YAMAN TÖRÜNER: MB, DÖVİZ KRİZİNDEN 30 TRİLYON LİRA KAR ETTİ
Törüner'e göre seçim sonuçları, Türkiye'yi 15 milyar dolar yabancı sermayeden etti.
Cahit UYANIK / Leyla YARATAN
Yaman Törüner, seçimler öncesinde Merkez Bankası (MB) Başkanlığını bırakarak politikaya atıldı. Afyon'da üçüncü sıraya yerleştirilen Törüner'in başta şansı zayıf görülürken kampanya ilerledikçe seçilme ihtimali arttı. Törüner sonunda milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi. Törüner ile siyaset, seçim ekonomisi, döviz politikası ve Gümrük Birliği üzerine konuştuk:
İntermedya Ekonomi: Siyaseti nasıl buldunuz? Rahat bir geçiş dönemi yaşadınız mı?
Törüner: Çok değişik ama politikaya ısınmak zor olmadı. Beni ilk üç-beş saatlik yadırgamadan sonra çok yakın karşıladılar. Çünkü halk, dışarıdan gelse de kendisine yardımı dokunabilecek kişinin seçilmesini istiyor. Siyaset, halkın gerçekten neler düşündüğünü görmek açısından önemli. Halkın beklentilerinin bizim tahminimizden değişik olduğunu, onların dertlerine çözüm bulunması gerektiğini gördüm. Ankara ve İstanbul'da oturarak bazı şeylere çözüm üretmek zor. Halka inmeden yapılan tahminler de yanıltıcı... Halka inmemiz, onların gerçek isteklerini yansıtan çözümler üretmemiz gerekir. Bir de bayanlar politikaya çok ciddi ısınmış. Belki 500 bayan ellerinde çocukları, başı kapalı ama geliyor seni öpüyor. Arkasından kocası geliyor öpüyor, çocuğuna öptürüyor. Bizi kendisini temsil eden bir nesne olarak görüyor. Gençlerde büyük bir ilgi var. Tanıdıkça halkın bazı yönleriyle aydın dediğimiz kesimden daha ileri olduğunu keşfettim açıkçası...
- DYP Afyon milletvekili olarak bölgeniz için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Törüner: Afyon'a verebileceğim şeyler, daha çok büyük yatırımların buraya aktarılmasıdir. Afyon'un alt yapı hizmetlerinin tamamlanabilmesi, mevcut borsaların büyütülmesi yani iş hayatının genişletilmesidir. Ben üçüncü sıradan seçilerek milletvekili oldum. Ama hiç bir zaman seçilememe endişesi duymadım. Zaten ben her işte 'çıkamaz' dedikleri zaman çıktım. Kendime bir sıra tespit etmemiştim ama üçüncü sıra biraz sürpriz oldu. Teşkilattan destek aldım. Afyon'da bazı teşkilat sıkıntıları vardı, bunu aştık.
- Merkez Bankası Eski Başkanı gözüyle seçimin genel değerlendirmesini yapar mısınız?
Törüner: Cumhuriyet tarihinde yapılan seçimler arasında Hazine'ye en ucuza malolan seçimdir. Bu bence çok önemli bir nokta. Ekonomi bürokrasisi elinden geleni yaptı. Diğer seçimlerden bir farkı da çabuk yapılmasıydı. Seçimin kaderi zaten son anda belli oldu. MB'nin emisyon hacmi bile 230 trilyondan 217 trilyona düştü.
- Ama döviz rezervlerinde önemli bir erime yaşandı...
Törüner: MB bazen ters repo yaparak piyasadan para çeker. Bu para vade bitince çoğunlukla dövize dönüşür. Ortalıkta 'Seçim sonrası iktidarsız kalma durumu olabilir mi?" beklentisi yaşandığı bir gerçektir. Bu bilindiği için MB isteyene istediği kadar döviz sattı. Sonuçta repo hacmi 136 trilyondan 30 trilyona düştü. Yani 100 trilyonluk kaynak dövize aktı. Bu, 1,5 milyar dolar eder. 100 trilyon lira repo şeklinde kalmış olsaydı MB'ye aylık masrafı 10 trilyon liraydı. MB şimdi 15 trilyon kazançlı. Bu kazancının 30 trilyon liraya yaklaştığını düşünüyorum. Ayrıca MB, 1996'nın hemen başında Hazine'den 15 trilyon lira faiz geliri sağladı. MB kar ettikçe piyasadan para çekmiş demektir. Ufak satışları da eklediğiniz zaman MB'nin seçim nedeniyle piyasadan kar olarak çektiği para 50 trilyon liradır. Oysa MB Eylül ayında 'Dövizden nasıl çıkarız?' diye düşünüyordu.
- Sizin istifanızın ardından MB forward piyasası açtı. Bu piyasadaki vadeli döviz fiyatları nasıl belirlenmiştir?
Törüner: Ben enflasyon rakamını yıl sonu için yüzde 65 olacak demiştim yüzde 64,9 çıktı. Herkes yüzde 80, ben yüzde 65 olacak dedim. 1994 yıl sonunda dolar 38 bin olacak dedim, herkes 100 binin altında olmaz diyordu. Ekonomide, merkez bankacılığında, bankacılıkta rakamlar konuşur. Açıkça söylüyorum, Ocak ayı enflasyonunu da yüzde 8 bekliyorum. Bana gelen bilgi şu: Enflasyon tahminlerine göre forward kuru ilan edildi. Ama vadeli kur politikası, seçim boyunca spekülasyonların önüne geçmeye yaradı diye düşünüyorum. Dövizden korkmayan biri olarak açıkça söyleyeyim: Serbest piyasa içinde kalınırsa, bir sıkıntı çekilmez. Piyasa kendi kendini ayarlar. Önemli olan gerçekçi kur politikası izlenmesidir. Bu önünde-sonunda forward piyasadır. Tahmin işidir. Bazen tutturulur, bazen tutturulmaz. Bazen zarar edersin, bazen kar... Forward geleceğe yönelik bir fiyat deklarasyonudur.
- İzlediğiniz kur politikasında Gümrük Birliğine girecek olmamızın bir etkisi oldu mu?
Törüner: Gümrük Birliği nedeniyle MB yıl sonu itibarıyla daha yüksek devalüasyon yapmıştır. Gümrük Birliğinde başlangıç noktası çok önemlidir. İstikrarı bozmadan kendi ihracatımızı daha rekabet edebilir düzeyde tutmak zorundayız. Olay anlaşılınca ve diğer rakamlar ortaya çıkınca görüldü ki dövizde herhangi bir sıkıntı yok. MB'nin daha çok döviz rezervi var; altını da hesaba katarsaniz 14,7 milyar dolar... Hala çok güçlü ve hala tarihinde rastlanan döviz rezervinin iki misli... Zaten bu nedenle insanlar yeniden TL'ye dönüyor. MB ne yaptı? 'Ben kendi parama güveniyorum. Eğer sen güvenmiyorsan elimdeki dolardan istediğin kadar vereyim' dedi. MB, benim tahminimce iki ay içinde eski döviz rezervi düzeyine kavuşacak.
- Bankaların 128 trilyon liralık bono alması da bunu gösteriyor anlaşılan...
Törüner: MB'nin sanıyorum ki ortalama döviz satış fiyatı 61-64 bin lira arasında oldu. Ama çoğu 61 binden... Ama bu dönem zarfında repo faizi ödemediği için ilave kardadır. Şimdi bankalar 'Dövizden nasıl kurtulabiliriz?' diyor. Çünkü aldığı dövizi satamıyor. Bir arayış içindeler. Bugün bankalar, Şubat sonu için 70 bin lira vadeli kotasyon veriyor, kimse almıyor. İki ay sonrasının kotasyonunu müşterilerin kendileri vermeye başladı.
- Önümüzdeki 3 ayda yoğunlaşan iç borç ödemelerinde bir sorun yaşanabilir mi?
Törüner: Türkiye'nin iç borç stoku 23,3 milyar dolar. Ama servisi yapılması gereken iç borç 13 milyar dolar. Geriye kalan iç borçlar uzun vadelidir veya faizi çok düşüktür. Yani vadesinde ödenmesi gereken iç borç stoku 13 milyar dolardır. İç borç stoku Türkiye'nin potansiyelleri ile karşılaştırıldığında çok küçük kalıyor. Bugün PTT'nin T'sini satsaniz 18-22 milyar dolar arasında fiyatı var. Yani bir özelleştirme bile tek başına sizin iç borcunuzu karşılar. Türkiye'nin iç borçlarının GSMH'ye oranı yüzde 17,5... Bu düşük bir yüzde. İç borçlar yönetilemeyecek durumda değil. İç borçların vadesiyle ilgili sorunu vardır. Vadelerinin uzatılması ile ilgili bir sorunu vardır. İç borçlar kısa vadeye yığıldığı için yönetimi ve yeniden borçlanabilme güçlüğü ortaya çıkıyor.
- Dış borçlar konusunda da iyimser misiniz?
Törüner: Dış borçların artışı 1991-95 döneminde 23,3 milyar dolar. Bu para nereye gitmiş? 9,7 milyar doları MB ve bankalarda rezervdedir. İkincisi kur farkları 7,9 milyar dolar. Yani bugün 73 milyar dolarlık dış borçtan 7,9 milyar doları düşersek 65 milyar dolarlık bir borç ortaya çıkar. O zaman artış da 15 milyar dolar düzeyindedir. Bankacılık sisteminin rezerv artışı 9,6 milyar dolar idi. Geriye kalıyor 5,4 milyar dolar... Bunun da 4,8 milyar doları sadece cari işlemler açığının karşılığı... Yani borç alınan miktar son derece düşük. Bu arada bizim 4 yıl boyunca ödediğimiz dış borçlar var ki 30,5 milyar dolar civarında. 17,4 milyar doları ana para 13 milyar doları faiz. Dolayısıyla 4 yıl boyunca kur farkları ve MB rezervlerini ayırırsanız, biz aslında borç almamışız, 30 milyar dolar ödemişiz. Eğer bu dönemi 1987-1991 dönemi ile kıyaslarsanız 19 milyar dolarlık borcun 50 milyar dolara çıktığını görürüz. O zamanki kur değişimlerinin etkisi bu kadar yüksek değil hatta lehte. Yani borcu düşürücü kur değişiklikleri var.
- Refah Partisinin (RP) birinci parti olması yabancı yatırımcıları ürküttü mü sizce?
Törüner: Seçimlerde bu kadar garip bir sonuç çıkmamış olsaydı yani istikrar sağlayacak bir hükümet çıksaydı; şu anda en az 15 milyar dolar ilave yatırım Gümrük Birliğiyle beraber Türkiye'ye girmişti. Buna Yunanlı iş adamları dahildir. Kredi notu hemen yükselmişti. Türkiye'deki olay 3 gün içinde değişmişti. RP gibi bir partinin olduğu yerde yatırımcı tedirgindir. Çünkü yatırımcıya biri çıkıp 'Sizin yatırımlarınıza devlet adına el koyarız, borcu konsolide ederiz, uzun vadede öderiz' veya 'Biz bu sistemi kaldırırız, faizsiz sistemi getiririz' derse Türkiye'ye zor yatırım yapar. Halbuki Batılılar 'Avrupa sınırlarını Türkiye'nin sınırlarına kadar büyütmeye razıyım' kararını almış. Yani İran, Irak, Suriye ile komşu olma kararı almış. Ama sen 'Şöyle yaparım, böyle yaparım' diyorsun. Bu olacak iş değil.
(Bu röportaj haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin 14-20 Ocak 1996 tarihli, Yıl: 2, Sayı: 50'de yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder