Uluslararası Para Fonu (IMF) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uluslararası Para Fonu (IMF) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'KİM YAPACAK?' SEÇİMİ...

Cahit UYANIK 

Tüm Türkiye gözünü dikti 4 Kasım sabahını bekliyor. Futbol liglerindeki son birkaç hafta gibi fikstürün altı ve üstü kaynıyor. Sadece iktidara namzet iki güçlü partinin birbirine ne kadar yaklaşacağı veya fark yapacağı ile kimlerin baraj altında kalacağını tartışıyoruz. Kimsenin 4 Kasım'dan sonra ekonomik ve sosyal politikaların nasıl değişeceğini düşündüğü yok. Gerek AKP gerekse CHP tepki oyları ile yelkenlerini doldurdular. Baraj üstüne çıkması muhtemel sürpriz partiler de tepki oyları ile yol alıyorlar.

Ekonomi politikamız ise IMF'ye teslim. Zaten vatandaşın da istediği bu. Her anketten toplam yüzde 50'den fazla oyla çıkan AKP ve CHP, IMF politikalarından sapmayacaklarını her fırsatta dile getiriyorlar. IMF'ye büyük bir tepki olsa bu oy oranlarını korumaları mümkün mü? Bakmayın siz seçim afişlerine yansıyan, IMF'yi suçlayan sloganlara...Vatandaş bu politik sistemin öz iradesiyle kendi kendisini sınırlamayacağını çok iyi biliyor. Kendisini krize sokanın IMF değil banka hortumcularına göz yuman siyasetçiler ile afyonlu şerbet kabilinden siyasi vaatlerle geleceğini karartan seçim kampanyaları olduğunu çok iyi değerlendiriyor. 

19 Mayıs 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KOMPRADOR MİLLİYETÇİLİK

Cahit UYANIK 

Türkiye'de son zamanlarda çok tehlikeli bir eğilim gelişiyor. Yabancı özellikle Batı kökenli kişi veya kurumların söyledikleri sözler ve değerlendirmelere 'altın' kıymeti atfedilirken, aynı şeyleri nüfus kağıdında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazanlar yaptığında 'paçavra' muamelesi görüyor. Türkiye'de mevcut ekonomik gelişmeleri gayet geniş bir sağduyu ile değerlendiren uzman veya kuruluşların yüzüne kimse bakmazken, filanca veya falanca yabancı bankanın yeniyetme uzmanının iki satırlık raporu göklere çıkarılıyor. 

Oysa bu raporların hemen hemen hepsi, birbirinden kopya edilerek yazılmış metinler olmaktan öteye geçmiyor. Rating firmaları, Dünya Bankası (DB) ve Uluslararası Para Fonunu (IMF) bu değerlendirmede bir tarafa koyuyorum. Çünkü onlar hiç olmazsa not yenileyecekleri veya bir kredi açacakları zaman Türkiye'ye gelip yerinde incelemeler yapıyorlar. 

Bu ortam bana Osmanlı İmparatorluğunun kendini Batılılaşma akımlarına körü körüne kaptırdığı 1800'lü yılların ikinci yarısını hatırlatıyor. Batılılaşmayı sadece oradan ithal edilen setreyi giymek, Fransızca öğrenip günlük konuşmalarda araya bol miktarda bu dilden deyimler sıkıştırmak sandığımız dönemden bahsediyorum. 

18 Mayıs 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ENFLASYON FIRSATÇILIĞI

Cahit UYANIK 

Mesut Yılmaz hükümeti, 1998 yılı ekonomik hedeflerini açıkladı. Bu hedeflerin yıllardır tekrarlana tekrarlana temcit pilavına dönen benzerlerinden farkı, enflasyonla mücadeleyi dikkate alması... İlk olarak Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in imzaladığı protokolle ciddi adımlar atılmaya başlanan bu yolda, ikinci önemli durak ise 1998 Bütçesinde iç borçlanmaya sınır getirilmesi. 

Geçen yıl Refahyol'un bütçesi görüşülürken koalisyonun Refah kanadı da benzer bir yöntem denemek istemiş, ancak dönemin Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez'in yoğun çabası sonrasında başarılı olunamamıştı.

İç borçlanmaya sınır getirilmesi yönündeki bütçe düzenlemesi Yılmaz Hükümetinin diline doladığı 'enflasyon lobisi' ile ilk meydan muharebesi olacak gibi görünüyor. Devlet, yıllar önce enflasyon lobisine kaptırdığı mevzileri almak yönünde ilk ciddi irade beyanını gerçekleştirebilirse, yüzde 50 enflasyon konusunda da umutlu bir ilk adım atılmış olacak. Çünkü Türkiye'deki enflasyon lobisinin rantlandığı en önemli merkezin devlet olduğu artık herkesin malumu. İç borçlanmaya sınır getirilmesi, malumun ilan edilerek yeni bir düzen konusunda devletin kararlılığını göstermesi bakımından kritik önemde.

Bu noktada 'enflasyon lobisi' kavramına değinmekte fayda var. Türkiye'de sayıları yüzlerle ifade edilen ve tam açıklanamayan kavramlardan birisi de enflasyon lobisi... Belki de tanım kolaylığı sağladığı için seçilen bu kavram yerine 'enflasyon fırsatçılığı' demek daha isabetli bir yaklaşım olabilir. Çünkü enflasyonun etkilerini azaltmak için herkesin kendince bir fırsatı var. 

30 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ŞEFFAFLIĞIN Ş'Sİ PROBLEMİ

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlığı, Türkiye'de uygulanan ekonomik programın henüz tüm yönleriyle hazmedilemediğini gösterdi. Yoksa tam bir poker ustası pozu takınan ve sinirleri cımbızla alınmış gibi görünen IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen 'diazem' yerine geçecek açıklamalar yapar mıydı? Ecevit'in hastaneye yatırılması, deney tüpleri içinde kuzu kuzu duran ancak el dokundurulmayan bazı sıvıların (problemlerin) sertlik derecesini ortaya koyan bir turnusol kağıdı görevi de gördü.

İlk problem dalgalı kur ile şeffaflık arasındaki doğrusal ilişkinin bir türlü anlaşılamamış olması. Dalgalı kur, tüm kur sistemleri içinde belki de en hassası ve siyasetçilere endeksli olanı... Ülkeyi yönetenler ne kadar şeffaf davranıp her karar ve davranışını camdan bir toplantı odasının içinde icra ederse o kadar iyi. Politikacıların ülkenin iç borç stokunun üçte ikisinin dövize endekslenmiş bulunduğunu, dolardaki bir zıplamanın otomobillerdeki sol ayna gibi sürekli takip edilen faiz dışı fazla hedefini tehlikeye atacağını bilip buna göre davranmaları gerek. 

29 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / IMF'NIN 2 KRİTİK GÜNDEM MADDESİ

Cahit UYANIK 

Yine IMF'li günler başladı. IMF'nin pek zahmetsiz geçen 9'uncu Gözden Geçirme ziyaretinin ardından bu defa, hayli tartışmalı bir hafta bizi bekliyor. IMF'nin bu ziyarette bakacağı iki şey var: 2002 Yılı Bütçesi ve enflasyon hedeflemesi.

2002 Yılı Bütçesi öyle hazırlanmalı ki Türkiye'yi yüzde 6-7'lik küçülmeden yüzde 4'lük büyümeye götürebilsin. Bütçenin zorluğu sırf kamu finansman dengelerinin bozuk olmasından kaynaklanmıyor. Bu sefer ekonominin de dengesi bozuk.  Kapanmış işletme ve şirketler, sokaktaki milyona yaklaşan işsizler ordusu,  daralmış iç ticaret hacmi ve gözlerinin feri sönmüş ithalat... Bütün bunlar devletin en büyük umudu bağladığı gelir, kurumlar, KDV ve dış ticaret vergilerinin çok fazla artmayacağının işareti. Kamu maliyesi kitaplarında 'otomatik istikrar mekanizması' olarak adlandırılan bu vergiler, şimdi tersine işlev görüyor.

Ama öbür yandan devletin masraflarında en küçük bir azalma yok. Özel sektör işten çıkarmalar bir yana çalışanlarının maaşlarında indirime giderken, memur zamları göz kamaştırıyor. Ancak devlette çalışan sayısında ne azalma var ne de çalışanların veriminde en küçük artış... Yine devlet dairelerinde vatandaşa eziyet gırla gidiyor. 

28 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 10 PUANLIK UZMANLIK SORUSU

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 'kaynak' sözü siyasetçilerin diline ilk kez Refahyol Hükümetinde pelesenk oldu. Erbakan Hocanın 'Davul tozu minare gölgesi' cinsinden ülkeyi kurtaracak kaynak paketleri iktisat literatürünün ancak hayal tacirliği bölümüne yerleştirilebilir. Hayali kaynaklar sebebiyle 1997 yılında 'sıfır' açıkla bağlanan bütçenin Türkiye'ye hediyesi, askeri ihtilalin kıyısından dönülmesi, post-modern darbe günleri ve yüzde 99'luk enflasyon olmuştu. 

Daha 4 yıl önce ülkeyi maceradan maceraya sürüklemeye niyetli bu iktidarın ortaklarından biri ve diğer ortağının hizip başının Türkiye'de şimdilerde 'umut' olmaya başlamasını acaba neye bağlamalıyız? Herkesin cevabı bilerek 10 puan kazanmayı garantileyeceği bu uzmanlık sorusunun cevabı, 57'inci Hükümettir. Yalnız bu hükümetin hakkını yemeyelim. Aylardır sözü edilen paketten çok gerçekçi iki kaynak çıktı: Zam ve vergi. Zaten Türkiye'de kaynak denilince akla gelen iki şey bu iki sözcüktür. Siyasetçilerimiz, sorunlara çözüm bulmaktansa gelecek seçimi garantileyecek işlerle uğraştıkları için, ülke ekonomisi  bir türlü sağlıklı ve gerçekçi kaynaklarla donatılamaz. 

27 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YENİ YILDA YENİ YAKLAŞIMLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, 2001 yılına bugün giriyor. 10 günlük bayram ve yılbaşı tatilinin mahmurluğu ülkenin üstünden kaç günde kalkar bilinmez. Ama 2001 yılının 2000'den daha zorlu geçeceği kesin. Bu nedenle 10 günlük tatil mahmurluğunu önümüzdeki günlerde arayacağız. Ama tatil konusunda fazla kendinizi sıkmanıza gerek yok. Çünkü 5 Mart'ta başlayacak Kurban Bayramında 9 günlük bir tatilin yeri şimdiden yapılmaya başlandı. 

Türkiye çalışmaya ve üretmeye muhtaç bir toplum. Yeterince üretemeyen bir ülke olduğumuz kişi başına 2 bin 900 dolara inen milli gelirimizden belli. Bu yersiz ve uzun tatiller ülkenin üretim gücünü daha da azaltıyor. Belki de Türkiye'nin önümüzdeki yıl kendisini bir tatil reformundan da geçirmesi gerekiyor. Yazımızın başlığına uygun olarak yeni yılda yeni yaklaşımların hakim olabilmesi için, belki de tatil birleştirmelerinin yasaklanması gerekiyor. 

Geçen haftaki yazımızda IMF'ye verilen Üçüncü Ek Niyet Mektubuna değindikten sonra hükümetin iyice artan sosyal çatışmaları yatıştırmak için bir sosyal paket açması gerektiğinden bahsetmiştik. Yazımıza Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'den olumlu tepki geldi. Aygün bize gönderdiği yazıda şöyle diyordu:

25 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DOKTOR FIKRASI GİBİ...

Cahit UYANIK 

Bankacılık sektörümüzün durumu, bir iyi bir de kötü haberi aynı anda veren doktor fıkralarına benzedi. BDDK Başkanı Engin Akçakoca'nın bahsettiği enflasyon muhasebesinin banka bilançolarında yaratacağı 'stok düzeltimi' etkisi aynı anda iki işe yaradı. 

Birinci olarak; 1970'ten sonra bilançoya giren sabit kıymetlerin gerçek değerlerinin eklenmesiyle banka sermaye yeterlilik rasyoları aldı başını gitti. 'Bankaların Bankası BIS'in yüzde 8'lik uluslararası sermaye yeterlilik rasyosu ne kelime... En mütevazı banka yüzde 20 sermaye rasyosu açıkladı. BIS'in yakında bizim gibi ülkeler için koyacağı yüzde 12'lik sermaye rasyosunu da solladık. Maşallah ki maşallah...

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DÜYUN-İ UMUMİYE'YE DOLU DİZGİN

Cahit UYANIK 

Geçen Pazar akşamı IMF'den gelen geniş bir heyet Ankara Esenboğa Hava Limanına indiğinde herkesin kafasında şu soru vardı: Bize ilave destek verecekler ama karşılığında ne isteyecekler? Çok fazla kafa yormaya gerek kalmadı, Çarşamba sabahı herşey ayan-beyan ortaya çıktı. Devlet,  bankaların geçmişteki ve gelecekteki dış borçlarının hepsini garanti altına almıştı. 

Böylece 6 yıl önce tüm tasarrufları garanti altına alarak bankacılıktaki aksak rekabet koşullarını iyice altüst eden devlet, bu kararıyla sektörde yabancı egemenliğinin kapılarını ardına kadar açmış oldu. Artık Türk bankası imiş gibi görünen yabancı kontrolü ve tehditi altındaki bankalar dönemi açıldı. Nasreddin Hocanın deyimiyle parayı veren düdüğü çalacak; yani parayı veren yabancı banka, yerli bankaya istediği şartı dikte ettirebilecek.

Osmanlı'da da herşey böyle başlamıştı. Sarayın ve devletin önü alınamaz harcamaları, yabancı bankerlerden alınan küçük borçlarla kapatılmaya çalışılmıştı.  Ama bir borçlanma başka bir borçlanmayı getirmişti. Devlet, gün gelip o kadar acze düşmüştü ki, tamamen yabancıların kontrolündeki Genel Borçlar İdaresini (Düyun-i Umumiye) kabul etmek zorunda kalmıştı. Düyun-i Umumiye, 1800'lü yılların ikinci yarısında yaşanan ön-globalizm çağında, gözü doymaz dünya finans çevrelerinin politikalarının dikte ettirildiği bir yapılanmaydı.

24 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2000'E GİRMEK

Cahit UYANIK 

Türkiye yeni binyıla, yeni bir başlangıçla giriyor. Cuma gecesi yarısından itibaren bir 'destek' yani 'stand by' ekonomisi olduk. Bu yeni başlangıçtan beklediklerimiz belli. Ama yeni başlangıcın neler götüreceğini şimdiden kestirmek zor. 

Umumi manzara pek hoş değil. Ülkeyi yönetenler, sorunların önemli bir bölümünün yabancı destekle çözülebileceğini kabul etmiş durumdalar. Yönetenleri böyle davranmaya iten sebepler ise ortada. 50 yıldır demokrasiyi ve serbest piyasa ekonomisini 'istediğini yapabilmek' olarak algılayıp aynı kafa yapısına sahip temsilcileri Meclis'e göndermişiz.

Devlet, toplumsal uzlaşmayı sağlayan ve ona hizmet eden bir yapıdan, menfaat dağıtım mekanizmasına dönüşmüş. Dağıtılan her menfaat, gelecekte daha bağımsız ve özgür karar alma hakkımızı biraz daha kısıtlamış. Enflasyon, her türlü gizli melanete kılıf haline gelmiş. Hal böyle iken 'Her halk, layık olduğu rejimi bulur' sözüne hak vermemek mümkün değil. Yavaş yavaş yuvarlandığımız menfaat çukurundan 2000 yılı boyunca çıkmaya çalışacağız. Açıkçası stand by'la birlikte Türk halkı olarak yabancı desteğe muhtaç olduğumuzu milletçe kabul etmiş durumdayız.

23 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / COTTARELLİ'NİN VERDİĞİ İKİ MESAJ

Cahit UYANIK 

IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'nin olaylı Türkiye ziyaretinin ardından Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp'le düzenlediği basın toplantısı bahar havasında geçti. Ancak Cottarelli, ekonomi yönetimine satır aralarında bazı mesajlar da verdi.

Cottarelli'nin üstü kapalı şekilde dile getirdiği ilk endişesi, 2001 bütçesiyle ilgiliydi. Demiralp, Cottarelli'nin ziyaret gündemini anlatırken 2001 bütçesine hiç değinmedi. Oysa Cottarelli, daha ilk cümlesinde sebeb-i ziyaretlerinden birisinin 2001 bütçesi olduğunu söylemekten çekinmedi. 

Doğrusu Cottarelli'nin ziyaretinden önce, bürokratların da ajandasında 2001 bütçesine özel bir bölüm ayrılmıştı. Ancak IMF ile ilişkiler konusunda aksak bir ritm tutturan Maliye'nin tavırları hesaba katılmamıştı. İhtimaldir ki Maliye Bakanlığı da 60-65 katrilyon aralığına oturmuş 2001 yılı ödenek taleplerini nasıl edip de 45-50 katrilyon bandına çekeceğini henüz hesaplayamamıştı. Hal böyle olunca 2001 bütçesi görüşmelerde fazla ele alınmadı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / VATANDAŞIN SAĞDUYUSU VE DERVİŞ

Cahit UYANIK 

Kemal Derviş, Türkiye'deki macerasının ilk 18 aylık bölümünü CHP ile noktaladı. CHP Derviş'e ön yargı ile yaklaşmadı. Derviş ise hiçbir zaman CHP'siz bir gelecek planlamadığını açıkladı. Derviş ile CHP arasındaki ilişkilerin samimiyeti konusunda şu anda ne söylense boş. Bu ilişkinin nereye gideceğini gelecek zaman gösterecek. Derviş şu anda baraj altı olan bir partinin, seçimlerde birinci veya ikinci olmasına yardımcılık misyonuna soyunmuş görünüyor. Karşılığında da seçimler sonrası oluşacak hükümette yeniden ekonominin sorumluluğunu üstlenmek istiyor. 

Peki Derviş'in CHP'ye getirisi olabilir mi? Yoksa Derviş aksi tesir yapıp CHP'nin oylarını daha azaltabilir mi? Günlerdir büyük siyasi gazetelerimizin yazarları Türkiye'yi gezip dolaşıyor. Ortaya çıkan sonuçlardan birisi, Derviş'in kararsızların oylarını etkileyebilecek bir isim olduğu yönünde... Derviş'e kızanlar da var. Ancak son tahlilde 200 milyar dolarlık borç yükünün yüzde 35-40'ının görev zararları ve banka hortumlamalarını kapatmak için devletin yaptığı borçlanmalar olduğunu vatandaş da çok iyi biliyor. Yaşanan bu durumda Derviş'in rolü ne? Tabii ki sıfır. Bu günahın vebali 1980'lerin sonuna yani Turgut Özal'ın izlemeye başladığı sıcak para politikasına kadar gidiyor, Vatandaş, bir film şeridi gibi gözünün önünde akıp giden olayların sorumlularını çok iyi biliyor. Onun içindir ki Geçmişteki olumsuzluklarda vebali-günahı olmayan isimlerden Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve elbette Kemal Derviş ön plana çıkıyor.

21 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BÜYÜK LAF HASTALIĞI VE IMF

Cahit UYANIK 

Sonunda IMF ağzındaki baklayı çıkarttı. Haftalardır Ankara ekonomi kulislerinde tartışılan "Program bitince ne olacak?" sorusu da ilk ağızdan yanıtlanmış oldu. Türkiye Masası Şefi Moghadam, "Türkiye çok yüksek düzeyde IMF kaynağı kullandı. Program resmen bitse de, biz yine sizi sıkı takibe alacağız" deyiverdi. Böylece Kabinedeki ekonomiyle ilgili birçok bakana sorulduğunda önce uzun bir "Eveeettt"le başlayan, sonra da "Tabi IMF Türkiye'den gitmeli. Onlarla yeni bir program yapmak istemiyoruz" sözlerinin ne kadar yersiz, boş ve duygusal planda söylenmiş olduğu da anlaşılmış oldu. 

Peki IMF'nin bu tavrı nasıl yorumlanmalı? Basit bir bakış açısıyla bile 2003 yılı içinde 2004 yılı yüklü geri ödemelerini 2005'e erteleyen IMF'nin, zaten bu ülkeden ayağını çekmeyeceği anlaşılmalıydı. Verdiği borçların henüz üçte ikisini bile tahsil edememiş olan IMF'nin Türkiye'de daha yaptırmak istediği şeylerin bulunduğunu çoğumuz biliyorduk. 

20 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2000 BÜTÇESİ VE IMF'NİN ZİYARETİ

Cahit UYANIK 

Bu hafta Ankara'da ekonomiyle ilgili iki önemli gelişme yaşanacak. 2 Kasım'da IMF Masası Şefi Carlo Cottarelli başkanlığındaki heyet Ankara'ya gelecek. Hemen ertesi gün ise 2000 Yılı Bütçe Tasarısı Maliye Bakanı Sümer Oral'ın açış konuşmasıyla TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanacak. Acaba bu iki tarihin kesişmesi bir tesadüf mü? Bence tesadüf değil. 

IMF, bütçenin görüşüldüğü süreçte Ankara'da olmak istiyor. Çünkü Plan ve Bütçe Komisyonu, Maliye'nin verdiği ödeneklerin artırılabildiği son platform. Bütçe, Genel Kurula indiğinde anayasa gereği ödenek artırıcı teklifler gündeme alınmıyor. Yani bütçenin Meclis iradesi ile en yoğun teması komisyon aşamasında oluyor. Onun için Plan ve Bütçe Komisyonuna Meclis jargonunda 'Küçük Genel Kurul' deniliyor.

Peki bütçe zorlukla oturtulduğu 46,9 katrilyonluk büyüklüğünün dışına taşabilir mi? Bütçenin Meclis'e sunulduğu haliyle çıkacağına herkes kesin gözüyle bakıyor ama bu kadar dar bir bütçenin komisyonda çok sert tartışmaları beraberinde getirmesi kimse için sürpriz olmayacak. Hele hele IMF Heyeti, Meclis'e uzaklığı birkaç yüz metreyle ölçülen Hazine, Merkez Bankası, Özelleştirme İdaresi, Devlet Planlama Teşkilatı binalarında boy gösterirken...

17 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİDE "KELLE İSTERÜK" SESLERİ...

Cahit UYANIK 

ANTAKYA - Adana'ya ve Antakya'ya vardığımızda iki gündür yağan yağmur hız kesmişti. Tarım ve tarıma dayalı sanayinin yaşam bulduğu bu bölgede, kuraklık korkusu son yağmurla birazcık olsun hafiflemişti. Ancak insanların gelecekte ekonominin düzelmeyeceğine ilişkin korkuları yüreklerinde çok ağırlıklı bir yer tutuyordu. Kapanan kepenkler, "Ekonomi düzelecek mi?" cümleleri, işsizlik, el el üstünde oturan küçük esnaf ve sanatkar dolu çarşılar bu bölgede de değişmemiş.

TOBB'un Akdeniz Bölge Toplantısı, Kasım ayında başlayan mali ve ekonomik krizin faturasının kime çıkarılacağı konusundaki arayışların hızlanması açısından önemliydi. Hemen hemen tüm iş adamları, krizin bir yönetim hatasından kaynaklandığını düşünüyor. IMF 10 milyar dolar vererek krizi hafiflettiği için eleştiri oklarından nasibini almıyor. Hükümet de Aralık ayından bu yana iş dünyası ile giriştiği diyalog çabaları nedeniyle, birazcık da taleplerine resmen "Hayır" denmediği için sert eleştiriler almıyor. Özellikle Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ve Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp en sert cümlelerle eleştiriliyorlar. Kulislerde ise bu iki bürokrat 'IMF ağzı ile konuşmakla' suçlanıyorlar. 

12 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 4 AYDA 8 BANKA NASIL SATILACAK?

Cahit UYANIK 

Henüz 'Bismillah' dememiş olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) moralini bozmuş gibi olmayalım ama "4 ayda 8 banka nasıl satılacak?" sorusunu sormak zorundayım. Belki biraz kötümserim fakat IMF'ye verilen taahhüt gereği bu bankaların 31 Aralık 2000 tarihine kadar satılması pek mümkün değil. Bunun için çok çeşitli gerekçelerim var.

Herşeyden önce bu bankalara ilişkin satış stratejisi önerecek olan McKinsey adlı danışmanlık kuruluşu raporunu bitirmiş değil. Aslında bu konuda kamuoyundan saklanan şeyler var. Çünkü bu şirket, raporunu Ağustos başında teslim etti. Hatta TMSF, bir açıklama yaparak bu gelişmeyi doğruladı. Çünkü IMF'ye verilen Ek Niyet Mektubuna göre hükümet, 15 Ağustos'a kadar bu bankalar hakkında bir satış stratejisi belirlemek zorundaydı. Bu gelişme olmadı. 

Yapılan spekülasyonlara göre hükümet, McKinsey'in raporunu beğenmedi. Bunun üzerine McKinsey raporu değiştirmek üzere Ağustos sonuna kadar süre istedi. Bu gelişme Devlet Bakanı Recep Önal tarafından resmen açıklandı. Rapor tartışması sayesinde hükümet, 8 banka hakkındaki zorlu kararı çiçeği burnunda BDDK'ya ve onun saygıdeğer Başkanı Zekeriya Temizel'e bıraktı.

5 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ GERÇEĞİN PABUCU VE IMF

Cahit UYANIK 

IMF Heyetinin bir Türkiye seferi daha geçen hafta ortasında başladı. IMF Heyetini izlemekle o kadar çok gazeteci ve televizyoncu görevlendirilmişti ki, Heyet Başkanı Martin Hardy buna çok şaşırdı. E tabi işin içine stand by söylentileri girince, ana haber bültenlerine malzeme arayan televizyoncular da Hazine'nin kapısına kamp kurdular. Ola ki Türkiye IMF ile böyle bir anlaşma imzaladı; o meş'um haber sunucusunun metalik sesini duyar gibi oluyorum: "Evet sevgili seyirciler. Türkiye ekonomisi seçime beş kala IMF'nin vesayetine sığındı. Acı var mı efendim acı..?"

Az önce kurduğum fantezi, televizyoncularla ilgili. Ama Hardy'e yoğun ilgiyi hayretle müşahede eden emektar ekonomi muhabirlerinin aralarında yapılan son espri ise şöyleydi: "Mister Hardy acaba 18 Nisan seçimlerine hangi partiden girecek? Seçim bölgesi olarak New York'u mu yoksa Washington'u mu seçecek?"

Ünlü bir söz var, sanırım Mark Twain söylemiş. Twain "Gerçek pabucunu giyene kadar, yalan dünya turu atar" diyor. Bu söz Türkiye-IMF ilişkilerine 'cuk' deyip oturuyor. Türkiye halen IMF ile Yakın İzleme Anlaşması çerçevesinde bir ilişki yürütüyor. Bu ilişkinin parasal boyutu yok. Çünkü bu anlaşma imzalanırken stand-by'ı gerektirecek koşullar ortada yoktu. Türkiye'de faizler yüzde 70'ler düzeyine düşmüş, Merkez Bankası döviz rezervi 25 milyar dolar sınırına yaklaşmıştı. MB, döviz fazlalılığının da başa bela olduğunu bildiği için, döviz devir yükümlülüklerini sıfırlamıştı. 

2 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BUZDOLABI SATICISI VE TÜRKİYE

Cahit UYANIK 

IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'in Türkiye ziyareti bitti. Ama Fischer sarf ettiği iddialı sözler nedeniyle, önümüzdeki 2-3 ay daha tartışma gündemini belirleyecek. Başarısızlık durumunda Fischer'in söyledikleri arşivlerden çıkarılıp Derviş ve hükümetin yüzüne vurulacak; başarı durumunda ise Fischer Cottarelli'den daha popüler olacak.

Fischer'in Türkiye ziyaretinin kur rejimine odaklandığı,  Ankara'da ekonomi yönetimi adına ziyaret ettiği tek yerin Merkez Bankası olmasından belliydi. Fischer bir anlamda Kasım ve Şubat ayı içindeki krizler sonrasında Türkiye'ye çare olarak sunduğu dalgalı kur rejimini yerinde savundu.

Fischer tıpkı bir pazarlamacı gibiydi. Şubat ayında sattığı buzdolabı yeterince soğutmayınca Temmuzda eve yeniden çağrıldı ve bir kullanım hatası olup olmadığı danışıldı. Fischer de fikirlerini söyledi ve gitti. Belki unuttuğumuz, belki de Doğulu utangaçlık ile dile getiremediğimiz şey ise şuydu: Fischer birkaç hafta içinde pazarlama şirketinden yani IMF'den emekli olacaktı.

29 Mart 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2004 YILINDA TOPLANAN '4. TÜRKİYE İKTİSAT KONGRESİ' VİZYON BELİRLEME AMACINA ULAŞAMADI

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ KONGRE VE FDF TARTIŞMALARININ SIĞLIĞI

Cahit UYANIK 

11 yıllık aradan sonra toplanan 4. Türkiye İktisat Kongresi, 2004 Türkiyesindeki dağınıklık ve kafa karışıklığının bir örneği olarak tarihteki yerini aldı. Herşeyden önce Kongrenin o güzelim 'İzmir' ismi değiştirilerek, Türkiye İktisat Kongresi yapıldı. Bunun sebebini anlayabilen ve anlatabilen yok. 

Kongrede temsiliyetler neye göre belirlenmiş? Ona da doğru dürüst cevap veren yok. İzmir'deki iş adamlarının bile doğru dürüst davet edilmediği bir Kongre ne işe yarar ki? Google arama motoruna girilip 'ekonomi' yazılsa ve Türkçe sayfalar tıklansa dökümü yapılabilecek kurumların çoğu Kongrede temsil edilmedi. Kongreye geçmişte katılmış olup da müktesep hakkı bulunan ve varlığını sürdüren kurumların çoğunun yüzüne bile bakılmaya tenezzül edilmedi. 

"Bu Devlet Planlama Teşkilatı acaba ülke ekonomisine yıllardır neden çeki-düzen veremiyor?" diye soranlara İktisat Kongresi iyi bir cevap oldu. İlk gün yarısı boş bir salona yapılan protokol konuşmaları, Kongre salonundaki büyük güvenlik zafiyeti, protesto gösterileri, çanta hırsızlıkları da işin tadı tuzu oldu. Ancak Kongre organizasyonunun alkışlanılması gereken bir başarısı vardı ki tarihe geçti: Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin parasıyla düzenlenmiş olan Kongrede Cuma namazı arası verilmesi unutulmadı. Kongre belki pazara sarksa, hrıstiyan vatandaşlarımız için de pazar ayini arası verilebilirdi. Böylece dinler ve medeniyetler arası denge ile hoşgörü sağlanmış olurdu.

18 Mart 2024 Pazartesi

MANŞET HABERİ/ 21 GÜNDE 21 YASA ÇIKACAK

Cahit UYANIK-Ankara 

TBMM, 2001 ilkbaharında krizi aşmak için Kemal Derviş tarafından hedef olarak konulan "15 günde 15 yasa" maratonuna benzer sürece giriyor. Hükümet, tatile girene kadarki 21 günde AB, IMF ve Dünya Bankasının istediği 21 yasayı Meclis'ten geçirecek.

TBMM, 15 Temmuzda tatile girene kadar 21 günde toplam 21 kanun çıkarmaya hazırlanıyor. Bu süreç 2001 Ekonomik Krizinde Kemal Derviş'in IMF'yi ikna için "15 günde 15 yasa" maratonuna benzetiliyor. Listesi dün itibarıyla belli olan 21 yasa, hükümetin ilan ettiği Acil Eylem Planı (AEP), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) ve Avrupa Birliğinin (AB) istediği hukuki düzenlemeleri kapsayacak.

AKP Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz ile CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol ile Ali Topuz önceki gün biraraya gelerek Meclis gündemi ve tatil tarihini görüştü. Toplantıda 18 kanun tasarı veya tasarı taslağının öncelikle görüşülmesi ve bunun ardından tatile girilmesi konusunda anlaşma sağlandı. Ancak yetkililer bu listeye IMF ile çıkarılması konusunda anlaşmaya varılan Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı, Pamukbank-Halkbank birleşmesini ilişkin kanun tasarısı taslağı ve 9'uncu Uyum Paketi eklendiğinde sayısının 21'e çıkacağını bildirdiler.