Cahit UYANIK
Biraz akl-ı evvellik olacak biliyorum ama söylemeden geçemeyeceğim: Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri önümüzdeki aydan itibaren büyük bir ivme kazanacak. Bu ivme bizden değil, yine onlardan kaynaklanacak. Çünkü AB Eylül'de Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) açıklayacak. Belge açıklandığında göreceğiz ki AB, önümüze uzun bir 'ev ödevi' listesi koymuş.
Aslında bu listenin nelerden oluştuğunu Türkiye çok iyi biliyor. 1996 yılında uygulamaya giren Gümrük Birliği (GB) Kararı öncesinde 'müktesebat' dediğimiz sözcüğün içinde binlerce sayfalık bir uyum şablonu olduğunu keşfeden ilk ülke sayılırız. Ama buna rağmen sanki böyle bir gerçek yokmuş gibi davranıldı. Peki niye böyle oldu?
Türkiye Ankara Anlaşmasının imzalandığı 1963 yılından bu yana AB macerasının peşinde. Bu süreçte Türkiye için hep ekonomi ön plandaydı. Ta ki tam üyeliğimizin tescillendiği 1999 yılına kadar... Aslında Soğuk Savaş şartları devam etseydi, bu trendde bir değişiklik olmayacaktı. Doğu Bloku'nun yıkılarak yeniden yapılanmasıyla çok şey değişti. Bağımsızlaşan Doğu Avrupa ve bazı Balkan ülkeleri AB'ye tam üyelik için başvurdular. Bu aşamada AB'nin tam üyelik koşullarını çeşitlendirip genişletmesi gündeme geldi. İşte Türkiye de bu rüzgardan etkilendi.