişi emekli edilecek' sözünü yerine getirmek olacak.

Cahit UYANIK

Ankara - Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine getirilen DSP İstanbul Milletvekili Masum Türker'i, erken seçim bitip yeni hükümet kurulana kadar zorlu günler bekliyor. Türker'in IMF'ye sunulan Ek Niyet Mektubunda yer alan ve ağırlıkla Eylül ve Ekim aylarına yoğunlaşacak olan vergi reformu çalışmalarında önemli rol üstlenmesi bekleniyor. Türker, aynı zamanda bir vergi uzmanı olduğu için şimdiye kadar IMF ile yıldızı pek barışmayan Maliye bürokrasisi ile Fon arasında katalizör görevi yürütebileceği ifade ediliyor. Son niyet mektubu görüşmelerinde IMF'nin Maliye Teftiş Kurulunu lağvettirmeye çalışması büyük tepki toplamıştı.

9 Ağustos 2023 Çarşamba

BAYKAL, 1998'DE "YENİ SOL YENİ CHP" SLOGANINI ORTAYA ATMIŞ VE EKONOMİK SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNE ÖNCELİK TANIYACAĞINI AÇIKLAMIŞTI

Yeni CHP'nin İktidar Programı

Cahit UYANIK

Avrupa ülkekerinde muhafazakar iktidarların birer birer devrilerek yerlerine sosyal demokrat partilerin gelmesi, CHP'yi de sevindirdi. CHP Lideri Deniz Baykal, tüm dünyada esen sol rüzgarların Türkiye'yi de etkileyeceğini düşünüyor. Baykal'ın 1999 ilkbaharında seçim ısrar etmesinin geri planında biraz da bu rüzgardan yararlanma isteği yatıyor. Açıkça dillendirilmese de seçimdeki gecikmenin Avrupa'dan esen umut rüzgarını zayıflatacağından çekiniliyor.

CHP'nin önümüzdeki yıl Nisan ayında yapılacak seçimde yayınlayacağı seçim bildirgesinin temelini "Yeni Yaklaşımlar Yeni Çözümler" adlı çalışma belirleyecek. "Dünyada Yeni Sol Türkiye'de Yeni CHP" sloganı ile lanse edilen bu çalışmada klasik sosyal demokrat söylemin terkedildiği görülüyor. Türkiye'de klasik sosyal demokrat anlayış geçmişte insan hakları ve özgürlükler çerçevesinde dönüp duruyordu. Ancak "Yeni CHP"nin seçim bildirgesinde öncelik ekonomide olacak. "Daha Fazla Büyüme, Daha Hakça Paylaşım" sloganı CHP'nin ilk çıkış noktası. CHP topluma artacak üretim miktarının sosyal demokrat ilkeler çerçevesinde hakça dağıtımını taahhüt ediyor. 

6 Ağustos 2023 Pazar

'MECBURİ' EKONOMİK PARTNERİMİZ: IMF

Cahit UYANIK

Ekonomi gündeminde en sık tartışılan konuların başında Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkisi geliyor. Türkiye'nin yeni bir stand by anlaşması (destek anlaşması) imzalama niyetini geçen yıl dile getirdiği IMF,  yıllardır ekonomik partnerimiz durumunda. Peki nedir bu IMF? Günlük hayatımızı yakından ilgilendiren ve etkileyebilen bu kurumu gerçekten iyi tanıyor muyuz? Ne zaman ve nasıl kurulmuştur? Ne iş yapar? Türkiye IMF ile ne zamandan bu yana ilişki içinde bulunuyor? IMF ile Türkiye'nin gelecekte ilişkisi nasıl olabilir? Bu yazıda IMF ile ilgili akla gelen sorulara cevap vermeye çalışacağım.

IMF, bir BM kuruluşudur

Herşeyden önce IMF, bir Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşu. IMF'de en büyük hisse yani teknik deyimle kota, Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) olduğu için IMF,  bazen bir ABD kuruluşu olarak düşünülüyor.  Ama öyle değil. Fon'un merkezi ABD'de, ama başkanı Avrupa kökenli olmak zorunda. Başkan yardımcısının da ABD kökenli olması bir başka gelenek. 

29 Temmuz 2023 Cumartesi

TÜRKİYE'DE BİLİNÇLİ EKONOMİK TEŞVİK VERMEK İÇİN DOĞRU BİLGİ GEREKİYOR

Cahit UYANIK

Türkiye'de çok uzun yıllardır ekonomik yatırım amaçlı teşvikler tartışılır durur. Bunun sebebi Türkiye'de teşviklerin çoğu zaman bilinçsiz dağıtılmasıdır. Bu konuda gerek sektörel gerekse bölgesel bazda çok acı olaylar da yaşanmıştır. Sözgelimi, Türkiye'de yıllarca demir-çelik sektörüne verilen bilinçsiz teşvikler sonucu, dünyada bu sektörün gelişim trendinin çok tersine bir yapı ortaya çıkmıştır.

Tüm dünyada otomobil ve beyaz eşyada kullanılan yassı ürünlerin toplam üretim içindeki payı üçte iki; uzun ürün dediğimiz inşaat demiri benzeri üretim ise üçte bir iken, Türkiye'de tam tersi bir yapı ortaya çıkmıştır. Yani Türkiye, hiç ihtiyacı olmadığı halde bol bol uzun mamül üreten demir-çelik tesislerine teşvik dağıtmıştır. Bu sektör şimdilerde, bu yapıyı kırmaya çalışıyor. İskenderun Demir Çelik Tesisleri, yassı ürün üretimine geçmek için önemli yatırımlar gerçekleştiriyor. Türkiye. giderek bir otomotiv ihraç üssü haline geldiği için, gelecekte belki de yeni yassı ürün üreten tesislere ihtiyaç duyabilecek. Bu yapılmazsa, yılda 13 milyar doları aşkın ihracat rakamlarını yakalayan otomotiv sektörünün, en temel girdilerinden birisi açısından dışa bağımlılığı iyice artacak. Demir-çelikte yaşanan bu olay bilinçsiz, plansız ve programsız sektörel teşvik dağıtılmasına en iyi örneklerden birisidir. 

Yine bu alandaki en önemli örneklerden birisi de un sektöründe yaşanıyor. Türkiye'de yıllık 30 milyon tonu aşkın üretime imkan verecek un değirmeni yatırımına teşvik dağıtılmış durumda. Türkiye'nin kendi iç tüketimi ve yaptığı ihracat dikkate alındığında, elinde 12-13 milyon tonluk bir fazlalık kalıyor. Bu öyle ilginç bir rakam ki, Türkiye'deki tüm un fabrikaları tam kapasiteye yakın çalışıp iç tüketimi karşılasa, geriye kalan rakam tüm dünyanın dışarıdan un ithal etme kapasitesini karşılayabiliyor. Üstüne de kapasite fazlası kalıyor. Yani Türkiye'deki un yatırımları dünyadaki uluslararası un ticaretinin hacminden fazla.

25 Temmuz 2023 Salı

2001 KRİZİ SONRASI BANKALARA BDDK'DAN BÜYÜK GÖZALTI: 56 KİŞİ BANKACILIKTAN MEN EDİLDİ

BANKALARA VERGİ İNCELEMESİ

BDDK bankaların 77,2 trilyon lira daha az vergi veya benzeri ödeme yaptıklarını belirlerken, sınır ötesi faaliyetlerin konsolide bazda denetim ve gözetime tabi tutulması için yerinde denetim yaptı.

Cahit UYANIK

ANKARA - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) inceleme ve araştırmaları sonucunda bankaların, vergi kaybına neden olan işlemleri mercek altına alındı. Geçen yıl, bu konuda düzenlenen 24 ayrı rapor sonucunda bankaların toplam 592,7 trilyon liralık BSMV, damga vergisi, kurumlar vergisi, kurumlar vergisi üzerinden ödenmesi gereken fon payı sebebiyle matrah farkı doğuran uygulamalar ortaya çıktı. Bu fark sebebiyle bankaların 77,2 trilyon lira daha az vergi veya benzeri ödeme yaptıkları belirlendi. BDDK bu raporları, kayba uğranılan tutarların tahsili amacıyla ilgili mercilere gönderdi. BDDK ayrıca bankaların sınır ötesi faaliyetlerinin konsolide bazda denetim ve gözetime tabi tutulması için Bahreyn, Malta, Lüksemburg'taki şubeler ile bir bankanın Hollanda'daki iştirakinde yerinde denetim yaptı.

Bankalara günlük izleme

BDDK'nın 2001 Yıllık Raporunda yer alan bilgilere göre denetleme faaliyetleri, bankaların uzaktan gözetimi, yerinde denetim ve gerekli tedbirlerin zamanında alınması şeklinde olmak üzere 3 şekilde gerçekleştirildi. Bu çerçevede Gözetim Form Paketi, gelişmeler dikkate alınarak revize edildi. Yeni formlar, 2002 Şubat ayından itibaren haftalık, aylık, üçer aylık raporlar hazırlanmasında kullanılmaya başlandı. Sistemdeki nakit hareketlerinin yakından izlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması için 2001 Kasım ayından itibaren bankalar günlük bazda izlenmeye alındı. Ayrıca bankaların faiz oranı, kur ve hisse senedi pozisyon risklerinin ve bu risklere ilişkin sermaye gereksinimlerinin izlenmesi amacıyla ayrı bir raporlama seti de hazırlandı.

24 Temmuz 2023 Pazartesi

YIL 2002... PAMUKBANK'A EL KOYMA KARARI NASIL ALINDI?

ANKARA'DA BANKA SATRANCI

BDDK, Pamukbank'ın 2 milyar dolarlık sermaye açığını duyuracağı sırada Yapı Kredi Bankası birleşme kararını açıkladı. BDDK'nın olumsuz raporu Ecevit'ten destek görürken, Çukurova Grubu MHP kanadına baskı yaptı.

Cahit UYANIK

ANKARA - Sektördeki en büyük bankalardan birisi olan Pamukbank'a el konulma süreci çok eskilere gidiyor. IMF ile görüşmelerde, grup bankalarının tek çatı altında birleştirilmesi konusunda geçen yıl 'ilke kararı' alınmıştı. Bu karar Çukurova Grubu ile her görüşmede dile getiriliyor ancak birleşme konusunda ikna edilemiyordu. Çukurova Grubu, önce Pamukbank'ı bir yabancı bankayla birleştireceğini açıkladı, daha sonra da yeniden sermayelendirmeyle ilgili yasa çıkınca bu haktan yararlanmak istediğini bildirerek süre aldı. Aslında Pamukbank, BDDK'nın oluşumundan önce eski deyimle 64'üncü Madde kapsamında izleme altında tutuluyordu.

Satranç oyunu gibi

Daha sonra uygulamaya konulan 3'lü denetim sonucunda ise Pamukbank'ın 2 milyar dolarlık sermaye açığı bulunduğu tespit edildi. BDDK, bu açığı kamuoyuna duyurmak için harekete geçeceği sırada Yapı Kredi Bankası, -bir satranç hamlesi yapar gibi- daha atik davranarak birleşme kararını açıkladı. Ancak bu kararın BDDK tarafından onaylanması gerekiyordu. BDDK, bankaların sermaye ihtiyaçlarına ilişkin açıklamasında, sektörün 1,1 katrilyonu karşılanmış 224 trilyon lirası karşılanacak toplam 1,3 katrilyonluk sermaye ihtiyacı bulunduğu belirtildikten sonra Yapı Kredi-Pamukbank birleşmesine ilişkin çekincesini ortaya koydu.

21 Temmuz 2023 Cuma

REKABET HUKUKÇUSU DOÇ. DR. İNAN: İŞADAMIMIZDA REKABET KÜLTÜRÜ YOK

Rekabet Hukukçusu Doç. Dr. Nurkut İNAN:

"İşadamımızda Rekabet Kültürü Yok"

Cahit UYANIK

Türkiye, rekabet hukukuna ilişkin ilk tartışmaları ithal ikameci ekonomi politikalarının sanayiyi geliştirmeye başlamasıyla 1960'lı yılların sonunda duydu. Ama o zaman Rekabet Yasası, sanayileşme çabası içindeki bir ülke için 'lüks' sayılıyordu. Bu eğilim, 1992'de DYP-SHP Koalisyon Hükümeti kurulana kadar sürdü denilebilir. Hükümetin sol kanadının en enerjik şekilde sahip çıktığı tek ekonomik konu, belki de Rekabet Yasasıydı. Rekabet Yasası için oluşturulan komisyon, çalışmalarını yaklaşık 2,5 yıl sürdürdü. Avrupa Birliğine (AB) karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmek ve 1994 sonbaharında çıkarılan Özelleştirme Yasasını dengelemek amacıyla Rekabet Yasası apar topar aynı yılın Aralık ayında Meclis'ten geçirildi.

Doç. Dr. Nurkut İnan, Türkiye'de iki elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az sayıdaki rekabet hukukçusundan biri. İnan, 1992'de kurulan Rekabet Yasası Tasarı Taslağı Komisyonunun da başkanıydı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden emekli olduktan sonra avukatlık yapmaya başlayan Doç. Dr. İnan, kamuoyunda kesif bir bilgisizliğin hakim olduğu rekabet hukuku alanındaki geniş bilgilerini bizimle paylaşmayı kabul etti:

Ekonom: Önce rekabet hukukunun tarihsel gelişimi üzerinde biraz duralım. Bu kavram nerede ve nasıl ortaya çıkmış?

İnan: Rekabet hukukunun 108 yıllık tarihçesi var. Rekabetin düzenlenmesine ilişkin ilk yasa, 1890 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) yürürlüğe girdi. Bu tip yasaların çoğunda olduğu gibi ABD'de anti-tröst yasası politik nedenlerle ortaya çıktı. 19'uncu yüzyılın sonunda demiryolu şirketlerinin çok büyümesi ve kartelleşmesine karşı, ürünlerini demiryolu ile taşıyan çiftçilerden bir tepki geldi.Çiftçilerin oyları politikacılar için çok önemliydi. Senatör Shermann bir yasa tasarısı hazırladı ki bu federal yasaydı ve tüm eyaletlerde uygulanacaktı. Shermann, bu yasayı savunurken ve kamuoyuna tanıtırken, işin ekonomik yanını daima ikinci planda bıraktı ve politik yanını öne çıkardı. Shermann, Senato'daki bir konuşmasında "Biz bir toplum olarak henüz müstemleke iken İngiliz Kralının üstümüzdeki baskısına nasıl dayanamadı isek, aynı şekilde ekonomik gücün tek elde toplanması sonucu ulaşacak baskılara da dayanmamalıyız. Demokrasimizin sağlıklı olarak yaşaması buna bağlıdır" diyordu. 

17 Temmuz 2023 Pazartesi

KAMU ÇALIŞANLARI İLE ÜCRET ZAMMI PAZARLIĞINDA 'GLOBAL SÖZLEŞME'DEN VAZGEÇİLİYOR

Kamu Çalışanları

'Global' Sözleşmeden Vazgeçiliyor

Kamu işyerlerinde 600 bin işçi toplu sözleşme bekliyor. Devlet ise görüşmelerde radikal bir yöntem değişikliği yapmaya hazırlanıyor. Kamu İşveren Sendikaları, sıfır zam veya çok düşük zamları gerekçelendirmek için işçi ücretlerini irdeleyen iki araştırma yaptı.

Cahit UYANIK

Hükümet ve işçi sendikaları sıcak bir yaza hazırlanıyor. Nedeni basit: 1995, toplam 600 bin kamu işçisinin toplu sözleşme yılı. Hatırlayacaksınız, Devlet Bakanı Bekir Sami Daçe'nin 'sıfır zam'dan bahsederek karıştırdığı toplu iş sözleşmesi bunlar... 24 işkolu ve 151 işyerindeki toplam 509 bin 501 işçi gözünü kulağını dikmiş bu konudaki haberleri bekliyor. Kamu toplu iş sözleşmeleri, zaman açısından 1996'daki genel seçimleri de kapsıyor. Hükümetin işçilere karşı takınacağı tavır, aynı zamanda seçimlerdeki beklentisini de ortaya çıkaracak. Çünkü işçiler, yaklaşık 3 milyon kişilik oy potansiyeliyle güçlü bir baskı grubu oluşturuyorlar.

Devlet bu işyerlerindeki toplu pazarlığı, kurduğu kamu işveren sendikaları aracılığıyla yürütüyor. Fakat zam oranlarının ne düzeyde olacağına sonuçta siyasiler ve başbakan karar veriyor. Kamu işyerlerinde örgütlü sendikaların büyük bir çoğunluğu Türk-İş çatısı altında toplanıyor. İşçiler açısından da Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Türk-İş Başkanı'nın vereceği kararlar önemli. Türk-İş geçtiğimiz günlerde bünyesinde bulunan 151 işyerindeki bu görüşmeleri bir elden takip etmek amacıyla 'Kamu İşyeri Toplu Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu' oluşturdu. Türk-İş, Hükümet'le sektörlere göre varacağı ücret anlaşmasının tüm işyerlerine uygulanmasını istiyor.

11 Temmuz 2023 Salı

KAPAK HABERİ / 1. YILINDA 5 NİSAN KARARLARI / NE GETİRDİ, NE GÖTÜRDÜ? / YENİ DEVALÜASYON GÜNDEMDE Mİ?

Bu çarşamba 5 Nisan Kararlarının birinci yıldönümü. Ekonomideki tüm denge ve oluşumları alt-üst eden bu kararlar, Türkiye'yi nereye doğru götürüyor? 5 Nisan'a nasıl gelindi? İşadamı ve politikacılar bu kararları nasıl değerlendiriyor?

Cahit UYANIK (Ankara)

Alaattin ÇİFTÇİ (İstanbul)

"Bu programın amacı enflasyonu hızla düşürmek, Türk Lirasına istikrar kazandırmak, ihracat artışını hızlandırmak, ekonomik ve sosyal kalkınmayı, sosyal dengeleri de gözeten sürdürülebilir bir temele oturtmaktır."

Başbakan Tansu Çiller, Yardımcısı Murat Karayalçın ile birlikte 5 Nisan 1994 öğle saatlerinde 'Ekonomik Önlemler Uygulama Planı'nın amacını böyle açıklıyordu. Aslında 5 Nisan'a giden yol 26 Ocak 1994 akşam üzeri açılmıştı. Aylardır faiz düşürme inadıyla borçlanamayan Hazine ve Merkez Bankası, o gün döviz piyasalarının ipini elden kaçırmıştı. Serseri para, önce borsayı 20 binden 29 bine sıçratmış, kar realizasyonunun peşinden dövize yönelip piyasayı allak bullak etmişti. 

Gelenekselleştiği üzere her gün saat 16 civarında açıklanan ertesi günün döviz kurları bir türlü ajans telekslerinden dökülmüyordu. Gazete büroları, "Devalüasyon mu yapıyorlar?" diye soran vatandaşların telefonlarından felç olmuştu. Eh, ne de olsa evden otomobile, tüketici kredisinden ev kirasına dövizle borçlanmaya alışılmıştı. Devalüasyon, borç ve ödemelerin bir anda kabarmasına yol açacaktı.

Başbakan Çiller, alelacele ekonomi bürokratlarını Konut'ta topladı. Piyasayı sakinleştirmek için gece yarısı yüzde 13,9'luk devalüasyon açıklandı. Devalüasyona rağmen piyasanın inisiyatifi devletin eline geçemedi. Dövizle oynamayı seven bazı bankalar, sıcak odalarında oturup telefonla parasını yöneten spekülatörler biçilen bedeli yetersiz buldular. Dövizi sakinleştirmek için yapılan müdahalelere 2 ayda yaklaşık 4 milyar dolar harcandı. Şubat ayı ortasından itibaren Hazine ve DPT'de "Bu krizden nasıl çıkabiliriz?" konulu birçok araştırma yapıldı. 

Mart ayı başlarında Başbakan Çiller ve Devlet Bakanı Aykon Doğan'ın sonu gelmezmiş gibi görünen gece toplantıları başladı. 5 Nisan Paketi'nin ilk hatları burada belirginleşti. Paketin ismi başlangıçta Ekonomik Aksiyon Planı idi. Fakat sonradan ne olduysa oldu, ismi değiştirildi. Paketin ayrıntıları kamuoyundan ciddi bir şekilde gizlenebildi.

8 Haziran 2023 Perşembe

MEHMET ŞİMŞEK'LE İLGİLİ KÜÇÜK AMA ANLAMI BÜYÜK BİR HATIRA...

Cahit UYANIK

Mehmet Şimşek yeni bakan olmuştu uzun yıllar önce...

Ben de Referans Gazetesinde haber müdürüydüm

Haftada bir yayınladığımız Başkent Kulisi'nin yükünü

Adsız bir kahraman olarak üstlenmiştim.

Muhabir arkadaşlarımın da desteği ile...


Başkent Kulisi'ne yazı malzemesi ararken...

Şimşek'in kişisel internet sitesine girdim

Samimiyetle kendi geçmişine ait anılar içeren yazılar kaleme almıştı; çok beğendim doğrusu...


Bu yazılardan birinde...

Akşamları Cebeci'deki SBF Kampüsünden

Kızılay'a kadar,  Çankaya Belediyesinin üniversite öğrencilerine verdiği ücretsiz yemeği yemek için yürüdüğünü yazıyordu

Üslubunda da, fakirlik içinde geçen öğrencilik yıllarının anısına, CHP'li Çankaya Belediyesine gizli bir minnet duygusu seziliyordu Şimşek'in...

29 Mayıs 2023 Pazartesi

BU KARARDA İMZASI VARDI / HALEN YÜRÜRLÜKTEKİ 1211 SAYILI MERKEZ BANKASI KANUNUNU HAZIRLADI VE TCMB'NİN İLK BAŞKANI OLDU / NAİM TALU

Merkez Bankası Eski Başkanı NAİM TALU: 

"MERKEZ BANKASININ MUTLAK ÖZERKLİĞİ YANLIŞ BİR ANLAYIŞTIR"

Cahit UYANIK

Türkiye'de gündemden düşmeyen konulardan birisi de Merkez Bankası özerkliğidir. 1930'da çıkarılan ilk Merkez Bankası Yasası da, aslında dünyadaki genel gidişat dikkate alınarak, özerk bir yapı kurmayı amaçlıyordu. Çünkü hükümetler, savunma ve savaş masraflarını çoğunlukla merkez bankası kaynaklarına başvurarak finanse ediyorlardı. Atatürk zamanında çıkan yasa, zamanla etkisini yitirdi. Öyle ki yasa 1930-1970  döneminde tam 22 defa değiştirilmişti. Yasal değişikliklerin hemen hepsi de, merkez bankası özerkliğini azaltıcı unsurlar içeriyordu. 

İşte 1211 sayılı yeni Merkez Bankası Yasası böyle bir ortamda gündeme geldi. Şimdilerde Akbank İdare Meclisi Reisliği görevini yürüten Naim Talu, 1970'de Merkez Bankası Genel Müdürlüğü görevini yürütüyordu. Talu, 1211 sayılı yasayla birlikte "ilk merkez bankası başkanı" sıfatını da kazanmış oldu. Talu, daha sonra Ticaret Bakanlığı ve Başbakanlık gibi iki önemli görevi de üstlendi. Talu, hem bürokrat hem siyasetçi kimliğini üstlenmiş bir isim olarak; geçmişten günümüze merkez bankası özerkliği konusunda herkesin kulağına küpe olacak uyarılarda bulundu:

Ekonom: 1211 sayılı yasa öncesinde Türkiye'deki ekonomik ve siyasal ortam nasıl bir görünüm arz ediyordu? Bu yasanın çıkarılması en fazla hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır?

Talu: Bilindiği üzere 1211 sayılı Merkez Bankası Kanununun kabul tarihi 14.1.1970'dir. O tarihteki ekonomik durumu kısa olarak şu şekilde tarif etmek mümkündür:

1958 senesi İstikrar Tedbirlerinin ortaya çıkardığı müsbet gelişmeler ve 1970 senesine kadar iktidardaki hükümetlerin mustakar ve bilgili çalışmaları sonucu olarak ekonomi, müspet inkişafını sürdüregelmiştir.

Diğer bir deyişle bir taraftan istikrar tedbirlerinin ortaya çıkardığı müspet tesir, diğer taraftan ekonominin planla tespit edilen hedeflere uygun yürütülmesi, makul sayılabilecek fiyat hareketleri ile oldukça hızlı kalkınma imkanını vermekte idi.

Fakat ekonominin o günlerde de görülen zafiyeti: a) finansman kifayetsizliği, b) fiyat hareketlerinin dünya standartlarının az da olsa üzerinde seyretmesi idi. Ayrıca sabit kur sisteminin cari olması, zaman içinde ihracat tıkanıklıklarını kaçınılmaz hale getiriyordu. 1970 senesine gelindiğinde, ekonomi tarihinin en büyük mustakar ve hızlı kalkınmasına şahit olduğumuz bir devreye ulaştığımızı gösterirken, ilerki senelerin de başarılı olması için bazı tedbirlerin alınmasının lüzumu da ortaya çıkarıyordu. 

Merkez Bankası Kanunun çıkarılmasının memleket ekonomisinin o tarihlerdeki durumu ile direk bir ilgisi yoktur. O tarihte mevcut olan kanun oldukça eskimiş idi ve Merkez Bankası bu kanunun değiştirilmesi zaruretini çok önceden görmüş ve müteaddit defalar yeni kanun çıkarılması teşebbüsünde bulunmuştur. O tarihe kadar yapılan bütün teşebbüsler netice vermemiştir.