Cahit UYANIK
Türkiye’de geçmişten bu yana bir türlü bitmek
bilmeyen tartışma konularından birisi meyve-sebze fiyatlarındaki artış veya
azalışlardır. Gün geçmez ki, tarlalarda çiftçilerin ürününü sattığı fiyat ile
büyük kentlerdeki tüketicilerin ödemek zorunda kaldığı fiyatlar arasındaki
büyük farkla ilgili haberler okumayalım. ‘Üretici-komisyoncu-tüketici’
üçgeninde bitmeyen bir kan davasını andıran sebze-meyve fiyatları, Türkiye’de
artık genel ekonomik dengeleri de yakından ilgilendirir oldu. Nasıl mı?
Türkiye’de son 30 yılda yaşanan yüksek enflasyon dönemindeki yüzde 70-80’i
geçen fiyat artışı oranlarının arasına gizlenip, çok da fazla dikkat çekmeyen
meyve-sebze fiyatları, artık düşük enflasyon döneminde kritik rol oynamaya
başladı. Çünkü Türkiye’de son 4-5 yıldır yaşanan nispi olarak düşük enflasyon
döneminde, sebze-meyve fiyatları, ‘oyunbozan’ durumuna düştü. Sanayi ve
hizmetler sektöründe fiyat artışları veya azalışları beklentiler doğrultusunda
hareket ederken, meyve-sebze fiyatları buna ayak uyduramıyor. Yani sanayi ve
hizmetler sektöründe düşük seyreden fiyat artışları genel enflasyon hedefini
tutturmaya yardımcı olurken, tarım fiyatları çoğunlukla kontrolsüz bir görünüm
sergiliyor. Bu da fiyat artışı hedeflerinin tutturulamaması sonucunu doğuruyor.
Tarımsal fiyatlardaki istikrarsız görünüm,
Türkiye’de genel fiyat istikrarını sağlamak ve korumak ile görevlendirilmiş
bulunan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) da gözünden kaçmadı
elbette. TCMB, ocak ayı sonunda açıkladığı 2010 yılının ilk Enflasyon
Raporunda bu konuya özel bir yer ayırdı. “Türkiye’de İşlenmemiş Gıda
Enflasyonunda Oynaklık: Durum Tespiti” adlı çalışmada, öncelikle gıda
fiyatlarının analizi yapılıyor. Gıda fiyatlarının ‘işlenmiş’ ve ‘işlenmemiş
gıdalar’ olmak üzere iki ana başlık altında incelenebildiği belirtilen
çalışmada, “İşlenmemiş gıda ürünleri meyve, sebze, et, balık gibi belirgin bir
işleme sürecine tabi tutulmadan; işlenmiş gıda ürünleri ise belli bir işlem ve
katma değer zincirinden geçtikten sonra hane halkının tüketimine sunulan
ürünlerdir. İşlenmiş olanlara kıyasla daha yüksek oynaklık sergileyen işlenmemiş
gıda fiyatları, gerek enflasyon görünümü, gerekse enflasyon öngörüleri üzerinde
önemli bir belirsizlik kaynağı oluşturmaktadır” deniliyor.
İşlenmemiş gıda fiyatlarının gelişiminde daha
çok meyve-sebze üretimi ve dış talep gibi unsurların; işlenmiş gıda
fiyatlarının seyrinde ise sektörel talep gelişmeleri ile ithalat fiyatları,
döviz kuru gelişmeleri, hava koşulları ve motorin, buğday gibi girdi
fiyatlarının belirleyici olduğuna işaret ettiği anlatılan çalışmada “Bu
bağlamda, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde özellikle arz yönlü unsurların
etkisinin güçlü olduğu, işlenmiş gıda fiyatlarında ise göreli olarak konjonktürel
gelişmelerin daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Nitekim 2009 yılında,
işlenmemiş gıda fiyatları arz yönlü şoklar nedeniyle yüzde 19,35 oranında artış
kaydederken, işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış, girdi ve ithalat
fiyatlarındaki gerilemeyle talep koşullarındaki zayıf görünüm sonucunda, yüzde
1,04 ile sınırlı kalmıştır” ayrıntısına yer veriliyor.
Çalışmada işlenmiş ve işlenmemiş gıda
fiyatlarının son yıllardaki gelişimi incelendiğinde; işlenmemiş gıda
fiyatlarının yıllık enflasyonundaki dalgalanmaların boyutunun yüksek olduğu,
işlenmiş gıda fiyatlarının yıllık artış oranındaki oynaklığın ise daha sınırlı
olduğunun gözlendiği vurgulanarak “Nitekim, işlenmemiş gıda grubunda 2009
yılında son 5 yılın en düşük üçüncü çeyrek değişim oranının ardından, dördüncü
çeyrekte meyve-sebze ve et fiyatlarındaki yükselişler sonucunda son 6 yılın en
yüksek fiyat artışı yaşanmıştır. Bu doğrultuda, yıl sonu tüketici enflasyonu
Ekim 2009 Enflasyon Raporunda sunulan tahminin 1 puan yukarısında
gerçekleşirken, sapmanın tamamı işlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklanmıştır.
Dolayısıyla, söz konusu fiyatların seyri, tüketim sepeti içindeki payı da göz
önüne alındığında önemli bir tahmin belirsizliği oluşturmaktadır” deniliyor.
Çalışmada hava koşullarındaki değişimlerin
meyve ve sebze gibi ürünlerin arzındaki değişimleri büyük ölçüde belirlediği
anlatılan çalışmada, işlenmemiş gıda fiyatlarının bu yapısı gereği oynaklık
sergilemesi beklendiğine vurgu yapılıyor. Ancak Türkiye’de hava koşulları
nedeniyle fiyatlardaki oynaklığın boyutunun diğer ülkelere kıyasla belirgin bir
ölçüde yüksek olduğunun gözlendiği kaydedilen TCMB çalışmasında, “Nitekim,
2006-2009 döneminde aylık enflasyon oranları üzerinden AB-27 ülkeleriyle
yapılan karşılaştırmalara göre, Türkiye’de aylık gıda fiyat değişimleri
AB-27’dekine oranla yaklaşık 4 kat daha fazla oynaktır. İşlenmemiş gıda
fiyatları için bu fark 6 kata kadar çıkmaktadır ve Türkiye AB-27 ülkelerinin
tümünden daha yüksek bir aylık işlenmemiş gıda fiyat değişkenliğine sahiptir.
Bunun yanında, işlenmemiş gıda fiyatlarının tüketim sepeti içindeki payının da
AB ülkelerine kıyasla yüksek olması nedeniyle, söz konusu fiyatların tüketici
enflasyonuna yaptığı katkı Türkiye’de belirgin bir oynaklık sergilemektedir”
değerlendirmesinde bulunuluyor.
Çalışmada işlenmemiş gıda fiyatlarında önemli
yeri olan alt kalemler karşılaştırıldığında ise meyve, sebze ve et gibi önemli
alt grup fiyatlarının Türkiye özelinde oldukça oynak bir yapı sergilediği
anlatılıyor. Özellikle kırmızı ve beyaz et fiyatlarının son 4 yıllık dönemde
AB-27’ye oranla 10 kat daha yüksek oynaklık sergileyerek ilk sırada yer
aldığına dikkat çekiliyor. İncelenen dönemde meyve fiyatlarında Türkiye,
Macaristan’ın ardından ikinci, sebzelerde ise Bulgaristan ve Güney Kıbrıs Rum
Yönetiminin (GKRY) ardından üçüncü en yüksek oynaklığa sahip olduğu ortaya
çıkmış.
İşlenmemiş gıda fiyatlarının daha oynak bir
yapıya sahip olmasının sebeplerine de girilen çalışmada Türkiye’nin çoğu AB
ülkesinden farklı olarak, önemli bir üretici konumunda olmasına dikkat
çekiliyor. Bu kapsamda coğrafi konumu, toprak yapısı, ürün çeşitliliği vb.
nedenlerle Türkiye’de mevsimsel etkenlerin fiyatların gelişiminde Avrupa’ya
göre daha baskın bir rol oynayabileceğinin akla geldiği anlatılıyor. Türkiye’den
sonra en yüksek oynaklığın coğrafi konum itibarıyla Türkiye’ye yakın olan Güney
Kıbrıs Rum Yönetiminde olduğu, önemli bir meyve ve sebze üreticisi konumundaki
İspanya’da ise işlenmemiş gıda fiyatlarında kayda değer bir oynaklığın
görülmediği bildiriliyor.
Çalışmada “Nitekim mevsimsel etkilerden
arındırılmış fiyatlardaki değişimler incelendiğinde, Türkiye’de işlenmemiş gıda
fiyatlarının halen belirgin olarak yüksek bir oynaklık sergilediği, dolayısıyla
oynaklıkta mevsimsellik dışında kalan diğer faktörlerin ön planda olduğu
görülmektedir. Diğer taraftan, üretici konumda olmayan ülkeler yurt içi
tüketime sundukları işlenmemiş gıdaların temin kaynaklarını farklılaştırarak,
bu kaynaklara gelen münferit şokların fiyatlarda oynaklık yaratma riskini
azaltabilmektedirler. Bu çerçevede, yüksek oynaklıkta etkili olabilecek bir
diğer nedenin tüketim tercihleri ve alışkanlıkları olduğu düşünülmektedir.
Ülkemizde meyve, sebze ve et gibi ürünleri işlenmemiş olarak tüketme
alışkanlığının yaygın olması, bu ürünlere yönelik talebin fiyat esnekliğinin
diğer ülkelere kıyasla düşük olmasına ve dolayısıyla ürün arzındaki
dalgalanmaların göreli olarak yüksek fiyat değişimleri oluşturabilmesine imkân
tanıyabilmektedir” deniliyor.
Özellikle meyve ve sebze gibi ürünlerde üreticiden nihai tüketiciye giden dağıtım zincirlerinin uzun olduğu, her aşamadaki fiyatlama davranışının birbirinden etkilenerek, ekonomiye gelen şokların enflasyon üzerindeki yansımalarını şiddetlendirebildiğine vurgu yapılan çalışmada, “Ayrıca ulaştırma maliyetlerindeki oynaklık, sulama, üretim ve saklama teknolojilerindeki altyapı eksiklikleri (ambalajlama tesisi, soğuk hava deposu gibi), kayıt dışılık gibi yapısal sorunların varlığı da fiyatlardaki oynaklığı artırmaktadır. Bu durum fiyat istikrarına giden yolda yapısal düzenlemelerin önemine işaret etmektedir. Bu çerçevede, halihazırda uzun süredir devam eden sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi hakkındaki kanun hazırlıklarının tamamlanması ve uygulamada da hedeflenen amaçlara ulaşılabilmesi büyük önem arz etmektedir” değerlendirmesinde bulunuluyor.
MB çalışmasında Türkiye’de meyve ve sebze
üretim miktarının yaklaşık yüzde 24 gibi bir kısmının tüketim merkezlerine
ulaşamadan pazarlama sürecinde zayi olduğuna dikkat çekilen çalışmada, altyapı
eksiklikleri nedeniyle, fiyatlardaki oynaklığı azaltabilecek tampon stok tutma
imkanının da az olduğu ifade ediliyor. Teknolojik olarak daha ileri yöntemlerin
kullanılmasının, arz şoklarının üretimde oluşturduğu dalgalanmaları
sınırlandıracağı kaydedilen çalışmada, üretim tarafında ise arz yönlü şokların
etkisini yumuşatacak nitelikte finansal güce sahip büyük üreticilerin olmadığı,
vadeli işlemler borsasının işlerliğinin bulunmadığı, uzun dönemli kontratların
eksik olduğu, perakende sektörünün çok sayıda küçük satıcıdan oluşmasının sorunlar yarattığına da dikkat
çekiliyor.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitüsü (TSE) yayın organı Standard Dergisinin Mart-2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır)
TÜRKİYE, BUĞDAY ÜRETİMİ VE PAZARLAMASINDA KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME HAZIRLANIYOR
AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR
BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASININ 3 YILI VE SONUÇLARI
TÜRKİYE, BUĞDAY ÜRETİMİ VE PAZARLAMASINDA KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME HAZIRLANIYOR
AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR
BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASININ 3 YILI VE SONUÇLARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder