14 Haziran 2025 Cumartesi
BAŞKENT NOTLARI / MERKEZ BANKASININ ESKİLERİ DE 'YENİ LİRA' İSTİYOR
12 Haziran 2025 Perşembe
İHRACATTA GELECEK VAAT EDEN 15 SEKTÖR
Gümrük Birliğine doğru gidilirken, Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) gelecekte destek kapsamına alınacak 15 sektörü belirledi.
Bu sektörler; otomotiv, otomotiv yan sanayisi, ayakkabı, oyuncak, ev tekstili, mücevherat, cam, seramik, elektrikli aletler, elektronik aletler, makine halısı, kimya sanayisi ürünleri, hediyelik eşya, yazılım, inşaat malzemeleri.
Cahit UYANIK
Türkiye'nin ihracat macerası bundan 15 yıl önce 1980'de başladığında kimse gelecekte ne olacağını pek bilmiyordu. Yıllar yılı ithal ikameci ekonomi içinde ve yüksek gümrük duvarlarının koruması arkasında çalışmaya alışkın Türk ekonomisi nasıl sonuçlar alacak, öngörülemiyordu. Türkiye ihracattaki bu uzun mücadele yıllarından sonra artık Avrupa Birliğinin (AB) kapısında bekliyor. 'Dış rekabet' denilince gözünü daldan-budaktan esirgemeyen sanayiciler, koro halinde 'Hadi Gümrük Birliğine girelim' diyor. Gümrük Birliği, Türk ekonomisinin dışa açık büyüme konusunda kesin ve son kararını verdiğinin en önemli belgesi olacak. Bundan böyle ayakta durmak isteyen bir sanayici 'Önce ihracat, sonra iç pazar' diye düşünmek zorunda kalacak.
Peki Türkiye Gümrük Birliği öncesinde ihracatının ve genel anlamda dış ticaretinin bir projeksiyonunu çıkarttı mı? Önümüzdeki yıllarda ihracatımızı sürükleyecek sektörler belirlendi mi? Bu 'dişe diş göze göz' rekabet içinde ayakta duramayacak olan sektörlerimiz var mı? 'İki arada bir derede' kalmış, yatırım yapma riskinin çok yüksek olduğu sektörler belli mi? AB dışındaki dünyanın çeşitli bölgelerinde gelişen ekonomik olaylar Türkiye'yi nasıl etkileyebilir?
İhracat alanında güçlendirilecek 15 sektör
Bu ve buna benzer daha birçok sorunun cevabı DTM tarafından araştırıldı. Amaç önümüzdeki 5-10 yılda dış ticaretle uğraşan herkesin kafasında takılı kalan sorulara cevap bulmaktı. Araştırma sonuçlarına göre şu anda Türkiye ihracatının yüzde 40'ını kapsayan tekstil ve konfeksiyon ürünleri, önemini gelecekte daha da arttıracak. Ancak bu iki sektörün büyüklüğü ve varlığı 'Türkiye ihracatının uluslararası dalgalanmalardan etkilenmemesi için' yeterli değil. Birkaç sektörde daha dünya dış ticaretine ağırlığımızı koyacak kadar uzmanlaşmamız gerekiyor.
10 Haziran 2025 Salı
İÇ BORÇLANMAYA 'AMERİKAN MODELİ' GELİYOR
İÇ BORÇLANMAYA AMERİKAN MODELİ
Devletin gelirleriyle giderleri arasındaki dengenin bozulduğu dönemlerde kamu finansmanını sağlamakla yükümlü olan Hazine yöneticilerine sadece iç borçlanmaya gitmek kalıyor. Türkiye'de kamu kesimi borçlanma gereğinde (KKBG) hedeflerin aşılmasına çözüm arayışları çerçevesinde, bu yılın ikinci yarısında iç borçlanmada 'Amerikan Modeli'ne geçilmesi planlanıyor.
Cahit UYANIK
Türkiye'nin iç borçlanma macerası yıllardır süregeliyor. KKBG'nin son üç-dört yılda hızla yükselmesi, iç borçlanmayı ülke gündemine çok ciddi bir sorun olarak getiriyor. Öyle ki bu oran 1991'de yüzde 14,4'e kadar yükselmişti. Açık bir ifadeyle devlet, harcadığı her 100 liranın 15 lirasını borçla karşılamıştı. Hükümetin enflasyonla mücadelede KKBG'nin düşürülmesine verdiği öneme karşın, geçtiğimiz yıl KKBG ancak yüzde 12,6'ya kadar düşürülebildi. Bu yıl KKBG'nin yüzde 9'a kadar indirilmesi hedefleniyor. Gerek Başbakan Süleyman Demirel gerekse Devlet Bakanı Tansu Çiller bu oranı yüzde 2,5'lara çekmeden enflasyonun kontrol altına alınamayacağını ifade ediyorlar.
1986 yılı iç borçlanmanın kurumsallaştığı bir yıl olarak tarihe geçmiş ve ilk kez haftalık ihale yöntemiyle borçlanmaya başlanılmıştı. Bu sisteme göre Merkez Bankası, Hazine adına 13, 26, 39 ve 52 hafta vadeli iç borçlanma bonoları ve devlet tahvili satıyordu. İhaledeki faiz oranları ise katılımcı konumundaki banka ve aracı kurumların tekliflerinin alt ve üst sınırları arasında bir yerde belirleniyordu.
Koalisyon hükümeti 1992 yılı başından son çeyreğe kadar ihalelerdeki faiz oranını düşürmek için elinden geleni yaptı. Ekonomi yönetimi faizleri düşük tutmak için önemli düzeyde borçlandı. Geçen yılın son aylarında ise Hazine ihalelerde faiz oranını düşürme amacını bir kenara bırakarak, kamunun nakit ihtiyacını 'neye malolursa olsun' karşılamaya yöneldi. Bu gerçeği düzenlediği son basın toplantısında Devlet Bakanı Çiller de kabulleniyor ve şöyle konuşuyordu:
"Geçen yıl faizleri düşüreceğiz dedik. Ancak bu Hazine bonoları nedeniyle mümkün olmadı. Yüksek bir faiz borcu ortaya çıktı. Çünkü çok yüksek bir iç borçlanma oldu. Bunda Tahkim Yasasının tanıdığı 13 trilyonluk kısa vadeli avans miktarının kullanılmaması da etkili olmuştur. Bunu ifade etmeyi borç biliyorum."
İpin ucu kaçtı, Amerikan modeli geliyor
Bütün bunların sonucunda 1993 yılının ilk 3 ayına 50 trilyon lirayı aşkın bir itfa birikti. Ocak, Şubat ve Mart aylarında yapılacak maaş ödemeleri de dikkate alındığında devletin kasasından çıkması gereken paranın yaklaşık 80 trilyon liraya ulaştığı görülüyor. Bu da devletin iç borç yönetiminde ipleri elinden kaçırdığını gösteriyor. 'Borç yiyen kesesinden yer' atasözünü unutmuşçasına borçlanan Hazine, 1993 yılında 'iyi bir projeksiyon sağlayabilmek' ve vadeyi uzatarak 'yıl sonundaki ödemelerinin ne kadara ulaşacağını şimdiden belirlemek için' iç borçlanmada 'Amerikan modeli'ne geçiyor.
29 Mayıs 2025 Perşembe
TÜM YÖNLERİYLE 'MERCİMEK' GERÇEĞİ... NEDEN KANADA MERCİMEĞİ YİYORUZ?
Biz Kanada mercimeği yiyoruz, zengin ülkeler Türk mercimeği…
-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Mercimekte üreticimiz yeterince kazanamıyor, mahsul elinde kalabiliyor, maliyetinin altında satabiliyor, böyle olunca ekimden kaçınıyor, ekim alanları ve üretim düşüyor”
-“Dünyanın en lezzetli, kaliteli kırmızı mercimeğini üretiyoruz, ürün, ihtiyacımızı ve ihracatı karşılayamayınca, ürettiğimiz yüksek fiyattan ihracata gidiyor, bize Kanada mercimeği kalıyor”
-“Kanada, mercimeği, 1970’li yıllarda ülkemizden götürdü, soğuk iklimine uyum sağlasın diye genleriyle oynadı, dünyanın en büyük ihracatçısı oldu”
-“Destekler artırılır, yeterli fiyat oluşturulur, alım garantisi sağlanırsa üretim rahatlıkla artar, halkımız da lezzetli mercimeğimiz varken Kanada mercimeği yemek zorunda kalmaz”
-“Ürünü depolama imkanı bulunmayan, üretim aşamasında kullandığı girdileri hasat döneminde ödemeli olarak alan üreticimiz, hasadı takiben ürünü piyasaya sunuyor. Oluşan arz fazlası üretici fiyatlarının düşmesine yol açıyor”
-“Hasat döneminde ithalat yapılmamalıdır”
-“Üretici fiyatlarının maliyetin altında oluştuğu dönemlerde fiyatlara müdahale edecek bir kurum oluşturulmalıdır”
28 Mayıs 2025 Çarşamba
YIL 1995... SEÇİMLERE İKI HAFTA KALA ANAP, CHP, DSP, DYP, MHP VE RP'NİN EKONOMİ VE PARA POLİTİKALARI İLE İSİM İSİM KADROLARI
Partilerin gizli para politikaları/
HANGİ PARTİ, HANGİ YATIRIM ARACININ YILDIZINI PARLATACAK?
Partilerin ekonomik kurmaylarıyla tek tek görüşüp gizli para politikalarını öğrendik.
Cahit UYANIK - Yusuf AL
Seçimlere doğru son iki haftaya girdik. 24 Aralık sabahı verilecek oylar Türkiye'nin yeni ekonomik yönünü de belirleyecek. Biz biraz erken davranıp partilerin ekonomi kurmaylarıyla tek tek görüştük. Ve gizli para politikalarını şimdiden öğrendik. Partilerin müstakbel kurmayları, Türkiye'nin temel sorunları olan enflasyon, işsizlik, iç ve dış borçlar, Merkez Bankası, Hazine, Gümrük Birliği, dış ticaret, kur politikası gibi birçok konuda yapmak istediklerini İntermedya Ekonomi'ye açıkladı.
Aslında partilerin belirledikleri ekonomi programlarının ötesinde bir konu var ki; tasarruf sahiplerini ve yatırımcıları yakından ilgilendiriyor. Bu, seçimlerden sonra açılması konusunda herkesin fikir birliğine varmış göründüğü istikrar paketi... Türkiye ekonomisinin hali ortada. 5 Nisan Kararları sonrasında nispi durgunluğa giren ancak daha sonra tırmanmaya başlayan bütçe, kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) ve sosyal güvenlik açıkları, 1,3 katrilyona dayanan iç borçlar vs... Üstüne üstlük henüz Uluslararası Para Fonu (IMF) ile sonuçlanmayan stand by anlaşması...
İlk görüşme IMF ile olacak
İşe IMF'den başlamakta fayda var. IMF'nin ikinci istikrar paketinin sonuçlarından çok memnun olmadığı ortada. Ankara'da bürokrasi koridorlarında IMF'nin seçim sonuçlarını beklediği, oluşacak yeni hükümetin ilk dış temasının IMF ile olabileceği ileri sürülüyor. Bunun anlamı 'İkinci 24 Ocak Kararları'na yumuşak geçiş olabilir. İstikrar paketi uygulanacağı kesin. Ama bu işi kimin yapacağına millet karar verecek. Şu anda muhalefette bulunan Anavatan Partisi (ANAP), Demokratik Sol Parti (DSP) ve Refah Partisi (RP) kendilerine göre birer istikrar paketi hazırladı. Halen ekonominin iplerini elinde tutan Doğru Yol Partisi (DYP) de seçimden zaferle çıkarsa, bir istikrar paketi açacak. İşte partilerin hazırladığı para programları ve istikrar paketleri:
DYP'nin şok paketi...
Bu paketin hazırlığı Emre Gönensay'ın siyasete atılmasıyla ekonomik koordinasyon ile görevlendirilen Maliye Müsteşarı Kemal Kabataş'ın öncülüğünde yürütülüyor. Başbakan ve DYP Lideri Tansu Çiller'in talimatıyla çok gizli sürdürülen çalışmaların temel eksenini kamu finansman açıklarıyla mücadele oluşturuyor. 'Şok kararlar' paketinin ilk sürprizi iç borçların örtülü konsolidasyonu olacak. Bu operasyonda hedef, bankaların elindeki trilyonlarca liralık Hazine kağıtlarını daha düşük faizli ve daha uzun vadeli kağıtlarla değiştirmek.
23 Mayıs 2025 Cuma
SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU, SOSYAL GÜVENLİKTE BİREYSEL EMEKLİLİK DESTEKLİ 'ŞİLİ MODELİ'NE KARŞI ÇIKTI
Kemal Kılıçdaroğlu:
"ŞİLİ MODELİ TÜRKİYE'DE UYGULANAMAZ"
Şili Modelinin kendi içinde zaafları olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu AB'ye uyumu öneriyor.
Cahit UYANIK
Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), hazırlanan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporu ile yeniden toplumsal gündemin ilk maddesine oturdu. 1996'da 200, 1997'de 400 trilyon lira açık vermesi beklenen SSK için şimdilerde ILO'nun yazacağı reçete merakla bekleniyor. Bu ortamda SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük:
- İntermedya Ekonomi: SSK, 1996 yılına nasıl girdi?
Kılıçdaroğlu: Karamsar olmakla birlikte bizim için bir umut yılı. Bu karanlık tablodan güzel sonuçlar çıkarmak zorundayız. 1992'den bu yana çıkma şansı bulamayan SSK Yasası belki çıkabilir. Aksi takdirde finansman açığımız daha büyüyecek. 1993'te 9 trilyon lira olan açığımız, 1996'da 201 trilyon liraya ulaşacak. Bir anlamda geometrik diziyle artıyor. Açık, önlem alınmazsa 1997'de 400 trilyonun üzerine yükselir.
- Çok soruldu ama SSK nasıl kurtulacak?
Kılıçdaroğlu: Sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılmalı. SSK sorunun çözülmesi Bağ-Kur ve Emekli Sandığının sorunlarının çözümüne de ivedilik kazandıracak. Onlarda da benzer sorunlar yaşanıyor ama Hazine'ye getirdiği yükler, bizimkinin yanında çok küçük kalıyor. Herşeyden önce SSK Yasası ile birlikte İşsizlik Sigortası ve İş Güvencesi Yasa Tasarısının da birlikte ele alınmasını istiyoruz. Kişi işsiz kaldığında işsizlik sigortasından maaş alacağını düşünürse mutlaka kendini sigortalı yaptırmak zorundadır. Bu durumda işvereni zorlayacaktır. Yasalar çıkarsa 4 milyonu bulan kaçak işçinin önemli bir kesimi sisteme dahil olur. Bu bize yılda yaklaşık 100 trilyon liralık bir gelir artışı sağlar.
22 Mayıs 2025 Perşembe
ÇIKTI AÇIĞI NEDİR? TCMB BAŞKANI KARAHAN NİYE 'NEGATİF ÇIKTI AÇIĞI'NA UMUT BAĞLIYOR?

TCMB Başkanı Fatih Karahan bugünkü Enflasyon Raporu sunumunda "Sıkı para politikamız, talebi dengeleyecek ve tasarrufları teşvik edecektir. Sonucunda negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır" dedi.
TCMB Başkan Yardımcısı Hatice Karahan ise geçen yıl 11 Temmuz tarihindeki bir sunumunda "Çıktı açığı, yılın 2. çeyreğinde halen pozitif alanda seyretmekle birlikte bir düşüş sergiledi. Yılın ikinci yarısında açığın negatif bölgeye geçeceğini öngörüyoruz" demişti.
Bunu anlayabilmek için TCMB'nin yıllar önce yayınladığı '100 Soruda Merkez Bankacılığı' kitapçığindaki ilgili bölümü aynen yayınlıyorum:
"Çıktı açığı nedir? Merkez bankaları çıktı açığını neden takip eder?
Bir ekonomide tüm üretim faktörlerinin normal kapasite ile katılması halinde ulaşılacak üretim seviyesi, o ekonomideki potansitel çıktı düzeyini verir. Çıktı açığı, bir ekonomide gerçekleşen çıktı ile o ülkenin potansiyel çıktısı arasındaki farktır. Gerçekleşen çıktı, potansiyel çıktıdan fazla ise pozitif çıktı açığı, gerçekleşen çıktı potansiyel çıktıdan küçükse negatif çıktı açığı vardır.
Çıktı açığı ile enflasyon arasında bir ilişki vardır. Bir ekonominin uzun süre pozitif çıktı açığı vermesine ise ekonominin ısınması denir. Ekonomi potansiyel üretim seviyesindeyken, talebin artmaya devam etmesi halinde, ekonomi kapasitesinin üzerinde üretim yapmaya zorlandığı için girdi maliyetleri artar ve fiyatlar genel seviyesi yükselir. Pozitif çıktı açığı bu yüzden merkez bankaları açısından enflasyonist baskıya yol açması nedeniyle önemli bir göstergedir."
17 Mayıs 2025 Cumartesi
AVRUPA BİRLİĞI (AB) İLE İMZALANAN ANKARA ANLAŞMASINDAN GÜMRÜK BİRLİĞİ KARARINA: KİM, NASIL BİR ROL OYNADI?
Gümrük Birliği/
ÇORBADA HERKESİN TUZU VAR
250-300 yıllık Batılılaşma çabası, 21. Yüzyılın ilk yıllarında nihayet bulacağa benziyor.
Cahit UYANIK
Türkiye'nin Gümrük Birliği konusundaki kaderi önümüzdeki günlerde netleşecek. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, hukuksal boyutlarıyla bir serbest ticaret anlaşmasından öte, 'bir entegrasyon modeli' konumundaki Gümrük Birliği uzun yılların mücadelesini yansıtıyor. Bu konuda ilk ateşi yakan isim ise Atatürk... Türk insanına 'muasır medeniyetler'i hedef gösteren Atatürk, o zaman için muğlak olan bu kavramın zaman ilerledikçe kanlanıp canlanacağını tahayyül ediyordu. Aslında Atatürk 1700'lü yılların sonunda başlayan Batılılaşma hareketlerinin en yeni sözcüsüydü.
Yunanistan belirleyici...
Gümrük Birliğine doğru yol alan Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki resmi ilişkilerin kökeni 1959'a yani Adnan Menderes’in başbakanlığına kadar uzanıyor. Türk dış politikasındaki en belirleyici unsurlardan biri olan Yunanistan, -o zamanki ismiyle- Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ilişkilerde de benzeri bir rol üstlendi. Yunanistan'ın AET'ye başvurmasının hemen iki hafta peşinden Türkiye de onu izledi. Menderes, ta o yıllarda şimdikine benzer endişeleri dile getiren siyasetçilere şu kesin cevabı vermişti: 'Yunanistan'ın altından kalkıp da bizim başarılı olamayacağımız ne olabilir ki?'. Bu cümle, tartışmalara noktayı koydu.
Ancak 3,5 yıl süren görüşmeler sonrasında AET ile Türkiye arasında Ankara Anlaşmasına imza koymak o zamanki başbakan, İsmet İnönü'ye nasip oldu. İnönü, 1946'da çok partili rejime geçişle Batılılaşma'nın siyasal alt yapısını kurmuştu. Batılı ekonomik alt yapının ilk resmi belgesi olan Ankara Anlaşmasına da böylece 'İnönü damgası' vurulmuş oldu. İnönü 1963'te AET ile ilişkiler konusunda bazı endişeler dile getirilince şu soruyu sordu: 'İstediğim zaman çıkabilecek miyim?". İnönü 'Evet' cevabını alınca imzayı bastı. Türkiye, AET'ye 'ortak üye' olmuştu. Türkiye-AET ilişkilerinde ilk zorlu dönemeç denilen 'Hazırlık Dönemi'ni başlatmak İnönü'ye düşmüştü.
Askerler ve Demirel
İkinci zorlu dönemeç ise 'Geçiş Dönemi'ne start vermekti. Geçiş Dönemi'ni isimlendiren belgenin resmi adı 'Katma Protokol'du. Bu belgeyi savunmak ve Meclis'ten geçirmek 12 Mart Ara Rejimi Başbakanı, eski CHP'li Nihat Erim'in işiydi. Katma Protokol, 1973'te uygulamaya girmiş ve 22 yıllık bir geçiş dönemi sonrasında 1995 bitiminde yeni bir aşamaya ulaşılacağını bildirmişti. O dönemki Meclis görüşmelerinde Katma Protokol'den pek memnun kalmayan Cumhuriyet Halk Partisine (CHP) mensup isimler yoğun salvo ateşine başlamıştı. Başında Süleyman Demirel'in bulunduğu Adalet Partisi (AP) ise askerlerin kendisini devirmesini bir psikolojik kompleks konusu yapmadan Katma Protokolü destekledi.
16 Mayıs 2025 Cuma
ABD BAŞKANI TRUMP'IN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ OLARAK ATADIĞI DOLAR MİLYARDERİ THOMAS J. BARRACK KİMDİR?
![]() |
Thomas J. Barrack |
Büyükelçi Barrack, toplam piyasa değeri 80 milyar dolara ulaşan varlıklarıyla ve 19 ülkede yürüttüğü faaliyetlerle dünyanın en büyük dijital altyapı yatırımcılarından biri olan (bugünkü adıyla Digital Bridge olarak bilinen) Los Angeles merkezli küresel özel sermaye yatırım şirketi Colony Capital, Inc.’nin kurucusu, eski Yönetim Kurulu Başkanı ve İcra Kurulu Başkanı’dır.
Büyükelçi Barrack, kırk yıllık kariyeri boyunca kurduğu ve yönettiği şirketlerle hemen her kıtada ve çok sayıda sektörde 200 milyar doları aşan sermaye yatırımı gerçekleştirmiştir. Vizyoner, genel eğilimin dışında hareket edebilen ve yenilikler konusunda öncü bir kişilik olarak tanınan Büyükelçi Barrack, dünyanın önde gelen kuruluşları ile Orta Doğu’daki yatırımcılar ve hükümetler arasında küresel bir bağlantı ağı inşa etmiştir. Küresel ölçekte faaliyet gösteren bir şirketin üst düzey yöneticisi olan Büyükelçi Barrack, Avrupa, Orta Doğu ve Asya’da ticaret ve bankacılıkla ilgili hususlar ile hukuki, kamusal ve kültürel konularda engin bir deneyime sahiptir.
15 Mayıs 2025 Perşembe
ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL: BANKALAR BORSADAN BÜYÜK KARLAR SAĞLIYOR
![]() |
Orkun Erol |
ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL'A GÖRE SEKTÖR İSTIKRARLI BÜYÜME SÜRECİNE GİRDİ
Piyasadaki canlanmanın bankaları da rahatlattığını bildiren Orkun Erol, bankaların mevduat artışındaki olumsuzluğu borsayla giderdiklerini söyledi. Erol, faizlerde yıl sonuna doğru bir artış olabileceğini de belirtti.
Cahit UYANIK
Şekerbank, Türkiye'deki 7 büyük özel bankadan biri. Ortaklarının büyük çoğunluğunu şeker pancarı üreticilerinin oluşturduğu Şekerbank'ın Genel Müdürü Orkun Erol, 1990 yılının sektör açısından olumlu geçtiğini, reel mevduat hacmindeki gerilemenin ise olumsuz gelişmeler içinde yer aldığını söylüyor. Orkun Erol, Ekonomik Panorama'nin sorularını yanıtladı:
Ekonomik Panorama: 1990 yılının ilk yarısı bankacılık sektörü açısından nasıl geçti?
Erol: Geçen yıla göre ekonomideki canlanma, kredi taleplerinin artması ve şimdilik kaynak sıkıntısı çekilmemesi ile kar grafiğinin artış göstermesi sanırım bu yılın ilk yarısının sektör açısından oldukça iyi geçtiğinin göstergesi. Geçtiğimiz yılın olumsuzlukları özellikle yüksek faiz yükü aşıldı, istikrarlı büyüme sürecine girildi. İş hayatındaki canlanma ve faiz oranlarındaki istikrar kredi hacminin de büyümesine yol açtı. Dolayısıyla 1989'dan devreden likidite fazlası da erimiş oldu. Ancak bu arada reel mevduat artışı söz konusu olmadığından mevduat hacminde bir daralma gözleniyor. Bu nedenle yılın sonlarına doğru az da olsa bir kaynak sıkıntısı olabilir. Bu da mevduat faiz oranlarının artışını gündeme getirebilir kanısındayım.
- Sözünü ettiğiniz reel mevduat hacmindeki daralmayı hangi nedenlere bağlıyorsunuz?
Erol: Bankalar geçen yıldan devreden likidite fazlasını büyük ölçüde 1990 yılında plase ettiler. Fakat bu fazlanın erimesi, tasarrufların tüketime ve cazibesi devam etmekte olan borsaya kayması, reel mevduat hacmini daraltıcı etki yaptı.
14 Mayıs 2025 Çarşamba
TÜRKİYE 'BORSA ENDEKSLİ YATIRIM FONLARI' İLE 1993 YILINDA TANIŞTI
A TİPİ YATIRIM FONLARINA İLGİ ARTIYOR: 23 A TİPİ FON YAKINDA PİYASADA
Bankalar ve aracı kurumlar, yüzde 25'i hisse senetlerinden oluşan ve kurumlar vergisinden istisna tutulan A tipi yatırım fonu kurmak için kuyruğa girdi. Halen faaliyet gösteren 10 A tipi yatırım fonuna yenileri eklendiği zaman sayıları 33'e yükselecek.
Cahit UYANIK
İş Bankası'nın 500 milyar liralık A tipi yatırım fonuna gösterilen talep, diğer bankaları ve aracı kurumları da harekete geçirdi. Şimdi A tipi fon kurmak için birçok kurum kolları sıvadı. Şu anda yatırım fonları piyasasında toplam 10 tane A tipi fon işlem görüyor. Bu fonların toplam başlangıç tutarları 2 trilyon 755 milyar liraya ulaştı. Sıralamada İş Bankası-VII tek başına 1,5 trilyonluk büyüklüğu ile ilk iken, onu 500 milyarla Koçbank-I, 250 milyarla Akbank-III ve 200 milyar ile Garanti Bankası-I izliyor. Geri kalan miktar ise Ata-I, Global-I, Fon-I, Kentbank-I ve TYT Bank-I tarafından paylaşılıyor.
A tipi fonlara gösterilen ilgi gün geçtikçe artıyor. Şu anda gerekli iç tüzük değişikliklerini yapan veya kuruluş prosedürünü tamamlayan 6 tane A tipi fon Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) incelemesinde bulunuyor. SPK'nın kısa bir sürede faaliyet izni vermesi beklenen bu fonların toplam büyüklüğü ise 490 milyar lira, Bunlar içinde Adabank-I 200 milyar lira ile başı çekerken, AOG Turkinvest-I 100 milyarla ikinci sırada bulunuyor. Demirbank-III 70 milyar, Altay-I ve Yatırım Finansman-I 50'şer milyar, Yatırımbank-I de 20 milyar lirayla önümüzdeki haftalarda yatırımcıya sunulacak öteki A tipi yatırım fonlarını oluşturuyor. İnceleme aşamasındakilerin de büyüklüğü katıldığında A tipi fonların toplam büyüklüğü 3 trilyon 245 milyar liraya ulaşacak.
11 Mayıs 2025 Pazar
TÜFE'DE YÜZDE 24'LÜK 2025 YILI HEDEFİ İÇİN KALAN PAY NASIL HESAPLANMALI?
TÜFE'de dört aylık artışın yüzde 13,36'yı bulmasından sonra yıl sonunun yüzde 24'lük tahmini için yüzde 9,39'luk, yüzde 29'luk üst sınır için yüzde 13,80'lik bir alan kaldığını yazdım ve bunu CNBC-e'deki programda da söyledim.
Yüzde 9,39 ve yüzde 13,80'i nasıl hesapladığımı soran, hatta aşağıdaki yöntemden yola çıkarak benim yanlış yaptığımı dile getirenler oldu.
Yaygın yanlış şu:
24-13,36=10,64
29-13,36=15,64
Ancak enflasyon hesaplaması öyle yapılamaz.
Aralık 2024'te 100 olan fiyat nisanda 113,36'ya yükseldi. Yıl sonu için öngörülen fiyat ise 124. Dolayısıyla aradaki fark, yüzde alınarak bulunur. Yani 113,36'dan 124'e çıkışın yüzdesi hesaplanır.
Bu değerlere göre 2024 sonundaki düzey 1, nisandaki 1,1336, yıl sonu tahmini 1,24. Buna göre hesaplama şöyle yapılır:
1,24/1,1336=1,0939; yani yüzde 9,39.
Bu hesaplama hesap makinesindeki yüzde işareti kullanılarak 124/113,36 şeklinde de yapılabilir.
(Ekonomim gazetesi köşe yazarı Alaattin Aktaş'ın X'teki 09 Mayıs 2025 tarihli paylaşımıdır)
6 Mayıs 2025 Salı
MPM'NİN 'İŞLETME DOKTORLARI' EMRİNİZDE: ŞİRKETLERE 'CHECK-UP'...
Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) sorunlu işletmelere 'check-up' hizmeti veriyor. Cüzi bir masraf karşılığında sizi aylardır uğraştıran bir soruna 1 günde çözüm bulabilirsiniz.
Cahit UYANIK
Yıllardır bin bir uğraş içinde kurduğunuz işletmenizde ufak tefek sorunlar baş gösterdi. Bu durumun ileride daha büyüyebileceğini ve şirketinize zor anlar yaşatabileceğini hissediyorsunuz. Kendinize göre aldığınız birkaç önlem ise bir türlü istediğiniz sonuçları elde etmenize yaramadı. Bu sorundan nasıl kurtulacağınızı kestiremiyorsunuz.
Artık Türkiye'de 'İşletme doktorları' var. Ankara'da kurulu bulunan Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) Danışmanlık Bölümü uzmanları sorunlu işletmeleri, istemeleri halinde bir 'check-up'a tabi tutuyor. Şirketinizi küçük bir ücret karşılığında muayene masasına yatırıp sorunları teşhis edip, kısa süre içinde neler yapılması gerektiğine dair bir rapor hazırlayıp önünüze koyuyorlar. Gerisi size kalıyor. Hastalıklarla nasıl mücadele edeceğinize kendiniz karar vereceksiniz. Ya çözümü siz yaratacaksınız ya da MPM'nin 'işletme doktorları'yla çalışmaya devam edeceksiniz.
İşletme doktorlarının yardımına ihtiyaç duyuyorsanız yapmanız gereken ilk şey "İşletmemizde verimlilikle ilgili bazı sorunlarımız var. Bir teşhis çalışması için uzmanlarınızın ziyaretini bekliyoruz" gibisinden bir resmi yazı yazarak MPM'nin Danışmanlık Bölümüne fakslamak... Bu faks metninin altında şirket genel müdürü veya yönetim kurulu başkanının imzasının bulunması gerekiyor. Bu imzaya bürokratik nedenler dolayısıyla değil, uzmanlar teşhis çalışmasına gittiklerinde işletmede sorunlar çıkmaması için gerek duyuluyor. Başvuru yazısının orta düzeydeki bir yöneticiden gelmesi, uzmana bu birim dışında sağlıklı ve doğru bilgiler aktarılmaması gibi sorunlar yaşatabiliyor.
5 Mayıs 2025 Pazartesi
NİSAN-2025 ENFLASYONU SONRASI... GÖZLER II. ENFLASYON RAPORU VE MAYIS 2025 ENFLASYONUNDA...
YÜZDE 24'TEN UMUT KESİLDİ, ENFLASYONDA YÜZDE 29 TARTIŞMASI
Cahit UYANIK
TÜİK'in yüzde 3 ile yüzde 3.2'lik piyasa beklentilerinin altında açıkladığı 2025-Nisan ayı enflasyonu, Orta Vadeli Programdaki (OVP) yüzde 17,5'luk yıllık enflasyon hedefinin 'ipini çekti'. Çünkü ilk 4 aydaki enflasyon yüzde 13,36 olarak gerçekleşti. Böylece hükümetin hedefinin tutması için yılın geri kalan 8 ayında sadece yüzde 4,1'lik enflasyon yaşanması gerekiyor ki, bu imkansıza yakın bir şey. Yüzde 17,5 OVP hedefinin Haziran ayı enflasyonu ile birlikte aşılması bekleniyor.
İlk kritik tarih 22 Mayıs. TCMB
enflasyon tahminini artırır mı?
TCMB ise bu yıl enflasyonun yüzde 24 olacağını tahmin etmiş ve tahmin aralığını 5 puan fazlaya kadar yani yüzde 29 olarak açıklamıştı. Bu hedefin tutturulabilmesi için sonraki aylarda aylık enflasyonun ortalama yüzde 1,1 olması zorunlu ki bu da ihtimal dahilinde görünmüyor. Böylece TCMB'nin 22 Mayıs'ta açıklayacağı II. Enflasyon Raporunda yıllık nokta tahminini yukarı yönlü yenilemesi ihtimali yükseldi. Ayrıca gözler Haziran ayı başında açıklanacak Mayıs enflasyonunda olacak. 19 Mart İmamoğlu Olayının kur ve faizler üzerindeki artış yönündeki gecikmeli etkilerinin Mayıs ayı enflasyonuna da sarkması bekleniyor.
CHP'YE 'BİR SİYASİ KURUM' YUMRUKLANAN GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL'E 'YÖNETİCİ' DİYEN MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ KİMDİR?
![]() |
Devlet Bahçeli |
1948 yılında Osmaniye'de doğdu. Yörede Fettahoğulları olarak bilinen geniş bir Türkmen ailesine mensuptur.
İlköğrenimini Osmaniye'de, orta öğrenimini İstanbul'da tamamlayan Devlet Bahçeli, üniversite öğrenimini Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisinde yapmıştır.
Başlangıcından itibaren Ülkücü Hareket'in her kademesinde görevler üstlenerek Büyük Ülkü Davası'na hizmet etti.
Devlet Bahçeli, 1967 yılında Ankara İktisadi ve Ticari ilimler Akademisinde öğrenci iken Ülkü Ocağı Kurucusu ve yöneticisi olarak görev aldı. 1970-1971 yıllarında Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. Devlet Bahçeli, bir yandan aktif olarak Ülkücü Hareket'te yer alırken, diğer yandan da ilmi alandaki çalışmalarını devam ettirmiştir.
1972 yılından itibaren Ankara İktisadi ve Ticari İlimler akademisi ve bağlı Yüksek Okullarda İktisat Bölümü asistanı olarak görev almıştır. Devlet Bahçeli, yine 1970'li yıllarda Ülkücü Maliyeciler ve İktisatçılar Derneği'nin (ÜMİD-BİR) kurucularından, Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği'nin (ÜNAY) kurucularından ve Genel Başkanlarındandır. İyi derecede İngilizce bilen Devlet Bahçeli, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde İktisat Doktorası yapmış ve aynı üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikasında Ana Bilim Dalı'nda 1987 yılına kadar öğretim üyeliği görevini sürdürmüştür.
1 Mayıs 2025 Perşembe
135'İNCİ KEZ KUTLU OLSUN: 1 MAYIS, NASIL '1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI' OLDU?
![]() |
1 Mayıs 1886'da ABD'de açılan dev bir afiş |
1) 1 Mayıs 1886. ABD’de ”8 saatlik iş günü” için ülke çapında genel greve gidildi. Grevlerin ilk iki günü olaysız geçti. 3 Mayıs’ta Chicago Mc Cormick-Harvester Fabrikası önünde gösteri yapan 10 bin işçiye kışkırtıcı ajanlar ateş açtı: 4 işçi hayatını kaybetti, bir çoğu yaralandı.
2) 4 Mayıs 1886’da tüm Chicago emekçilerinin protesto gösterisinde polis barikatının önünde patlayan bir bomba ve ardından polisin rastgele ateş açması sonucu 7 polis, 4 işçi öldü, 50 işçi ve 67 polis yaralandı. Yargılanan 8 işçi liderinden 4’ü 11 Kasım’da idam edildi
3) Aralık 1888’de Saint Louis’de toplanan Amerikan Emek Konfederasyonu genel kurulunda, 8 saatlik iş günü hakkı için ilki #1Mayıs 1890'dan başlamak üzere, her yıl ülke genelinde 1 Mayıs’larda yinelenecek gösteriler yapılması kararı alındı.
4) 1889’da Engels’in önderliğinde yapılan “2. Enternasyonal Kuruluş Kurultayı” da bu doğrultuda karar aldı: “1 Mayıs’larda 8 saatlik iş günü ve işçi hakları için tüm dünyada greve gidilecek”.
Ve 1891 Enternasyonal 2. Kongresi’nde #1Mayıs “Birlik ve Mücadele Günü” olarak perçinlendi.
(Kaynak: SolHafıza tivitır hesabından alıntılanarak Facebook sayfamda yayınlanmıştır. )
(Türkiye'de ise) 1 Mayıs'ı 29 yıl gecikmeyle de olsa, ilk kez kutlamak için
● 2. Meşrutiyet'in ilanını ve
● 3 gün önce (27 Nisan 1909'da) 2. Abdülhamit'in tahttan halledilişini
beklemek zorunda kalmışız.
1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun.💪👊
F: Aydınlık gazetesi internet sitesi
(Bu yazı 01 Mayıs 2023 tarihinde Instagram hesabımda yayınlanmıştır.)