17 Temmuz 2023 Pazartesi

KAMU ÇALIŞANLARI İLE ÜCRET ZAMMI PAZARLIĞINDA 'GLOBAL SÖZLEŞME'DEN VAZGEÇİLİYOR

Kamu Çalışanları

'Global' Sözleşmeden Vazgeçiliyor

Kamu işyerlerinde 600 bin işçi toplu sözleşme bekliyor. Devlet ise görüşmelerde radikal bir yöntem değişikliği yapmaya hazırlanıyor. Kamu İşveren Sendikaları, sıfır zam veya çok düşük zamları gerekçelendirmek için işçi ücretlerini irdeleyen iki araştırma yaptı.

Cahit UYANIK

Hükümet ve işçi sendikaları sıcak bir yaza hazırlanıyor. Nedeni basit: 1995, toplam 600 bin kamu işçisinin toplu sözleşme yılı. Hatırlayacaksınız, Devlet Bakanı Bekir Sami Daçe'nin 'sıfır zam'dan bahsederek karıştırdığı toplu iş sözleşmesi bunlar... 24 işkolu ve 151 işyerindeki toplam 509 bin 501 işçi gözünü kulağını dikmiş bu konudaki haberleri bekliyor. Kamu toplu iş sözleşmeleri, zaman açısından 1996'daki genel seçimleri de kapsıyor. Hükümetin işçilere karşı takınacağı tavır, aynı zamanda seçimlerdeki beklentisini de ortaya çıkaracak. Çünkü işçiler, yaklaşık 3 milyon kişilik oy potansiyeliyle güçlü bir baskı grubu oluşturuyorlar.

Devlet bu işyerlerindeki toplu pazarlığı, kurduğu kamu işveren sendikaları aracılığıyla yürütüyor. Fakat zam oranlarının ne düzeyde olacağına sonuçta siyasiler ve başbakan karar veriyor. Kamu işyerlerinde örgütlü sendikaların büyük bir çoğunluğu Türk-İş çatısı altında toplanıyor. İşçiler açısından da Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Türk-İş Başkanı'nın vereceği kararlar önemli. Türk-İş geçtiğimiz günlerde bünyesinde bulunan 151 işyerindeki bu görüşmeleri bir elden takip etmek amacıyla 'Kamu İşyeri Toplu Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu' oluşturdu. Türk-İş, Hükümet'le sektörlere göre varacağı ücret anlaşmasının tüm işyerlerine uygulanmasını istiyor.

Türk-İş Başkanı Bayram Meral, bu hacimdeki toplu sözleşmelerde 'politik faktörler'in öne çıktığını ifade ediyor. Buna karşın Kamu-İş Genel Sekreteri Naci Önsal, aynı düşüncede değil. İşçilere verilen yüksek zamların, oy olarak politikacılara dönmediğini aktarıyor. Geçmişte bunun örneğinin çok yaşandığını belirten Önsal, işçilerin zaman zaman gündeme getirdikleri siyasi parti kurma fikrinin gerçekleşememesini bu tespite bağlıyor.

Devlet-Sendika ilişkilerinde radikal değişiklik

Kamu İşveren Sendikaları ise toplu iş görüşmelerinde değişikliğe gitmeye hazırlanıyor. 1989'dan beri süren 'global sözleşme' yönteminden vazgeçmek isteyen işveren sendikaları, her kuruluşun kendi gelir-gider durumuna göre zam vereceğini belirtiyorlar. Bu, işçi ücretleri açısından zorunlu bir 'mali özerklik' anlamına geliyor. İşletmenin diğer maliyet kalemlerinde neden özerklik politikası izlenmediği sorusu ise boşlukta sallanıyor. İşveren sendikalarını böyle davranmaya iten en önemli etken, işçi ücretlerinde 1989 yılından bu yana ciddi ve enflasyonun üzerinde reel artışlar olduğu düşüncesi... Buna ek olarak aynı işkolunda sendikalı özel sektör işletmelerinde yarıya yakın düzeyde ücretlerle çalışıldığı da ileri sürülüyor.

Kamu İşveren Sendikaları, bu düşüncelerini iki ayrı araştırmaya dayandırıyor. Bu araştırmalar, 1994 yıl sonu rakamlarını esas alan "Kamu Kesiminde İşçi Ücretleri" ile "Kamu ve Özel Kesimde İşçi Ücretleri, İşçi Emeklileri, Devlet Memurları Ücretleri" araştırmaları... Buna göre kamu işçilerinin ortalama giyinik ücreti 32 milyon 282 bin lira. Bu ücretten vergi, sigorta vb. kesintiler yapıldıktan sonra işçinin cebine giren ücret, giyinik ücretin yüzde 64'ü... Yani işçinin eline 20 milyon 660 bin lira para geçiyor. Elbette bu ücret ortalama. Bunun çok üzerinde veya çok altında para kazanan işçiler mevcut. Söz gelimi Batman'daki bir sondörün eline net 120 milyon lira para geçebiliyor. Ancak bu ödemenin önemli bir kısmını fazla mesailer oluşturduğunu göz önünde tutmak gerekiyor. Öte yandan kamuda asgari ücret düzeyinde para kazananlar da yok değil. Ama bu iki gruptaki işçi sayısı bin 500'ü geçmiyor. Bu tespitlere karşın, her iki kamu işçisinden biri ücret skalasının ortalarında kendine yer bulabiliyor. Hesaplamalara göre 332 bin işçinin cebine her ay 18 milyon 779 bin ile 25 milyon 139 bin lira arasında para geçiyor.

Şoför beyin valisi...

Bu göstergeler iki önemli tespitin yapılmasına olanak tanıyor. İlki örgütlü bir şekilde yapılan ücret pazarlıkları işçiye önemli bir güç sağlıyor. İkincisi memur ve işçiler arasındaki 'ücret uçurumu' ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Araştırmada aynı işleri yapan, işçi ve memur statülerinde bulunan kişiler mukayese edilmiş. İşçi statüsündeki bir büro teknisyeni 16 milyon 473 bin, memur statüsündeki 5 milyon 396 bin lira kazanıyor. Aynı mukayeseye göre işçi-şoför 18 milyon 93 bin lira, memur-şoför 3 milyon 958 bin lira; işçi-temizlikçi 13 milyon 219 bin, memur-temizlikçi 3 milyon 660 bin; işçi teleks operatörü 14 milyon 680 bin, memur-telsiz operatörü 3 milyon 984 bin lira kazanıyor. Bu, örgütlülüğün önemini gösteriyor. 

Öbür yandan devlette 25 yıl ve daha fazla hizmeti bulunan bir genel müdürün maaşı Ocak-1995 zammından sonra ancak 21 milyon 159 bin liraya çıkmış. Aynı genel müdür, Aralık ayında 18 milyon 527 bin lira kazanabiliyormuş. İl valilerinin maaşı ise Ocak'tan sonra 27 milyon 819 bin liraya çıkabildi. Eski maaşları ise 24 milyon 479 bin liraymış. Bu da kamudaki ücret adaletsizliğinin ciddi bir göstergesi...

Araştırmanın çarpıcı bölümlerinden birisi de, aynı işkolunda kamu ve özel sektör işyerlerinde akdedilen toplu iş sözleşmelerinin mukayesesi... Özel sektör işyerlerinde TİSK tarafından 1994-Eylül ve 1995-Ocak ayı itibarıyla bağıtlanan sözleşmeler karşılaştırmaya esas alınmış. Kamu ücretleri ise 1993'te imzalanan sözleşmelere karşılık geliyor. Buna göre ağaç işkolunda çalışan özel sektör işçi maaşları Ocak-'95 itibarıyla 8 milyon 628 bin liraya çıkmış. Kamu işyerlerinde ise 1984'ün son 6 ayında 16 milyon 34 bin lira ortalama net ücret ödenmiş. Bu rakamlar, gıda işkolu özel sektöründe 9 milyon 261 bin, kamuda 17 milyon 588 bin lira. 

-------------------

Türk-İş Başkanı Bayram MERAL:

"Kamuda Toplu İş Sözleşmeleri Politiktir"

"Sözleşmelerin nasıl yapılacağı ve imzalanacağı teknik bir meseledir. Hükümetin izni olmadan böyle bir yöntem değişikliğine gidilmesi söz konusu değildir. Çünkü bu kadar büyük toplu iş sözleşmelerinin politik yanı ağır basar. O nedenle Kamu İşveren Sendikaları yöneticileri, kendi kendilerine gelin-güvey olmasınlar. Biz zaten devletten yüksek bir ücret zammı istemiyoruz. Yüzde 40-55 enflasyon zammı ve yüzde 15 refah payı talep ediyoruz, o kadar. 

Türkiye, 1960'tan bu yana toplu iş sözleşmesi düzenine geçmiştir. O zamandan beri, kamudaki işçi ücretleri her zaman özel sektörün önünde seyretmiştir. O nedenle ben, kamudaki ücretler ilk kez özel sektörün önüne geçtiği gibi bir değerlendirmeyi kabul etmem. Zaten bütün bunları önümüzdeki günlerde Devlet Bakanı Bekir Sami Daçe ve Başbakan Tansu Çiller ile görüşeceğiz."

-------------------

Devlet Bakanı Bekir Sami DAÇE:

"İşyeri Bazında Sözleşme SHP Zamanında Karara Bağlanmıştı"

"Bu konuda hükümet görüşmelerinde kabul edilen Uygulama Programına bir hüküm konulmuş ve 'Kanatlar arasında (DYP-SHP) görüşmeler yapılarak toplu iş sözleşmelerinin ilkeleri belirlenerek uygulamaya geçilecektir" deniliyor.

Bizim daha önce SHP ile ortakken, ilgili bakanlıkların üst düzey temsilcilerinin hatta bazı bakanların katılmasıyla varmış olduğumuz bir takım ilkeler vardı. Burada global sözleşmelerin kendi içinde de adaleti sağlamadığı, kurum ve kuruluşların özel ekonomik ve mali durumlarını, karlılıklarını, verimliliklerini dikkate almadan uygulanmasının yarattığı sakıncaları tespit ettik. 

Bunun için 'Nasıl yapılmalı?' ve 'Neler dikkate alınmalı?' şeklindeki ortak ilkelere vardık. İşletmelerin durumlarının tek tek ele alınması suretiyle anlaşmaya çalışılması bu ilkelerden biriydi. Tabii ki yeni hükümetle birlikte bu konuların yeniden tartışılması gerekir. Aslında bu ilk elde kamu işveren sendikaları ile işçi sendikalarını ilgilendirir. Ama ilkeler bazında hükümet de kendi düşüncesini ortaya koyabilecektir. Bu, kurum ve kuruluşların ödedikleri ücretler açısından bir özerklik arayışıdır. Zaten KİT'lerin önemli bölümü özelleştirme kapsamında... Bu iş bittiğinde toplu sözleşmeler de bir hükümet konusu olmaktan çıkacaktır."

(Bu haber haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin 2-8 Nisan 1995 tarih, Yıl: 2, Sayı: 9'da yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder