29 Temmuz 2025 Salı

RÜŞDÜ SARACOĞLU'NUN MERKEZ BANKASI BAŞKANLIĞINDAN İKİ YILDIR BEKLENEN İSTİFASI NASIL YAŞANMIŞTI?

RÜŞDÜ SARACOĞLU'NUN İSTIFASI İLE BÜROKRASİDEKİ ATAMA VE GÖREVDEN ALINMALARIN ÖYKÜSÜ 

BÜROKRASİDE HAREKET

Ekonomi bürokrasisi haftayı Rüşdü Saracoğlu'nun istifasıyla kapadı. Ankara'da atamalar, görevden almalar birbirini izliyor. Birçok kuruluş 'vekaleten' yönetiliyor.

Cahit UYANIK / İlter SAĞIRSOY

Geride bıraktığımız Cuma günü 'herkesin beklediği bir istifa' sonunda gerçekleşti. 2 Ağustos itibarıyla Merkez Bankası (MB) Başkanı artık Rüşdü Saracoğlu değildi. Geçtiğimiz Cuma günü mesai saatinin bitimine yakın Reuters ekranına son bir kez göz atan bankacılar irkildi. Reuters, Saracoğlu'nun istifasını haber veriyordu. Haber hızla yayıldı ve doğrusu kimse de şaşırmadı. Hakkında istifa edeceği yolunda bu kadar çok haber çıkan bir MB Başkanı daha olmamıştı.  Saracoğlu'nun istifasını 17.30 gibi özenli bir saatte gerçekleştirmesi de dikkat çekiyordu. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Osman Ünsal, istifanın ekonomiyi en asgari düzeyde etkileyecek bir saatte verildiğini belirterek, bir anlamda Başkan'ın iyi niyetinin altını çiziyordu. İstifanın diğer ilginç bir yanı tarihi idi. Saracoğlu başkanlık görevine de 1987'de yani 6 yıl önce 30 Temmuz günü başlamıştı.

Bir istifa öyküsü

Saracoğlu'nun istifası aslında kamuoyunun gündemine ilk kez 1991 yılının Kasım ayında geldi. O dönemde Tansu Çiller Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanıydı. Saracoğlu MB Başkanı olarak Bakan'ın kendisini devre dışı bırakmak istemesinden yakınıyordu. Saracoğlu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e gidip görevden affını istedi ancak kabul edilmedi. Çiller'in Başbakan olmasıyla 'Saracoğlu ne zaman istifa edecek?' sorusu da bir kez daha gündeme geldi. Başbakan ile Başkan arasındaki uçurumu bilmeyen yoktu çünkü ekonomiye yaklaşımları aynı değildi. 

Saracoğlu'nun istifasında bardağı taşıran son damla Başbakanlık Teftiş Kurulunun açtığı iki soruşturma oldu. Bu soruşturmalarda banka çalışanlarının kurduğu vakfa, usulsüz kesintiler ve aktarmalar yapıldığı ileri sürülüyordu. Bu soruşturmaları Saracoğlu'nun 'gururuna yediremediği' iddia ediliyor. Saracoğlu istifasını önce Başbakan Çiller'e elden sunmak istedi. Ancak Çiller'in İstanbul'dan dönmediğini öğrenen Saracoğlu, istifasını Başbakanlık Müsteşarı Yücel Edin'e resmi kurye ile gönderdi. 

28 Temmuz 2025 Pazartesi

KOSGEB TESİSLERİ SANAYİCİLERE VERİLECEK

DEVİR / HEDEF, KİT'LEŞMEYİ ÖNLEMEK

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yurt çapındaki 37 KOSGEB tesisini 1994'te sanayicilere devretmeye hazırlanıyor.

Cahit UYANIK 

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), son yıllarda oldukça büyüdü ve serpildi. Toplam 22 kentte danışma-kalite geliştirme, ihtisas, pazar araştırma, ortak kolaylık, teknoloji, eğitim ve yatırım geliştirme merkezleri kurdu. Ancak 1970'lerden bu yana faaliyet gösteren bazı merkezler zamanla işlevini yitirmiş durumda. Kurulmasına öncülük ettikleri, büyük emeklerinin geçtiği işletmelerdeki laboratuvarlar daha modern niteliklere sahip olunca, KOSGEB'in bazı tesisleri geride kaldı. Üstüne üstlük yapılan bazı politik atamalarla KOSGEB tesislerinde kadro şişkinliği de görülmeye başlandı.

Çıktığı gezilerde bütün bu olumsuz gelişmeleri gözleriyle gören Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse, gelecek yıl içerisinde toplam 37 KOSGEB tesisini sanayicilere devretmeye karar verdi. Köse, tesislerin zaten sanayici ve esnafın istekleri doğrultusunda kurulduğunu hatırlatarak şöyle konuşuyor:

"Türkiye'nin her tarafında KOSGEB'in merkezler açması isteniyor. Ama yeni bir KİT oluşma tehlikesi mevcut. Böyle giderse 300 olan personel sayısı 2 yıl sonra 700 olacak. Bu tesisler aynı zamanda bütçeye yük oluşturuyor. Mesela bir merkezin aylık gideri 5 milyar lira, laboratuvar hizmet geliri ise sadece 500 bin lira. Arada müthiş bir oransızlik var."

25 Temmuz 2025 Cuma

ANKARA NOTLARI / İSTANBUL FİNANS MERKEZİNİN YOL HARİTASINDA İLK ADIMLAR NELERDİ?

İSTANBUL'UN KADERİ ANKARA'DA BELİRLENİYOR 

Cahit UYANIK 

Tansu Çiller'in Başbakan seçilmesinin sonra İstanbul, kararlı adımlarla bir finans merkezi olma yolunda ilerliyor. Önce ABD'nin sermaye piyasası otoritesi SEC'e başvuru ve kabul; hemen ardından borsa işlemlerinde elektronik sisteme geçiş bu süreci oldukça hızlandırdı. Ankara'da devam eden çalışmalar ise İstanbul'un yeni konumunu daha da olgunlaştıracağa benziyor. 

Bu çerçevede Hazine ile Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) uzmanları bir finans merkezinde ne gibi kurumların bulunması gerektiğini araştırdı. Sonuç olarak İstanbul'da hisse senedi borsasının yanı sıra vadeli işlemler ile altın borsalarının da bulunmasının şart olduğu ortaya çıktı. 

Altın Borsası için artık 'sonuç aĺınma aşaması'na gelindiğinden çalışmalar  Vadeli İşlemler Piyasası kurulması yönüne kaydırıldı. Bu çerçevede 'futures options' piyasalarının hukuki alt yapısını kurmak için bir kanun hükmünde kararname yayınlama hazırlığı devam ediyor. Bu vadeli piyasada hangi mallara dayalı finansal ürünlerin işlem göreceği ise daha sonra tespit edilecek. 

Çalışma sırasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının (İMKB) Tokyo ve Londra borsaları arasındaki saat aralığında yabancı para akımlarını nasıl Türkiye'ye çekebileceği de araştırıldı. Sonuçta borsa seans saatlerinin mümkün olduğu kadar öne alınması ile bu amaca ulaşılabileceği ortaya çıktı.

HAZİNE'DE 'İHRACAT' TOPLANTISI...

İhracat, tehlikeli sinyaller vermeye devam ediyor. DYP-SHP Koalisyon Hükümetinin uygulamaya koyduğu çeşitli önlemler de 'derde deva' olmadı. Bunun üzerine Hazine, ihracatın bu kötü gidişine dur demek amacıyla kolları sıvadı. 

23 Temmuz 2025 Çarşamba

HALKBANK GENEL MÜDÜRÜ YENAL ANSEN: HALKBANK ÖZELLEŞTİRİLEMEZ; HİSSELERİNİN BİR KISMI MESLEK ÖRGÜTLERİNE VERİLEREK KAMUNUN PAYI AZALTILABİLİR

YENAL ANSEN / HALKBANK'TAN AĞUSTOS MÜJDELERİ

Ansen: '30 Milyar Liraya Kadar Tesis İşletme Kredisi Açıyoruz'

Cahit UYANIK / Leyla YARATAN 

Halkbank, yeni genel müdürü Yenal Ansen ile Ağustos ayına hızlı ve müjdeli haberlerle girmeye hazırlanıyor. Ortaklık kuran genç girişimcilere 2 milyar liralık kredi, yurt çapında girişimcilik öncesi eğitim, Girişimci Bilgilendirme Merkezlerinin yaygınlaştırılması ilk akla gelenler... Halkbank Genel Müdürü Ansen sorularımızı yanıtladı:

İntermedya Ekonomi: Geçen hafta açacağınızı belirttiğiniz 'Girişimci Bilgilendirme Merkezi' hakkında ayrıntı verir misiniz?

Ansen: Bankamız yıllardır kredi verirken, öncesi ve sonrasında teknik incelemelerde bulunur. Amaç, kredi isteyen firmanın krediyle alacağı makine, teçhizat ya da işletmesinde kullanacağı malzemelerin kendi açısından uygun mudur değil midir, yapacağı işe yararlı olacak mıdır, kullanacağı teknoloji yeni midir, yeni istihdam alanı açacak mıdır, üretiminde bir gelişme olacak mıdır, standartlarında kalitesinde bir artış olacak mıdır? Bunlar incelendikten sonra bir nevi yol gösterme, danışmanlık hizmeti de verilir. Kredi öncesi yaptığımız bu çalışmayı, kredilendirdikten sonra da yaparız. Özellikle sanayi işletmelerine verdiğimiz krediler 'kontrollü hizmet' şeklinde yürür. 

Şimdi bunun bir ilerisine geçiyoruz. Girişimci Bilgilendirme Merkezi Ağustos'ta tamamlanıp hizmete girecek. Şube binası gibi dizayn ediliyor ancak bankacılık yapmayacak, kredi vermeyecek, mevduat kabul etmeyecek. Merkeze telefonu, faksı olan veya bizzat gelen herhangi bir girişimci başvurabilecek. Yalnızca bilgi verip girişimciyi göndermeyeceğiz; uygulamaya da dönük olacak burası... Girişimcinin isteği halinde işyerinde eleman bile bulunduracağız. Böylece işletmede karşılaşılan sorunlar da birlikte çözülecek.

- Bu bilgilendirme merkezlerinin sayısı artacak mı?

Ansen: Evet bankamızın bölge müdürlüklerinde yani İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Malatya ve Samsun'da buna benzer merkezler kuracağız. Bunlar bilgisayarla birbirleriyle bağlantılı çalışacak ve başvuranlar istedikleri bilgiye anında ulaşabilecek. Bir de network oluşturuyoruz. Bu networkte bankamızda daha önce verilen krediler nedeniyle sağlanmış bilgiler olduğu gibi, diğer yerlerden yani DİE, TÜBİTAK, KOSGEB ve meslek kuruluşlarından derlenen bilgiler de toparlanacak. İnsanlarımızın kafasında bir girişim modeli varsa, kredi alsın almasın gençler, ev kadınları veya şu anda bir işi olan esnaf-sanatkarlar; buraya geldiklerinde kendilerine mutlaka bir yanıt verilecektir. Konusunda deneyimli, yetişmiş bir uzmanı mutlaka görecekler. Buralarda tekstil, elektronik, endüstri, kimya, bilgisayar mühendisi gibi teknik kadrolar yanında ekonomistler, istatistikçiler ve bankanın istihbarat müdürlüğünde yetişmiş, uzman birimlerden de destek görecekler. Ayrıca başvuranlar için bir broşür hazırladık. 1990 yılından bugüne ekonomik göstergeler yer alıyor içinde... Bu broşür belli periyotlarda yenilenecek, yaşayan bir broşür olacak. 

18 Temmuz 2025 Cuma

ABD BAŞKANI TRUMP'IN HEDEFİNDEKİ SİYASET BİLİMİ VE HUKUK EĞİTİMLİ FED BAŞKANI POWELL KİMDİR?

Jerome H. Powell (2022)

Jerome H. Powell, Federal Rezerv Sistemi (FED) Yönetim Kurulu Başkanı olarak ilk olarak 5 Şubat 2018'de dört yıllık bir süre için (Donald Trump'ın ilk başkanlığı döneminde) göreve başladı.  Göreve yeniden 23 Mayıs 2022'de (Başkan Joe Biden tarafından) atandı ve ikinci dört yıllık dönemi için yemin etti. Powell ayrıca, Sistemin başlıca para politikası oluşturma organı olan Federal Açık Piyasa Komitesi'nin (FOMC) Başkanı olarak da görev yapmaktadır.

Powell, 25 Mayıs 2012'den beri (dolmamış bir dönemi doldurmak üzere) FED Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapmaktaydı. Bu süre bitince Yönetim Kurulu'na yeniden atandı (Başkan Barack Obama tarafından) ve 31 Ocak 2028'de sona erecek bir süre için 16 Haziran 2014'te yemin etti. (Yani Powell başkanlıktaki görev süresi 2026'da bittiğinde, yaklaşık 1,5 yıl daha FED Yönetim Kurulu üyesi olarak kalmaya devam edebilir.)

17 Temmuz 2025 Perşembe

ÇİÇEĞİ BURNUNDA 'MUHASEBECİ VE MALİ MÜŞAVİRLER BİRLİĞİ' GENEL KURUL YORGUNU

MUHASEBECİLERDE 'SHP SENDROMU'...

2 yıla 4 genel kurul sığdırdılar

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği  iki yaşında ama dördüncü genel kurulunu bu hafta yaptı. Delegeler, kurultay üzerine kurultay toplayan partiye göndermeyle  'Sosyal Demokrat Halkçı Parti'den (SHP) beter olduk' diyor.

Cahit UYANIK 

"Birliğimiz iki yaşında ama dört genel kurul gördük. Her seferinde işimizi gücümüzü bırakıp Ankara'ya koşturuyoruz. Üstelik genel kurullarda mesleğimizin acil çözüm bekleyen sorunları tartışılacağına bir 'Seçim yapalım' lafı tutturuluyor. Ondan sonra gelsin kulisler, gitsin liste savaşları... Biz SHP'den beter olduk."

Bu sözler geçen hafta Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği İkinci Olağanüstü Genel Kuruluna katılan Antalyalı bir delegeye ait. Yaklaşık 40 bin meslek mensubunun temsil edildiği Olağanüstü Genel Kurula katılan delegelerin bir çoğu da aynı görüşü paylaşıyor. Aslında bu tepkiler bazı delegelerin genel kurulu boykot etmesi karşısında oldukça hafif kalıyor. Çünkü 800'ü aşkın delegeye sahip genel kurula 500-600 delegenin katılmış olması da oldukça anlamlı bir protesto gibi... 

14 Temmuz 2025 Pazartesi

MERKEZ BANKASI ESKİ BAŞKANI, ÇİÇEĞİ BURNUNDA SİYASETÇİ YAMAN TÖRÜNER: RP KAZANDI, TÜRKİYE'Yİ 15 MİLYAR DOLAR YABANCI SERMAYEDEN ETTİ

YAMAN TÖRÜNER: MB, DÖVİZ KRİZİNDEN 30 TRİLYON LİRA KAR ETTİ

Törüner'e göre seçim sonuçları, Türkiye'yi 15 milyar dolar yabancı sermayeden etti.

Cahit UYANIK / Leyla YARATAN 

Yaman Törüner, seçimler öncesinde Merkez Bankası (MB) Başkanlığını bırakarak politikaya atıldı. Afyon'da üçüncü sıraya yerleştirilen Törüner'in başta şansı zayıf görülürken kampanya ilerledikçe seçilme ihtimali arttı. Törüner sonunda milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. Törüner ile siyaset, seçim ekonomisi, döviz politikası ve Gümrük Birliği üzerine konuştuk:

İntermedya Ekonomi: Siyaseti nasıl buldunuz? Rahat bir geçiş dönemi yaşadınız mı?

Törüner: Çok değişik ama politikaya ısınmak zor olmadı. Beni ilk üç-beş saatlik yadırgamadan sonra çok yakın karşıladılar. Çünkü halk, dışarıdan gelse de kendisine yardımı dokunabilecek kişinin seçilmesini istiyor. Siyaset, halkın gerçekten neler düşündüğünü görmek açısından önemli. Halkın beklentilerinin bizim tahminimizden değişik olduğunu, onların dertlerine çözüm bulunması gerektiğini gördüm. Ankara ve İstanbul'da oturarak bazı şeylere çözüm üretmek zor. Halka inmeden yapılan tahminler de yanıltıcı... Halka inmemiz, onların gerçek isteklerini yansıtan çözümler üretmemiz gerekir. Bir de bayanlar politikaya çok ciddi ısınmış. Belki 500 bayan ellerinde çocukları, başı kapalı ama geliyor seni öpüyor. Arkasından kocası geliyor öpüyor, çocuğuna öptürüyor. Bizi kendisini temsil eden bir nesne olarak görüyor. Gençlerde büyük bir ilgi var. Tanıdıkça halkın bazı yönleriyle aydın dediğimiz kesimden daha ileri olduğunu keşfettim açıkçası...

- DYP Afyon milletvekili olarak bölgeniz için neler yapmayı planlıyorsunuz?

Törüner: Afyon'a verebileceğim şeyler, daha çok büyük yatırımların buraya aktarılmasıdir. Afyon'un alt yapı hizmetlerinin tamamlanabilmesi, mevcut borsaların büyütülmesi yani iş hayatının genişletilmesidir. Ben üçüncü sıradan seçilerek milletvekili oldum. Ama hiç bir zaman seçilememe endişesi duymadım. Zaten ben her işte 'çıkamaz' dedikleri zaman çıktım. Kendime bir sıra tespit etmemiştim ama üçüncü sıra biraz sürpriz oldu. Teşkilattan destek aldım. Afyon'da bazı teşkilat sıkıntıları vardı, bunu aştık. 

- Merkez Bankası Eski Başkanı gözüyle seçimin genel değerlendirmesini yapar mısınız?

Törüner: Cumhuriyet tarihinde yapılan seçimler arasında Hazine'ye en ucuza malolan seçimdir. Bu bence çok önemli bir nokta. Ekonomi bürokrasisi elinden geleni yaptı. Diğer seçimlerden bir farkı da çabuk yapılmasıydı. Seçimin kaderi zaten son anda belli oldu. MB'nin emisyon hacmi bile 230 trilyondan 217 trilyona düştü. 

- Ama döviz rezervlerinde önemli bir erime yaşandı...

Törüner: MB bazen ters repo yaparak piyasadan para çeker. Bu para vade bitince çoğunlukla dövize dönüşür. Ortalıkta 'Seçim sonrası iktidarsız kalma durumu olabilir mi?" beklentisi yaşandığı bir gerçektir. Bu bilindiği için MB isteyene istediği kadar döviz sattı. Sonuçta repo hacmi 136 trilyondan 30 trilyona düştü. Yani 100 trilyonluk kaynak dövize aktı. Bu, 1,5 milyar dolar eder. 100 trilyon lira repo şeklinde kalmış olsaydı MB'ye aylık masrafı 10 trilyon liraydı. MB şimdi 15 trilyon kazançlı. Bu kazancının 30 trilyon liraya yaklaştığını düşünüyorum. Ayrıca MB, 1996'nın hemen başında Hazine'den 15 trilyon lira faiz geliri sağladı. MB kar ettikçe piyasadan para çekmiş demektir. Ufak satışları da eklediğiniz zaman MB'nin seçim nedeniyle piyasadan kar olarak çektiği para 50 trilyon liradır. Oysa MB Eylül ayında 'Dövizden nasıl çıkarız?' diye düşünüyordu. 

10 Temmuz 2025 Perşembe

EKONOMİ FIKRALARI / ALMANLAR'IN 'HERŞEYİ BİLEN BİLGİSAYAR'INI BOZAN SORU NEYDİ?

Almanlar 70'li yıllarda 'herşeyi bilen bilgisayar' yaptıklarını söylüyor. İnsanlar da sıraya girip, kağıda bazı sorular yazarak bilgisayarın içine atıyor. Bilgisayar da biraz çalışıp, doğru cevaplıyor tabii ki bu soruları...

Bizim gariban Türk işçisi de sıraya girip birşeyler soruyor ama bilgisayar soruyu cevaplayamadığı gibi bozuluveriyor da...

Almanlar merak ediyor, "Türk işçisi ne sordu?" diye... Açıp bakıyorlar.

Soru şu: NE VAR, NE YOK?

(Anonim)

9 Temmuz 2025 Çarşamba

KAMUDA TAŞIT SATIŞI SEFERBERLİĞİ BAŞLADI, 100 MİLYAR TL GELİR BEKLENİYOR

ACİL, İHTİYAÇTAN SATILIK KAMU TAŞITLARI

Büyük Satış 26 Mayıs'ta Başlıyor/ 

5 Nisan Kararları ile gündeme gelen 10 yaşından büyük kamu taşıtlarının tasfiyesi başladı. Yurdun dört bir yanında kamuya ait taşıtlar ihaleyle satışa çıkarılıyor.

Cahit UYANIK 

5 Nisan Kararları adım adım yaşama geçiriliyor. Her zaman siyasetin gündeminde olan fakat bir türlü uygulanamayan 'Kamuda taşıt saltanatına son verilmesi' yolundaki ilk adım atıldı: 1983 ve daha eski model araçlar birer birer satışa çıkarılıyor. Maliye Bakanlığının 5 Nisan tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre  söz konusu taşıtlar Mayıs ayı başından bu yana zaten trafiğe çıkamıyor ve 10 yaşından büyük taşıtlar için benzin, bakım-onarım giderleri yapılamıyor. Satışı mümkün olmayan ve hurdaya çıkan araçlar ise Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna  (MKEK) devrediliyor.

40 günde 2 bin adeti aşkın satılacak taşıt bildirildi 

Kararın kapsamına 'genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, KİT'ler ve bağlı ortaklıkları, bütçenin transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar, özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme programına alınmış kamu ağırlıklı kuruluşlar, fon idareleri, kefalet sandıkları, döner sermayeli kuruluşlar' giriyor. 

Genel bütçeli idareler tasfiye edilecek taşıtlarının cinsi, modeli, markası ve plaka numaralarının yer aldığı listeleri Mayıs ayı başında Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TASİŞ) bağlı, kendilerine en yakın işletme müdürlüklerine birer tutanakla teslim etti. Düzenlenen tutanakların bir nüshası da Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğüne gönderildi.

Maliye Bakanlığı TASİŞ Genel Müdürlüğünün verilerine göre tasfiye edilmek üzere kendisine devredilen oto sayısı 2 bini aştı. Taşıtların yaşları ise 10-15 yıl arasında değişiyor. Bu taşıtların satışına 26 Mayıs'tan itibaren peyderpey başlanacak. Satışlara ilişkin ilanlar önce Resmi Gazete'de, ardından Türkiye genelinde baskı yapıp dağıtılan iki büyük gazetede yayımlanacak. Gazete ilanlarının gelecek haftadan itibaren verilmesi planlanıyor. Ayrıntılı satış listeleri ayrıca satışın yapılacağı yer bölge müdürlüğünün duyuru panolarına da asılarak incelemeye açılacak.

Taşıt satışlarından 100 milyar TL gelir bekleniyor

Araçlar muhammen bedelle satışa çıkarılacak ve açık artırma usulü uygulanacak. Muhammen bedel ise 'Sigorta ve Milli Reasürans Birliğinin belirlediği kasko bedellerinin yüzde 20 eksiği' şeklinde tespit edilecek. Söz gelimi, kasko değeri 50 milyon lira tespit edilen bir aracın muhammen bedeli 40 milyon lira olacak. 

8 Temmuz 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / SPK'DA YENİDEN YAPILANMA GEREKİYOR

Cahit UYANIK 

Türk ekonomisinin yaşadığı krizin en çok etkilediği bölümlerden biri de sermaye piyasaları... Şu anda 10 aracı kurumun faaliyetleri geçici olarak durduruldu. Borsa endeksi 'doldur-boşalt' oyunlarıyla bir aşağı-bir yukarı salınıp duruyor. Haziran ortasında yoğun olarak hissedilmeye başlanacak olan 'üretim krizi' ise kapıda... Bu dalgalanma borsa şirketleri ve aracı kurumlarda yeni bir yaprak dökümüne yol açabilir.

Bu ortamda Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) en stratejik rollerden birisini üstlenmesi gerekiyor. Ama SPK'nın geçen ay patlayan aracı kurum krizinde gösterdiği performans tartışmalı. Gözetim altındaki bir aracı kurumun bile 'nasıl olup da tasfiye ve iflas aşamasına geldiği' cevaplanması gereken soruların başında yer alıyor. Kurul'un kriz öncesindeki haftalık olağan toplantılarında 'fiktif repoyla ilgili sadece bilgi edinmekle yetinmesi, uyarılar yapmaması ve ceza vermemesi' bugünkü başı boş ortamı hazırlayan unsurlardan...

Az önce sözünü ettiğimiz 'stratejik rol' ise giderek kendini iyice dayatıyor. Gelin görün ki SPK'nın bugünkü yönetim ve karar alma yapısıyla bu rolün hakkından gelmesi güç görünüyor. Herşeyden önce Kurul'un 'özerk' bir statüye sahip olmaması önündeki en büyük handikap... Kurul, siyasi karar alıcıların etkisine açık. Üstelik Kurul üyeliklerine atanma koşulları, Türkiye gibi dinamik bir ekonominin gereklerinden uzak.  Türkiye'nin para ve sermaye piyasaları açısından kendine örnek aldığı ABD'de ise tam tersi bir durum var. FED ve SEC bu piyasaların tek hakimi. ABD Başkanının karşı çıkmasına rağmen faiz oranlarıyla oynayabiliyor, borsayla ilgili en sert önlemleri alabiliyorlar.

6 Temmuz 2025 Pazar

KAPAK HABERİ / MAL SATMAK, İŞBİRLİĞİ VE ORTAKLIK İÇİN KOBİ'LERE 100 ÜLKEDEN 1 MİLYON 'İŞ ADRESİ'

KAPAK HABERİ / 100 ÜLKEDEN 1 MİLYON İŞ ADRESİ

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için dış dünyaya açılmak artık daha kolay. KOSGEB'e bağlı olarak çalışan Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi, dünyanın dört bir yanından 1 milyonu aşkın şirket adresini girişimcilerin kullanımına sunuyor.

Cahit UYANIK 

Bilgi dünyanın dört bir yanında gün geçtikçe insanların ve toplumların kaderini daha çok belirlemeye başlıyor. Günlük yaşamdan iş ortamlarına, bürokrasiden üniversitelere kadar çok geniş bir yelpazede daha çok bilgiye ihtiyaç duyulur oldu. Böylesi bir ortamda doğru ve yeterli bilgiye, zamanında ulaşabilmek  büyük önem kazanıyor. 

İş yaşamını da bu gelişmelerden soyutlamak mümkün değil. Türkiye gün geçtikçe dünya ekonomisi ve pazarları ile entegrasyonunu geliştiriyor. Dış dünyaya açılmak, yabancı ortak bulmak ve gelecek yılın sonunda gidilecek Gümrük Birliğinin nasıl etkide bulunacağını öğrenme ihtiyacı birçok girişimcinin aklını meşgul ediyor. 

Büyük girişimciler bu sorunu yüksek ücretli üst düzey yöneticiler ve pahalı danışmanlık şirketlerinin hizmetlerinden yararlanarak aşabiliyor. Ama ya küçük ve orta ölçekli işletmeler? Zaten yetersiz işletme sermayeleri ile ayakta durmaya çalışan bu gruptaki işletmeler, büyüklere benzer çözümleri akıllarının ucundan bile geçiremiyor. Oysa küçük ve orta ölçekli işletmelerin de yeterli, kaliteli ve ucuz bedelli bilgi ve hizmet kaynaklarına ulaşmaları mümkün. 

İşte bunlardan biri Ankara'da kurulu bulunan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına (KOSGEB) bağlı olarak çalışan Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi... Önce tanımayanlar için KOSGEB hakkında bilgi verelim. Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı olarak 1990 yılından bu yana hizmet veren KOSGEB, küçük ve orta ölçekli işletmelerin dış pazarlardaki rekabet güçlerini artırıcı çalışmalar da yapıyor. Bu amaca ulaşmak yolunda Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi önemli görevler üstlenmiş durumda. Merkezin öncelikli amacı Gümrük Birliği gibi önemli bir dönemecin eşiğinde 'küçükleri' Avrupa Birliği (AB) işletmeleriyle yakınlaştıracak hizmetleri de vermek... Merkezin sağladığı yardımlar 'bilgi hizmetleri' ve 'işbirliği hizmetleri' adlı iki başlık altında toplanıyor.

Uluslararası adres ticaretinden yararlanın

Merkezin verdiği 'bilgi hizmetleri' içinde 'Adres Bankası' en ilgi çekici olanı... Aslına bakılırsa dünyada yıllardır çok ciddi boyutta bir 'adres ticareti' gelişiyor. Bu konuda söz sahibi olan iki firma var. İlki İsviçreli Data-Star, ikincisi Amerikan kökenli Dialog... Data-Star ve Dialog'a dünyanın dört bir yanındaki binlerce danışmanlık firmasından yüzbinlerce iş teklifi ve adres yağıyor. Data-Star ve Dialog kendi aralarında geçtiğimiz günlerde önemli bir ortaklık anlaşması  yaptı. Bilgi ticareti dünyasında bu anlaşma sonrasında 'Tekel mi oluşuyor?' sorusu da akla geldi.

3 Temmuz 2025 Perşembe

KULİS / MESUT YILMAZ 'GİDERAYAK' TASFİYEYE GİRİŞTİ

Cahit UYANIK 

Anayasa Mahkemesinin güven oylamasını iptal eden gerekçeli kararının ardından Perşembe günü sabah görevi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e iade eden Başbakan Mesut Yılmaz, aynı günün akşamı devlet bakanlarının görev dağılımını yeniden düzenleyerek bir dizi operasyon başlattı. Kulislerde hayli ilginç tartışmalara neden olan bu yeni görevlendirmelerin en dikkat çekici olanı kuşku yok ki, Ufuk Söylemez'e bağlı olan Hazine Müsteşarlığının Rüşdü Saracoğlu'na bağlanması idi. 

Yılmaz'ın SPK'yı kendine bağlama nedeni ise pek anlaşılır gibi değildi. Böyle birşeye niçin gerek gördü, kimse bilemiyordu. Sırf DYP'li bir bakana bağlı olduğu ve Çiller'i biraz daha kızdırmak için olsa gerek SPK'yı da kendisine bağladığı ileri sürülüyor. Bu arada kamuoyundaki görüntüyü kurtarmak için Diyanet İşleri Başkanlığının bağlı olduğu devlet bakanı da değiştirildi.

Görev değişikliğinin hemen ardından İntermedya Ekonomi'yi arayan Ufuk Söylemez ise yapılanın kendisine yönelik bir hareket olmadığını, aslında Türk halkına yapılmış bir saygısızlık olduğunu söyledi. İstifa etmiş hükümetlerin bu tür tasarruflarda bulunmasının pek rastlanılmayan birşey olduğunu kaydeden Söylemez, Yılmaz'ın görevi iade ettikten sonra sanki yeniden kendisine hükümeti kurma görevi verilmiş gibi CHP ve DSP liderlerini ziyaret etmesini de 'komik' bulduğunu bildirdi. 

Merkez Bankası Genel Kurulunda aldığı yenilgiyi bir türlü hazmedemediği iddia edilen Yılmaz, birkaç gün önce devlet bakanları arasında yeni görev dağılımına gitmeyi düşündüğünü zaten açıklamıştı. Yılmaz hükümette yaşanan kavgayı iyice derinleştirmekten çekinmiş olsa gerek ki, bu özlemine ancak hükümeti kendi elleriyle sona erdirdiği gün kavuşabildi. Ufuk Söylemez'in de Yılmaz'ın bu 'giderayak' tasarrufundan çok etkilendiği anlaşılıyor. Çünkü konuşulanlara göre Söylemez; Yılmaz'ı Çiller'e şikayet etmekle kalmayıp, Hazine çalışanlarını da pasif direnişe çağırmış!

Söylemez Hazine'nin kendisinden alınmasını; ANAP'lı belediyelere 900 milyar TL aktarılması ile otoyol müteahhitlerine Acil Destek Fonundan kaynak verilmesine karşı çıkmasına bağladı. Söylemez ayrıca Merkez Bankasının Van Tesislerini TSK'ya verdiği için Yılmaz'ın kendisine çok kızgın olduğunu da ileri sürdü.

(Bu kulis yazısı, haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin Başkent Kulisi köşesinde imzasız olarak 09-15 Haziran 1995 tarihli, Yıl: 3, Sayı: 19'da yayınlanmıştır.)


2 Temmuz 2025 Çarşamba

SPK BAŞKANI KARACAN: FAİZ ORANLARI SÜREKLİ OLARAK KAR ORANLARININ ÜZERİNDEYSE O EKONOMİDE KRİZ VARDIR

SPK BAŞKANI KARACAN: TEKDİRDEN USLANMAYANA HEM SAVCI HEM HAKİMİZ

Karacan: Yaptırımsız tavsiye hiç bir işe yaramaz. 

Cahit UYANIK / Leyla YARATAN

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) son zamanlarda piyasalar konusunda oldukça aktif bir görünüm çiziyor. Kapatılan, uyarılan, ağır cezalar alan aracı kurumlar ile cumhuriyet savcılıklarına yapılan suç duyurularından geçilmiyor. SPK sanki 'kriz içindeki bir ekonomi'de kararlar alıyormuş imajı veriyor. SPK Başkanı Ali İhsan Karacan ile genel ekonomik gidişat, aracı kurumlar ve borsadaki yabancı yatırımcı ağırlığını görüştük:

İntermedya Ekonomi: SPK Başkanı olarak yaşanılan ekonomik ve siyasi istikrarsızlık ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Karacan: Türk halkı 1970'lerden beri enflasyonla yaşamayı öğrendi. Herkes buna karşı pozisyonunu alıp kendini 'hedge' edebiliyor. Aslında siyasi istikrarsızlık için de aynı benzetmeyi yapabiliriz. Türkiye'de ekonomi ve mali piyasalar siyasi istikrarsızlık yaşamayı öğreniyor. Piyasa, siyaset konusundaki gelişmelere bağışıklık kazanıyor ve buna göre pozisyon alıyor. Ama bu ekonomik sorunların giderildiği, çözüldüğü şeklinde de algılanmamalı. Son zamanlarda tehlikeli saydığım şöyle bir eğilim içine girildiğini de görüyorum. Deniliyor ki 'İstanbul'da ihracat sürüyor, üretim yapılıyor yani ekonomi kendi kuralları içinde devam ediyor. Bizim Ankara'ya ihtiyacımız yok.' Bir kısım insanlar sığlığından ve bilgisizliğinden böyle söyleyebilir. Bir kısım da böyle ortamlardan kendisine ekonomik çıkar sağlama beklentisi içine girebilir. Ankara ne kadar yetkisiz olursa olsun, kendi dertleri ile uğraşıp piyasayla yakından ilgilenemese de bu yaklaşım yanlış. Bir ülkenin siyasal kurumlarının iyi işlemesi gerekiyor.

- Ama devletin de bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı var her halde...

Karacan: Hem de çok ciddi bir şekilde... Bütün bu çekilen sıkıntılar içinde siyasetçilerin bürokratları sık değiştirmesi, bu modelin eskidiğinin bir göstergesi. Yerine yeni bir şey koyamadığınız için bu sistemde rahat edemiyorsunuz. Yani sistemi hem koruyorsunuz hem de dejenere ediyorsunuz. Çözüm ise yeniden yapılanma. Türkiye bunda geç kalıyor aslında... Uluslararası arenada 15-20 senelik bir zaman süresi içinde belirli adımları atmadığınızda lig düşüyorsunuz. Mesela yüzyılın başında Arjantin, Amerika ve Almanya ile eşitti. Japonya o yıllarda milli gelirde Arjantin'den gerideydi. Bir de şimdiki duruma bakın... Türkiye'ye de bakıldığında her yıl geriye gittiğini görüyorsunuz. Türkiye'de siyasetin bunu görmesi lazım. 

- Bu ortamda Türkiye ekonomisi yeni bir krize doğru mu gidiyor?

Karacan: İstikrarsızlık dönemlerinde faizler düşmüyor, yükseliyor. İç borç faizleri bir mihenk taşı. Bu faizi devalüasyon ve enflasyon ile kıyaslayacaksınız. Türk parasının değer kaybı, dövizin faiz fiyatı ve enflasyonla toplanarak kıyaslanmalı. Bütün bunlara baktığınızda reel faizlerin çok yüksek olduğunu görürsünüz. Yani yüzde 70 enflasyon var, faiz yüzde 120... Yüzde 50 reel faiz veriyorsunuz. Bu, son derece tehlikeli. Çok basit bir olay var, ta Marks'tan beri bilinen bir iktisat ilkesi: Eğer bir ekonomide faiz oranları, kar oranlarının sürekli üzerindeyse o ekonomide kriz var demektir. Anlattığım durum da Türkiye ekonomisindeki krizin en belirgin göstergesi... Ekonomide üretim yerine rant faaliyetleri var. Üretim ve yatırım yapmak yerine repo yapılıyor. Reponun faizi devletin bütçesinden ve enflasyondan ödeniyor.

29 Haziran 2025 Pazar

BAŞKENT NOTLARI / ÜÇ TÜRK İŞÇİSİ YOLU AÇTI, GÖREV DIŞİŞLERİ'NE DÜŞÜYOR

Cahit UYANIK 

Türkiye ile Avrupa Ekonomik Toplulugu (AET) arasında imzalanan 1973 tarihli Katma Protokol, Türk işçilerinin 1986 yılından itibaren birlik ülkeleri içinde serbest dolaşımını öngörüyordu. Ancak Türkiye nasıl Avrupa Birliğine (AB) karşı birçok yükümlülüğünü yerine getirmediyse, AB de uygulama zamanı geldiğinde Türk işçilerine ilişkin kararını belirsiz bir tarihe erteledi. Üstelik üye ülkeler içindeki Türk işçilerinin çalışma koşullarını hayli ağırlaştırıcı kararları da devreye alarak...

Ancak bazı Türk işçileri kaderlerine boyun eğmedi. Gerek işveren gerekse devletle anlaşmazlıklarını kendi ceplerinden para harcayarak, pahalı avukatlar tutarak Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'na (ATAD) kadar götürdüler. Meryem Demirel, Zeynep Sevince ve Kazım Kuş adlarındaki bu Türk işçileri, oturma ve çalışma izinlerine ilişkin açtıkları davaları kazandı. 

ATAD'ca verilen karar AB ülkelerinde çalışan Türk işçilerinin, diğer üçüncü ülke vatandaşı işçilerden farklı bir hukuki statüye sahip bulunduğunu ve üye ülkelerin bu statüyü sağlamak için gerekli önlemleri almasının hukuki bir zorunluluk olduğunu hükme bağlıyor. Bu karar, AB sınırları içindeki 2,5 milyon Türk'ü yakından ilgilendiriyor. 

Ancak burada başka bir sorun ortaya çıkıyor. Topluluk hukukunda gerek ATAD kararlarını gerek Türkiye-AB Ortaklık Konseyi kararlarının uygulanmasını denetleyecek bir mekanizma yok. Bu, her bir olay için ayrı ayrı dava açılmasını gerekli kılıyor. İşte bu noktada Dışişleri Bakanlığının devreye girmesi zorunlu. Bakanlığın çeşitli ülkelerde açılmış davaları yakından izleyecek, Türk işçilerini bu konuda aydınlatacak, yönlendirecek ve destekleyecek uzman kadroları istihdam etmesi gerekiyor. Ayrıca mahkeme harçları, avukat masrafları gibi konularda da yine gurbetçilerimize yardımda bulunulması kaçınılmaz bir görev. Fakat Dışişleri Bakanlığında henüz böyle bir hazırlığın esamesi bile okunmuyor. Yetkili ve ilgililerin dikkatine sunulur.

TÜPRAŞ NEDEN ZARAR EDİYOR?

Türkiye Petrol Rafinerileri A. Ş. (TÜPRAŞ), Türkiye'nin en büyük işletmelerinde birisi... Geçen yıla kadar bu cümleye 'en fazla kar edenlerden biri' ibaresi de eklenebilirdi. Aynı zamanda bir borsa şirketi olan TÜPRAŞ, geçen yılın ortasından bu yana sürekli zararda... Yaşanan bu durumla ilgili olarak çeşitli açıklamalar getiriliyor: Kimi Kuzey Irak'tan giren ucuz akaryakıtı suçlu buluyor, kimi bayi karlarının yüksek tutulmasını...

Bu konuda en ilginç açıklama ise TÜPRAŞ Eski Genel Müdürü Kemal Işık'tan gelmişti. Çünkü Işık geçen yıl Nisan ayında görevden ayrılırken TÜPRAŞ'ın zarar edeceğini tahmin etmiş ve şu açıklamayı yapmıştı:

27 Haziran 2025 Cuma

TOBB 'OLAĞANÜSTÜ' TEŞVİK İSTİYOR

Teşviklerin tamamen kaldırılması bir yana TOBB, Kalkınmada Öncelikli Yöreler için 'olağanüstü teşvikler' talep ediyor. Üstelik bu teşviklerden sadece yöre girişimcilerinin yararlanması 'ön koşul' olarak ileri sürülüyor. 

Cahit UYANIK 

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si Kalkınmada Öncelikli Yörelerde (KÖY) yaşıyor. ĶÖY kapsamına giren yerlerin önemli bir bölümü ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunuyor. Son zamanlarda yoğunlaşan terörle mücadele; bu bölgelerdeki ekonomik, sosyal, kültürel, demografik vb. sorunları ikinci plana itmiş görünüyor. Oysa bölgede uzun vadeli istikrar bu alanlardaki sorunların çözümüne bağlı... İşte bu ortamda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) KÖY'lerin sorunlarını irdeleyen ve bazı alternatif çözüm önerileri getiren bir rapor hazırladı.

Raporda öncelikli olarak Doğu ve Güneydoğu'daki terör olaylarına değiniliyor. Bölgedeki terörün 1970'li yıllarda yaşananlardan tamamen farklı olduğu belirtildikten sonra 'Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etki ve hareket alanının daraltılması hatta tasfiyesine ulaşmak üzere dış destekli, etnik ayrımcılığa dayalı, bölücü bir anarşi ve terör faaliyeti tırmandırılmak isteniyor' teşhisine yer veriliyor. Daha sonra toplumun psikolojik olarak teröre karşı güçlendirilmesi ve terörle 'en sert' mücadelenin verilmesi ancak terörle mücadele sırasında yöre insanıyla teröristin birbirine karıştırılmaması isteniyor.

Yarım kalmış tesisler açılsın

Raporda ekonomik sorunların çözümü için getirilen ilk öneri bölgede 'yarım kalmış' veya 'tamamlanmış ancak işletmeye alınmamış' tesislerin ekonomiye kazandırılması... Hayali müteşebbislerin devletten aldığı kaynakları batı bölgelerine transfer ettiği anlatılan raporda "Yarım kalmış tesislerin ekonomiye kazandırılması, kısa sürede bölgeye ekonomik bir canlılık kazandıracağı gibi istihdam imkanlarını da artıracaktır' deniliyor.

25 Haziran 2025 Çarşamba

DPT, İLÇELERİN SOSYO-EKONOMİK GELİŞMİŞLİK DÜZEYİNİ ARAŞTIRDI; ÇARPICI SONUÇLARA ULAŞTI

Aydın-Kuşadası (Günümüz)

DPT/ 

İLÇELER LİGİNDE ŞAŞIRTAN GELİŞMELER 

İlçelerle ilgili araştırmada hayli ilginç sonuçlar çıkıyor...

Cahit UYANIK 

Türkiye son 15 yıldır hızlı bir ekonomik gelişme trendi içinde... Zaman zaman kesintilere uğrasa da ortalama büyüme hızı yüzde 5-6 düzeyinde seyrediyor. Bu rakam bazen yüzde 10'u geçerken bazen de negatiflere kadar inebiliyor. Bu süreçte Türkiye'de ekonomik ve sosyal zorunlulukların yanı sıra siyasi amaçlarla da il ve ilçe sayısında artış görüldü. Yeni veya eski il merkezleri hakkında az-çok  bir fikrimiz var. Peki ya yeni ilçeler ve genel olarak ilçeler söz konusu olduğunda neler biliyoruz?

Genişleyen iletişim imkanlarıyla insanlar artık Türkiye'nin her yöresindeki gelişmelerden haberdar. Bu sayede artık bir il merkezinin ekonomik yapısı hakkında fikir edinmek için illa ki oraya gitmemiz gerekmiyor. Ancak ilçeler söz konusu olunca aynı şeyi söylemek mümkün değil. Neden mi? Türkiye gibi hızlı ve dengesiz gelişen bir ekonomide bazen il merkezinden daha büyük ve mamur ilçe merkezleri görülebiliyor. Bazen de ekonomik açıdan atağa geçen bir il merkezine bağlı ancak fakr-ü zaruret içinde yaşayan ilçe merkezleri bulmak sürpriz değil.

DPT dokuzuncu kez ilçelerin gelişmişlik düzeyini araştırdı

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) buna benzer düşüncelerle Türkiye'deki ilçelerin gelişmişlik düzeyini araştırdı. DPT'nin 1993'te yeniden yapılanması sonrasında kurulan Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü bünyesinde 'İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sırası' isimli bir araştırma gerçekleştirildi. DPT Uzmanı Bülent Dinçer, istatistik ve ekonometrik modellere dayanarak yaptığı bu araştırmanın girişinde şunları söylüyor:

"DPT tarafından ülke genelindeki il ve ilçelerin sosyal ve ekonomik yönden gelişmişlik seviyelerinin bilimsel yöntemler kullanılarak belirlendiği çeşitli araştırmalar belirli zaman aralıklarıyla yapılmaktadır. Konuyla ilgili ilk çalışma 1965 yılında yapılmış, 1995 yılına kadar 8 değişik araştırma daha yayınlanmıştır. Ülke genelinde ilçelerin değişik zaman kesitlerinde ekonomik ve sosyal açıdan gelişmişlik seviyelerinin tespiti amacıyla yapılmakta olan araştırmaların sonuçları önem taşımaktadır. Ortaya çıkan sonuçlar planlama kararlarının mekanla bütünleştirilmesine yardımcı olacağı gibi, ilçelerde zaman zaman meydana gelen sosyo-ekonomik değişiklik ve gelişmelerin izlenmesi, kamu kaynaklarının rasyonel dağılımı, teşvik sistemi politikalarının belirlenmesi, kamuda personel rotasyonu ve kalkınmada öncelikli yörelerin tespiti gibi birçok teknik konuda karar vericilere yardımcı olacaktır."

300 yeni ilçe kurulması veri sorununu ağırlaştırdı

Araştırma Türkiye'deki ilçeleri gelişmişliklerine göre 6 ayrı kategoride değerlendirdi. Ortaya çıkan sonuçlara göre Türkiye'nin en gelişmiş ilçe merkezi Bursa-Büyükşehir... Onu Adana ve Antalya izliyor. İlçeleri fazla  gelişmemiş olsa da Eskişehir ve Denizli il merkezleri dört ve beşinci sırayı alıyor. Aydın'ın Kuşadası ilçesi ise 'bir ilçe merkezi olarak' kendisine 8. sırada yer buluyor.